Karanlık ormanın içinde koştu Darcilia. Arkasından kaç kişinin geldiğini bilmiyordu. Gözlerinden düşen yaşların ardı arkası kesilmiyordu. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilmiyordu. Yerdeki küçük bir taşa takılıp yere düştü. Evren bile artık onun yaptığı kötülükleri kaldıramayacak duruma gelmişti ki ona yardımcı olmaktansa, kötü adamların eline veriyordu. Ellerine batan kurumuş yapraklar, yumruk haline getirdiği avuçlarının içinde çıtırdayarak kırılırken arkadan gelen bağırış seslerini duyup ayaklandı. Yalpalayarak tekrar koşmaya çalıştı ama bacakları ona ihanet ediyordu. Belki de arkadaşının bacağına sapladığı hançerdi bu kadar canını yakan. Ya da öldürdüğü doğmamış bebekti böyle karnını ağrıtan. Yürümeye çalıştıkça kalbine daha da batan ağrıyla derin bir nefes alıp bir ağacın yanında dizlerinin üstüne çöktü. Artık nefes almak istemiyordu. Nefes almak ona acı verir olmuştu. Yok ettiği ailelerin âhı mıydı bu? Yoksa gözünü kırpmadan yerle bir ettiği krallıklar mı? Tekrar kalkmasıyla boğazına yapışan bir elle ağaca çakıldı. Ayakları yerden kesilirken elleri istemsizce boğazına gitti. "Bana ihanet ettin." Nefes almak için ayaklarını sallamaya başladı. "Bana olan ihanetini onlarla ödeyeceksin." "Her biriyle."