9.Bölüm - Hjärta

343 43 39
                                    

Multimedia'da şölende çalabileceğini düşündüğümüz müziklerden biri var. Sağa kaydırdığınızda da Oscar'ı görebilirsiniz. : ) ♥

Gina ile birlikte elbiselerimizi giymiş ve şölenin yapılacağı bahçede yerimizi almıştık. Onun üzerinde tek kollu, derin yırtmaçlı bir elbise vardı. İki koluna ve başına taktığı siyah renkte aksesuarlar birbirinin aynı motiflere sahipti. Kollarından elinin orta parmağına kadar uzanan, elbiseyle uyumlu pembe tonundaki saten eldivenlerle nefes kesici göründüğünü söyleyebilirdim. Ayaklarında ise hiçbir şey yoktu, sürekli toprak üzerinde olacakları için şölenlerde çıplak ayakla geziyorlardı. Bu bilgiyi ilk duyduğumda sevinçten yerimde duramamıştım, zira topuklu ayakkabılar benim düşmanımdı. Elflerin henüz bu kadar modernleşmediğine sevinmiştim.

Onun elbisesine kıyasla, benim elbisemin oldukça sade sayılabileceğinin farkındaydım. Yine de, bu renkle bir gelin gibi gözüküyordum ve bu çok rahatsız edici bir durumdu. Saçımdaki altın tokalara uyumlu olması açısından boynuma neredeyse nefesimi kesecek kadar yapışmış altın rengi bir kolye takıyordum. Yutkunduğumda batması normal miydi? Elbisenin bir kolu dirseğimin üzerinde altın rengi bir dantel motifiyle biterken, diğer kolu bileğime kadar bollaşarak uzuyordu. Vücuduma tam oturan, uzun bir elbiseydi ve tek büyük dekoltesi ön kısımdaki derin yakasındaydı. Sol kolumdaki dantel motifinin aynısı elbisenin tüm yakasını takip ediyordu. Derin yakanın midemde sona erdiğine yemin edebilirdim. Elime ise iri ve parmağımı tamamen kaplayan altın rengi yüzükler takmışlardı. Toprağa çıplak ayakla basamayacağımı söyleyip ısrarla beyaz spor ayakkabılarımı giyeceğimi anladıklarında bir çeşit takunyayla geçiştirmişlerdi beni. Tahta yüzey en az topuklu ayakkabı kadar rahatsız ediciydi, en azından denge problemi çekmediğimi düşünerek kendimi avuttum.

Gökyüzüne baktığımda yıldızların Dünya'dan çok daha yakında göründüğünü fark etmiştim, Alfheim akşamları bile güzeldi. Aklıma birden Akdeniz Akşamları şarkısı geldi, elflerin şölen için yaktıkları ateşin etrafında toplanıp gitarla şarkıyı söylediklerini hayal ederken duraksadım. Zihnim diye adlandırdığım bilgi çöplüğünü en kısa zamanda temizlemem gerekiyordu.

İyiden iyiye acıktığımı hissedince parlak, kanatlı yaratıklarla aydınlatılmış uzun masaya ilerledim. Kütüğün üzerinde çeşitli meyvelere benzeyen birçok yemek vardı. En güvenlisi meyvelerden yemekti, geriye kalan bulamaç gibi şeylerin neyden yapıldığını bilemezdim.

Elma benzeri bir meyveye uzanıp bir ısırık aldığımda arkamdan birinin bana seslendiğini duydum ve yemeğimi çiğnemeye devam ederken seslenen kişiye döndüm. Elma diye düşünerek bir ısırık almıştım fakat meyve tahminimden çok daha yumuşak ve ıslaktı, ben çiğnedikçe ağzımda büyüyordu. O konuşmayınca rahatsız hissedip ağzımdaki lastiğimsi lokmayı yuttuktan sonra ben söze girdim.

"Gardiyanım beni ne çabuk bulmuş."

Oscar ona taktığım yeni takma addan pek hoşnut gibi görünmüyordu, onu incelerken üstündeki her şeyin yine siyah renk olması dikkatimi çekti.

"Kokunu takip ettim."

Bunu söylerken gayet ciddi görünüyordu.

"Avcı köpek misin sen?" diye sordum istemsizce, yeniden yüzünün gerildiğini fark ettiğimde ona iyi gelmediğime kanaat getirmiştim. Her ne dersem diyeyim, bir şekilde sinirini bozmayı başarıyordum.

"Yemeklerin yanında olacağını tahmin etmiştim sadece Lara," dedikten sonra bana doğru birkaç adım attı. Mesafemizi yeniden artırmak adına istemsizce geriledim, fakat Oscar hala bana yaklaşmayı sürdürüyordu. Bu kadar elfin içinde beni öldürmezdi değil mi? Sadece avcı köpeği demiştim, bu ölümcül bir suç muydu?

SAKLI DİYARWhere stories live. Discover now