Hasstir!

624 101 14
                                    

Elimde poşetlerle içeri girdim. Üçüncü kez ekildikten sonra alışverişe çıkmıştım, haa alışveriş deyince cici kızlar gibi kendimi bir giyim mağazasına falan attığımı sanmayın, ben bir öğrenciyim dolayısıyla genelde bomboş olan dolabımız için birşeyler almıştım.

"ELENA! ELENA!    ANGELA! ANGELA!"

Elena ve Angela benim ev arkadaşlarımdı, üniversiteye başladığımda yurtta kalmak yerine büyükannemin San Francisco'daki bu boş evinde yaşamaya karar verdim. Burası harika bir yerdi. Elena ve Angela'yı uzun bir eleme sonrası yanıma kabul ettim.Aynı evde yaşıyoruz diye yakın olduğumuzu düşünebilirsiniz ama Elena ve Angela birbirine yakın olsa da aynı ilişkiyi benimle sağlayamadılar.Onlar genelde erkek arkadaşlarıyla dışarıda olurlar ve benim bilmediğim asla da öğrenmek istemeyeceğim tonla iş karıştırırlar.Aslında bu biraz kolayıma geliyor, onlar dışarıda olunca evde bolca yalnız vakit geçirebiliyorum.İlginç olan yine de yalnız yaşamayı istememem.

 Yine evde yoklardı! Bazen onları anlamakta güçlük çekiyordum, ben bu evi ve bu mahalleyi çok seviyordum, burası sadece öğrencilerin yaşadığı,okyanusa yakın güzel ve modern evlerin bulunduğu harika bir mahalleydi.Bizim yaşadığımız ev ise ayrı bir güzeldi.Kapıdan girdiğiniz gibi ahşap bir merdiven ile karşılaşıyordunuz, sol tarafta ise mor krem tonlarıyla döşenmiş sevimli bir oturma odamız vardı, duvarlar mora boyanmıştı ve mobilyalar krem rengindeydi mutfakla birleşik olan bir alandı ve kocaman bir camlı kapı vardı ,bahçeye açılıyordu ki kışın buraya bayılıyordum, küçük şöminenin başına geçip manzarayı seyrediyordum,mutfak ve oturma alanının arasında sevimli yemek masamız vardı ve burası da camlarla ovalleştirilmişti,mutfağımızda kahverengi ve krem tonlarının olduğu amerikan tarzı modern bir mutfaktı.

Üst katta çatı katında harika bir banyomuz vardı duşun üstündeki pencere sayesinde güneş ışınlarıyla birlikte yıkanabiliyorduk.Üçümüzün odası da üst kattaydı,ama en güzel odayı kendime almıştım, çatı katı olduğu için odanın geniş bölümünde yatağım vardı , kocaman da bir lamba koymuştum ve her uyandığımda bana yaşama sevinci veren kocaman bir pencere ,yatağıma paralel uzanan uzun bir komidinim vardı buraya bazı resimleri koymuştum, odanın daraldığı bölümde çalışma masam vardı ve karşısında da tuvalet masası.Bütün mobilyalar beyazın tonlarındaydı.Odanın en sonunda küçük gömme dolabım vardı.

Üniversitenın bir uygulaması mevcuttu.Çok sevgili doçentlerimiz tez hazırlayacağı zaman 3 grup halindeki öğrencileri seçiyordu ve uzun günler ve saatler boyunca bu evlerde çalışılıyordu, tabii bu öğrencilerin isteğine bağalıydı ki çoğu öğrenci okuldansa evlerde ve hatta yurt odalarında çalışmayı tercih ediyordu.Ah ama El ve Angela sağ olsun kimse bizi tezini oluşturmak için uygun görmemişti ve evimizi doçentlerimizle paylaşmamıştık.

Ben bu evden ve yoğunluktam memnundum ama Angela her zaman burnunu kıvırır ve "Londra'da bir malikenede yaşardım burası tavuk kümesi kadar" deyip memnuniyetsizliğini bildirirdi.Bunu İngiliz aksanıyla  söylediği için çok komik oluyordu, Elena ise burayı bir karınca kolonisine benzetirdi "Bir evde üç kişi mi yaşar, rezalet!" diye sürekli belirtirdi ,babası senatör olan oydu, sanırım bu tepkisinin nedeni için iyi bir sebepti. Öğrenci yurdunda kalmaktansa burada kalmak için çok uğraşmışlardı ama yine de tatmin olmuyorlardı,aileleri onları buraya hayatı öğrenmeleri için yolladığından küçük bir malikaneye de bütçe çıkarmıyorlardı.Benim ailem ise Avustralya'da yaşıyordu. Gazeteci olmamı hiçbir zaman desteklemediler,aslında hayatım boyunca ne istediysem burun kıvırdılar. Onlarla asla anlaşamadım tek anlaşabildiğim küçük kardeşim Jeremy'di ben 18 yaşındayken doğmuştu.O evde geçirdiğim son yıllara onun sayesinde katlanabilmiştim. Bazen Allah'ın onu benim için yolladığını düşünürdüm,çünkü asla desteklenmemek ve her hareketinizde insanların size hakaret etmesi,takıldığınızda düşmeniz için itlemeleri gerçekten dayanılacak gibi bir şey değildi.Sanki öz bir evlat değilde bir düşman, stres topuydum,insanlar üniversiteyi gelecekleri için isterlerdi oysa ben daha çok o cehennemden kurtulmak için istemiştim.

Kimseden yardım gelmeyeceğini anlayınca bütün poşetleri ben taşıdım,yorgunluktan gebermiştim,kendime meyve suyu aldım ve balkonun camını açarak muhteşem bahar havasının esintilerinin içeriye dolmasını sağladım, elimde olmadan sırıttım ve bilgisayarımı açtım, birden aklıma geldi yaklaşık bir haftadır e-posta larımı kontrol etmemiştim.Mail adresimi açınca şoka uğradım tam elli tane ihbarname vardı.Staj işimi halletmem için sadece bir hafta kalmıştı aksi takdirde öğrenciliğime son verilecekti.Daha doğrusu sınıfta kalacaktım ve eğer sınıfta kalırsam da bursumu kaybedecektim dolayısıyla öğrenciliğim de son bulmuş olacaktı.Bu sene kültür sanat dergiciliği,basın fotorafçılığı ve en önemlisi de uygulamalı gazetecilik puanlarımızın %80'i stajımızdandı ve   bu sene bu derslere yeni biri girecekti,nasıl biri olduğunu hiç bilmiyordum. Artık geri dönüşüm yoktu ya Global Spokesmans olacaktı ya da bitecekti,okulun staj ayarlama talebini reddetmiştim.Büyük oynamıştım ve şimdi de büyük bokluktaydım.

Uç ya da DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin