•Buluşma•

2.5K 291 75
                                    

İyi okumalar.

.
.
.
.

Ertesi gün şifahaneden ayrıldım. Hekim kadına zahmet olmasın diye yatağımın çarşaflarını da değiştirip bir güzel düzeltmiştim.

Şifahaneden çıktığımda atölyeye ilerledim ve içeri girdim. Jong Hyun Efendi ortalıkta görünmüyordu. Masanın önüne gidip oturarak beklemeye başladım.

Beklerken masanın üzerindeki defterin altında bir kağıt gördüm. Merakıma yenik düşüp baktığımda ise bunun benim çizimim olduğunu görmüştüm.

Yani şimdi ben boşu boşuna mı dayak yemiştim!?

Sürgülü kapının sesini duyunca başımı kaldırıp gelene baktım.

"Jeongguk-"

Ayağa kalkıp yanına gittim ve elimdeki kağıdı gösterdim.

"Jong Hyun Efendi buyurun asıl çizimim."

Benim çizimim buradaysa diğeri kimindi ki acaba?

Jong Hyun Efendi hayretle bana bakarken sürgülü kapı tekrar aralandı ve Prens Kim Taehyung başını içeriye uzattı.

"Jong Hyun Efendi dünkü kargaşadan dolayı sana söylemeyi unuttum, öğleden önce masanın üzerine bir çizim bırakmıştım, nasıl olmuş sizce?"

İşte şimdi taşlar yerine oturmuştu. Ben Prens Kim Taehyung'un çizimi yüzünden dayak yemiştim.

Jong Hyun Efendi kekeleyerek cevap verdi.

"Üzgünüm prensim, resminizi göremedim, rüzgar uçurmuş olmalı."

"Yazık oldu, tamam o zaman yenisini yapar getiririm. Size iyi çalışmalar."

Bana yaklaşıp elini omzuma koydu ve kulağıma fısıldadı.

"Öğlen, gölde."

Sürgülü kapıyı çekerek atölyeden çıktı.

Jong Hyun Efendi ise suçluluk duygusundan yerinde küçülmüştü resmen.

"Jeongguk, ben-"

"Lüzumu yok, umarım bir dahaki sefere ilk bana sorup öyle karar verirsiniz."

Resmimi inceledikten sonra gülümsedi.

"Jeongguk bu mükemmel olmuş."

Sonunda ona bir şeyleri beğendirebilmiştim.

"Çarşıya inelim, sana bir şeyler alayım mı?"

"Mühim bir işim var lakin daha sonra inebiliriz, Jong Hyun Efendi."

"Ne işi Jeongguk?"

"O da benim sırrım."

Gülümseyip atölyeden çıkarak göle ilerledim. Erkenden gitmem iyi olacaktı. Koskoca prensi bekletecek hâlim yoktu ya!

Göle geldiğimde yere oturup onu beklemeye başladım.

.
.
.
.

Veliaht prens geldiğinde ayağa kalkıp eğilerek selam verdim ve başım eğik yere baktım. Elini çeneme koyup başıma kaldırdı.

"Rahat ol, yere değil gözlerime bak."

"Yalnız gelmişsiniz prensim?"

"Beraber vakit geçirelim istedim. Kötü mü yaptım yoksa?"

Ellerimi hemen iki yana salladım.

"Hayır, hayır benimki sadece merak."

Prense dikkatli baktığımda terlemiş olduğunu ve kulaklarının kızardığını gördüm.

Incompetent PainterWhere stories live. Discover now