Fox magic| jenmin

By rlwitch

341 27 14

"O tilkinin büyüsüne kapılmamak elde değildi ve ben de buna karşı koyamamıştım." © 2020 | readerlittlewitch... More

1
3
4
5

2

51 5 2
By rlwitch

Olayın üzerinden tam olarak 10 yıl geçmişti. Jennie'den bir daha hiç haber alınamamış, mağaranın girişi de bir daha hiç açılmamıştı. Kimse nereye gittiğini bilmiyordu. Kaybolmasından günler sonra bile orman kazılıp her yerine bakılmıştı ama ondan bir haber yoktu.

Annesi ise o köyden taşınmıştı. Kızı aklına geliyor muydu kimse bilmiyordu, kadından tek bir haber bile yoktu. Kasabadaki tüm çocuklar büyümüş ve en küçükleri 22 yaşına basmıştı. Çoğunun annesi veya babası ölmüştü bu süre içerisinde, birçoğu ise evlenip büyük şehirlere taşınmıştı. Kimse artık birbiri ile görüşmüyordu. Hatta ne yaptıklarından haberleri bile yoktu.

Yoongi, Jimin, Jisoo ve Lisa köyde kalmayı tercih etmiş birkaç gençti. Arkadaş grupları artık dağılmıştı ve sadece onlar kalmıştı. Bu dört genç artık kimse ile konuşmuyorlardı bile. Jennie için ormanın içinde bir mezar hazırlamışlardı. Her yıl düzenli olarak oraya gidip Jennie'nin geri dönmesi için dua ediyorlardı. Ona hala bağlılardı ve arkadaşlarını geri istiyorlardı.

"Bugün 12 Nisan. Hepiniz geliyorsunuz değil mi?"

Yoongi kahveleri hazırlamış bahçede ki masanın üzerine tepsiyi koymuştu. Söylediği şey ile masada ölüm sessizliği oluşmuştu. Kimseden ses çıkmıyordu. Lisa kahvesini aldı ve yudumlamaya başladı. Diğerleri de aynısını yaptığında Yoongi, sesli bir şekilde nefesini dışarı verdi ve sandalyesine oturdu.

Lisa dolan gözlerini kırpıştırdı ve kafasını salladı. Diğerleri de ona katıldı. Yoongi'nin içi rahatlamıştı. Bir an gelmeyeceklerini düşünmüştü. Kahvelerini sessizlik içinde içtiler ve hazırlanmaya başladılar. Bir an önce gitmek ve biraz daha etrafa bakınmak istiyorlardı.

Çok geçmeden ormana varmışlardı. Lisa'nın içine bir ürperti gelmişti. Ama bunu pek önemsemedi. Her yıl ormana geldiğinde bu ürperme oluyordu. Yoongi elinde tuttuğu sepetin askısını daha sıkı kavradı. Ormana her geldiğinde Jennie'nin koşuşu aklına geliyordu. O gün onu nu takip etmediği için pişmandı. Onu takip etseydi hala hayatta olabileceğini, bu olanların hiçbirinin yaşanmamış olabileceği düşüncesiyle yaşamaya çalışıyordu.

"Hey Yoongi, iyi misin?"

Jimin'in omzuna dokunmasıyla kendine gelmişti. Önüne baktığında geldiklerini gördü. Elinde ki sepeti yavaşça yere koydu ve içinden mumları ve meyveleri çıkardı. Hepsini geçen yıldan kalan sunağın üstüne koydu. Hepsi Jennie'nin fotoğrafına bakıp dua ettiler ve biraz etrafa bakındılar. Ona ait tek bir şey bile yoktu ve bu onları fazlasıyla üzüyordu. Tek bir işaret istiyorlardı.

Sunağın yanından ayrılmak üzerelerken gelen ses ile durdular. Hepsi ses bile çıkarmadan sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu ama ne olduğunu bile anlayamadıklarından bu, onları zorluyordu. Ses bir daha geldiğinde hepsi donup kalmıştı. Jisoo ve Lisa birbirlerinin koluna girmiş bekliyorlardı. Yoongi ve Jimin kızları daha çok korkutmamak için sakinliklerini korumaya çalışıyordu.

"Biri burada neler olduğunu açıklayabilir mi? Korkmaya başladım ve rüzgar çok sert esiyor."

Jisoo sesini çok yükseltmeden konuştuğunda Yoongi ve Jimin onlara doğru yaklaştı. Yoongi yerden sepeti aldı ve hızlandı.

"Sanırım biri geliyor Jisoo. Buradan hemen gitsek iyi olur."

Yoongi hızlıca arkadaşlarının yanına geldi. Hepsi korku dolu gözlerle ona bakıyordu. O da en az onlar kadar korkuyordu ve bir an önce bu ormandan çıkmak istiyordu. Jennie'ye olanlar onların başına da gelecek diye korkmaya başlamıştı.

"Kim geliyor olabilir ki?"

Lisa meraklı gözlerle Yoongi'ye baktı ama Yoongi, onu takmıyor gibiydi. Sadece Jimin'e bakıyordu. Jimin de ona bakmaya başlayınca kızlar duruma el atmanın zamanı geldiğini anlamıştı. Rüzgar bir anda şiddetini azaltınca hepsi şaşırmıştı ama Yoongi şaşkınlığını üzerinden çabucak atarak Jimin'e bakmaya devam etti. Jimin bu durumdan sıkılmışa benziyordu bu yüzden seslice nefesini dışarı vererek bunu belli etti.

"Bana o saçma parşömen parçasına hala inandığını söyleme Yoongi. Saçma bir kağıt parçasıydı o."

Jimin'in söylediği şey kızların ilgisini çekmişti. Ne hakkında konuştuklarını bilmiyorlardı ve bunun önemli olduğunu düşünüyorlardı.

"Ne parşömeninden bahsediyorsunuz siz?"

Jisoo sesini biraz yükselttiğinde üçü de ona döndü. Jisoo onlara böyle bir şeyi anlatmadıkları için sinirlenmişti. Bunun önemli bir parça olabileceğini ve bu parçanın arkadaşlarını bulabileceğini düşünüyordu.

Lisa Jisoo'nun kolundan ayrıldı ve birbirlerini öldürecekmiş gibi bakan ikilinin yanına doğru biraz daha sokuldu. Jimin etrafına bakındı ve etrafta hiçbir şeyin olmadığına emin olunca konuşmaya devam etti.

"O parşömenden kurtulduğunu söylemiştin. Yoksa hala saklıyor musun?"

Yoongi sinirlenmeye başlamıştı. Jimin'i hemen öldürebileceğini biliyordu ama bunu yapması ona bir şey katmayacağından kendine hakim oldu.

"Onu buradaki mağaraya attığımı gördün. Sonra birlikte koşarak kaçtık. Onu oradan alabileceğimi nasıl düşünürsün? Tanrı aşkına daha 12 yaşındaydık. Parşömen yeterince korkutuyorken bir de gidip almak benim için fazla olurdu."

Jisoo ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu. O gün Jimin ve Yoongi'nin her zaman yanında olduklarını hatırlıyordu. Bunu ne zaman yaptıklarını kavramakta zorlanıyordu.

"Sesinizi kesin."

Lisa konuşmaya başladığında hepsi ona dönmüştü. Lisa ise elinde tuttuğu parşömenle korku dolu gözlerle arkadaşlarına bakıyordu. Üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen üzerinde tek bir çizik ya da yıpranma bile olmayan parşömene bakıyordu şimdi hepsi.

"Sen onu nereden buldun?"

Yoongi, Jimin'in sesinin titrediğini fark etti. Hepsi korkmuştu çünkü bunun olmasının imkanı yoktu. Onu mağaranın içine atmışlardı ve ertesi gün mağaranın ağzının taşlarla kapalı olduğunu duymuşlardı. Eğer bunca zamandır buralarda olsaydı polislerin ya da herhangi birinin onu bulabileceğini biliyorlardı.

"Burada, hemen ayağımın altında duruyordu. Sanırım bunu rüzgar getirdi."

Jisoo, Lisa'nın yanına gitti ve parşömeni elinden aldı. Üzerinde yazılanları okumaya başladığında bunun bir masal olduğunu anladı. Üstünde çizimlerle desteklenmiş kısacık bir masaldı. İçi biraz olsun rahatlamıştı. Arkadaşlarının Jennie'yi bulmaya yardımcı olacak bir parçayı attıklarını, onu öldürdüklerini düşünmüştü ama saçma bir masaldan başka bir şey değildi elinde tuttuğu.

Jimin kızların yanlarına gidip ellerindeki parşömeni aldı ve hiç düşünmeden ormanın içine doğru top yaparak fırlattı.

"Parşömenden parçasından kurtulduğumuza göre artık eve geri dönüyoruz ve bumaceramızı burada sonlandırıyoruz."

Jisoo ve Lisa Jimin'in peşinden çıkışa doğru yürümeye başlamışlardı bile. Yoongi de son kez sunağa baktı ve arkadaşlarının yanında yürümeye başladı. Bu, hepsi için çok fazlaydı ve daha fazla buna devam edemezlerdi.

"O saçma salak masala hala inandığına inanamıyorum."

Jimin durup çözülmüş bağcığını bağlamaya çalışırken bir yandan da kendi kendine söyleniyordu. O parşömenin hiçbir anlamı yoktu ve ona inanmasını tuhaf buluyordu.

Jimin, birden bir hışırtı duyduğunda kafasını kaldırdı. Arkadaşlarını etrafta göremeyince korku tekrar tüm bedenini sarmıştı. Bir anda nereye kaybolmuş olabileceklerini düşünmeye başladı.

Hışırtıyı tekrar duyduğunda dikkati yine dağılmıştı. Yaprak hışırtısı olduğunu düşünmeye çalışsa bile olmadığını çok iyi biliyordu. Bir şey ona doğru hızla koşuyordu. Jimin, ona saldıracağı sırada kendini nasıl savunacağını düşünürken turuncu bir şey hızla önünden geçmişti.

Jimin korkuyla sıçramış ve yere düşmüştü. Acısıyla da çığlık attığında bir anda gerçekliğe döndüğünü hissetti. Arkadaşları da arkasına dönüp Jimin'e baktığında bir anda hepsinin gözleri büyümüştü.

Jimin arkadaşlarının geri gelmesine bile sevinemiyordu şu an. Canı çok yanıyordu ve neden olduğunu anlamaya çalışıyordu. Birden üzerine bir damla kan düştüğünde yüzüne dokunması gerektiğini hissetti. Dokunduğunda ise canı fazlasıyla yanmıştı.

Jisoo hızlıca Jimin'in yanına gitti ve elindeki bez parçasını Jimin'in yüzüne bastırdı. Jimin'in yüzünde bir pençe izi vardı ve kimse ne olduğunu anlayamıyordu.

Jimin acısına rağmen hızlıca yerden kalktı ve Jisoo ile beraber diğer iki arkadaşının yanına koştu. Diğerleri de ikisi yanlarına geldiğinde koşmaya başlamıştı.

"Sana söylemiştim Jimin. O gerçek ve ona inanmayanları cezalandırıyor."

Hepsi koşarak ormanda çıktıklarında derin bir nefes aldılar. Jimin elini kanayan yüzüne götürdü. Bez parçasının kuru tek bir tarafı bile kalmamıştı ve rengi tamamen kırmızı olmuştu. Pençe izi çok derindi ve kanaması durmuyordu. Yoongi cebindeki bezi çıkardı ve Jimin'in yüzüne bastırdı. Hastaneye kadar onu idare etmesini umuyordu.

"O parşömene hiç dokunmamalıydık. Belki de o zaman..."

Yoongi yutkundu ve tekrar ağzını açtı. Sözüne nasıl devam edebileceğini ve arkadaşlarının nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu.

"O zaman Jennie... hala yaşıyor olabilirdi."

Yoongi haklıydı. Başlarına gelen her şey parşömene inanmadıkları içindi. Saçma bir masal olarak düşünmüşlerdi ama öyle değildi.

Yoongi cebinden araba anahtarlarını çıkardı ve arabasının kapılarını açtı. Jisoo ve Jimin arka koltuğa oturdular. Jisoo bulduğu her bir bez parçasını kucağına koymuştu ve Jimin'in yüzündeki bezi tutuyordu. Lisa ise ön koltuğa oturdu ve elindeki sepeti sıkmaya başladı. Hiç konuşmuyordu bile.

Yoongi arabayı çalıştırdı ve hastaneye sürmeye başladı. Kimse ağzını bile açmadan hastaneye doğru gidiyorlardı.

Continue Reading

You'll Also Like

143K 15.1K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
326K 32.7K 36
2022 WATTYS KAZANANI Lale lise son sınıfa geçtiğinde düşünmesi gereken tek şey üniversite sınavı değildi. Uğraşması gereken, yeni bir cici annesi ve...
A0023 By ruhperver

Science Fiction

845K 71.2K 58
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke...
93.3K 3.8K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...