Busan

548 59 43
                                    

"Teşekkür ederiz tekrardan." dedim sarsılan arabanın içerisinde ilerlerken. Sesimi duyurabildiğimden bile şüpheliydim çünkü bu gürültülü arabanın içerisinde sesimizi duyurmamız çok zordu. Taşlı yolda gitmemiz bir yana arabanın eski olmasından kaynaklı araba parçalarının birbirine değip çıkardığı sesler kulak gıdıklayıcıydı.

Arabaya binerken bunları düşünmemiştim ancak o an bu durumu düşünebilecek bir durumda değildim. Adam bizi arabasına davet edeceğini düşünmemiştim, otobanda araba bulup içindekilere ağız eğmektense ayağamıza kadar gelen fırsatı kullanmak istiyordum. Adama karşı biraz önyargılıydım. Belki biraz değil baya önyargılıydım ancak haklıydım. Taehyung'a olan bakışları, Taehyung'un ona olan bakışları, adamın yüzünden eksik olmayan sırıtışı, Taehyung'dan çok bana olan soruları ve bunun gibi yüzlerce sebep adama karşı önyargılı olmam için gerekli nedenlerdi. Herhangi bir saldırıya karşı şu an biz daha iyi durumdaydık. Taehyung'un gücünü görmüştüm, Bogum'u nasıl yerle bir ettiğine birebir şahit olmuştum. O yüzden adamın bize saldırması karşısında biz daha avantajlı olduğumuzdan bunu dert etmiyordum.

Adam önde araba sürerken ben ve Taehyung arkada dip dibeydik. Daha doğrusu ben ona yanaşmıştım. Adam Taehyung'a saldıramazdı ancak ben savunmasızdım. Bunun için Taehyung'un yanından bir saniye bile olsa ayrılmak istemiyordum. Taehyung ise bunu normal karşılamıştı. Durgun ifadesiyle buna fazla takılmamış gibi tepki vermemişti ancak onayladığını bakışlarından anlamıştım.

"Rica ederim, bu arada bana Namjoon diyebilirsin. Kendini kasmana gerek yok." rahat tavırları ve samimi davranışları karşısında her ne kadar rahatsız olsamda yüzümde onunki gibi sanki meydan okurcasına bir sırıtış vardı. Otuziki dişim birden görünecek şekilde sırıtıyordum.

"Peki Namjoon Hyung." dedim tekrardan başımı eğip onaylarken. Daha fazla konuşmak istemiyordum ve zaten kısa süredir öğrenebileceği her bilgiyi öğrenmiş gibi o da susmuştu.

Gözümü dahi kırpmadan Busan'a doğru ilerliyorduk. Tehlike geliyorum demezdi, bütün algılarım açık olmak zorundaydı. Dışardan nasıl göründüğüm umrumda değildi, o lanetli evden kurtulduktan sonra herhangi bir arabada ölmek istemiyordum.

"Namjoon," gelen sesle şaşırsamda Taehyung'a baktım. Yüzünde az öncekine nazaran bambaşka bir ifade var gibiydi. O da tıpkı benim gibi gözünü kırpmadan önüne, Namjoon'a bakıyordu. Ancak çatılan kaşları bir şeylerin ters gittiğine işaretti.

"Hımm?" diye boğuk sesiyle cevaplayan Namjoon dikiz aynasından Taehyung'a bakıyordu. Burada anlamadığım bir şey vardı ve anlamak istiyordum. Taehyung'un bu davranışı normal değil gibiydi. Ben mi gözümde Namjoon'u çok büyütüyorum yoksa bu olanlar normal miydi? Emin olamıyorum ancak Namjoon'un yüzündeki ifade Taehyung'a gönderme yapmak ister gibiydi. Bu olanlar garipleşmeye başlıyordu.

Tekrar Taehyung'a baktığımda dikiz aynasına, Namjoon'un gözlerinin içine bakıyordu. Sanki adını unutmaması için veya adını hatırlaması için sürekli "Namjoon," demeye başlamıştı ve ben korkmaya başlamıştım. Yedi veya sekiz kez tekrarlamıştı adamın adını. Yüzündeki ifade ne anlatmak istiyordu bilmiyorum ancak Namjoon Taehyung'u tanıyor gibiydi. Ya da bu benim uydurmamdı.

"Bir şey mi söyleyeceksin Taehyung?" diye Namjoon Taehyung'a soru yöneltince gözlerim olabildiğince şokla açılmıştı. Anlık şokla Namjoon'a bakıyordum. Taehyung'a adıyla hitap etmişti. Ancak ne ben Taehyung'un adını söylemiştim ne de Taehyung kendisini tanıtmıştı.

Gözünü bana değdirmeden Taehyung'a bakan Namjoon bir cevap alamayınca gözlerini dikiz aynasından çekip yola odaklandı. Yüzündeki sırıtışın sebebi ise muammaydı. Taehyung'a baktığımda hala gözlerim şokun getirisiyle kocamandı.

The Kth BoyWhere stories live. Discover now