•Öldü Mü?•

1.2K 188 29
                                    

İyi okumalar.

.
.
.
.

Taehyung

Jeongguk karşımda baygın bir şekilde yatarken ona doğru bir adım atmamla muhafızlar beni kollarımdan tutup diz çöktürmüştü.

Başka muhafızlar Jeongguk'u götürürken babam önüme geçip eğildi ve çenemi tuttu.

"Yarından sonra tez vakitte evleniyorsun Taehyung. Bu izdivaca hiçbir şey engel olamaz anlıyor musun? Bu sarayda kalmak istiyorsan bir veliaht vermek zorundasın. Ensende olduğumu da unutma sakın."

Koluma girmiş vaziyette olan muhafızlar beni kaldırıp saraya doğru götürürlerken sesimi çıkarmadım.

Saraya geldiğimizde muhafızlar beni odama kilitleyip kulaklarını yalvarışlarıma ve yakarışlarıma kapattılar. Koskoca sarayda sesimi duyan hiç kimse çıkmadı.

Sırtımı kapıya yaslayarak yere oturdum ve dizlerimi kendime çekip başımı dizlerime yasladım.

"Böyle olacağını bilseydim ikimizi de bu ateşe atmazdım, affet beni Jeongguk'um. Sen beni, bizi korumaya çalıştın lakin benim aptallığım ve toyluğum yüzünden şimdi bu hâldeyiz."

Şu an kim bilir nerede ne yapıyorlardı ona.

"Sana söz vermiştim, kimsenin sana dokunmasına izin vermeyeceğime dair. Sözümü tutamadım. veliaht prens olmam hiçbir işe yaramıyor, seni koruyamadıktan sonra."

O gece uyuyamadım. Sabaha kadar kapının önünde oturdum.

Sabah kapının açılmaya çalışılmasıyla ayağa kalkıp gelene baktım.

"Bugün prenses ile vakit geçirmeni istiyorum Taehyung. Jeongguk'u da unutsan iyi edersin."

"Nedenmiş?"

"Çünkü o öldü. Şu anda darağacında asılı, inanmıyorsan gidip bakabilirsin."

Karşımda duran babama bakarak kahkaha atmaya başladım. Gülüşüm yerini acı ile dolu bir bağırışa ve göz yaşlarına bıraktığında babamın yanına giderek ellerimi omuzlarına koydum ve onu sarsmaya başladım.

"Nasıl yaparsın? Nasıl kıydın ona?"

Yediğim tokatla yere serildim ve elimi yumruk yapıp yere vurdum.

"Artık kendine gel. Bu vaziyet beni çok sıkmaya başladı Kim Taehyung. Sen veliaht prenssin ve ona göre davranmalısın. Bu şekilde devam edersen daha çok canın yanar."

O, odadan çıktığında alnımı yere yasladım ve hıçkırarak ağlamaya başladım.

"Biz bunları hak etmedik Jeongguk'um. Hele sen hiç."

Biraz sonra muhafızlardan biri gelip prensesin dışarıda beni beklediğini söyleyince hemen geleceğimi ve dışarı çıkmasını söyleyip ayağa kalktım.

O kızdan o kadar nefret ediyordum ki hayatımın sonuna kadar onunla olmayı ve ondan çocuklarımın olmasını istemiyordum. Tek isteğim Jeongguk idi ama onu da ellerimden almışlardı.

Seokjin ağabeyimin yerinde olmak için neler vermezdim. Babam onun hiçbir şeyine karışmıyordu. Sarayındaki Namjoon ile bir ilişkisi olmasını zerre umursamıyordu çünkü ağabeyim onun işine yaramazdı. Peki ben? Şu lanet olası taht yüzünden bu hayatta en değerli varlığımı kaybetmiştim. Ne uğruna kaybettim ki ben Jeongguk'u? Altın bir taht ve kibirli bir kraliçe için...

Kendimi toparladımda üzerimi düzeltip son bir kez kendime baktım. Prensesin bir şeyleri anlamasına gerek yoktu, hoş onda o akıl var mıydı tartışılır.

Incompetent PainterWhere stories live. Discover now