Bir ormanın çukurunda açmıştım gözlerimi. Rüzgar sanki kalkıp gitmem için daha sert vuruyordu bedenime. Karanlığın içinde ayağa kalkıp etrafıma baktım. Gözlerim körelmişçesine kapkaranlıktı her yer. Çığlık atmayı düşündüm ilk önce. Etrafımdaki sonsuz karanlığa doğru çığlıklar atıp aklımı kaybetmeyi düşündüm. Fakat bu bir çözüm olmayacaktı. Kimse beni görmeyecek ve duymayacaktı... Ellerimi çukurun duvarlı taşlarına sabitleyip dik yokuşu çıkmaya zorlardım kendimi. Uzamış tırnaklarım toprakla birleşirken kırılıyor ve canımı yakıyordu. Fakat bir çıkış yolu bulmak zorundaydım. Denedim, denedim ve denedim. Ayağımı son kez çukurun içinden kurtaracağım sırada eğilmiş bana bakan bir çift göze rastladım. Acık kahverengi olan, kanlı gözlere... Gözleri alayla bana bakarken çıkmak olduğum kuyunun içine ve derinliğine baktı. Halime acıdı. "Seni kurtarırdım, beni yaralamasaydın..." ve hissettiğim son şey onun güçlü kolları tarafından kuyuya battığımda kafama çarpan büyük bir kuvvet olmuştu.