Ç ❅ 5

168K 7.6K 348
                                    


Yaşadığımız şeye inanamıyordum. Ailesine bakarak görmüş geçirmiş aklı başında olduğunu düşündüğüm birine güvenerek kurduğum planın içinde kendi cezamı çekiyordum. Çocukken ara sıra gördüğüm, ailesini tanıdığım, herkesin iyi insanlar diye bahsettiği bir ailede nasıl bu kadar çirkin yetiştirmişti kendini anlayamıyordum. Her şeye sahip olduğu için mi böyleydi?

Ertesi sabah onu görmedim.

Bu üzüleceğim bir şey değildi. Günü mahvetmemek için de onu düşünmeyi yasakladım kendime. En azından bundan sonra daha dikkatli olacağını umuyordum. Onsuz gün ne kadar güzel başlasa da cehenneme dönüşen evden kaçmayı ne kadar dilediysem frekansı yanlış yollamış ve ailesinden bir mesaj almıştım. Ders bitmek üzereyken cevaplayamadığım telefonlarına özür mesajıma aynı hızda yeni bir mesajla karşılık vermişlerdi. Beni yemeğe davet ediyorlardı.

"Bugünlük bu kadar."

Kafamı telefondan kaldırıp eşyalarımı toplamaya giriştim. Zehra da bugün gelmemişti. Öğleden sonraki derse yetişecekti muhtemelen ama ben başka bir yere davetliydim. Dersim olduğunu söylediği halde Hollanda'ya dönecek olan halayla beni tanıştırmak istediklerinden katılmamı ikinci kez rica etmişlerdi. Gidecektim. Neden hayır diyemiyordum, neden iyiliğim tutmuştu bilmeyerek ve bu duruma isyan ederek sınıftan çıktığımda koridorda Buğra ile karşılaştım. Bir o eksikti.

"Günaydın!"

Neredeyse tünaydın olsa da "Günaydın!"diyerek karşılık verdim.

"Haber vermedin. Kaçtığını düşünmeye başlamıştım."

"İşlerim vardı."diyerek geçiştirdiğimi umdum. Dün geceyi hatırlamak bile istemiyordum.

"Karar verdin mi peki?"

Keşke... Tek düşünmem gereken bu olsaydı.

"Üzgünüm, Buğra ama ben gelmesem daha iyi olacak."

"Neden? Bir yanlışım mı oldu? Seni korkuttum mu yoksa?"

"Yoo... Neden korkutasın ki! Ama işte..."

"Ben Kanada'dan geldim de. Burada biraz uyarı alıyorum arkadaşlarımdan. Yanlış anlaşılarlar falan diye. Arkadaşça bir teklifti aslında. Sen bilirsin yine de."

Kendi problemlerim yüzünden çocuğa ne düşündüğümü düşündürmüştüm kim bilir! Hayatımda bir manyak vardı. Bunu ona anlatamadığımdan kendini manyak gibi hissetmesine yol açıyordum. Üzüntüm ikiye üçe katlanırken başımı iki yana sallayarak böyle düşünmemesini söylemeye çalıştım ama ağzımdan doğru düzgün bir kelime bile çıkmadı.

"Sorun yok, Yağmur. Gerçekten."

"Seninle ilgili değil. Aslında ben çok iyi günler geçirmiyorum. O yüzden. Belki daha sonra."

"Tabii. Kendini mecbur hissetme." Kolunu uzatıp kolumu hafifçe okşadıktan sonra hemen geri çekti. Yanındayım ama sen istediğin sürece diyecek kadar bir dokunuştu.

"Bir arkadaş istediğin zaman arayabilirsin. Biliyorsun, sana kalmış. Umarım daha iyi olursun."

"Sağ ol."diyebildim yalnızca. Bu karşılaştığım nezaketin beni afallatması haksızlıktı. Dünyada bir böyle insanlar vardı bir de Eymen gibi insanlar. Ben Eymen'e iyilik ederek ikimizi de bir süreliğine kurtardığımı sanacak kadar hayalperestlik ederken hayat bana işlerin öyle yürümediğini göstermek için kolları sıvamıştı.

Okuldan ayrıldıktan sonra gönderdikleri konuma, deniz kenarındaki bir restorana gittim. Büyüklerimin ellerini öptüm, sohbetlerini dinledim. Güzelce karnımı doyurdum ve önüme gelen işlemeli kahve fincanını izlerken akşam ne olacağını düşündüm. Bu aynı evde kalma işinden belki de vazgeçmeliydik.

ÇİRKİN ❅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin