48.Bölüm||Hasta Bir Kerem

15.7K 390 94
                                    

"Ben sana demedim mi Kerem? Ne diye yağmurlu hava da, arabaan tamirde diye yürüyerek geliyorsun! Hasta olacağını bilmiyor muydun? Ay, bak yine ateşin yükselecek!"

"Ee, ateşimin yükselmesi çok doğal," dediğinde ne demek istediğini kavrayamamış olduğumdan yüzüne anlamadığımı belli edercesine baktım.

"Niyeymiş o?" diye sordum. Kerem'in dudağının yan tarafı yukarı doğru kalkarken, yüzünde pek de masum olmayan bir ifade oluştu.

"Sürekli elliyorsun," dedi ve yanağındaki elimi, göz işaretleriyle gösterdi. "Hem de baya elliyorsun. Yani temas olunca hormonlar deniz seviyesi gibi anında yükseliyor. Ve bu yükselme sonucunda da ateşim fırlıyor."

Bu hâldeyken bile hâlâ başka şeyler düşünmesi beni hayretler içerisinde bırakmıştı. Yüzüne afallayan bir ifadeyle bakarken, o hiçbir şey ima etmemiş gibi yüzüme bakıyordu.

"Ya Kerem bu durumdayken bile bunu mu düşünüyorsun?" dedim, ne kadar anormal bir durum olduğunu vurgularcasına. "Senin şu an sümüğünü silmen gerekirken, bana hormondan bahsediyorsun. Sana ben şimdi ne diyeyim?"

"Gel koynuma," dediğinde de, ne demek istediğini anlayamamış ve yüzüne mal mal bakmıştım.

"O ne demek Kerem? Ve şu anki durumda, dediğin cümlenin ne gibi bir alakası var?"

"Sen az önce bana 'sana şimdi ben ne diyeyim' dedin. Ben de sana, senden duymak istediğim bir şeyi söyledim. Ve hâlâ bana bunu demeni bekliyorum."

Ellerim pes edercesine yatağa bıraktım. Bu adam hasta hâliyle bile bunları düşünüp kafa yoruyorsa gerçekten pes diyordum artık.

Kerem'in arabasında bir problem olduğu için Kerem arabasını servise yollamıştı. Kerem bir dakika da ayağına başka bir araba getirebilecekken, Kerem yürümeyi tercih etmişti.

Ve yürürken de birden yağmur yağmaya başladı. Bakınız; yaz mevsimindeyiz. Ve işte Kerem'in şansı... O şekilde yağmur Kerem'i güzel bir şekilde yıkarken, Kerem o havayı kapmıştı. Ve sabah kalktığımda Kerem artık hasta bir Kerem'di.

"Kerem şimdi sana çorba yapacağım," dediğimde Kerem yüzüme 'hayır, gitme' dercesine sinyaller atmaya başladı. Sonra aklına bir şey gelmişcesine anında sırıttı.

"Zeynep yanımdan gitmeden önce senden bir şey isteyeceğim," diye hınzır bir ifadeyle baktığında, ne istediğini merak ederek ona baktım.

"Tamam," dedim.

"Sutyenini göstersene, azıcık bakayım," derken yatakta doğrulmuştu.

"Ay, yok artık! Hasta olunca daha da çoştun sen be adam!" diye cırladığımda, yüzüme masum bir ifadeyle baktı.

Sanırım beni tavlamaya çalışıyordu...

"Ya azıcık görsem ne olur? Zaten faaliyet yok azıcık göreyim de, kendime geleyim."

Yüzüne ciddi olup olmadığını anlamak amaçlı baktım ve derince inceledim. Ve gayet de ciddiydi... Yok bu adam hasta olunca daha da beter oluyordu!

"Kerem, çocuklar içeride. Sen de hastalığını bil, yat yatağında. Yeni yetmeler gibi duruyorsun şu an!"

"Senin yanında yeni yetmeler gibi durduğum bir gerçek, hatun! Ama senin suçun şu kapıya açtığından beri bir kıvırtıyorsun bir elliyorsun... Ee, bu da can ama!"

Sitemli cümlelerinin ardından elini yakama getirerek çekiştirdi ve sutyen askımın olduğu yere işaret parmağını soktu.

"Siyah sutyen," dedi ve boğuk bir ifadeyle güldü. "Kırmızı tercihimdir ama siyah da iş görür."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 19, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

NEFESİMWhere stories live. Discover now