21.Bölüm

1.3K 100 196
                                    

Uzuuun bir aradan sonra gelen yb ile hepinize yeniden merhaba:DYazmayı,buralarda olmayı hakikaten özlemişim.Uzun süre bölüm atamamamın telafisi olarak iki bölüm birden yayınlıyorum Yarasacıklarım:DUmarım beğenirsiniz.İyi okumalar

Medya:Agnes Obel - Smoke&Mirror


Bu hayal kurmayan gümüş gözlerin içinde
Gökyüzünü korkutan kör dalgalar gördüm




Son günlerde sıklıkla yaptığım gibi pencere kenarına tünemiş dışarıyı izliyordum.Sıklıkla yapıyordum çünkü birincisi manzarayı çok seviyordum.İkincisiyse biraz yalnız sayılırdım.Bruce'un pek yanımda olduğu söylenemezdi.Son günlerde Bruce Wayne için bile fazla sıkı çalışıyordu.Kendini intikamını almaya adamıştı.Artık bu konuda ona bir şey söylemiyordum çünkü ne zaman söyleyecek olsam kavga ediyorduk ve ben pes etmiştim.Biraz olsun mutlu olalım istiyordum.

Yılbaşına sadece birkaç gün kalmıştı ancak Bruce'tan hiçbir ses çıkmamıştı.Şöyle sosyetik zenginlerle dolu bir partiye gideriz diye düşünmüştüm oysa.Ancak Bruce yoğunluktan tarihi bile unutmuşa benziyordu.Aslında parti bile önemli değildi.Sadece beraber olalım istiyordum.Birazcık ilgili davransın istiyordum.Biliyorum belki de bencil düşünüyorum ancak umrumda değildi.Bir kez olsun normal insanlar gibi olalım istiyordum.Yeşil saçlı manyaklar hayatımız işgal etmesin,bizi delirtmeye çalışmasınlar istiyordum.Gerçi bunu başarmış bile sayılabilirlerdi.Yeniden çoğalan piyano sesiyle pencereden indim ve çekmecemden bugünki üçüncü antidepresanımı çıkardım.Psikolog görüler artarsa birden fazla kullanmamı söylemişti.Dediğine göre bu işe yaramalıydı.Ancak durum hiçte iyiye gidiyor gibi görünmüyordu.Artık yalnızca ses duymuyordum.Olmayan şeyler görüp duruyordum.Bruce yanımda olmadığı için ne durumda olduğumu göremiyordu.Sadece Alfred zaman zaman panikle attığım çığlıklarımı duyup geliyordu.

Yeniden pencereye oturduktan sonra kulaklığımı taktım ancak işe yaramıyordu.Piyano sesi kulaklığın bile önüne geçiyordu bugün.Dolan gözlerimle kulaklığı çıkardım ve onu odanın uzak köşesine fırlattım.Tam o sırada bahçedeki karların üzerinde bir şey olduğunu fark ettim.Oydu bu.Piyano çalan çocuk.

Bunca zamandır şarkısını duymama rağmen yüzünü hiç görememiştim.Şimdiyse dehşetle yüzüne bakıyordum.İnce ve uzun yüzü,soluk mavi gözleri ve solgun teniyle eski bir portreden fırlamışa benziyordu.Veyahutta bir Alfred Hitchcock filminden çıkagelmişti.Ayakları çıplaktı ancak üstüne bastığı karların farkında gibi görünmüyordu.Lapa lapa yağan kar onu üşütmeliydi.Oysa o sadece piyanosuna odaklanmıştı.Kıyafetleri de yüzüne uygundu.1800'lerden kalmış gibiydi.Siyah yırtık pırtık ve solgunlardı.Oldukça eski moda görünüyorlardı.Bir Jane Austen karakterine benziyordu aslında.Neye benzediği hakkında onlarca benzetme daha yapabilirdim.Ancak onun için yapabileceğim en net ve doğruluğu su götürmez tanım kesinlikle ölü olduğuydu.

Karşısında duruyordum ancak o yüzüme bakma gereği duymadan tuşlara basmaya devam ediyordu.Yüzünde saf üzüntüden oluşmuş bir ifade vardı.Oldukça yalnız ve acı içinde görünüyordu.Üzgün haline ve çelimsiz vücuduna rağmen ondan korkmuştum.Bana bakmasından korkuyordum.Beni farketmesinden.Sanki gözlerime baktığı anda içindeki kötülüğü serbest bırakacakmış gibi hissediyordum.Bu çocukta korkunç şeyler vardı.Doğal olmayan şeyler.

Bir anlık farkındalıkla tir tir titremeye başladım ve oturduğum pencere pervazından halıya düştüm. Bu çocuk....fazla tanıdıktı.Onu daha önce görmüştüm.Şöminenin üstündeki portrelerde.

Koşarak odadan çıktım ve hızla merdivenleri indim.Şöminenin önüne geldiğimde nefes nefese kalmıştım.Korkuyla fotoğrafı elime aldım ve gülümseyen çocuğa baktım.Evet.İkiside aynı çocuktu.Bunca zamandır bana rüyalarımda ve halisünasyonlarımda işkence eden çocuk Bruce Wayne'den başkası değildi.

GOTHAM || Where stories live. Discover now