11

762 138 247
                                    

Hümeyra'dan

İlan-ı aşk etsem bu kadar şaşırmazdı. Hafifçe yutkundum. Söylediklerime değil de sanki arkasındaki anlamı çözmek ister gibiydi. Oysa anlam falan yoktu. O, belli belirsiz gülerken araçtan inip mekana ilerlemeye başladım.

Vücuduma sıcaklık dalgası yayıldı. Sorun benim ne dediğim değildi bence. Sorun bence onun bunu ciddiye almasıydı. Ne var yani adamlık yaptı diye onu övdüysem!

Mekana girmeden hemen montumu çıkardım. Sıcaklığın verdiği eziyetten ancak bu şekilde kurtulabilirdim.

Arada geldiğim tatlı şık bir yerdi, burası.

En aydınlık ve en konforlu yerime geçtim. Hulusi'ye fikrini sormaya gerek duymadım. Sonuçta benim misafirimdi.

İkimiz de yerimize oturunca garson hemen gelip "Hoşgeldiniz."deyip birer mönü bıraktı.

Hulusi mönüyü açmadan "Sen seç nasılsa tatlıyı sen ısmarlayacaksın." dedi. Derin bir iç çekip ona baktım, onun duyabileceği şekilde mırıldandım.

"Zengin işte böyle zengin oluyor. Borcumdan kuş kadar para kalıyor onunla da bana tatlı ısmarlatıyor." Ciddi olup olmadığımı anlamaya çalıştı. Ben dayanamayıp gülünce, çok fenasın dercesine kaşlarını hafifçe çattı ve "Hayret bir şey." diye söylendi.

Garsonu çağırıp "İki tane trileçe ve iki çay getirebilir misiniz?" diyerek sipariş verdim.

"Trileçe seversin değil mi?"

"Evet, hafif bir tatlı."

Siparişler gelene kadar sessizce beklemeye başladık. Etraftaki insanlara bakarken gözüme bir çift takıldı. Ense tıraşından tipinden boynundaki kolyeden asker olduğuna emin olduğum bir adam ve tam karşısında cıvıl cıvıl bir kız vardı. Biraz hüzünlendim biraz da hoşuma gitti.

Hulusi nereye takılı kaldığımı görmek istercesine baktığım yöne bakınca kafamı hemen çevirdim. O tarafta sadece onlar olduğu için kime baktığımı anladı.

"Tanıdık mı?"

Tanıdığımı sandığım ama asla tanıyamadığım birini anımsattı.

"Hayır, gözlerim daldı."

"Gözlerin değil kalbin dalmış. Yüzünde tatlı bir burukluk vardı. Belli ki geçmişteki birilerini hatırlatmış." Hissettiklerimi bu kadar kolay fark edip bu kadar net ifade etmesi şaşırttı.

"Eski nişanlın mı?"

Ciddi ciddi soruyordu. Sanki sussam birkaç dakika içinde her şeyi sayıp dökecek gibiydi.

Usulca kafa salladım. Sonra kafamı sokaktan geçen insanlara çevirdim. Daha fazla soru sorsun istemiyordum.

"Niyetim canını sıkmak değil. Konuşmak istemiyorsan susarız. Zaten susmak zorundayım." Sesi sonlara doğru kederli geldi.

Önüme düşen saçımı kulağımın arkasına atıp meraklandığımı belli etmeden sordum." O niye?"

"Canını sıkarsan bana ısmarladığın tatlıyı da sen yersin. Sana belli olmaz."

Gülümsememi bastırmak için çenemi elime dayadım.

Tatlılarımız geldiğinde keyifle tabağıma baktım. En sevdiğim yeri üstündeki o karamelli yeriydi. Çatalımın ucuyla tadına bakarken Hulusi'nin sakin sakin üst tabakayı öylece tabağın kenarına ittiğini gördüm.

"Ne yapıyorsun sen?"

Omuz silkip "Çok tatlı orası, sevmiyorum. En güzel yeri altındaki sütlü keki." dedi.

HÜMEYRA VE HULUSİWhere stories live. Discover now