DÖNÜŞ

By ayskrkss

34.5K 1.3K 490

"Biz büyüdük Rüzgar. Değiştik. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz." "Biz senelere meydan okuduk Eylül. 3 sen... More

Dönüş
1-Anne♣️
2-Geri Dönüş♣️
3-Efe♣️
4-Telefon♣️
5-Alışveriş♣️
6-Lunapark♣️
7-Sevgili♣️
8-Şenlik♣️
9-Emir♣️
10-İlk Öpücük♣️
11-Buluşma♣️
12-Mutluluk♣️
13-Dönüm Noktası♣️
14-Yeniden♣️
16-Şişe Çevirmece♣️
17-İhanet♣️
18-Futbol Maçı♣️
19-Eğlence♣️
20-İzmir♣️
21-Anne-Kız♣️
22-Sedef♣️
23-Abi♣️
24-Hastalık♣️
DUYURU-1
25-Tekne Turu♣️
26-Kandırılmak♣️
27- Çocuk♣️
28- Pınar♣️
29-Bela♣️
30-Doğrular♣️
31-Aptal Aşık♣️
32-Kist♣️
33-Yer ve Duvar♣️
34-Kokteyl♣️
35-Kız Kardeş♣️
36-Doğum Günü♣️
37-Doruk♣️
38-Eğlence♣️
39-Nişan♣️
40-İntikam♣️
41-Sarhoş♣️
42-Kavga♣️
43-Parti♣️
44-Sarhoş ♣️
45-Düğün♣️
46-Umut♣️
47-Kaçırma♣️
48-Acı♣️
49-Çöküntü♣️
50-Savaş♣️
51-Hisler♣️
♣️Final♣️
TEŞEKKÜR!
❤️Özel Bölüm❤️

15-Biz♣️

687 24 6
By ayskrkss

Medya- Gece Yolcuları/Affedecek Misin

15.Bölüm

Rüzgarı daha fazla dinlememek ve o acı içindeki yüzüne daha fazla bakmamak için koşarak odama geldim. Onun beni hala sevdiğini nereden bilebilirdim ki? Sonuçta Rüzgar Şahindi o! Beni unutur başkasını sever sanmıştım. Ya da öyle diyerek kendimi kandırıp, unutmaya çalışmışım. Bu gece karşımda tamamen farklı bir Rüzgar vardı. Ben onu ilk defa böyle görmüştüm. Gözleri dolmuştu biraz daha konuşsa belki o çelik gibi bakan gözlerinden yaşlar akardı. Ama ben daha fazla o konuşmaya dayanamazdım. Bu yüzden, kendi göz yaşlarımla beraber oradan uzaklaştım.

Odaya geldiğim andan itibaren ağlıyordum. Rüzgar'ın söyledikleri çok ağır gelmişti. Korktuğumu bilmiyordu, ya da bilmek istemiyordu.

"Eylül! Aç şu kapıyı." Rüzgarın sesini duyunca korkmuştum. Ama ağlamam hala geçmemişti. Ki geçmezdi zaten de. 

"Eylül bu gece bu konuşma bitecek. Her şeyi konuşacağız. Ya isteyerek ya da zorla." Rüzgar kendisinden emin konuşuyordu. Biliyorum yapardı da. 

"Rüzgar konuşacak bir şey yok." dedim zorla. Yoktu çünkü. Ben konuşulacak her şeyin üzerine çizik atmıştım. Zorla ve istemeyerek olsa da.

"Var Eylül. Biz varız. Geçmişimiz var. Geleceğimiz var." Neden bu kadar ısrar edip bizi zorluyordu ki?

"Rüzgar lütfen. Konuşacak bir şey kalmadı." dedim ağlayan sesimle. 

"Tamam Eylül. Sen istedin. Ben konuşmaya başlıyorum. İster dinle, ister uyu." dedi. Daha sonra seslerden kapının önüne oturduğunu anladım. 

"Ağlama Eylül. Lütfen ağlama."

-Rüzgar'dan-

Eylül ile konuşup, aramızdaki her şeyi halletmek zorundaydık. Çünkü biz bu değildik. Yine eskisi gibi olmalıydık. Yanımdan hızlıca uzaklaşınca düşünmeye başladım. Acaba çok mu üzerine gidiyordum? Ama hayır. Kesinlikle doğru olanı yapıyordum. Çünkü Eylül korkuyordu. Geçmişten korkuyordu. Bu yüzden eskiyle ilgili her şeyi reddediyordu. Ama şimdi yüzleşme zamanıydı. Her şey konuşulup tatlıya bağlanacaktı. Biliyordum. Öyle olmak zorundaydı. Biz bunları hak etmiyorduk. 
Daha fazla durmayıp Eylül'ün arkasından gittim. Odasının önüne gelince hıçkırıklarını duydum. Ağlama be Eylülüm dedim içten içe. Bilmiyordu ki her göz yaşı için, kalbimden parça söküldüğünü.
Daha sonra kendime dur Rüzgar dedim. Eğer üzülürsen, hiçbir şey konuşamazsın. Her şey yine Arap saçına döner. Kendimi sıktım.

"Eylül! Aç kapıyı!" ilk hamlemi yapmıştım. Cevap vermediğini görünce devam ettim.

"Eylül bu konuşma bitecek. Her şeyi konuşacağız. Ya isteyerek,ya da zorla!" Yavaş yavaş sinirlenmeye başlamıştım. Ne olmuştu bu kıza böyle. Önceden böyle değildi. Hiçbir şeye karşı çıkmazdı. Daha sonra beklediğim darbe geldi. Küçüğümün o cılız sesini duydum.

"Konuşacak bir şey kalmadı." Nasıl bu kadar acımasız konuşabiliyor? Konuştukça yavaş yavaş bitiyordu sözleri beni. Ama bilmiyordu işte. Lanet olsun ki inat ve korkusundan dolayı hiçbir şeyi bilmiyordu. Tamam dedim. O inatsa bende inadım. Bu gece her şey hallolup, yeniden kollarım arasına gireceksin Eylül Hanım. 

"Var Eylül. Biz varız. Geçmişimiz var. Geleceğimiz var." Dedim çaresizce. Ama onun son cevabı,

 "Rüzgar lütfen! Konuşacak bir şey kalmadı." oldu. Peki o zaman ben anlatırdım o ister dinler ister dinlemezdi. 

"Tamam Eylül. Sen istedin. Ben konuşmaya başlıyorum. İster dinle ister uyu." dedim ve kapının önüne oturdum. Hala ağladığını fark ettim .Daha sonra dayanamayarak 

"Ağlama Eylül. Lütfen ağlama." Dedim. Ve başladım kendi kendime konuşmaya.

"Eylül, 3 sene önce hiçbir açıklama yapmadan bana veda ettiğin günü hatırlıyor musun?" Dedim acımasızca.

-Flashback- 

-Rüzgardan-

Hastaneye varınca hemen arabadan inip içeriye girdim. Seslerin olduğu yere doğru gidince doğru yer olduğunu anladım. Annem, bir kaç kadın daha oturmuş ağlıyordu. Babam, Semih Amca ve bazıları daha Mehmet Amcaya destek oluyorlardı. Ama benim Eylülüm, Kapının önüne oturmuş, öyle bakıyordu. Hiçbir tepki vermiyordu. Sanki şokta gibiydi. Yanına gitmek için biraz beklemeye karar verdim. Bu sırada Emre ve Zeynep de gelmişti. Zeynep'i durduramadım. Direk Eylül'ün yanına gitti. Hareketlerini takip ettim. Zeynep de Eylül'ün önüne eğildi. Ama Eylül hala önüne bakıyordu. Zeynep'in söylediği hiçbir şeye tepki vermiyordu. Zeynep daha fazla durmadan yanımıza geldi. O sırada doktor da içeriden çıktı. Ağzından çıkanları duymak istemiyordum. Ama duyduk. 

"Başınız sağolsunHastanın kalbini yeniden çalıştıramadık." dedi ve gitti. Doktordan sonra kopan çığlıklar, ağlama sesleri. Herkes mahvolmuştu. Ama Eylül. Hala hiç tepki vermeden oturuyordu. Daha fazla dayanamadan yanına gittim. Önüne eğildim ve saçlarını okşamaya başladım. 

"Güzelim." diyebildim sadece. Başka ne diyebilirdim ki? Daha sonra kafasını kaldırarak bana baktı. Gözleri kızarmıştı. Gözyaşları akmamak için direniyordu. 

"Gitti. Beni bırakıp gitti." Ağzından çıkan sözler beni mahvetmişti. Teselli etmek için saçlarını okşuyordum. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Bir anda Eylül 

"Hayır!" diyerek koşmaya başladı. Afallamıştım. Daha sonra bende peşinden gittim. Hızlıca koşuyordu ve aynı şekilde hayır diye bağırıyordu. Hastaneden çıktı. Bahçeye varınca onu yakaladım ve sıkıca sarıldım. Eylül de yere çökmüştü ve direnen gözyaşları akmaya başlamıştı.

"Gitti Rüzgar. Benim annem beni bırakıp gitti." derken bağırarak ağlıyordu. 

"Ağla güzelim ağla." diyerek saçlarını okşuyordum. 

"Gitmedi de Rüzgar. Seni bırakıp gitmez de." derken hala ağlıyordu. Uzun süre bahçenin ortasında oturduk. Eylül hala kucağımda ağlıyordu. Lanet olsun ki yapacak bir şeyimde yoktu. Eylül'ün ağlaması bir anda kesildi. Baktığım zaman bayıldığını anladım. Hızlıca kucağıma alıp hastanenin içine götürdüm.

..

Odanın kapısının açılmasıyla baktım. Zeynep ve Emre gelmişti.

"Ne oldu kardeşim?" Emre sormuştu. Zeynep'in konuşacak durumda değildi zaten. 

"Bahçede ağlarken bayıldı. Doktor tansiyonunun düştüğünü söyledi ve sakinleştirici yaptı." dedim. Eylülün yanında bekliyordum. Doktor bir süre uyuyacağını söylemişti. 

"Siz ne yaptınız? Mehmet Amca ne yapıyor?" Diye sordum sıkkınlıkla. 

"Ne yapsın adam çok kötü durumda. Ağlamıyor ama öylece oturuyor. Ona da sakinleştirici yaptılar. Bu arada Melih Amca seni çağırdı. Git biz buradayız." Emre'ye kafamı sallayıp odadan çıktım. Herkesin olduğu yere geldim. Mehmet Amca öylece oturuyordu. Babamda annemi sakinleştirmeye çalışıyordu. Babam beni fark edip yanıma geldi. 

"Eylül nasıl oğlum?" Babam da fazlasıyla çökmüş gibi duruyordu. Herkes mahvolmuştu. 

"İğne yaptılar odada uyuyor baba." dedim. 

"Rüzgar, Aras'a haber vermemiz lazım. Cenaze yarın kalkacak. Annesinin son kez yanında olmak ister. Ona haber vermen lazım." dediği zaman çaresizce ona baktım. Nasıl söylerdim ki annesinin öldüğünü? Babam da bana üzgün bakınca çaresizce kafamı sallayıp oradan ayrıldım. Bahçeye çıktım. Abimi aramaya karar verdim. Bu sorumluluğu ona vermeliydim. Telefonumu çıkarıp abimi aradım.

"Oo sen beni arar mıydın Rüzgar Bey?" diyerek açtı telefonu. En azından aramızda mutlu olanlar vardı. 

"Abi." dedim.  Gerisi gelmedi. Konuşamadım. Söyleyeceklerim boğazıma takıldı. 

"Rüzgar bu ses ne neler oluyor? Hem o ambulans sesi ne hastanede misin sen?" Ambulans gelmişti. Onun sesini duymuştu sanırım. Yaşanan her şeyi baştan sona kadar zorla anlatmıştım. 

"Nasıl olur lan? Derya Teyze? Aras'a ne dicem? Kardeşim annen ölmüş İstanbul'a gitmek zorundayız mı?" Abim haberi duyunca çok kötü olmuştu hepimiz gibi. Şu anda da kendi kendine konuşuyordu. 

"Abi bilmiyorum ama cenaze yarın. Emin ol Aras Abi bir an önce bilmeli." dedikten sonra telefonu kapattım. Eylül'ün yanına gitmek zorundaydım .Direk Eylül'ün yattığı odaya gittim. Emre ve Zeynep koridordaydı. 

"Rüzgar iyi ki geldin. Eylül uyandı. Ama daha sonra yalnız kalmak istediğini söyleyip bizi dışarıya gönderdi. Onun yanına git Rüzgar." Emreyi daha fazla dinlemeden odanın içine girdim. Eylül yatakta öylece oturuyordu. Yanına oturdum.

"Gitti Rüzgar." Sürekli aynı şeyi tekrar ediyordu. Daha sonra yataktan kalktı. 

"Babamın yanına gitmek istiyorum." diyerek odadan çıktı. Bende arkasından onu takip ettim. Üst kata çıkınca herkesin burada olduğunu gördüm. Eylülün teyzesi, dayısı, halası ve diğer akrabaları da gelmişti. Görmek isteyenler içeriye girip Derya Teyze'nin cansız bedenine bakıp, dışarı çıkıp ağlamaya devam ediyorlardı. Yani neredeyse herkes ağlıyordu. Eylül,Mehmet Amcanın yanına gidip sıkıca sarıldı. Bende onları yalnız bırakıp babamın yanına geldim. Kimse hastaneden gitmeyi düşünmüyordu sanırım. Herkes sandalyelere oturmuş ağlıyordu. Dışarıya çıkanda yoktu. Çünkü kapının önünde gazeteciler vardı.

..

Otururken, koşarak Aras Abinin geldiğini gördüm. Arkasından da abim gelmişti. 

"Annem nere de baba? Söylesene Eylül. Nerede?" Diyerek bağırıyordu. Kimseyi dinlemeden odanın içine girdi. Eylül, babasından ayrılıp, dayısına sarıldı. Ahmet Abi de sıkıca sarıldı. Ama o ağlamıyordu. Bir anda Aras Abi Hızlıca odadan çıkıp, Eylüle sarıldı. Ağlıyordu. İki kardeş birbirine sarılmış ağlıyordu. Onları görenler dayanamayıp daha fazla ağlamaya başladı. Ama işte o an olan oldu. Ahmet Abi bir anda bağırmaya başladı.

"Yeter artık kesin ağlamayı! Ablam böyle olmasını mı isterdi sizce? Sözlerini hatırlasanıza! Ne derdi her zaman? Herhangi bir olaydan sonra kendinizi bırakmayın, ağlayıp, hayata küsmeyin. O olaydan sonra tekrar hayatınıza devam edin. Ne kadar zor olursa olsun devam edin. Hatırladınız mı bu sözleri? Kendi anne babasının ölümünde bile ağlamamıştı ablam. Çünkü onların huzurlu olacakları yere gittiğini biliyordu ve eğer ağlarsa anne babasının mezarda rahat olamayacağını ve mutsuz olacaklarına inanırdı. Şimdi herkes kessin ağlamayı. Eğer onu sevip,biraz düşünüyorsanız, onu göz yaşlarınızla değil, iyi dileklerinizle anın." diyerek oradan uzaklaştı. Haklıydı. Derya Teyze üzüntüsünü hiçbir zaman dile getirmemeye çalışırdı.

Ahmet Abinin sözlerinden sonra çoğu kişi ağlamayı bıraktı. Eylül ve Aras Abi odalardan birisine geçtiler. Annem ve babam eve gitti. Biz abimle hastanede kaldık. Çoğu kişi de gitmişti. Herkes yarın sabah cenazeye gelecekti.

..

Cenazede Eylül, abisinin koluna girmiş duruyordu. Annesi için ağlamamaya çalışıyordu. Herkes mezara çiçekleri koyup yavaş yavaş gitmeye başladı. Eylül mezarın başına gitti. Bir şeyler söyledikten sonra toprağı öpüp arabalarına gitti. Biz de son dualarımızı edip oradan ayrıldık.

..

Günler boyunca Eylül hiç dışarıya çıkmadı. Eskisi gibi olmasalarda biraz daha iyi gibiydiler. Yanlarına ne kadar gitsem de Eylül eskisi gibi değildi. Birkaç kelimeden fazla konuşmuyordu. Bir gün Eylül arayıp dışarıda buluşmak istediğini söyledi. Duyduğumda çok sevinmiştim ki! Sonuçta iki ay geçmişti. Sonunda dışarı çıkacaktı. Ve eskisi gibi vakit geçirecektik. Hemen arabaya atlayıp yanına gittim. Gittiğim zaman Yanında Zeynep ve Emre'nin olduğunu gördüm. Demek ki hep Beraber vakit geçirmek istiyordu.

"Evet bayanlar ne yapmak istersiniz?" diye sordum direk. Eylül yüzüme bile bakmamıştı. 

"Sizinle bir şey konuşmak için çağırdım." dedi Eylül. Hepimiz merakla onu dinlemeye başladık.

 "Ben artık gidiyorum." dediği zaman anlamadım. 

"Ne? Ne demek gidiyorum?" Diyerek sordum hafif endişeyle.

"Duyduğunuz gibi. Artık burada duramam. Amerika'ya gidiyorum. Orada yaşamaya karar verdim. Geri döner miyim, ne zaman dönerim bilmiyorum. Artık tek bildiğim gittiğim. Ve sizi de son kez veda etmek için çağırdım." Eylül'ün sözleriyle beynimden vurulmuşa döndüm. Nasıl gidebilirdi? Biz ne olacaktık? 

"Ne zaman gideceksin?" Zeynep sormuştu. Üzülmüştü belliydi. 

"Akşam 20.00 için bilet aldım." Demek bu kadar çabuktu. 

"Tamam beraber gidelim." dedim. Eylül'ü bırakamazdım. Bana bakmadan başını yavaşça hayır anlamında salladı.

"Zeynep lütfen üzülme. Emin ol her şey daha iyi olacak." diyerek Zeynep'e sarıldı. Daha sonra da Emre'ye 

"Zeynep sana emanet birader. Ona çok iyi bak." diyerek sarıldı. İkisi vedalaşıp gittiler. Bizi yalnız bıraktılar. 

"Bende geliyorum Eylül." dedim kararlılıkla. "Hayır Rüzgar. Ben gidiyorum. Sen burada kalıp hayatına devam ediyorsun." dedi. Nasıl böyle emin konuşabilirdi? 

"Ne saçmalıyorsun Eylül! Sen benim sevgilimsin. Seni yalnız göndermemi nasıl beklersin?" Diye sordum. 

"Artık değilsin Rüzgar. Benim için artık unutamayacağım arkadaşlarımdan birisin. Buraya kadarmış. Hayatına devam et." dedi. Donmuş gibiydim. Hareket edemiyordum. Artık yoksun demişti bana. Eylül daha fazla durmadan gelip sıkıca sarıldı. En son sözleri ise 

"Ben artık yokum Rüzgar." olmuştu. Ama bilmiyordu ki o olmazsa Rüzgarın da olmayacağını.

-Şimdi Zaman 'Rüzgardan'-

"Hatırladın mı Eylül" diye sordum acıyla. 

"Ama bak duyduğun gibi ben hiçbir kelimeyi bile unutmadım. Ne demiştin en son? Ben artık yokum Rüzgar." dedim eskiyi hatırlayarak. 

"Ama bilmiyordun ki Eylül. Sen yokken bende yoktum. Sen giderken gerçek Rüzgarı da götürmüştün yanında." dedim gülerek. Şu anda geçmiş yılların acısını döküyordum. 

"O zaman hiçbir şey söylemeden aşkımızı bitirip gittin Eylül." dedim acımasızca. Belki canını yakıyordum. Ama benim canımda çok yanmıştı. Kapının kilit sesini duydum. Daha sonra Eylül kapıyı açıp,

"Yeter!" Diye bağırarak benim gibi yere çöktü. Gözyaşları hiç durmadan akıyordu. 

"Ben istemedim anlamıyor musun? Eğer gitmeseydim, uzaklaşmasaydım senin canın daha çok yanacaktı. Her zaman beni görecektin. Ama ben eskisi gibi olmayacaktım. Beni gördükçe daha çok üzülecektin. Benim yüzümden kimsenin üzülmesine dayanamazdım Rüzgar anlıyor musun? Bende kimseyi benim yüzümden üzmemek için gittim. Ya da kaçtım." Eylül zorla konuşmuştu. Bizim için gittiğini söylüyordu. Benim canımı daha fazla yakmamak için gitmişti. Ama bilmiyordu ki onunla sevgili olmasam bile yüzünü gördükçe daha iyi olacağımı. 

"Gitmemeliydin Eylül. Arkanda herkesi suçlu gibi bırakıp gitmemeliydin." dedim bende. Üzüldüğünü, canının daha fazla yandığını görmüştüm .Ama şimdi olmazsa ileri de pişmanlık duyup daha çok üzülecekti. En iyisi şimdi her şeyi halletmekti. Eylül konuşmadı. Sadece ağlıyordu. Öylece oturduk, oturduk. İçimden düşünmeye başladım. Acaba çok mu üzerine gitmiştim? Canını çok mu acıtmıştım? Önüme bakarak düşünüyordum. Bir anda omzumda bir çift kol hissettim ve bakışlarımı kaldırdım. Eylül kollarını bana dolayıp sıkıca sarıldı. 

"Özür dilerim Rüzgar. Özür dilerim. Yaşattığım her şey için özür dilerim." diyerek sıkıca hiç bırakmak istemezcesine sarılıyordu. Bende kollarımı sıkıca beline dolayıp kucağıma oturttum. 

"Özür dileme güzelim. Her şey geçti, bitti. Artık sadece ileriye bakalım." diyerek gülümsedim. Karşılığında uzun zamandır görmeyi beklediğim içten gülümsemesini gönderdi. 

"Teşekkür ederim Rüzgar. Her şeye, yaşattığım acılara rağmen beni bırakmadığın için teşekkür ederim." dedi. İşte şimdi olmuştu. Ne kadar uğraşsam da, ikimizin canını acıtsam da başarmıştım. 

Tekrar biz olmuştuk.Rüzgar ve Eylül.

♣️♣️♣️


Ve Sonunda Hak Ettiğimiz Mutlu Son. :) 

İyi ki Varsınız! 



Continue Reading

You'll Also Like

415K 18.7K 46
👔Ayaz ❤Zeynep👠 Eğer iki insanın kaderi bir yazılmış ise zaman mekan bir şekilde o iki insanı bir araya getirir.
9.8K 589 22
Sonsuz bir acıydı onlarınki. İhanetin karanlığında kaybolan Ufuk, Damla'nın aslında o karanlığın içine hapsolduğunu bilmiyordu. Üç yıl sonra yeniden...
110K 5.2K 57
Ebral: Kaderim boynumda kördüğüm olmuşken ben can çekişiyordum hayatın bana sunduğu tuzaklar ile. Ya ben yaşayacaktım ya da teslim olacaktım azrailim...
53.6K 4.7K 63
Azize başka toprakta yetiştirilmiş bir çiçek. Karadeniz'in yağmurlarına emanet şimdilerde. #roman 1