BÖLÜM 20

3.8K 159 11
                                    

'Limom çiçekleri muhteşemdir ama gel gör ki meyvesi dilin damağın kamaşmadan yiyemezsin. Aşk de öyledir.'

Mine Söğüt

Hava iyice kararmış ve yeni farkına varmıştık. Ulaş'ın kucağında göğsüne yatmış denizin dalgasınu izliyordum. Kalp atışları bir kulağıma dolarken diğer kulağıma denizin dalgası doluyordu.

"Biraz yürüsek mi?"

"Böyle iyiydi ama sana iyi gelecekse yürüyelim."

Kucağında oturmam hoşuna gitmişti. Bu sözü beni güldürürken başımı göğsünden kaldırıp gülümseyen gözlerine baktım.

"Aslında..."

Başımı eğip gülümsedim. Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

"Bu konuyu senin evindeyken konuşmak istiyordum."

"Ne konusu?"

"Bana kendini tanıtmıştın. Sana zehir olacağım ama söz veriyorum panzehirin de olacağım demiştin. O günden beri aklımdan çıkmıyor. Neden öyle söyledin?"

"Bana seni tanımıyorum dedin bende tanıttım."

Parmaklarını yüzümdeki saçlarımda dolandırırken tebessüm etti. Ona bu kadar kısa zamanda bir şeyler hissetmem hiç normal değildi.

"Hem bunu konuşacağımız çok zaman olacak. Sen yürümek istiyordun biraz yürüyelim."

Başımı sallayarak üstünden kalktım. Üstümü düzeltip etrafa bakındım. Sadece dalga sesleri vardı. Bir de onun...

O da ayağa kalkıp üstündeki kumları çırparken aklıma gelen ilk şeyle ayağımdaki sporları çıkardım. Denizin ılık suyu bana çok iyi gelecekti.

Ayağımdaki sargıyı görünce yüzüm düştü. Yara olduğunu unutmuştum. Bakışlarımı ayağımdan çekip Ulaş'a çevirdim. Kaşlarını çatmış ayağımdaki sargıya bakıyordu.

"Arabaya binerken oldu değil mi?"

"Önemli bir şey değil-"

Konuşmam beni kucaklamasıyla yarıda kesilmişti. Bir anlık refleksle boynuna sarılıp karanlığı andıran gözlerine baktım. Ayağımı gördükten sonra canı baya sıkılmıştı.

Denizden uzaklaştığımızı sonradan fark edince nereye gittiğimize baktım. Arabaya doğru ilerliyordu. Denizde yürüme hayallerim tamamen yıkılınca istemsizce yüzüm düştü. İlk defa biriyle bu denize gelmiştim ve geldiğim kişi kalp ritmimi deli gibi hızlandıran birisiydi.

Usulca beni arabanın önüne oturtunca ne yaptığını anlamaya çalıştım. Kaşları git gide çatıyordu. Ellerimle arabandan destek alırken adımlarını takip ettim. Arabanın içine girip bir şeyler kurcalıyordu.

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Denizin bu berrak sesi içimi dinlendiriyordu. Sonsuza kadar burada kalabilirdim. Etrafım o kadar kötülükle doluydu ki, tek çare o kötülüğün içinden sıyrılıp cennet gibi gelen bu sahile sığınmaktı. Bazen buna kaçmak desem de bazen sadece rahatlamak için geliyordum.

Az önce öptüğüm adam da benim cennetime ortak olmuştu. Cennetime çiçek olmuştu...

Dudaklarımda hafif hafif rüzgar esince gözlerimi usulca açtım. Aramızda milimler oynuyordu. Bakışlarını tamamen dudaklarıma odaklamış sertçe yutkunuyordu.

"Ne zaman geldin? Duymadım bile."

"Sen görmesen de, duymasan da ben her zaman bir milim uzağında olacağım tıpkı şimdi olduğu gibi."

PANZEHİRWhere stories live. Discover now