Bizim Duvarlarımız ve Balyoz

136 15 3
                                    

Melodi

"Ne yaptın Ata?" diye soruyorum.

Balodan kaçabilmemiz üç saatimizi aldı ve daha yardım toplamaya başlamadılar bile. Birazdan ünlü sunucular falan eşliğinde yardım toplanmaya başlanacak. Kimsesiz çocuklar için para topluyorlar. O kadar yaratıcı ki insan şaşırmadan edemiyor.

Terasın görünmeyen köşesinde Ata ile karşılıklı kavga ediyoruz. Sesimizi fazla yükseltmeden. Kimsenin bizi duymasını istemiyorum, o yüzden neredeyse fısıldayarak bağırıyorum.

"Otuz kere sordum hala cevap alamadım. Ne yaptın diyorum?"

"Bir sakinleş Melodi. Sana bugün evlenelim dediğimde gayet ciddiydim. Evleniriz, istiyorsan doğurursun bebeği. Ben de magazincilerden kurtulmuş olurum."

"Bu mantığınız beni öldürecek. Neden kimse ne hissediyorsun diye sormuyor? Evlenelim Melodi, bebeğine bakarsın, kimse burada seni bulmaz, ailenin baskısından kurtulursun. Var mı başka mantıklı çözümünüz? Bebeği isteyip istemediğimi bile soran yok. Hem neden senle yalan olduğunu ikimizin de bildiği bir evlilik yapayım? Sevdiğini söylediğin adama ne olacak? Kendi bunalımın bu kadar mı önemli ki Serdar'ı silip atıyorsun? Bu kadar mı bencilsin?"

"Anlamıyorsun tamam mı? Anlayamazsın da. Kendimi iyi mi hissediyorum sence? Evcilik oyununu çok mu seviyorum ben? Serdar'ın beni anlamamasına, surat asmasına bayılıyor muyum? Hayır. Ama artık bunaldım, nefes alamıyorum. Sen de ben de kaçmayı denedik. Denedik değil mi? Sonra ne oldu? Ne oldu sonra? Hatırlıyor musun? Ben hatırlıyorum, o kadar iyi hatırlıyorum ki uykularım kaçıyor. Burası bizim hapishanemiz ve ben buraya mahkûmsam burada yaşamanın bir yolunu bulacağım." Olabildiğince alçak sesle konuşuyor. Gözlerinin dolduğunu görüyorum. Hayat sana daha ağlamamayı öğretecek kadar acı vermedi, diye düşünüyorum, daha ağlamamayı bile öğrenemeyen, bencil, her şeyin istediği gibi olmasını isteyen küçük bir çocuksun.

"Kendini kurtarmak için beni öne attın yani. Sanki hiç bir anlamım yokmuşçasına. Sanki koluna takıp gezdirdiğin pahalı bir çantaymışım gibi. Nefes mi alamıyorsun? Ben de alamıyorum ama kendimi yeni bir kafesin içine koymayacağım, hayır. Çok üzgünüm, seninle evlenemem. Ne kendime ne de Serdar'a bunu yapmayacağım. " deyip arkamı dönüp yürümeye başlıyorum. Kolumu tutup beni durduruyor. Ona döndüğümde gözyaşlarının artık yüzünde yol almaya başladığını görüyorum. İçim acıyor ona, bana ve bebeğime. Ama hayır, asla bu batağa, kimsenin sağ çıkamayacağı bataklığa sürüklenmeyeceğim.

"Yapma Melodi, bunun bir şans olduğunu göremiyor musun? Baban tüm paraya sahip ondan kaçmazsın. Parasız yaşanmıyor. Ben yaşayamadım, sen de. Evlenirsek tüm malım mülküm neyim varsa senin olur. Serdar'ı ikna ederim ben. Belki mutlu bile olmaz mı?" Yaşlar yüzünden hızla iniyor ve hıçkırıklarını tutamadığını görüyorum. Şunu bilmiyor ki Ata kaçıp gittiğinde parasızlıktan geri döndü ama ben bu yüzden geri dönmedim. Tam üç kere geri sürüklendim. Ata paranın konforundan vazgeçemiyor, bense canımdan vazgeçemiyorum. Hastaneye bile götürülmeden yaralarımın geçmesini beklediğim geri sürüklenişlerim… Neredeyse ölümden dönüşüm… Hayatımdan vazgeçemiyorum.

Ata'ya sarılıyorum. Gözyaşları omzuma akıyor ve bedeni hıçkırıklar ile sarsılıyor, yavaşça sırtını okşuyorum. Bir müddet sonra sakinleşiyor.

"Özür dilerim." diye fısıldıyor. "Bana kızma olur mu? Sen de bana kızarsan ne yaparım koğuş arkadaşım?" Gülüyorum. Daha gençken birbirimize koğuş arkadaşım derdik. Bu lafı ondan duymayalı uzun zaman geçmiş.

"Seninle evlenmeyeceğim Ata, ama bir çözüm bulacağım, tamam mı? Seni de bunun içine sürüklediğim için kusura bakma. Ve arayıp Serdar'dan özür dile. Hemen şimdi. Ben baloya geri dönüyorum."

İntikamın NotalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin