1-Nasıl bu hale geldik?

35.4K 646 113
                                    

Medyadakiler Chris ve Darren...

-

Gelecekten bir kesit

''Çekil önümden, Chris!''

''Darren! Lütfen, konuşabiliriz. Özür dilerim! Bak-'' duraksamıştı. Bir saniye! Neden özür dileyip duruyordu ki? '' İşlerin bu raddeye gelmesine sebep olan sensin aslında ve özür dileyen yine de benim!''

'' Ben mi sebep oldum?'' diyerek dehşete düşmüş bir ifadeye büründü karşısındaki genç. '' İnsanlar iyi vakit geçirsin istedim sadece! Yatağıma gireceğini tahmin edememişim! Ah, kusuruma bakma!''

Ela-yeşil gözler kıvılcımlar saçarak ona ateş püskürürken, Chris karşısındaki bu adamı gerçekten de tanıyamıyordu. Onun bildiği Darren, canından çok sevdiği arkadaşı asla bu kadar ciddi ve kızgın olmazdı. Hayatla sürekli dalga geçen, eğlenceli ve harika biriydi o. Şimdi ona bir böcekmiş gibi bakması ve bağırması kanına dokunuyordu.

'' Çekil önümden dedim!''

Uzanıp kolunu tutmaya çalışınca Darren hızla ondan uzaklaştı.

''DOKUNMA BANA!''

''Lanet olsun! Ben senin arkadaşınım, bana böyle davranamazsın!''

Burunlarından soluyarak birbirlerinin gözlerinin içine kilitlendiler. Chris, kapının önünde durmaya devam ederken çekilmemekte kararlıydı.

'' Ne istiyorsun? Güç gösterisi mi? Sana vurmamı mı istiyorsun?''

''Böyle bir şey yapmayacağını ikimiz de biliyoruz. Sadece konuşmamız gerek. Lütfen inat etme!''

''Konuşmak istemiyorum! Yüzünü görmek istemiyorum!''dedi genç adam. '' Sikeyim! Dudaklarının tadını düşünemeden seninle konuşamadığımı anlayamıyor musun?''

Bir an ne cevap vereceğini şaşırdı. Darren küfür edermiş gibi dudaklarının tadından bahsetmese, onun öpüşmelerinden hoşlandığını bile düşünebilirdi. Tanrı biliyordu ya o hoşlanmıştı ve bu yüzden kendisinden nefret ediyordu. Sonsuz hayal gücünün olumlu bir şeyler yakalamak için bir taraflarını yırtmasından da nefret ediyordu!

Arkadaşı, dalgınlığından faydalanarak hışımla onu itip kapıyı açtığında düşüncelerinden sıyrıldı.

Çekip gitmişti... Tanrım!

Gözlerini yumup bir süre bekledi ve daha sonra, konuşmaların net olarak duyulduğuna emin olduğu salona doğru ilerledi.

'' Bana bunu yaptırdığınıza inanamıyorum!''

Saçlarını çekiştirip salonda volta atmaya başlarken karşısında oturmakta olan ev arkadaşlarına öldürücü sinyaller göndermeyi de ihmal etmemişti.

''Adam benim en yakın arkadaşım! Evden nasıl çıkıp gittiğini gördünüz, değil mi?!''

Kanepede rahat bir tavırla uzanan uykulu sürtük, bağırmasına sinirlenmiş olacak derin bir iç çekince saçlarını çekiştirmeyi bırakarak; bu sefer tüm dikkatini ona yöneltti. İyice çıldırarak haykırmaya başlamıştı.

'' Bunu sen planladın! Lanet olsun, Mia. Aşkına karşılık vermiyor diye heteroseksüel bir adamı en büyük kâbusu ile tanıştırdın! EŞCİNSEL SEKSİ İLE !''

Gözlerinin dolmaya başladığını hissederken daha fazla gezinmeye dayanamayacağı için olduğu yere yavaşça çöktü. Bacaklarını kendisine doğru çekip çenesini dizlerine yasladığında sadece huzur istediğini biliyordu ve unutmak...

Ama olmuyordu. Altında hissettiği yumuşacık, beyaz halı bile şu anda ona huzur veremiyordu. Hâlbuki ne kadar beğenerek almışlardı bu halıyı. Bakmanın bile insana huzur verdiğini düşünmüşlerdi...

Zar zor elde ettiği huzur, artık ulaşamayacağı bir yerlerdeydi. Biliyordu. Belki de o huzuru bir daha asla bulamayacaktı.

Bulunduğu yerin tam karşısında, siyah kanepede oturmakta olan diğer ev arkadaşı yorgun bir ses tonuyla konuşmaya başlarken hala aptallığına ağlamakla meşguldü.

''Chris, biraz abartmıyor musun? Endişeni anlıyorum ama basit bir şakaydı sadece. Darren, eninde sonunda anlayacaktır. Şu an bunun bir şaka olduğuna inanamıyor olsa da inanacaktır. Kaç yıldır arkadaşsınız. Bu kadar saçma bir neden yüzünden onu kaybetmezsin... Yani kaybetmemelisin.''

Will'in sesindeki tereddüt içini titretmişti. İnsan ilişkilerinde her zaman çok daha iyiydi. Muhteşem sezgilere sahipti ve inanılmaz derecede arkadaş canlısıydı. O bile kesin olarak konuşamıyorsa işi bitmişti.

Ayrıca abartmak mı demişti? Dalga mı geçiyordu?

Yumruklarını sıkarak, çenesini dizlerinden kaldırdı. Sertçe karşısındaki kahverengi gözlere odaklandığında söyleyeceklerinin net olarak anlaşılmasını istiyordu.

'' Basit bir şaka, öyle mi? Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Her zaman sağduyulu geçinirsin! Lanet olsun, Will! Neden engellemedin sanki?''

Ortamı sakinleştirmeye çalışan zavallı gence patladığının farkındaydı ama sakinliği de sinir bozucuydu. Will'in solmaya başlayan yüzünden aynı soruyu kendisine sorduğunu anlaşılmıştı.

'' Yeter artık!''

Mia, konuşmaya karar vermiş olacak, muhteşem güzellikteki saçlarını eliyle alnından geriye doğru tarayıp ayağa kalktı. Tiz sesi ikisini de korkuyla yerinden sıçramıştı.

'' Bizi suçlamayı kes artık Chris! Senin azarlarını daha fazla dinlemek istemiyorum. Parti yapmamız ve eğlenmemiz gerektiğini söyleyen sendin. Hayatında değişiklik istiyordun. Al işte! İstediğin değişiklik oldu. Ayrıca gerçekten seks yapmış da değilsiniz. Öpüştünüz, o kadar. Her neyse! Umurumda değil, ne haliniz varsa görün! ''

Salına salına banyoya doğru ilerliyordu ve resmen tek yapabildikleri arkasından bakmaktı. Ne diyebilirlerdi ki? Lanet olası sürtük zeytinyağı misali üste çıkmıştı!

Aslında haksız da sayılmazdı. Evet, parti vermelerini ve eğlenmeleri gerektiğini söyleyen kendisiydi. Ama şaka fikri tamamen o ukalaya aitti.

Peki, kendisi niye bu fikri kabul etmişti?

Çok mu lazımdı sanki! Lanet olsun!

İçkiye karşı asla dayanıksız olmamıştı. Hayır, sarhoş olduğunu veya dayanılmaz baş ağrılarıyla uyandığı sabahları hiç hatırlamıyordu. Bunu biliyordu çünkü dün gece yaşanan lanet olası her ince detay hafızasındaydı.

Bakışlarını koridora doğru bakmaya devam eden Will'e çevirdi. Onu sevdiğini düşünmüştü ya da sevmek değil belki ama en azından hoşlanmak...

Birbirlerini kısa bir süredir tanıyorlardı.'Seviyorum' kelimesi için henüz erkendi. Yine de bir başkasından hoşlandığını düşünürken nasıl en yakın arkadaşım dediği bir adamla deli gibi öpüşebilmişti? İşte bunu anlayamıyordu.

Will de bakışlarını koridordan çekip üzüntülü gözlerle ona baktı.

'' Nasıl bu hale geldik?''

TELL ME THE TRUTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin