10. Bölüm

1.7K 195 57
                                    

Herkese iyi akşamlar;

Aslında bölümü dün akşam yayınlamak istedim ama yetiştiremedim arkadaşlar. Çünkü dün bütün gün, ben de birçok Türk evladının olduğu gibi en büyük bayramımızı kutlamak için dışarıdaydım. Biz ülke olarak bir ateş çemberinin ortasındayız. Ülkemizin bulunduğu jeopolitik konum daha bize ilkokuldayken anlatılırdı eskiden, şimdi de hala öyle mi bilmiyorum çünkü birçok şey eskisi gibi olmadığı için bu da çıkarılmış olabilir müfredattan. Herkesin malumu ki o etrafımızdaki ateş çemberinde belirli aralıklarla çatışmalar olur, savaşlar çıkar. Şu geçmiş otuz yıl içerisinde gerçekleşmiş olan bir sürü isyan, savaş sayabilirim size, lakin şükürler olsun ki hepsinin bir şekilde yanı başında, dibinde olsak da bize sıçrayamıyor ateşleri. Peki bunu hiç düşündünüz mü neden diye? Ben çok düşündüm, hep düşünürüm ve cevabım her seferinde katlanarak büyüyen bir şükür ile yine aynı olur. 

Bunun sebebi bu ülke kurulurken atılan adımlar, gerçekleştirilen anlaşmalar ve sonraki yılları düşünerek verilen kararlardır daha da önemlisi, en önemlisi Cumhuriyettir arkadaşlar. Bu sebeple önce her şeyin yaratıcısı olan Yüce Allah'a sonsuz şükür duaları eder, sonra vatanını her şeyden çok seven, önce vatan diyen başta Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarına, bu ülke için varını yoğunu, canını ortaya koyan tüm şehitlerimizin varlığına duayı bir borç bilirim. Şimdi yine yanı başımızda bir savaş var, yangın yeri o topraklar. Benim izlemeye dayanamadığım, kalbimin kaldıramadığı acıları yaşıyor orada canlar. Ne yazık ki bazı büyük oyunlara kurban giden nice masum can söz konusu ve ne yazık ki yine filler tepişirken olan çimenlere oluyor. İşte bu yangın yeri olan coğrafyada o ezilen çimenlerden değilsek eğer bir kere daha şapkaları çıkarıp düşünmek ve bizlere bırakılan bu güzide emanete sıkı sıkıya sahip çıkmamız gerek. 

Bugün sizler, ben, bahsettiğim coğrafyadaki diğer kadınlar gibi değilsek eğer, sizlere özgürce bir sosyal medya platformundan seslenebiliyorsam, bir kadın olarak kendi kurguladığım hikayelerimi kimseye bir hesap vermeden yayınlayabiliyorsam, bir adamın bilmem kaçıncı karısı değilsem bir yerlerde, reşit olmuş ya da olmamışım buna dikkat edilmeden tek görevim bir adama kadınlık yapabilmek adına evlendirilmek değilse, hakkımı en az bir karşı cins kadar güçlü ve etkili savunabiliyorsam bu topraklarda, bir erkeğin yaptığı her mesleği buna askerlik dahil yapabiliyorsam yine bunu önce Yüce Allah'a sonra az evvel saydığım insanlara borçluyum. Cumhuriyetin kurucusu olan, Allah'ın bir devlet kurmak hem de yaşadığı topraklar ateşler içerisinde kavrulurken bunu yapabilmek yetkisini verdiği ulu önder Atatürk'e gerçekleştirdiği tüm devrimler, bu güzel emanet için sonsuz şükranlarımı da ayrıca sunmak isterim buradan bir kere daha. Benim, Allah'ın verdiği yetkiyle söylediğine inandığım bir sözü vardır Atatürk'ün ve bu sözüne tüm kalbimle inanırım. 

"Benim naçiz bedenim elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

Biz göremesek de nice 100 yaşlar görsün güzel ülkemiz. 

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!

(NOT: Görseldeki çiçeği adı "kan çiçeği" kan çiçekleri bana savaşta ölen masumları hatırlattığı için bu görseli paylaşmak istedim. Hepsine Allahım rahmetiyle muamele etsin.)

Heyecanlıydı genç kız. Yarın ilk defa bu şehrin sınırları dışına çıkacaktı. Önündeki yol belirsizliklerle doluydu Feride'nin ama içinde susmayan, asla iflah olmayan öyle bir heves vardı ki ne kadar kontrollü ilerlemek istese de onun tarafından provoke edilmekten çok korkuyordu. Barlas'ın değil de, diğerlerinin bilhassa Keriman Hanımın kendisine vaat ettiği hayatı istemek istemiyordu. Bazen kendini bir evcilik oyununun içinde gibi hissediyordu. Oyun bitecek ve yaşanan her şey bir "oyun"dan ibaret olacaktı. Az evvel içini sarsan o heyecan kuş olup göçtü Feride'nin kalbinden ve sıkıntılı bir iç çekişle yatışını değiştirdi yatağında genç kız. Aslında korkuyordu, hem de öyle çok korkuyordu ki... Derin bir bilinmezliğin içerisindeydi. Kısa süreliğine de olsa mensubu olacağı aile çok güçlüydü. Bir şeyler ters gitse, bilmeden bir hata etse, altından kalkamayacağı yüzleşmeler yaşatabilirlerdi ona. Çok iyi insanlardı. Keriman Hanım, Kerim Bey, Masal ve Masal'ın annesi... Barlas da iyi bir insandı ama yine de Ferde bir hata yapsa onların başka yüzleriyle karşılaşmaktan korkuyordu. Ne yazık ki yaşı henüz çok küçük olsa da sınırsızca güvenemiyordu insanlara genç kız. İleride bir sorun olsa, kimsenin ilk tercihi olmayacağını biliyordu. Şimdiye kadar yaşadığı tecrübeler başka türlüsünü düşünmesine izin vermiyordu genç kızın ama yanılıyordu ve yanıldığını çok kısa zamanda tecrübe edecekti. Hayatın Feride için bambaşka planları vardı ve Feride Barlas ile beraber olduğu o gece plana tamamen dahil olmuştu.

GÜNEŞİN KUCAĞINDAWhere stories live. Discover now