DENGE

3.1K 160 52
                                    


  'Ama Allah bilir ya ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum'

Giray'dan

Sıcak suyun tenimin üzerinde bıraktığı damlacıklarla daha da rahatladığımı hissettim. Ama kafamda ki düşünceler susmak bilmiyordu. Sahi. Tuna Yarbay'ın dediği gibi ihmal mi etmiştim işimi? Umay hayatıma yeniden girdiğinden beri sağlayamadım mı arada ki dengeyi? Hayır. Bu olmamalıydı. Bu isteyeceğim son şey dahi olamazdı.

Suyu kapatıp belime havluyu bağladım. Sıcaktan buğu olmuş aynanın karşısına geçtim ve elimle rastgele temizledim. Kendime baktım. Uzun süre. Sonra belki de ilerde pişman olacağım şeyi söyledim.

"Eskiye dön Giray Altun. Sen bu değilsin"

😕

Bu gece

Efe'nin durumunu öğrendikten sonra onun memleketine gitmesine izin verdim. Ailesini ulaşamamıştı. Ki bu onun için ne kadar önemliydi biliyordum.

Odama giderken Tuna Yarbay'ın odasının kapısının aralık olduğunu gördüm. Önce saatte baktım. Bu saatte gitmesi gerekiyordu. Garipti doğrusu. Sonra aklıma Umay'ın ajanlık işi geldi. Bir an bile düşünmeden odasının önüne gidip kapıyı tıklattım.

"Yarbay'ım iyi geceler rahatsız ettim ama sizinle bir konu hakkında konuşmak istiyorum" vücudu pencereye dönüktü. Bana bakmadan gel emrini verdi.

Kapıyı kapatıp masanın önüne geçtim. Vücudu hâla bana dönüktü.

"Otur Giray" dedi nefes vererek. Deri koltuğa oturdum. Bana döndü. Bir süre inceledi. Anlamsız bir bakış vardı gözlerinde. Oturup masaya ellerini bağladı.

"Ondan geliyorsun değil mi" dedi aniden. Kimden bahsettiğini az çok anlamıştım ama ne alaka şimdi? Düşündüğüm şey olmayabilirdi.

"Kim komutanım" dedim nazikçe. Gülüp arkasına yaslandı.

"Zeki adamsın sen. Savcının yanından geldiğini biliyorum" Gülümsemeye çalıştım ama başarılı olamadım. Sadece yutkundum.

"Hatta yanıma bu ajanlık işini konuşmak için geldin" dedi tekrar masaya eğilerek. Yüzünde tek bir duygu kırıntısı yoktu. Yüreğim çarpmaya başladı. Korkmadım ama endişe ettim. Boğazımı temizleyip saygılı olmaya çalışarak konuştum.

"Komutanım onun yerine ben gitmek istiyorum" dedim dürüstçe. Bir süre yüzüme kaşını kaldırıp baktı. Sonra masasının üstünden bir tane sigara alıp yaktı. Ne yaptığına hiç bir anlam veremiyordum.

"Giray bu kız kaç gündür hayatında" dedi ima ile. Sigarasını içerken. Şok olmuş bir şekilde cevapladım.

"1 hafta" dedim kısık sesle. Değildi.  Sigarasından bir nefes daha çekerek güldü ve başını aşağı yukarı salladı.

"1 hafta da Timini kaç kere eğitime çıkardın" düşündüm. 1... Harbi lan bu nasıl olur? Utanıp başımı eğdim.

"Bir" dedim daha kısık sesle. Masadan kalkıp karşıma oturdu.

"Giray sen benim oğlumsun. Kardeşimin emanetisin. Ama iş başka aşk başka oğlum. Biz askeriz. Sen tim komutanısın. Bu kadar ihmalkârlık sence de fazla değil mi?" Dedi tek solukta. Ne yani Umay dan mı şüphe ediyordu? Devam etti.

"Bak açık konuşacağım. Savcı hayatına girdiği günden beri her şeyi ihmal ettin. Dosyalarda imza yok, eğitim yok, odaklanma yok. Giray ben eskiden sana baktığımda gözünü intikam bürümüş bir adam görürdüm. Şimdi ise liseli aşık gibi gezen bir adam. Askeriz biz oğlum. Aşık olma demiyorum. Ol. Bunlar çok güzel şeyler. Ama arasında ki dengeyi kur be oğlum" dedikleri kafamda en az 50 kez dönmüştü. Korktuğum şey belki de başıma gelmişti. Boğazım yanmaya başlamıştı.

ENKAZ Where stories live. Discover now