1.BÖLÜM

452 26 4
                                    

Evet sayın seyirciler. Yepyeni  ve daha ciddili bir hikaye ile karşınızdayım. Umarım seversiniz yani. Neyse gençler okuyun. Okumak güzeldir.

Kitapları rafa dizdikten sonra,"Pekala, bugün fazlasıyla çalıştım ve yoruldum. Artık gidebilir miyim?""Bu fazla çalışman ve yorgunluğun sana yol, su ve elektrik olarak geri dönecek Nehir,"

"Ah lütfen! Bu sözleri hergün öğretmenlerimden duymak yetiyor zaten!" 

"Tamam, tamam. Ama dediğim gibi mesailerin sana fazlasıyla geri dönecek,"
"Aman ne fazla.."
"Birşey mi dedin canım?"
"Ha?"
"Tamam yok birşey."
Montumu ve çantamı askıdan aldıktan sonra manevi abim Tolga'nı yanağına minicik bir öpücük kondurdum ve,"Görüşürüz kitapçı çocuk." dedim. Buna karşılık bana gülümsedi. "Görüşürüz tozlu kız. " dedi.
Tozlu kız.
Bu lakabı seviyorum. Kitapları dizerken tozlardan rahatsız olup öksürmemden dolayı Tolga abi buldu bunu. Bazen bana Hugo dediği de oluyor. Hani Hugo ve Tolga abi var ya ondan.
Anladığınız üzere bir kitapçıda çalışıyorum ve adım Nehir. Kiyapçıya sadece haftasonları gidiyorum. Çünkü Tolga abi haftasonları yalnız oluyor. Normal zamanlarda-ki haftasonuna burada anormal demiş oluyorum- babası ile çalışıyor. Eh, babası olmayınca da bir yardımcıya ihtiyaç duyuyor. Ben!
Söylediğine göre benim olduğum günler daha çok müşteri geliyormuş çünkü ben çok çekiciymişim. Tabii bunu söyledikten sonra,"Nehirciğim,hadi git şurdan şunu al." "Nehirciğim, bugün fazla mesai yapacağız." "Nehirciğim, yarın söyle de annen kurabiye yapsın." vs vs.. Yalaka.

Aniden çalan telefonumun sesiyle irkildim. Telefonumun çalmasına pek alışık değilimdir. İki nedeni var;

1) Genelde yalnız takılan bir tipim.

2)Kitapçı da çalıştığım için telefonum genelde sessizdedir.

 Annem arıyor. Başka kim olabilirdi ki?

"Efendim anne?"
"Kızım evde hiç ekmek kalmamış. Gelmeden önce bakkaldan al. "
"Of anne ya, bir iki dakika önce arayamazmıydın sanki? Daha demin geçtim önünden!"
"Sus, mızmızlanma bana! İki ekmek, biri kepekli." dedi ve suratıma kapattı.
Şu sıralar annem biraz sinirli. Hamile olur kendileri. Hamile dediğin aşerir değil mi? Ama biz ailece anormal olduğumuzdan, annem aşermiyor. Diyette. Neymiş efendim, kilo alıcakmışmış. E al bi' zahmet. Hamilesin sonuçta. İki can taşıyorsun. Senin bir günde yediğin sana zor yeterken bebek ne yapsın? Valla doğamadan açlıktan ölecek biricik kardeşim.

Tabelasında Mahalle Fırını yazan yere girdim. Hiç gidemem şimdi bakkala. Normalde ekmeği bakkaldan alırız çünkü fırıncı amca kazıklıyor. Bakkaldakiyle aralarında 25 kuruş fark var. Hayır birde ekmekleri hamur?!
"İki ekmek biri kepekli, biri normal."dedim.
"Of anne hiç gidemem şimdi bakkala. Daha demin geçtim önünden. Ya of ekmek ekmektir. Hem sen ne bakıyorsun komşuların dediğine, hamur mamur ama güzeldir belki?"
Dejavu?
Yok canım değil.
Kim bu çocuk? İlk defa görüyorum burada.
"Abi bana iki ekmek. "
Bakar mısınız öküze? Sıranı beklesen diyorum?
"Ekmeklerinizi dilimleyimmi küçük hanım?"
"Kepekliyi dilimleyin ama öbürüne gerek yok. " dedim.
"Hem kepekli hem de normal, arada falan mı kaldın?" bu ne girişkenlik Öküz? Evet adını bilmiyorum ve öğrenene kadar da Öküz diye hitap etmeye karar verdim.
"Babam kepekli ekmek yemiyor. " hayır ben de ne bokuma açıklama yapıyorsam.
"Ha diyettesin yani. Bak bence diyetteysen tam buğday al.."
"Ben diyette falan değilim. Kilom boyuma göre gayet orantılı benim, diyete de ihtiyacım yok. Annem diyette- ay öf elin öküzüne de ne diye açıklıyorsam?!"
"Tamam canım birşey demedik. Elin öküzü?Ahaha, öküz?"
"Of seninle mi uğraşıcam be!" deyip fırıncının yarım saattir almamı beklediği ekmekleri aldım ve eve doğru yürümeye başladım.
Akşam akşam atara geldim şimdi. Şişman falan mı görünüyorum? Ya ama ya! Of!

Ara sokağa girdiğimde izleniyormuşum hissine kapıldım. Gerçi ne zaman buradan geçsem öyle hissederim ama bu sefer farklı. Çünkü gerçekten izleniyorum. Arkamı dönmemek için verdiğim savaşı tahmin edemezsiniz. Neden mi dönmüyorum? Çünkü filmlerde öyle olur! Yani demek istediğim, filmlerde ne zaman arkanızı dönseniz aptal sapık kendini belli eder. Adımlarımı ona farkettirmeden hızlandırmaya çalıştım. Ancak başarılı olamadım.
"Merak etme sikmeyeceğim seni.."
Duyduklarım karşısında donakaldım.
Merak etme sikmeyeceğim seni...
Bu nasıl bir öküzlüktür?!
Ah öküz demişken yanıma gelen sapığıma baktım. Bu benim Öküz'üm. 
"Adımlarını hızlandırınca korktuğunu farkettim ve için rahatlasın dedim." dedi ve şu kendini havalı sanan erkeklerin yaptığı sempatik-çarpık gülümsemesini takındı.
"Beni sikmeyeceğini söyleyerek mi?"
"Ha yani becerilmek istiyorsun?"
"Ne tür bi' sapık öküze rastladıysam artık!" dedim hırlarcasına.
"Ah bende nereden yanıyorum bu kızı diyordum," ha bir de hatırlamıyor beni?! Birşey demiyorum ya, birşey demiyorum!
Gözlerimi içime cin kaçmışcasına devirip arkamı döndüm.
"Ya nereye gidiyposun?! Daha tanışacaktık biz!" diye bağırdı arkamdan. Hiç biryerlerimde değil açıkçası. Yoluma devam ettim.
"Eh maden sen bana Öküz diyorsun, ben de sana Tren diyeceğim!"
Trenmiş.
Orası doğru bak. Anca bana bakarsın zaten.
"Tam oldu aslında tam da sana bakıyorum burdan! Böyle baştan aşağı süzüyorum seni Tren!"
"aşağı" kelimesini bastırarak söyledi. Allah'ım! Neydi günahım!

Öküz ile TrenWhere stories live. Discover now