Hayat Avcısı

64 5 9
                                    

"Evet öncelikle dünyada benden daha pisliklerin, insanların arasına karışıp, lanetini benim gibilerin üzerine salmasından sonra, ah daha da doğrusu eğlencesinin bitmesinden sonra aldığım bir karar. Bu muallak kafayı yedirtiyor, bilirsin dostum, kalk okula git, rol yap, uyu. Peşinde gazeteciler. Siktiğimin psikologları. Akıl oyunlarımla atlatabilirim ama bilirsin işte, sıkıldım."

"Sorum bu değildi, Nick."

"Dostum bunun bir röportaj olmasını istediğini biliyorum, bu sana oldukça misyon da kazandırır ama inan başlarsam beni bölmek istemezsin. İfadelerimi okumaya çalışma, gayet açığım dediğim gibi sıkıldım. O psikologun benim lanet bir yalancı olduğumu söylediğini biliyorum, haklı da. Ama inan bu tek kişilik bir oyun değildi.

O yağmurlu gecede, polis merkezine gittiğimde tek istediğim çocuk sığınaklarından birine terk edilmek ve bir süre orada yaşamaktı ama polis odadan çıkınca dosyaları karıştırdım, onlara hiçbir şey vermiyordum, konuşmuyordum, acınası bir çocuk gibi. Sıradan insanlara etkimek kolaydır, yükümlülük istemezler ve genellemeye uyarak savsaklarlar. Merkezde aradım ve buldum;Nicholas Barclay. Evet ne yapacağımı bilmiyordum. Deneyecektim, ne kaybederdim?

Düşünsene dostum, sarışın birini oynayacaktım, bu denli aptallaşmıştım. Esmer bir adam sarışına doğal yollardan dönüşemez, veya mavi göz? Her şey çok kısa sürede oldu.Saçımı sarıya boyadım, mavi göz içinse solüsyon yalanını buldum, bir gemide aylarca eziyet gördüğümü söyleyecektim. Vicdan en hassas ve en kolay girişti. Ama dostum, biliyordum bitecekti. Ben sadece boşa kürek çekiyordum. İşte o garip olay gerçekleşti, onun ablası geldi. O olmadığımı biliyordu, beni götürmek için sorgulayacaklardı. Fotoğrafları önüme koydu anlattı, işte bu abin Nick, bu anne, her şeyi, her şeyi zorla anlatıyordu. Ne tür bir bokluğun içindeydim?

Bir ay sonrasında Amerika'da bir yaşamım vardı 22 yaşında, 16 yaşındaki bir çocuğu oynuyordum, hayatını çalmıştım. Ne boklar döndüğünü bilmiyordum, sadece onun abisi, uyuşturucudan ölen, onun iyi bir bok olmadığını biliyordum. Nicholas nerede, bilmiyorum. Ama ben kesinlikle o değilim, hah bir de onlar kesinlikle masum değil. Hepsi bu dostum, perdeyi kapat."

Odadaki herkes kocaman gözlerle birbirine bakıyordu, en ufak bir ses yoktu. O kadar şok olmuştum ki! Bu adam az önce tüylerimi diken diken eden bir hırsızlığı mı açığa vurmuştu? O bir avcıydı, hayat avcısı. Röportajı yapan Bryce'a baktım. Elinde kayıt cihazı, Yuvalarından fırlamış gözlerle adama bakıyordu. Biz kesinlikle iyi iş başarmıştık evet. Ama vicdanı olan her insan gibi inanamıyorduk.Onun dudaklarını okuyunca ben de tekrarladım.

"Siktir!"

Yaklaşık on dakika sonra stüdyoya gelen polisler kelepçelerle birlikte Nick ya da her ne haltsa onu götürdüler. Çıkarken bana baktı ve gülümsedi;

"Hediyem olsun Jen."

Yutkunup başımı salladım. Gözlerimi açtığımda o orada değildi. Bitmişti. Aylardır koşuşturmuştuk, sonundaysa elimize muhteşem bir ifşa geçmişti. Ekipçe kendimize geldiğimizde, -ki ilk ben geldim. Kocaman bir çığlık koyverdim. Ardından küfürler ve kahkahalar gırla gitti. Herkes ir kutlama yemeğinden söz etmeye başlamıştı ama benim yapacak işlerim olduğundan asansöre doğru yollanmıştım, suitin kapısını açtığımda kolumu o tuttu. Beni mahvetmişti, sadece gözlerime bakıp dudaklarıma yapışmasını istiyordum, hepsi buydu. Büyük bir itiraftı evet ama artık kabullenmiştim, onu istiyordum, Göğsümün derinliklerindeki bir gülücüktü o. Ama beni üzüyor, sarsıyor, yıpratıyordu.

Gözlerimde en ufak bir ifade kırıntısı olmaksızın baktım.Oysa şu anda çığlık atıp başardık diyerek boynuna sarılmam gerekirdi, belki de bunun için buradaydı, bekledim kucaklamasını bekledim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 30, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Uç ya da DüşWhere stories live. Discover now