15.BŐLŰM"MUCÍZE"

1.7K 106 21
                                    


Zifiri karanlıkta tek ışık kaynağı yıldızlardı. Yıkık dökük eski bir mahsende ayak ve el bileğimden zincire vurulmuştum. Her yer örümcek ağıyla kaplıydı. Pis Duvarlarla çevrili bu yerde sadece avucumun içi kadar bir pencere vardı. 

Sırtımı duvara yaslamış bacaklarımı kendime doğru çekip kafamı dizlerimin üzerine koymuştum. Dışarıda kopan şiddetli fırtında sanki benim içimdeydi. 

Natalienin ölü bedeni ormanda kalmıştı. Kim bilir Willam şimdi ne haldeydi. Natalianın o son bakışları gözlerimin önünden gitmiyordu. Ben nasıl bu hale gelmiştim? Daha önce yüzlerce kişi gözümün önünde ölmüştü, birçok kişiyi kendim öldürmüştüm ve de bundan zevkte almıştım. Kısacası bugüne kadar kimsenin ölümüne üzülmemiştim.

Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim. 

Mahsenin paslanmış demir kapısı kulak tırmalayan gıcırtısıyla açıldı. Dizlerimin üzerine koyduğum başımı yavaşça kaldırarak kapıdan içeriye giren kişiye baktım. Sözde Babam! Karşımdaydı. Gözlerim nefretle renk değiştirdi, yerden doğrulup ona saldırmaya çalıştım ancak zincirler beni olduğum yerde tutuyordu. Çok güç kaybetmiştim, uzun süredir beslenmiyordum. Üstelik vücuduma defalarca kesik attıp damarlarımda dolaşan Willamın kanını boşaltmışlardı. Kesik yaralarımsa iyileşmiyordu.

Babam baştan aşağıya beni süzerken.  "Onlar gibi olmuşsun." Dedi. 

"Evet onlar gibi olmayı tercih ederim. Senin gibi yalancı, hain bir pislik olmaktansa. " Dedim bağırarak.  Babamın bu laflarıma karşılık olarak tek yaptığı şey sağ elinin tersiyle bana sert bir tokat atmak olmuştu. Tokatın etkisiyle dizlerimin üzerine düşmüştüm. Dudağımın kenarından süzülen bir kaç damla kan zemine düşmüştü.

"Bizlere ihanet ettin kızım. Canın bağışlandı, geçmişte yaptıklarınından pişmanlık duyup özür dileyeceğine hala isyankarlık peşindesin. " Dedi hidetle. Nasılda oynuyordu ama.  Evet ömrüm boyunca Babamı tanıyamamışım lakin şimdi babamın ne kadar karaktersiz biri olduğunu görebiliyordum. Yalancıydı,  haindi, ikiyüzlüydü, kızını bile kendi canı için satabiliyordu. Kısacası tam bir kahpeydi.

"Bana kızım deme benim senin gibi bir Babam yok Marcus..!" Dedim tükürürcesine. Bundan sonra onu affedecek tekrar baba diyecek değildim. Benim artık Babam yoktu, vampirlerlede işim yoktu. Onlarında klanın bir parçası olmazdım. Benim bundan sonra tek yerim Williamın yanıydı.  Kaç gündür buradaydım bilmiyordum ama beni burada ayakta tutan tek şey rüylarımda gördüğüm Willamla geçen güzel anılarımızdı.

Marcus tam bana doğru yeniden vurmak için yaklaşmıştı ki kapının arkasından Alexin tok sesi duyuldu "Git."

Marcusa gitmesini emretmişti. Marcusda emrini hemen uygulayıp mahseni terk etmişti.

Alex yavaş adımlarla tam karşıma geldiğinde yere doğru çömelip kafasını hafif sağa doğru yatırarak bana bakmaya başladı. Bembeyaz bir teni , omuzlarına yaklaşan siyah saçları, kahverengi gözleri, şekilli olan burnu ve dudaklarıyla bir yandan bana Willamı anımsatıyor bir yandan da çok zıt geliyordu.

Alexi o gece gördüğümde adeta şok olmuştum. Hiç bir vampir onun gibi değildi. O gerçekten yarasadan geldiğimizin bir kanıtıydı. Kulakları sivrilmiş yüzü sanki gerilmişti. Dişlerinin hepsi sivrilmiş, vucüdunun renginde değişmişti. Gözlerinin rengiyse tanımlayamıyordum. Kırmızının bu tonunu hiç görmemiştim. Devasa siyah-gri karışımı kanatları vardı. Elleri pençe gibiydi.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

O gece boynumu kırarak beni bayılıtmıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


O gece boynumu kırarak beni bayılıtmıştı. Bu yüzden şuan nerede olduğumuzu bilmiyordum. Tek bildiğim Lantonda olmadığımızdı.

"Niye beni öldürmedin?" Dedim gözlerinin içine bakarak.

Alexin suratında oluşan tebessümle "Neden seni öldüreyim?" Dedi. Bu nasıl bir soruydu sebebi gayet açıktı. Onlara göre ben haindim.

" Bir kurtla beraberim. " dedim başımı dik tutmaya çalışarak.

Alex: " Gerçekten kendi iradenle mi berabersin Victoria? Bunun için sana kızamam mecbur bırakıldın. O hayvanın sana mühürlenmesi senin suçun değildi. " Dedi. Orada başta zorla kalmış olsamda durum artık öyle değildi. Willamada hakaret etmesi sinirimi bozmuştu.

" Willamı seviyorum. " dedim sözlerimi  bastırarak.

Alex kaşlarını çatarak : " Hayvanlarla kalmak sana iyi gelmemiş. Senin beynini yıkamışlar. Sen bir vampirsin bir kurdu sevemezsin bir insan öldüğü için üzülüp, ağlayamazsın." Dedi sonlara doğru sesini yükselterek.

Beynimin yıkandığı falan yoktu. Evet değişmiştim ben bile inanmazdım böyle biri olabileceğime ama Willam bana iyi geliyordu.

Ancak Alex niye boyle düşünüyordu anlamıyordum. Niye hemen beni infaz etmek yerine beni masum olarak görüyordu ? Madem öldürmeycekti neden beni burada zorla tutuyordu?

" Beni öldürmeyeceksen neden burada zorla tutuyorsun? Gitmek istiyorum." Dedim.

" Seni serbest bırakmama sebebim vampirliğini kaybetmiş olman ve geri kazanana kadar burada kalacaksın. Senin evin burası o hayvanların yanı değil bunu kabullendiğinde buradan çıkacaksın. " Dedi.

Bilmiyordu ki artık değişemezdim. Willamın aşkı olmadan yaşayamazdım. Üstelik niye benimle bu kadar uğraşıyordu. Ben onun için kimdim ki benimle bu kadar uğraşıyordu? 

" Niye benimle bizzat uğraşıyorsun? " dedim.

Alex yüzündeki sinsi gülümsemesiyle: " Madem sordun sana açıklayayım. Biliyorsun ki üremem çok zor son 500 yıldır beraber olduğum insanların çok azı hamile kalabiliyor ancak kalanlarda yaşayamıyor. Safkanlarlada çocuk yapmayı denedim ancak maalesef olmuyor. Bende pes etmiştim taki 4 ay önce bir mucize olana kadar. Willamın bir vampire mühürlenmesi mucize değilde ne ki? Sen mucizevi bir kadınsın Victoria yani benim çocuklarımıda doğrubilirsin. Benim için bir umutsun. "

LÜTFEN YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN DÜŞÜNCELERİNİZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

SAFKAN - Mührün Pençesinde Where stories live. Discover now