13. Arkana Bakma

62 4 7
                                    

Açıklama yapma gereği duyduğum şeyler var gibi geldi,arkadaşlar öncelikle acemi olabilirim. Yani kimse annesinin karnından Tolstoy olarak doğmuyor. Önce orda bir anlaşalım. Kitabımın türü bilim kurgu oluyor sanırım,virüs var, yaşam savaşı var,aşk var,dostluk var ve çokça kan var. Beraberinde çokça acı var, sözde acı demiyorum,yazarken kendimi tüketiyorum,bunun sonucu da az buz değil yani. Egolu biri değilim ama emek verip yazıyorum ve yazımdan emin oluyorum. Geceleri yatmıyorum mesela bunun için,normalde her ortamda yazarım ama bu kitabı gece yarısı olmadan asla yazamıyorum. Bilin ki bu kitap gece yarıları yazılıyor. Sabah yazdığım çok nadir,o da acelem vardır yetiştirmek için,ki buna rağmen çok acelem var yani. Bittiği gibi bir yayınevi bulmak ve basmak istiyorum. Yazar olmak istiyorum. Bu bir hayal olmaktan çıktı artık benim için,üstüme farz oldu bunu gerçekleştirmek. Bu süreçte beni desteklerseniz çok memnun olurum valla ne yalan söyleyim.

Neyse fazla laf yapmamak gerek, heyecanlı bir bölüm hem sizi hem beni bekliyor,yazarken inanın aşırı yaşıyorum. Zaten bunun için buradayız hayatım,hissetmek ve hissettirmek için.

Bölüm için şarkım kesinlikle"Warriors" gerçi bu kitap için şarkım Warriors,aşırı uyumlu geliyor. Hele özellikle heyecanlı sahneleri okurken açın,bin kat heyecanlı oluyor he. Neyse ya.

Bölümleri yazarken elbette özen gösteriyorum ve çaba veriyorum ama biraz acelem var,kendime kitabı bitirmek için bir süre tanıdım,onu halletmeye çalışıyorum. Evet eksikleri var ama bence okumaya değer.

Macera seviyorsanız ben buradayım, biz biradayız."

Eksiklerimi de biliyorum,o belirttiğim sürecin işine editasyon sürecini de aldım, merak etmeyin tertemiz olacak.

Keyifli okumalar!

****

                   13

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                   13. Arkana Bakma

"Dünya varolduğu günden beri içinde diye tabir ettiğimiz ama aslında dışında olduğumuz yuvamızdı. Canlı değildi ama birçok canlıyı barındırıyordu kütlesinde,nefes almıyordu ama nefes oluyordu ve insanların her anlamda evi oluyordu. Muazzam bir yapısı ve kütlesi olmasına rağmen yuvası olduğu insanlarla bir çıkar anlaşması içindeydi. Bir taraf bir diğer tarafı doğrudan etkiliyordu ve bu azımsanacak bir seviyede de değildi. Dünyayla aramızda olan bu çıkar ilişkisi kendi türümüzle de geçerliydi. Seviyorduk çünkü karşılığında sevilmek istiyorduk,verince aynı şekilde ve aynı oranda almakta istiyorduk. Çünkü onlara göre doğru olan verdiğin oranda almanın daha ötesiydi,hep daha fazlasını istemek gibi bir durum vardı ve o oksijen gibi halihazır havada asılı duruyordu.

Sahi insanlar neden hep daha fazlasını isterdi ki? Daha fazlasına gerçekten ihtiyacı olduğu için mi yoksa dünyevi çıkarlar ve istekler daha ağır bastığı için mi? Buna nesnel bir cevap verilemezdi, insanlar hep daha fazlasını isterdi,yetinmek zor gelirken hep daha fazlası. Hal böyleyken gerçekten sevgiye aç kişiler nasıl olurda gidip sadece almayı bilen kişilerden ilgi beklerdi? Ya da neden karşılıksız olan durumlar, gözlerini daha fazlası bürümüş insanlar tarafından küçük görülürdü? Ama oysaki sevgi karşılık beklenmeden de yapılabilirdi,karşılık bekleniyorsa o nasıl sevgi olabilirdi ki? Önce çok sevmek gerekir,çok anmak ve andığı zaman gözlerini dolduracak kadar güçlü olması gerekir bu sevginin. İşte şimdi güneş açabilirdi,ışığı vurup seni ısıtırdı,işte şimdi kar yağmalıydı ve senin masum temiz duyguların ile kar tanelerinin beyazlığına yansımış güzelliği yan yana durmalıydı.

Seversen Geçer/ +18 (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin