10.ƁÖLÜM "TUTKU"

2.5K 132 23
                                    

Willamla ikimizde çıplaktık. Willam sırtını yatak başlığına yaslamış ayaklarınıda yatağa doğru uzatmıştı ve bende onun üzerinde oturuyordum. Elleri kalçalarımı sıkıca tutumuş üzerinde zıplamama yardım ediyordu , bir yandan da delice öpüşüyorduk ki her yerimi ter basmış bir şekilde uyandım.

Bu rüyalardan bıkmıştım artık buraya geleli 3 ay olmuştu ve bu sürede nerdeyse her gece Willamla ilgili rüyalar görüyordum. Bu üç ayda Willamla yakınlaşmıştık, beraber akşam yemeği yiyor ,kale içerisinde geziniyor ve küçük sohbetler ediyorduk. Ayrıca bazen bana sadece eskilerin bildiği kendi dillerini öğretiyordu. Arkadaş gibiydik ama gün geçtikçe ona karşı inanılmaz bir çekim duymaya başlamıştım.

İlk başlarda bunu kendime yediremesem ve kabulde edemesemde son zamanlarda kabullenmeye başlamıştım. Willamdan fena halde hoşlanıyorum. Hatta hoşlantı biraz az kalabilirdi.

Natalieyle olan arkadaşlığımız da iyice ilerlemişti. Daha önce kendimi bu kadar açtığım biri olmamıştı. Üstelik buradaki halkta bana karşı iyi davranmaya başlamıştı ben nasıl onlara alıştıysam onlarda bana alışmıştı. Bana gülümsüyor ve selam veriyorlardı. Burada hiç olmadığım kadar huzurlu hissediyordum. Tek sıkıntım William hala bana tam olarak güvenmiyordu kaleden dışarı çıkamıyordum.

Oysa ben özgürce orman da dolaşmak istiyordum üstelik kaçmak aklımın ucundan bile geçmiyordu burada kalbimin attığını hissediyordum. Artık canıma tak etmişti bu durum.

Buraya geldikten birkaç gün sonra öğrenmiştim ki Willamla odalarımız aynı kattaydı. Kendi odamdan çıktığım gibi Willamın odasının önünde olmam bir kaç saniyemi almıştı. Kapıyı sabırsızlıkla tıklayarak beni içeri kabul etmesini bekledim. " Gel." Diyince. Suratımı bir gülümse yerleştirip kapıyı açmıştım ki gülüşümün yerine yüzümü şaşkınlığım ele geçirmişti.

Çünkü şuan Willimın kaslı bedenini tek örten şey beline bağladığı ufak havluydu. Kaslı tenin her yerinden su tanecikleri damlıyordu. Islak saçlarını da geriye doğru atmıştı. Şu an ne kadar seksi olduğundan haberi varmıydı acaba ? Üstelik rüyalarıma bir yeni halini daha eklemiş olmuştu.

" Müsait değilsen çıkabilirim." Dedim şaşkın suratımı düzelterek.

Willam dudağının sol kenarını kıvırarak serserice bir gülüş attıktan sonra. " Hayır çıkmana gerek yok. Senden bir şey saklamıyorum." Dedi. Resmen benimle eğleniyordu.

Gözlerimi devirerek giyinmesi için arkamı döndüm. Ne kadar istemesem Bile.

"Willam ben artık dayanamıyorum dışarı çıkmak istiyorum." Dedim.

Willam "Victoria bak bi-" derken sözünü kestim. Yine aynı şeyleri söylecekti. Victoriaya biliyorum canın sıkılıyor ama olmaz Bla Bla.

" Willam bu sonsuza kadar mı sürecek beni bu kaleyemi hapsedeceksin? Tutsağın olarak mı buradayım." Dedim. Artık giyindiğini düşünerek ona doğru döndüm. Siyah bir kumaş pantolon giymişti.

Willam sıkkın bir nefes alarak. " Tabikide tutsağım değilsin. Sen benim mühürlümsün." Dedi. Willam son 2 aydır bana güzel sözler söylemeye başlamıştı. Mühürlümsün, değerlimsin ve seni seviyorum tarzında fakat bunları söylediğinde benden karşılık alamadığında üzülüyordu bana belli etmememeye çalışsada anlıyordum.

" William senin tutsağın değilsem o zaman beni serbest bırak. Yanlız gitmek zorunda değilim sende benimle gel ama lütfen çıkayım artık." Dedim gözlerinin içine beklentiyle bakarak.

Willam tereddütle bana bakıyordu. Bir yanı bana hala güvenmiyordu bir yanıysa bana kıyamıyordu. "Tamam beraber bu akşam çıkalım." Dediğinde. Gülümseyerek teşekkür edip odasından ayrıldım.

Kaleden çıkıp akşama kadar tüm zamanımı Natalieyle kasabada dolaşarak geçirdim. Akşam yemeği zamanı geldiğinde kaleye geri dönüp büyük salona geçtim. Genelde Willamla başbaşa yiyorduk bazen yemeğe başka klanlardan gelen alfalar ya da Willamın sürüsünden önemli kişiler katılıyordu.

Büyük salona vardığımda Willam çoktan yerine geçmiş beni bekliyordu. Kollarını birleştirerek oturmuş bana iç gıdıklayacı gülmsemesini atıyordu.

Biraz gün içinde yaptıklarımız hakkında sohbet ettikten sonra yemeğe başlamıştık. Willam insan yemeklerinden yiyordu fakat onun yedikleriyle 4 tane insan doyabilirdi. Benim beslenmem içinse halktan gönüllü olan insanlar veya kurtlar kanını veriyordu. Maalesef onları ısırmam yasaktı o yüzden kanlarını kadehe boşaltıyorlardı.

Kadehimdeki kandan son yudumumu aldıktan sonra sandalyemi geriye doğru itip ayağa kalktım. Willamin yemeği daha bitmemişti ama dışarı çıkmak için sabırsızlanıyordum. Willam yemeği bitmediği için mızmızlansada bana karşı bu savaşı kazanamayacağını biliyordu.

Kaleden surlara gelene kadar bile zaman geçmemişti resmen benim için fakat aynısı Willam için söylenemezdi çok gergin ve tedirgindi. İlk fırsatta ondan kaçacağımı düşünüyordu. Kaçmak gibi bir niyetim yoktu hem kaçacak olsam artık nereye gidecektim ki? Babama bile güvenim yoktu. Bu üç ayda kabullenmiştim ki beğensemde beğenmesemde tek yanımda olan Willamda.

Surlardan çıkıp ormanla başbaşa kalınca derin bir nefes aldım. Rüzgarın, ağaçların, baykuşun sesi , önümde duran uçsuz bucaksız karanlık orman ;işte özgürlük buydu. Hızla Ormanın derinliklerine dalıp son süratimle koşmaya başladım. Bunu çok özlemiştim , kalede enerjimi boşaltamıyordum.Ben kahkalar atıp ağaçların arasında koşup bazen ağaçların üstlerine çıkıp etrafı seyrederken Willamda arkamdan koşturuyordu.

Ağacın üstünden etrafı izlerken biraz uzaklıkta bir şelale gördüm. Bu sefer ağaçtan inip şelaleye doğru koşmaya başladım. Arkamdan gelen willama küçük bir tuzağım vardı.

Şelaleni önüne geldiğimizde arkamı dönüp willama baktım. Bir insanın görmeyeceği hızda yukarı doğru zıplayıp willamın birkaç santim arkasına yumuşak bir iniş yaparak onu şelaleye doğru iktirmeye çalıştım fakat Willam ne yapacağımı anlamıştı ve o beni şelaleye doğru iktirmeye çalışıyordu. İkimizde birbirimize üzerinde güçlerimiz kullanıyorduk fakat kazanan olmuyordu. Williamla ikimizin kahkahaları bütün ormanda yankılanıyordu.

Artık pes etmiştim Willamı yenemiyordum. Williamda pes ettiğimi anlayınca kollarını belime dolayıp beni kendine doğru çekti. Vücudumda onun tenine değen yerler alev alıyordu sanki. Birbirimize o kadar yakındık ki sıcak nefesi yüzümü okşuyordu. Gözlerinin içine baktığımda artık ela değillerdi tıpkı kurt formunda olduğu gibi kehribarlardı.

Yüzünü benim yüzüme doğru eğdi ama yinede aramızda mesafe vardı. Biliyordum o mesafeyi benim tamamlamamı istiyordu. Ondan uzak durmaya çok uzun zamandır çalışıyordum ama artık daha fazla direnemeyecektim. Bende yüzümü yavaşça ona yaklaştırıp dudaklarımı dudaklarını değdirdim. Dudaklarımız birbirine değdiği anda kasıklarımda ki sızı yine baş göstermişti.

Willamın bir eli belimi diğer elide sağ yanağımı okşuyordu. Bende bir elimi ensesine koyup diğerini kaslı kollarında gezdiriyordum. Willamın yumuşak başlayan öpücüğü yavaş yavaş sertleşmeye başlamıştı. Kalbim deli gibi atıyordu , daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Willam dudaklarımın arasından devreye dilinide sokunca kalbim duracak sandım. Sanki mümkünmüş gibi ona daha çok yaklaşmaya çalışıyordum. Willam kalçalarımdan tutarak beni kaldırdı ve daha tutuklu öpüşmeye başladık.

Bu böyle dakikalarca sürdü nefes nefese kalıp anlımı anlına dayadığımda willamdan boğuk bir ses çıktı

" SENİ SEVİYORUM."

LÜTFEN YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN DÜŞÜNCELERİNİZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

SAFKAN - Mührün Pençesinde Where stories live. Discover now