BÖLÜM-3

348 7 1
                                    

Hikayelerimi çabuk yayınladığımı biliyorum fakat benim gibi işsiz bir liseli için bu pek zor olmuyor. Henüz istediğim gibi bir okur kitlesi ve hatta sanırım okurum bile yok. Ancak bende kendime @melekaradag gibi söz verdim ve kimse okumasa bile yazacağım! Çünkü 3 yıldır yazıyorum ve yazmak hayatımın en önemli parçası. Henüz çok yeniyim. Ileride bana destek olacağınızı biliyorum ve okuyan veya okuyacak olan herkese çok teşekkür ediyor, sizi çook seviyorum.

Iyi okumalar!! 

Okula günler sonra el ele giriyorduk. Aslında bu okula hiç el ele girmemiştik. Ona tekrar güvenmiştim ve bir şans daha vermiştim. Doğru muydu yaptığım? Mutlu olabilecek miydim? Ona verdiğim ikinci şansı hak ediyor muydu? Bilmiyordum. Hiçbir şey bilmiyordum. Tek bildiğim aylardır bu anı beklediğim..

El ele girdiğimiz okulda dikkatler üzerimize çekilmişti. Ikimizde onlara aldırış etmiyor gülümseyerek sınıflarımıza çıkıyorduk. Kendi katımıza geldiğimizde daha büyük bir şok vardı. Herked bizim kanlı bıçaklı düşman halimize alışmışken bir anda el ele bu koridorda gülücükler saçarak yürümemiz tabiki büyük bir ironiydi.

Koridorda hızla ilerlerken Dilara ve o sürtük grubunun bizi büyük bir öfkeyle izlediğini fark etmiş fakat hiç umursamamıştım. Sınıf kapımın önüne kadar bırakmıştı beni Serseri. Ben sınıfa girerken elimi bırakmadı ve kendine çekti. Ona 'ne yapıyorsun' bakışlarımı atıp sırıttım. Gözlerime bakıyordu. Gülümseyerek..

"Seni biraz daha izlemek istiyorum"

Güldüm.

"Üzgünüm, derse girmeliyiz"

Yüzünü ekşitti.

"Çıkışta ne yapıyoruz?"

"Buna çıkışta karar versek bay Serseri?"

"Bugün hiç geçmeyecek bayan BadGirl"

Sarıldı. Uzun zaman sonra ona bu koridorda bu kadar rahat sarılabilmek benim için yalnızca hayaldi. Onun kollarında olmak cenettin fragmanı gibiydi. Fakat ders zilinin sesi fragmanı yarıda keserek bizi bu dünyaya tekrar gönderdi. Somurtarak ikimizde sınıflarımıza girdik.

Sınıfa girdiğimde bir çığlık attım. Derin koşarak yanıma geldi. Yüzündeki o kocaman sırıtışa bakılırsa planlarını zaten biliyordu. Hain!

Önce sıkıca sarıldık, kaburgalarımızı kırana dek. Sonra birlikte çığlık atmaya ve zıplamaya başladık. Ardından dans etmeye. Tüm sınıf bizi izliyor anlam veremiyordu ama alışmışlardı dengesiz hallerimize. Ve sevgili sınıf arkadaşlarım beni uzun zaman sonra mutlu gördükleri için onlarda bizi mutlulukla izlemişlerdi. Bozmamak adına hiçkimse hiçbir şey söylemiyor yalnızca izliyor, gülüyorlardı.
Hocanın sınıfa girmesiyle eğlencemiz sona erdi ve sıralarımıza oturduk.

Derin neler olup bittiğini sordu. Ben olanları heyecanla anlatırken hocanın ders anlatmaya çoktan başladığını fark edememiştik. Fısıltılarımızı fark eden fizik hocası bize dönüp birimizi soruyu çözmek üzere tahtaya çağırdı. Ikimizde susup sadece hocaya bakınca, hoca bana dönüp beni çağırdı.

"Aylardır uyuyosun bugün uyanmışsın gel bakalım şu enerjini birazda sorulara harca"

Başta hocaya kızsamda kalkacak, o soruyu çözecek ve onu göt edecektim! Kararlıydım!

Tahtaya kalktım ve dediğimi yaptım. Soruyu en iyi şekilde çözüp şaşkın bakışlarla beni izleyen fizik hocama piç bir gülümseme göndererek yerime geçtim. Sıranın altından Derin'le el çaktık.

Bütün gün tenefüslerde Derin, ben, Egemen, Serseri bilikteydik. Bazen camda oluyorduk bazen kantinde. Yağmur gittikçe şiddetleniyordu. Tüm tenefüslerimiz eğlenerek, tüm derslerimde hocaları şaşırtarak geçti. Haftalar sonra ilk defa bu kadar mutluydum!!

Günün sonunda yağmur biraz olsun dinmişti. Her zaman hazırlıklı olan Derin'in şemsiyesinin altında ben ve Derin, arkamızda kapüşonlarını geçirmiş şekilde yürüyen Egemen ve Batuhan.

Eve uğramadan hep birlikte takıldığımız kafeye gittik. Aylar sonra bizi bir aranda gören ve artık bizi yakından tanıyan çalışanlar gülümsedi. Her zaman oturduğumuz denizi gören ve şömineye yakın olan masanın önüne oturduk. Yanımıza doğru yaklaşan garson Ferhat abiydi.

"Ooo çocuklar. Uzun zaman sonra sizi burda birlikte görmek ne güzel" 

Hepimiz gülümsedik. Siparişerlimizi verdikten sonra hasret gidermek istercesine koyu bir sohbet başladı aramızda. Eski dörtlü konuşuyor, gülüyor, eğleniyorduk. Hepimizin gözlerindeki bulutlar kalkmış ışıldamaya başlamıştı. Arada bir oluşan sessizlikle birbirimizin gözlerine aşkla bakıyor, özlem gideriyorduk. Yaklaşık bir saat sonra Egemen'in annesinden gelen telefonla Egemen ve Derin gitmek zorunda kaldılar. Nihayet tekrar baş başaydık!

Hesabı ödedikten sonra yağmurunda durmasıyla dışarı çıkıp sahile doğru yürüdük. Elimi tutuyordu, bense kafamı koluna dayamış öyle yürüyordum. Benden açık ara farkla uzundu beyefendi!! Biz öylece yürürken ben bir şarkı mırıldanmaya başladım.. Çok severdi şarkı söylememi.

"Yüzme bilmeden daha, deniz görmeden, hiç güneşte yanmadan.. Şimdi ölmek istemem daha hiç gülmeden.. Aşkı tatmadan daha, onla sarhoş olmadan, hiç sevişmeden daha.."

Şarkımı sözleriyle kesti.

"Özge, biz şuan ne yapıyoruz? Neyiz?"

"Anlamadım?"

"Biz çıkıyor muyuz? Sevgili mi? Hala arkadaş mı? Ne?" 

Cevap vermedim. Sustum. Gerçekten biz neydik? Ne yapıyorduk? Daha önce hiç çıkmamıştık. Şuanda da çıkmıyorduk. Biz ne yapıyorduk? Uzun bir sessizlikten sonra kısık bir sesle cevapladım.

"Bilmiyorum"

Gerçekten bilmiyordum. Durdu. Önüme geçti, iki elimi de tuttu ve gözlerimin içine baktı.

"Benimle çıkar mısın?"

O an evet demeliydim değil mi? Anında cevap verebilmeliydim. Çıkmasakta fark eden bir şey yoktu.

"Ben.. Sana bir şans verdim evet. Ama çıkmak ayrı bir mesele. Sen değil miydin daha sabah bana ilişkilerinin cinsel tatminden öte olmadığını söyleyen. Bak beni tanıyorsun ve ben senin o kaltaklarının sana tadırdıklarını tadıramam. Belli sınırlarım var ve bunların dışına çıkamam. Istediğini sana veremem."

Gözlerindeki ışıltı yine buluntlandı. Yüzünü bir hüzün ve anlam veremediğim bir ifade kapladı.

"Ah benim Özge'm.. Ben zaten o saydıklarını istiyo olsaydım şuan senin yanında değil Dilara'nın yatağında olurdum. Sana bunu sabah da açıkladım ben. Ben Dilara'nın tadırdıklarını değil senin bana hissettirdiklerinle tatmin olmak istiyorum. Safça sevilmek istiyorum. Ve safça sevebilmek hiçbir kötü amaç gütmeden. Şimdi tekrar soruyorum. Benimle çıkar mısın?" 

Bu sözleri üzerine gözlerimden akan yaşları durduramamış ve boynuna sarılmıştım. Beni kucağına kaldırıp döndürdü. Kahkaha atmaya başlamıştık. Ellerimle sırtına vurup beni indirmesini söyledim ama dinlemedi.

Kulağıma fısıldadığı şarkıyla daha da mutlu olmuştum.

"En güzel günüm gecem 'seninle', bu nasıl sevgidir böylee..."

Ilk üç bölüm fazlasıyla mutluluk dolu, mutsuz bir aşkın mutlu sonu gibi. Fakat ne yazık ki yaşadığımız dünyada "ve sonsuza dek mutlu yaşadılar" gibi bir durum söz konusu değil.  Karakterleri tanıyıp olayı yeterince kavradığınızı düşünerek gelecek bölümlerde asıl konuya giriş yapacağım. Okuyan ve okuyacak herkese teşekkür ederim! Yeni bölüm çok yakında.

KALBİMİN KIRIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin