Bana Söylediğin İlk Söz

56 8 0
                                    

Melodi


Sabah beni soğuk mu yoksa mide bulantısı mı uyandırdı bilmiyorum ama kendimi tuvalete eğilmiş kusarken buluyorum. Midemi dışarı atıyor gibi kusuyorum. Ta ki mide asidimi kusana kadar devam ediyor. En sonunda mide bulantım geçtiğinde tuvaletin zeminine oturup vücudumun titremelerinin geçmesini bekliyorum. En sonunda kendime gelince kapıyı açıyorum ve kapıda bekleyen Deniz ile burun buruna geliyorum. Gözlerini dikmiş bir biçimde bana bakıyor.

"İyi misin?" diye sorduğunda başımla onaylıyorum. Niye böyle olduğunu bilmiyorum, neden konuşmadığımızı, neden neredeyse sadece işaretlerle anlaştığımızı bilmiyorum ama bir şekilde böyle iletişim kuruyoruz. Hâlbuki çocukluğumdan beri en çok sessizlikten korkarım. Deniz'deki bir şeyler beni sessiz olmaya itiyor.

Salona geçtiğimde kahvaltı sofrası ile karşılaşıyorum. Tam masaya oturacakken yumurta kokusu burnuma geliyor ve geçtiğini sandığım mide bulantım yeniden geliyor. Tekrar banyoya koşuyorum ve tuvalete eğilip öğürmeye başlıyorum. Tekrar tekrar öğürsem dahi kusamıyorum. En sonunda vazgeçip ayağa kalkıyorum. Tuvaletten çıkıp salona döndüğümde Deniz bana bakıyor. Keşke ne düşündüğünü gözlerinden anlayabilsem diye düşünüyorum. Endişelendi mi, merak etti mi ya da canı mı sıkıldı, iğrendi mi herhangi bir şey. Bir insanla bu kadar ilgili olmak benim için en yeni şey. Tabi beni öldürmeye çalışan vücudum hariç. O ise daha yeni. Daha anlaşılmaz ve korkutucu. Bu kadar erken kusmaya başlamam normal mi bilmiyorum. Kendime kötü bakıyor olmamam bebeği nasıl etkileyecek bilmiyorum. Bebek hakkında ne hissettiğimden bile emin değilim.

"Bu kadar kusman normal mi?" diye soruyor.

"Bilmiyorum." diyorum. Bilmiyorum kusura bakmazsan eğer bu benim ilk hamileliğim. Muhtemelen senden sonra herhangi birini sevmeyi başaramayacağım. Bu yüzden de son hamileliğim olacak. Muhtemelen üzerimden dozer gibi geçeceksin, muhtemelen kalbimin yerinde koca bir delik bırakacaksın. O yüzden bana saçma sapan sorular sorma. Sanki altıncı çocuğuma hamileymişim gibi ya da arayıp soracağım bir annem varmış gibi davranma.

"Yemek yemelisin." diyor. Mide bulantım geçtiğine göre yemek yemem gerektiğini düşünüyorum. Midem bu seferde hiç yemek görmemişçesine kazınmaya başlıyor. Sekiz ay daha bununla yaşamak gerçekten zor olacak diye düşünüyorum.

Masaya oturuyorum. Yumurtayı kendimden uzaklaştırıp çaydan bir yudum alıyorum. Evde en özlediğim şeyin bu olduğunu fark ediyorum. Sabah kahvaltısında çay içebilmek. Annemin buna neden karşı olduğunu bilmiyorum ama o evde asla çay içilmezdi. Belki de kendini yeteri kadar zengin göstermediğini düşünmüştür ama yıllar süren para batağı bana tek bir şeyi öğretti, zengin olmanın birinci kuralı çevredekilerin senin zengin olduğunu kabul etmesidir. Ya da belki bu zenginliği üzerine bir türlü oturmayan ailemle ilgilidir. Sonradan, kanla kazanılan bir paranın üzerimize bol gelmesindendir. Fakir olduğumuz bir zamanı bilmiyorum, paranın sorun olmadığı ama bir yandan da en önemli şey olduğu bir evde doğdum. O evde büyüdüm ama gene de olmamıştık. Bir türlü annemin özendiği o zenginlerden olamadık. Onlardan daha zengin olmamız yetmedi, onlarla aynı yerlerde yaşamamız, aynı yerlere gitmemiz yetmedi, bir türlü onlardan olmadık. Sanırım annemin olduğu insana bu şekilde dönüştü ya da hep böyleydi ruhu hep o ezildiği bataklıktaydı ve oradan hiç çıkamadı bilmiyorum.

Çaydan bir yudum daha alıyorum. Ben sanki uzun zamandır başıma gelen en güzel şeymişçesine çayımı içerken, Deniz karşıma oturup beni izliyor. Bir şeyler sormak istediğini fark ediyorum ama vazgeçiyor. Sanki konuşmak istiyormuş da boğazını biri sıkıyormuş gibi geliyor.

"Bugün hastaneye gidelim." diyor.

"Neden?" diye soruyorum.

"Bebeği kontrol ettirmek ve evlenmek için sağlık raporu almak için." diyor.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 17, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

İntikamın NotalarıWhere stories live. Discover now