11.BÖLÜM " İNTİKAM "

2.1K 139 13
                                    

*** İyi okumalar sevgili okuyucularım... ***
......

"Boşanma dilekçesi için emin misiniz Hazan Hanım? Biliyorsunuz. Bu çok önemli bir karar. "

Hazan başını evet anlamında salladı ve ayağa kalkıp elini adama uzattı.

" Gereken her şeyi biran önce hallet Yavuz. Emeğinin karşılığını alacaksın. Sadece dediğimi yap yeter. "

"Biliyorum Hazan Hanım. " dedi Avukat adam. " Ama bilmelisiniz ki bu evlilik için büyük önemli bir sözleşme imzaladınız. Sözleşmenin şartları bazı şeyleri zorlaştırabilir. "

"Biliyorum Yavuz." Dedi Hazan gülümseyerek. Çantasını eline aldı ve yavaşça ofisten çıktı. Susmak bilmeyen telefonu çantasından çıkardı ve ekrana baktı. Gözlerini devirip telefonu açtı ve kulağına götürdü. Karşısındaki adamın konuşmasını bekledi.

" Bunu nasıl yapabildin? " diye endişeli ve sert bir ses girmişti kulağına. Kaşlarını çattı ve telefonu daha sıkı tuttu. " Bu delilikti. Delilik!"

Hazan telefondaki suskunluğunu koruyordu fakat karşısındaki adamın buna rızası pek yok gibiydi.

" Konuş Hazan! Sarhoştum de! Kafam karışıktı ciddi değildim de! Hadi ! "

Hazan telefonu anlık olarak kulağından uzaklaştırdı ve derin bir nefes verip tekrardan kulağına dayadı.

"Gayette kendimdeydim.Yaptığım her şeyin arkasındayım. Herkes yaşaması gerektiğini yaşıyor o kadar! "

Telefonu sert bir şekilde kapatıp karşıdaki adamın sözünü yarıda kestiğinde pek bir şey umursamıyordu. Telefonu çantasına attı ve holdinge gitmek için arabasına bindi.
......................................................................

Elini kirli sakallarına götürdü ve sıvazladı. Dağınık saçlarını eliyle taradı ve dumanı havaya karışan sigarasını küllükten alıp dudaklarının arasına koydu. Gözlerini kıstı ve önündeki karanlık denize baktı.
Yerde oturur vaziyette, bir eli kırık duran dizinin üstünde duruyordu. Bir bacağı ise boylu boyunca uzanmış dinleniyordu.
Kaç gün olmuştu ? Düşündü. Beynini zorladı. Gözlerini daha da kıstı. Ortaya çıkan kaz ayakları onu daha da olgun gösterdi. Sanki iki günde yaş almış gibiydi.
Sigarasından bir defa daha aldı. Bu sefer dumanını iyice içine çekti ve gözlerini kapatıp kulaklarına dolan martı sesleriyle dumanı yavaşça sis bulutunun üzerine üfledi. Sis bulutu üzerine vuran loş ışığın etkisini kaybetmiş sigara dumanının koyu rengiyle karanlığa karışmıştı.

Elini tekrardan sakallarına götürdü ve kaşıdı. Boynunu bir sağa bir sola yatırdı ve yerden yavaşça kalkıp kendisinden yaklaşık elli metre uzakta duran masaya yaklaştı. Saçını kaşıdı.Güldü. Yamuk, duygusuz, umursamaz, biraz da alaycı bir gülüştü.
Gözlerini masada gezdirdi. Eski tahta masanın üzerinde birkaç tabak ve iki bardak vardı. Özensiz ve gelişigüzel konulmuşlardı. Bir tabağın içinde dört beş tane zeytin, başka bir tabakta ise peynir vardı. Mezeler ekmek sepeti bile denilmeyecek eski bir kabın hemen yanında yenmeyi bekliyordu. Masayı incelerken hemen yanında beliren birini farketmemişti.
Sağına döndü.
" Ne istiyorsun yaşlı ihtiyar.? " dedi sırıtarak. Yaşlı adam, balıkçı önlüğünü çıkarıp özenle sandalyeye astığında onu pekte umursamış gibi gözükmüyordu.
Sandalyesine oturdu ve rakısını bardağına doldurup sek içmeye başladı. Tek dikişte bardak yarılanmıştı. Bu manzaraya bir daha güldü.

" İsmin ne senin ? " dedi yaşlı adam gözlerini masadan ayırmadan. Soru kendisini hala izleyen, ne yaptığını kendi de bilmeyen genç adamaydı.

" Poyraz." Dedi yaşlı adama garip garip bakarken. Yaşlı adam hemen yanında duran sandalyeyi çekti.

"Otur. " dedi yaşlı adam sandalyeyi göstererek. Hala genç adama bakmıyordu. Bu yaşlı adamı ilginç hale getiriyordu.

HAZAN VAKTİ-SONBAHARWhere stories live. Discover now