Tanıdık Yabancı

380 35 47
                                    

Yakınlardan gelen tanıdık ses ile ilk bir kaç saniye ne yapacağımı şaşırmış, elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Bir kaç saniyenin ardından panik halinden çıkıp, kapanmak üzere olan asansör kapısının arasına elimi koyduğumda, elimi algılayan sensör sayesinde kapı kapanmamıştı.

"Bekleyin!" ses gittikçe yaklaştığında asansöre hala kimin seslendiğini bilmiyordum ancak ses çok tanıdık geliyordu. Taehyung'a bakışlarım kaydığında o da tıpkı benim gibi kaşlarını çatmış, asansör kapısından girecek kişiyi bekliyordu.

Yaklaşan adım sesleriyle asansörün içinde bir adım atmış ve kapıya yaklaşmıştım. Görüş alanıma elinde bir kaç belge taşıyan kişi girdiğinde gözlerim fal taşı gibi olmuştu. Tanıdık yüzüne baktığım vakit bana gamzelerini göstererek gülmüştü. Namjoon'un burada ne işi vardı?

"Namjoon Hyung?" sesim bana bile yabancı geldiğinde Namjoon çoktan asansöre binmiş, zemin katın tuşuna basarak kapıların kapanmasını sağlamıştı.

"Selam gençler." dedi soluk soluğa. Derin ve sık nefesleri yüzünden göğsü sürekli inip kalkıyordu. "Nasılsınız?" Taehyung'a bir kez bile bakmadan, benimle göz teması kurarak konuştuğunda bakışlarım istemsizce Taehyung'a kaymıştı. Hala çatık kaşlarıyla durduğunu ancak gözlerine yerleşen öfkeyle Namjoon'a baktığını görmüştüm. Taehyung'un benden sakladığı bir şeyler olduğunu az çok anlamıştım ve bu Namjoon'dan kaynaklı gibiydi. Bunu öğrenmek istiyordum ancak Taehyung beni cevaplamıyor, Namjoon'a ise güvenemiyordum. Arafta kalmış gibiydim.

"Sizi tekrardan görmek harika." kahvelerim tekrar Namjoon'a kaydığında sahte bir gülümsemeyle bana baktığını görmüştüm. Bakışım gülümsemesine değdiği vakit ben de onun gibi bir şekilde sahte gülümsemeyle "Elbette, seni de görmek güzel." demiştim.

Taehyung'un bakışlarını üzerimde hissettiğimde ona bakmadan tekrar ağzımı aralamıştım. "Buralarda ne yapıyorsun Hyung, hangi rüzgar bizi tekrar karşılaştırdı?" ağzımdan çıkan kelimelerle sahte bir gülümseme yer edinmişti dudaklarıma.

Sanki sorduğum soruyu bekliyormuşçasına, dünden hazırlamış gibi olduğu cevabı firar ettirdi dudaklarından.

"Ben burada yaşıyorum." ve hayret dolu bakışlar eşliğinde oluşan sessizlik.

Gözlerimin kocaman olduğuna emindim. Taehyung'a bakışlarım istemsizce kaydığında ise onunda benden geri kalır bir yanı yoktu. Onunda gözleri olabildiğince büyümüş, dudakları söylenen şeyin üzerine şaşkınlıkla aralanmıştı.

İrislerini bir saniye bile olsa üstümden çekmeyen, Taehyung'a bakma zahmetine bile girmeyen Namjoon'a tekrar bakışlarımı yönelttiğim esnada dudaklarımın arasından firar eden "Ne?" sözcüğüne engel olamamıştım.

Namjoon'un gözlerinin içine baktığım vakit bir parlama geçtiğini hissetmiştim. Sanki gözlerinin içindeki ışık bir saniyeliğine yanıp, tekrar sönmüştü. "Duydunuz. Yoksa siz de mi burada yaşıyorsunuz?" şu an her şey çok saçma geliyordu. Bu; sözde tesadüfi karşılaşma, namjoon'un sanki dünden hazır cevapları, buraya gelmemiz gibi bir çok şey saçma geliyordu bana. Hayatın bize çevirdiği bir oyun mu yoksa Tanrı ipleri bizim elimize vermişte biz doğaçlama yapıyorduk, bilmiyordum.

Başımı ritmik bir şekilde aşağı yukarı salladığımda onu onaylamış, bakışlarım Namjoon'dan bir saniye olsun ayrılmamıştı. Hala hayretle bakıyor, tesadüfi karşılaşmaya bir anlam yüklemeye çalışıyordum ancak olmuyordu. Ne düşünürsem düşüneyim her şey çok mantıksız geliyordu.

"Öyle mi? Çok sık görüşeceğiz desenize." sahte bir sevinçle kıkırdadığında onu taklit etmek gelmedi içimden. Bu tavırlarının altında bir şey yattığını hissettim. Öyleki random bir kişiyle böyle bir samimiyet kurulması beklenir türden bir şey değildi.

The Kth BoyWhere stories live. Discover now