Sende Onun Gibisin

341 35 29
                                    

Merhabaaaa

Çok boşlamak istemiyodum buraları felan filan neyse yazalımm.

İyi okumalar...

***

Farkına yeni vardığım gerçekle bir kez, derin bir şekilde yutkunmuştum. Gözlerim kocaman, dudaklarım ise birbirinden ayrılmış bir vaziyette, karşılaştığım gerçeği sindirmeye çalışarak ona bakıyordum.

Onun öfkesine hakim olamaması karşısında benim böyle korkmam çok acizceydi ve bu durum beni dumura uğratmıştı adeta, kal gelmişti, ne diyeceğimi yahut ne yapacağımı bilemiyordum. Tek bildiğim şey ise ondan korkmaya başladığımdı, ya da başından beri zaten korktuğumdu. Ve bu gerçek yüzüme çok sert bir şekilde atılan tokat misali canımı acıtmıştı.

Gözlerindeki yoğun bakış yok olmuş, sadece öfkeye bürünmüş gözlerine bakarken bile ne kadar aciz bir durumda olduğumu bir kez daha hatırlatmıştım kendime.

Kocaman gözlerimin dolduğunu hissederken, bana eğilmiş olan gövdesini es geçip, zoraki bir şekilde ayağa kalktım. Ayağa kalkmam sonucu o da üstüme eğilmiş bedenini geri çekmiş ancak öfkeli bakışlarını bir türlü eski haline getirmemişti.

Olduğum yerde sadece ayakta duruyordum ve ona bile bakmak istemiyordum ancak bazı duyguları zamanında yaşatmazsam, zamanında yansıtmazsam, o duyguların daha sonraları bana misliyle geri döneceğini biliyordum. Ve bunun bilincinde ise yavaş hareketlerle önce başımı ardından da gövdemi ona çevirdiğimde, sinirle aldığı derin nefes alış verişleri yüzünden inip kalkan göğsünü göz ucuyla görebiliyordum. Ancak şu an için tek odağım; bana öfkeyle bakan iki adet kahve gözlerdi.

Dolu gözlerim ile ona bakarken kendime engel olamadan "Sende onun gibisin," demiştim pürüzlü sesimle.

Ne dediğimi anlamadığından dolayı kaşlarını hafif çatmıştı ancak gözlerindeki öfke yerli yerindeydi.

"Bogum gibi." öfkeli gözlerinde saniyelik oluşan duraksama ile kaşlarını, mümkünmüş gibi, daha fazla çatmasına sebep olmuştu. Ne dediğimi anlayamıyormuş gibiydi, şu an öfkesine odaklanmıştı sadece ve haliyle ne dediğimi de haliyle hala anlayamıyordu.

Gözlerine bakmaya devam ettiğim esnada, gözümden akan tek damla yaş yanağımdan süzülüp çeneme akmıştı. Sert ve öfkeli bakışları, gözümden akan yaşın gittiği yolu izlemişti ancak daha fazla bana bakmasın, ondan korktuğumu daha fazla anlamasın diye hızla arkamı dönüp seri ve büyük adımlarla odadan çıkmıştım. Öyleki hızla çıkmamdan dolayı arkamdan bir şey demeye bile fırsatı olmamıştı.

Ağzımdan kaçan bir hıçkırık ise Bogum'un bana uyguladığı şiddetin aynısını Taehyung'un da yapacak olması düşüncesiydi. Gözümden akan bir başka yaşla beraber hızlı adımlarla kendimi Jimin'in odasına attım ve arkamdan kapıyı kilitledim. 'Ya gelirse' diye kilitlediğim kapıyla beraber aklımca kendimi güvenceye almıştım.

Jimin'in yatağına doğru adımlarken arkamı dönüp, kapıya bakmıştım. Aklıma o gün geliyordu, Bogum'un ilk kez bana şiddet uyguladığı gün geliyordu. Taehyung'un da tıpkı Bogum'a benzemesi beni daha fazla korkutmaya yetmişti bile.

Kapıya bakarak oturduğum yatakta gözlerim yavaş hareketlerle yeri bulmuş ve dolu olan kahvelerim boşluğa odaklanmıştı. Açıkçası neyi düşündüğümü bile bilmiyordum, gözlerimi hareket dahi ettirmeye mecalim yoktu. Hareket etmeyi bile isteyecek gücüm yokken göz kapaklarımı dahi kapatamıyordum. Bir şey düşünüyor gibiydim ancak öyle değildi, düşünmüyordum. Daha doğrusu düşünemiyordum çünkü hayatımın gidişatını bile bilmezken neyi düşüneceğime karar veremiyordum.

The Kth BoyWhere stories live. Discover now