47.Bölüm||Mıjcıklama!

7.7K 284 30
                                    

Bu bölüm finaldi. Ama final yapmaktan bir süreliğine vazgeçtim. Zaman atlaması var. Çünkü birazcık aile sahneleri okuyalım istedim :D

En güzel okuyucularıma ithafen :D

"Bak mıjcıklama dedim!" diyerek Hayat, Hazar'ın elini çekti. Hazar elini tekrardan çokbilmiş ablasının poposuna uzattı.

"Hazay popomu mıjcıklama dedim sana! Anne, Hazay beni mıjcıklıyor!"

Dört yaşına yeni girmiş olan kızıma gülerek bakıyordum. Bir yaşını bile doldurmamış oğlum Hazar ablasını kızdırmakta bir numaraydı.

"Sen de poponu öyle havaya doğru kaldırarak izleme kızım." Hayat, poposunu kaldırarak çizgi film izlemesini çok severdi. Hazar da ablasının poposunun havada durmasına gözlerini iri iri açarak sırıtıyor ve minik elleriyle mıncıklamaya çalışıyordu.

"Acıyoy! Hazay!" diyerek sitem etti tekrardan. Hazar ablasının bağırması ile birlikte gözleri dolu dolu olmuştu. Oturduğum koltuktan kalkarak Hazar'ı salıncağından aldım. Hazar ellerini yüzüme koyup derdini anlatmak istercesine yüzüme baktı.

"Anne!" diye yeni yeni konuşmaya başlayan Hazar'a gülümseyerek baktım. Her 'anne' dediğinde içimde bir şeyler çarpışıyordu. Vücudum sevgi hormonu salgılayıp salgılayıp duruyordu.

Hazar'ın ilk söylediği kelime anneydi. Ama şöyle bir durum vardı ki Hayat'ın da ilk kelimesi babaydı. İkimizde o ilkleri tatmıştık.

"Oğlum gel biz seninle yukarıda babana bakalım." Hayat yine poposunu kaldırmış çizgi film izlemeye devam ederken, ben de Hazar'la birlikte merdivenlerden yukarı doğru çıkıyordum. Kerem duşa gireceğini söylemişti. İçimden 'lütfen Kerem havlu ile karşıma çıkmasın!' diye dua etmeye başladım. Eğer Kerem havlu ile karşıma çıkarsa Hazar ile üzerine atlamaktan korkuyordum. Nedeni ise bu iki ufaklık olacak bizim evlatlarımız bizi bir türlü yalnız bırakmıyorlardı. Hasret kalmış, tükenmiş, yanmıştık... Bu ufaklıklar da anne ve babasını çıldırtmak için bir numara elemanlardı.

Bizim yatak odamıza geldiğimde, kapıyı açtım. Hazar kollarını boynuma dolamış kafasını da başıma yaslamıştı.

"Ba-ba!" Hazar'ın heceleyerek 'baba' demesine tebessüm ederek baktım.

Odaya birkaç adım attığımızda Kerem'in tişörtünü giydiğini gördüm. Ve o enfes baklavalarını görmemle içimdeki susmak bilmeyen arsız kadın ortaya çıkmıştı.

Yapış ona!

Kucağımdaki Hazar'a baktım. Masum masum bakıyordu. Ah, oğlum bir bilsen annenin içinde ne yangınlar kopuyordu... Ne özlemler kavruluyordu...

"Güzelim," diyerek bize baktı. Az önce gördüğüm baklavalar aklımda çok fesat anılara daha fazla sebep olsa da gülümsemeye çalıştım. Kucağımdaki Hazar, ellerini babasına doğru uzatırken Kerem gülümseyerek minik oğlunu kucağına aldı.

Hazar minik tombul ellerini babasının ağzına sokmaya çalışırken, Kerem Hazar'ın bu haline gülerek Hazar'ın işaret parmağını ısırdı. Hazar ağlamaya başladığında Kerem onu sakinleştirmek için kucağında hoplatmaya başladı.

"Ne tatlı canın varmış!" diyerek güldü. Hazar birkaç saniye ağlamasını kesti ve burnunu çekti. Kerem burnuna öpücük kondurarak Hazar'ı bizim yanımızda duran beşiğine yerleştirdi. Hazar kendi başına uyuyamıyordu. Biz de düşer korkusuyla bizimle aynı odada yatmasını daha doğru bulmuştuk.

Hazar beşiğin içindeki oyuncakları mıncıklamaya başlarken, Kerem bir anda beni kendine çekti. Sert kaslı bedenini tüm ihtişamı ile kendi bedenimde anbean hissederken, Kerem'in yüzünde muzip ifadeler ışık saçıyordu.

NEFESİMWhere stories live. Discover now