BÖLÜM 45

2.5K 127 6
                                    

'Bütün hayatım boyunca böyle olmuştu istediklerim, artık onlara sahip olamayacağım zaman ortaya çıkıyordu.'

"Bir saniye o pisliğin yaptığı baskınla benim oğlumun ne alakası var?"

Polisler iki kolumdan tutarak beni usulca kaldırdığında hala çaresizce annemin gözlerine bakıyordum.

"Ne oluyor? Ulaş'ın o baskınla ne gibi bir alakası olabilir?"

Atlas önümüze geçerek polislere anlamayan ifadeyle baktı. Hiç kimse yanıtlamayınca bakışlarını bana çevirdi.

"Ulaş bana bir cevap ver."

Hiç bir şey demeden polislerle birlikte arabaya doğru ilerledim. Etraftaki insanlar bizi izliyordu. İlk defa yaptığım bir şeyden pişman olmuştum. Emel'in karşısına ilk kez o anda çıktığım için pişman olmuştum. Kendimden nefret ediyordum. Arabaya binip yanıma oturan polisi umursamadan önüme baktım.

Göz yaşlarım durmadan akmaya devam ediyordu. Ben bu durumun içinden kolaylıkla çıkabilirdim çıkmasına ama Emel'i bana bir daha asla göstermeyeceklerdi. Atlas her şeyin farkına varmıştı. Eminim ki hemen Bahar hanıma yetiştirecekti.

Yanımda oturan polisleri umursamadan başımı geriye atıp ellerimi çaresizce dizlerime indirdim. Gözlerimi sıkıca kapatıp dişlerimi sıkarak bir çare düşünmeye çalıştım. Ama yüreğimin ağrısı o kadar büyüktü ki nefes aldırmıyordu.

Şu an beni tek teselli edecek şeyi düşündüm. Yüzünü...

Gülümseyerek yüzümü okşadığını kırmızı dudaklarını ıslatarak kulağıma uzanıp 'Her şey geçicek sevgilim, ben yanındayım.' demesini hayal ettim.

Hayali bile bu kadar güzelken gerçeğinde hissedeceğim huzuru tahmin edemiyordum. Avcunu kalbime yerleştirip yüreğimdeki sancıyı tek bir kelimesiyle almasını o kadar istiyordum ki. Ama düşündükçe aklıma o an geliyordu. Acı içinde dökülen kelimeleri...

Elimi kalbime koyup sertçe yutkundum. Dudaklarımın arasından çıkan sıcak nefesim havaya karışırken acı dolu titrek sesimle "Of..." dedim. Bir insan bu kadar acı çeker miydi? Hangi yürek bunu kaldırabiliyordu...

"Ulaş bey geldik. Size güvendiğimiz için kelepçe takmadık fakat dışarıda gazeteciler var."

Başımı usulca kaldırıp yanımdaki polise baktım. Buraya kadar batmıştım zaten  bundan sonrası da umrumda olmazdı.

"Umrumda değil. Bir an önce ifademi alın."

Başıyla onay vererek kapıyı açtı. Gazeteciler her ne kadar diğer polislerden geçip yanıma gelemeseler de uzaktan elindeki mikrofonları üstüme uzatarak o can alıcı soruyu sormaya başlamışlardı.

"Pusar Karahan'ın vurulmasıyla bir ilginiz var mı?"

"Eser Kaya ile iş birliği yaptığınız iddia ediliyor. Sizce bu doğru mu?"

Zor da olsa karakola girebilmiştik. İki yanımdaki polislerle birlikte ilerlemeye devam ederken polis memuru karşı odadan çıkarak bana doğru adımlamaya başladı.

"Hoşgeldiniz Ulaş bey."

Hiç cevap vermeden etrafa bakındım. Her yerde bir suçlu vardı. Kimisi hırsızlıktan kimisi de şiddetten buradalardı. Daha sayamadığım suçlardan burada olan bir sürü kişi vardı.

"Şu ifademi bir an önce alın sevdiğim kadının yanına gitmem gerekiyor."

"Peki hemen oğlum Ulaş beye sorgu odasına kadar eşlik edin."

PANZEHİRWhere stories live. Discover now