33

1K 89 12
                                    

Erkenden uyanmış ve etrafı kabaca toplamış, Jeongguk'un uyanmasını bekliyordum.

Bugün hastaneden çıkışı yapılacaktı ve onu halletmiştim geriye bir tek Jeongguk'un uyanması kalmıştı ama bir türlü uyanmıyordu.

Elimi ağzıma götürüp yalandan sesli bir şekilde hapşurduğumda Jeongguk'un kafası yataktan bir anda kalkmış, kocaman uykulu gözleriyle hemen bana bakmıştı.
"Taehyung, ne oluyor iyi misin?"

"Kusura bakma ya hapşurdum, uyandırdım seni."

Jeongguk elleriyle destek alarak yatakta doğruldu ve ellerini yumruk yaparak gözlerini sıvazladı.
"Geç olmuş, çıkmamız lazım."
Gözleri odada gezinince gülmüş ve koluyla yüzünü kapatmıştı.

"Ne oldu?"

"Yok bir şey." Kolunu yüzünden çekip saçlarını dağıttı ve esneyip bana döndü.
"Ben çıkışı yapayım sen bekle." Ayaklarını yataktan sarkıtıp terliklerini giyeceği sırada ayağa kalkıp yanına gittim.

"Ben yaptım çıkışını. Üstünü giyin gidelim."

Parlayan gözleriyle bir anda bana dönünce kaşlarımı kaldırdım.
"Ne oldu?"

"Yaptın mı gerçekten yoksa dalga mı geçiyorsun?" Terliklerini giyip ayağa kalktı ve kollarını geri açarak esnedi.

"Neden dalga geçeyim Jeongguk?" Yardım edilmesi o kadar yabancı gelmişti ki ona, dalga geçtiğimi düşünmüştü. Kalbimdeki baskı ile gözlerimi devirmiş, masanın üzerindeki çantamı almıştım.

"Gece telefonuna baya bildirim geldi." Yüz ifadesini merak ettiğim için biraz oynamak istemiştim.

"Ha! Ah... Şey," telefonunu açmış ve bir yerlere girip çıkmıştı.

"An- yani ımm..." Telefona bakarak ne diyeceğini bilemez vaziyette telefonu kapatmıştı.

"Sevgilin mi var yoksa? Söyle çekinme."

Telefonu cebine atmış elinde olmadan bağırmıştı.
"Ne, hayır ne sevgilisi hayır!" Ellerini önünde sallamış ve bana kanıtlamaya çalışırcasına gözlerime bakıyordu.

"Tamam tamam sakin ol, sadece tahmindi. Olamaz mı, sonuçta yakışıklı çocuksun." Tepkilerini görmek için asla gözlerimi yüzünden çekmiyordum.

Biraz farkına varabilmesi için de ona kendisini değerli hissettirmek istiyordum nedense.

"Taehyung; kendime geldim diye dalga geçmeye başlama, hala her yerim ağırıyor." Yerdeki çantasını almaya yeltelendiğinde önce davranarak çantasını yerden alıp boş olan diğer omzuma attım.

"O zaman çantanı ben taşımalıyım, değil mi?"

Çekingen bir tavırla gülümsemiş ve benim görmemem için hızlıca arkasını dönüp odadan çıkmıştı.

Odada yalnız kaldığımda kafama dank eden şey ile ayaklarım yere mühürlendi.

Ne yapıyordum ben?

Neden ona bu kadar iyi davranıyordum?

Sonuçta o saukooktu ve benden hoşlanan birisiydi. Böyle yaparak ona umut vermiyor muydum?

Kafamı iki yana sallayıp yavaşça kapıya adımladım.

Ona sevgi ve ilgi verebilecek iki yakın arkadaşı vardı. Bana gerek yoktu. Ardından omzumdaki çantayı çıkartarak önümde yürüyen Jeongguk'a yetişmiş ve çantayı uzatmıştım.
"Al, sonuçta senin çantan değil mi?"

Yüzüme bakmadan elimdeki çantaya bakmış ve onaylayan mırıltılar eşliğinde çantayı omzuna atmıştı.
"Zaten bir garipsin, ben de anlayamadım."

Hangang Parkı / taekook✓Where stories live. Discover now