KOKUNUN İZİ

By ldream1928

20.8K 2.2K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma

320 50 55
By ldream1928

Keyifli okumalar...

Bitiş yeni bir başlangıcı doğurdu. Yeni bir başlangıç ise yeni bir bitişi...Bu hayat bittiği zaman sizce de yeniden bir başlangıcımız olur mu? Belki başka bir bedende, başka bir yerde...

Kızlarla eve geldiğimizde öğlen olmuştu. Hızlı bir duşa girip kendimi odama attım. Kızların sessiz çaresiz bakışmalarına maruz kalmak istemiyordum. Yattım yatağıma, telefonumdan bir şarkı başlattım. Uyumadım belki ama yinede yattım, bütün gün belki bedenim dinlenirdi ama ruhum önümüzdeki on yıl uyusa dinlenemez gibi geliyordu. Telefonum çaldığında arayan kişiye bakmadan bile kimin aradığını tahmin edebiliyordum. Bakmadım çaldı, çaldı, sustu. Sonra tekrar çaldı tekrar sustu. Gözlerimi kapattım sımsıkı.

"Arama... lütfen arama n'olur."

Açmadım gözlerimi bir daha telefonum susmak bilmedi üç beş defa değil akşama kadar aradı. Ama ben bencilin tekiydim işte, onu hem yüz üstü bırakmış hem de telefonlarına bile çıkmamıştım. İçim acıyordu dayanamıyordum. Sanki biri gelip kalbimi sökmüş gibi acıyordu. Sanki kalbim tamamiyle ona aitmiş ve birisi gelmiş onu benden almış gibiydi. Göğsümde büyük bir delik vardı ve oradan hava geçtikçe tüm bedenimi ağrılar içinde kıvrandırıyordu sanki. İnsanlar nasıl baş ediyorlardı bu duygularla? Nasıl devam ediyorlardı hayatlarına? Bazen bu duygu her zaman benimle yaşayacakmış gibi hissediyordum. Benim bütün ilklerimi çalan adamın benim ilklerimi başka bir kadınla mahvettiğine inanamıyordum. İlk kez öptüğüm bir insanın o dudaklarla başka birini öpmesini kaldıramıyordum. Elini tuttuğum ilk günü hatırlıyordum. Şimdi o elde başkalarının izi vardı ve ben buna katlanamıyordum...

Bir uyku bir uyanıklık arasında ettiğim geceyle hafifçe doğruldum.
Odamdan çıkıp hemen koridorun sonundaki mutfağa girdim. Sağ tarafımdaki ışık düğmesine basma gereği duymamıştım dışarıdan gelen hafif turuncu sokak lambasının ışığı yeterli geliyordu. Dolabı açıp bir bardak çıkarttım kettle'a koyduğum su kaynayınca, yaptığım kahveyle birlikte mutfaktaki camın önündeki iki kişilik koltuğa oturdum. Kızlar uyumuş olmalıydı burası bizim dedikodu köşemizdi önemli kararlar hep burada konuşulur burada tartışılırdı. Bakışlarımı pencereden dışarıya çevirdim. Perdeyi açtığım için tamamiyle net bir şekilde dışarıyı görebiliyordum. Önümüzdeki yol çok geniş olmayan bir yoldu sokak arası bir yerde oturduğumuz çok fazla araba geçmiyordu. Oturdum ve izledim, tek tük geçen arabaları, renklerini, plakalarını inceleyip durdum. Bulaşık makinesinin üzerinde duran kitap ilgimi çektiğinde onu aldım. Babamın şiir kitabı. Çevirmeye başladım sayfaları tek tek okudum yazılanları. Işığı açmadığım için yazılar karanlıkta kalıyordu ancak dışarıdan içeriye yansıyan loşluk yazıları görmemi kolaylaştırmıştı. Gözlerim kapanmak üzereydi ancak kendimi şiirlere o kadar kaptırmıştım ki kitabı elimden bırakamıyordum. Her bir satırında geçmişimi görüyordum sanki. Kafamı koltuğun sırt kısmına yasladım ve ayaklarımı kendime çekerek koltuğun üstünde bir top gibi küçüldüm. Telefonumu elime aldığımda kaşlarım şaşkınlıkla havalanmıştı. Boradan tam 34 cevapsız arama ve 20 den fazla mesaj vardı. Ben onu yüzüstü bırakıp bir korkak gibi kaçmışken o benim peşimi bırakmıyordu, atlaya atlaya mesajlarına baktım.

"Masal nerdesin?" (8:38)

"Odada değilsin kendi odana mı gittiniz?"

"Odana geliyorum."(8:40)

"Ya odanda değilsin ya da kapıyı açmıyorsun." (8:48)

"Masal aç şu telefonu merak etmeye başladım."

"Notu yeni görüyorum tam bir saçmalık, sarhoşken yazdın bunu değil mi? Bunu sen yazmadın hayır."

"Bir telefonu açmak bu kadar zor olmamalı değil mi?"

"Aç şunu."

"Ne! Sen ciddi misin? Ciddi ciddi otleden mi ayrıldınız?"(8:58)

"Resepsiyona seni sordurdum ve ayrıldığınızı söyledi.Bu bir yanlış anlaşılma değil mi?"

"Masal nerdesin? Gerçekten eve mi dönüyorsun?"

"Bu siktiğimin oyununda bu raddedeyken, elimizde onları rezil edecek her şey varken vaz mı geçiyorsun?"

"Özür dilerim küfür etmek istemedim tutamıyorum kendimi şu an."

"Masal saçmalıyorsun buraya kadar gelmişken vazgeçemeyiz."

"N'olur açar mısın şu telefonunu."

"Yoldayım geri dönüyorum.Sensiz bu saçma sapan şeyleri tek başıma yapmam. Biliyorum boka battık. Baya boktan bir durumun ortasındayız. Ama hani birlikte başa çıkıyorduk.Yapma bunu kendine de bana da."(9:30)

"Ben İstanbuldayım. Ama bizimkinler senin biraz yalnız kalmak isteyebileceğini söylediler. Ben oraya gelemiyorum yani gelirsem rahatsız olursun belki diye. Ama unutma yalnız olacaksak bile birlikte yalnızlığımızı paylaştık biz. En azından bir mesaj yazarsan sevinirim. Yarında haber alamazsam senden evine kadar gelirim haberin olsun."

Yüzümdeki tebessümle daha yazdığı onlarca mesajı okurken. İçime dolan huzur tarif edilemezdi. Birinin beni böylesine merak etmesi, önemsemesi ve bunu daha neredeyse yeni tanıştığım bir insanın yapması beni çok etkilemişti. Bence zaten insanların ne kadardır tanıştığının bir önemi yoktu o insanı tanımak değer vermek için. Bir insanı tanımak istiyorsanız onu sevmek, değer vermek istiyorsanız bunun için yaşanmışlıklar önemliydi. Onunla ne kadar ortak derdiniz varsa, ne kadar olay yaşadıysanız birlikte 1 aydır tanışıyor olsanız bile 1 yıllık tanımış, güvenmişsinizdir ona. Ama sonra bu halimden utandım. Onu bu kadar endişelendirdiğimi bildiğim hâlde birisi beni önemsedi diye seviniyordum. Bencildim.

"Ben iyiyim Bora yalnızca bir korkak gibi kaçtım. Bir süre sakin kafayla kendime gelmem gerek çok özür dilerim. Her ne olursa olsun sen benim için değerli birisin bunu unutma."(3:46)

Gözlerim kapanırken ansızın aklıma gelen abim kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Yıllar önce yüzü yalnızca bir silüetten ibaret bir anıydı sanki benim için. Ona hiç ulaşmaya çalışmamıştım. Ondan beklemiştim aslında, küçük kardeşini bir kere bile merak edip arayıp sormamıştı. Bir mesaj bile yeterdi benim için. Annem ona öfkeli değildi, ama onunla ilgili hiç konuşmazdı. Tek söylediği kaçıp kendini kurtardığıydı. Benim ise onunla ilgili bildiğim şeyler o kadar sınırlıydı ki sanki hiç yoktu benim için.Bir tek adının Enes olduğunu 29 yaşında olduğunu biliyordum.12 yaşında evden kaçmıştı ben henüz 7 yaşındayken ondan sonra da toparlanamamıştık zaten. Onun için seviniyordum aslında kendine güzel bir hayat kurmuş olabilirdi. Bir gün ona ulaşırdım belki. Kim bilir?

Kendimi uykunun kollarına bırakırken. Ölümünde böyle bir şey mi olduğunu merak ediyordum. Bu kadar huzur verici...

Duyduğum ses sanki çok uzaklardan gelen rahatsız edici bir sesti. Duymak istemiyordum, bu kanepenin üstünde hayatımın sonuna kadar uyumak istiyordum. O ses daha yakınlarımdan gelmeye başladığında birbirine yapışmış kirliklerimi araladım. Bal rengi gözlerim henüz bulanık görürken doğruldum, kapı çalıyordu. Kızların uyanmaması için aceleyle kapıya gittim ve onu açtım. Keşke açmasaydım.
Keşke o kapıya ilerlerken kapaklanıp yere düşsseydim, veya uyusaydım da bu sesi duymasaydım.

"Aaa güzelim. Sen ne arıyorsun burada ya! Gerçi burası senin evin değil mi? Kız ben ne arıyorum burada ya?"

Karşımda ayakta durmaya bile acizleşmiş Yiğiti gördüğüm an başımdan kaynar sular boşaldı deyimini yaşamıştım. Elim ayağım birbirine dolanmış, şaşkınlıkla gözlerim irice açılmıştı.

"Sen.. sen ne yapıyorsun burada?"

"Nasıl ne yapıyorsun burada, sevgilimi görmeye geldim ben. Hii ama biz ayrılmıştık dimi? Ama ben seni çok özledim be."

Dediği şeyler zehirli bir okmuşta o kelimeler birer birer kalbime saplanıyordu sanki. Bir kaç adım atıp birden bana sarıldığında dona kaldım. Tüm uvuzlarım donup kalmıştı sanki. Yerimden kıpırdayamıyordum o alkol kokan nefesi saçlarımı okşarken konuştu.

"Ben orospu çocuğunun en önde gideniyim. Özür dilerim Masalım. Beni affetsene, lütfen. Bak ben seni hâlâ çok seviyorum, yalvarıyorum sana affet beni."

Dilinin döndüğünce kurduğu cümlelerden sonra gözümden bir damla yaş akmıştı. Canım o kadar çok yanıyordu ki...

Gözlerimi yumup sinirle dişlerimi sıktım. Akan gözyaşım boynuma doğru akarken zorlukla konuşabilmiştim.

"Çekil."

Bu onu durdurmadı belime sardığı kollarını daha da sıkılaştırırken, o pis ellerle bana dokunan yerlerimi kesip vücudumdan söküp atmak istiyordum.

"Bu gece burda uyusam ya ben."

Benden ayrılırken yaptığı şeyleri ağzım açık izliyordum. Beni geçip içeriye girerken tek bir kelime bile edememek, ona bağırıp çağıramamak beni kahretmişti. Akan gözyaşlarımı elimin tersiyle silip içeriye girdim.

Kendini benim az önce uyuduğum kanepeye sırt üstü atmıştı. Üstünde otelde gördüğüm kıyafetlerin aynısı vardı. Anlaşılan beni aldattığı kızın ihanetini bile kaldıramamıştı daha. Acaba beni ne zamandan beri aldatıyordu?

Biraz olsun kendime gelmiş sayılırdım kanepenin önünde dimdik durdum ve kararlılıkla konuştum.

"Çık evimden."

Bakışları bana döndü bomboş ve baygın bakışları. Bir zamanlar bana aşkla bakan bakışları. Yalan bir aşkla...

"Masal ben eski hayatımı istiyorum. Ceyda'nın olmadığı, onun aklımı karıştırmadığı hayatımı. Senin yokluğun o kadar boktan ki ne yapsam dolduramıyorum. Saçma sapan bir şey yaptım ve bedelini ödüyorum. Sadece bu gece burada senin kokunla uyusam."

Yüzümü buruşturdum hayır bile diyemedim ona. Sanki felçli gibiydim. Ona karşı bir şeyler hissediyormuydum?
Artık emin değildim. Gün geçtikçe ona olan duygularım değişiyordu o beni aldattığı gün, benim içimde bitmişti. Ona karşı duyduğum sevgi duygusu yerine öfkeyi bırakmıştı.

"Affeder misin beni Masal'ım?"

Gücüm kalmamıştı yere çöktüm. Koltuğun önünde bağdaş kurup yüzünün önüne denk gelecek şekilde oturdum. Elini uzatıp at kuyruğumdan çıkan bir kaç tutama dokundu onları kulağımın arkasına ittiğinde gözlerimi kapadım.

"Dokunma! Ayılınca konuşuruz bunları."

Neden buna izin veriyordum bilmiyordum ama bu çok saçmaydı hızlıca geriye çekildim. O ellerin bana dokunmasını istemiyordum. Ondan uzaklaşıp yerde ayak ucuna doğru kaydım ve sırtımı ona döndüm böylelikle yüzünü görmüyordum.

"Saçlarını özlemişim."

Hiçbir şey söylemedim bakışlarımı yerdeki halıya kilitlemiştim.
Bu.. bu yanlıştı o burada kalamazdı. Bakışlarımı ona çevirdiğimde çoktan sızmış olduğunu görmem kendime lanetler okumamı sağlamıştı. Benim hatamdı onu eve almamalıydım. Onu kolunan dürttüm.

"Kalk, uyan, Yiğit kalk dedim. Çık evimden. Git burdan lütfen."

Sonlara doğru sesim kısılırken bana en ufak bir tepki vermemesi uyanmayacağını anlamama yetti. Gözlerimden akan yaşları durdurmak için ellerimi gözlerime kapattım. Lanet olsun durmuyordu boğazımda bir yumru vardı sanki nefes alamıyordum.

Mutfaktan çıkıp kendi odama girdim onunla aynı odada bile kalmak istemiyordum. Sabaha kadar oturdum. Uyku uyumadan gözümü bile kırpmadan yatağımda penceremden içeriye sızan turuncu ışığın yansımasının vurduğu duvarımı izledim. Sabah güneş doğduğunda mutfaktan gelen o küçük ses sanki benim alarmımmış gibi daldığım duvardan gözlerimi ayırdım.

Hızlıca odadan çıktım. Ona yeterince taviz vermiştim. Mutfağa girdiğim de Yiğiti kanepenin üzerinde oturmuş bir bardak su içerken buldum. Siyah gömleğinin düğmeleri neredeyse karnına kadar açılmış saçları dağılmıştı. Gözleri akşamdan kalma olduğunu belli edercesine kırmızıydı. Beni görünce bakışları yüzümde donakaldı.

"Git artık."

Yine o soğuk buzdan maskemi geçirmiştim yüzüme.

"Üzgünüm gece birden geldim falan."

Bakışlarını yüzümden kaçırdığında umursamazlığımdan bir şey kaybetmemiştim.

"Tamam şimdi git."

"Masal ben..."

Yiğit kalkarak yanıma yaklaştığında bir adım geriledim yanıma yaklaşmasını istemiyordum. Ondan kaçtığımı gördüğünde bakışlarındaki buzlar daha da parçalandı. Hayal kırıklığı bir cam gibi tenine saplandı. Acıdan kıvrandı fakat o camları teninden çekmedim.

"Özür dilerim desem belki komik olacak ama başka diyecek bir şey bulamıyorum be kızım. O boktan hatayı nasıl telafi edeceğimi bilmiyorum. Ben.. ben sandım ki o da beni seviyor.Sadece anlık bir yanılgıya düştüm ben de onu seviyorum sandım.Sa..."

"Kes sesini senin iğrenç aşk hayatını dinlemek istemiyorum. Yeter artık, senin bu evde..."

Deyip üstüne yürüdüm artık dayanamıyordum. Baş parmağımı ona doğrulttum.

"...aldığın her nefes benim için zehir gibi anladın mı? Siktir git seni seven, seni sevdiğini düşündüğün o kadına git tamam mı? Çünkü umrumda değilsin. Söylesene ne kadardır aldatıyordun beni?"

Bakışlarını kaçırdı. Kızların uyandıklarını anlayabiliyordum. Hatta şu an bizi dinliyorlardı ama bölmek istemedikleri için gelmiyorlardı bunu bilebiliyordum.

"Bir süredir."

"O 'bir süre' yi aç."

"Yaklaşık bir senedir."

Dediği an donup kaldığım andı şimdi o camlar benim tenime saplanmıştı sanki. Elimde, kolumda tüm vücudumda hissedebiliyordum. Ama bir kere daha kendimi koyveremezdim. Bunu ona belli edemezdim.Güçlü olmak zorundaydım. Bakışlarımı sabit tutmaya çalışıyordum o ise bakışlarını benden kaçırıyordu.

"Biliyorum âdi şerefsizin tekiyim. Ama n'olur affet beni. Bak ne istersen yaparım ne olur bir şans daha ver bana."

O sırada kanepenin üzerinde duran telefonum çalmaya başlayınca bakışlarım Yiğitten telefona kaydı. İlerleyip koltuğun üstünde duran telefonumu aldım. Bora arıyordu. Hafifçe gülümsedim, hissetmişti sanki.
Telefonu açıp kulağıma yasladım,Yiğit umrumda değildi istediği kadar bekleyebilirdi.Aslında birazda rahatlamak için açmıştım telefonu şu an konudan kaçmaya çok ihtiyacım vardı.

"Alo."

"Masal selam nasılsın? İyi misin? Müsaitsin değil mi? Şey daha iyi misin? Ben tutamadım kendimi yine aradım seni."

Ben onu yüz üstü bırakıp kaçmışken o hâlâ beni merak ediyordu.

"Çok iyiyim biliyor musun? Sen nasılsın."

Şu an iyiydim cidden. Arkamı dönmek istemiyordum. Çünkü Yiğit'in beni dinlediğini biliyordum.

"Açıkçası bok gibiyim. Gecem biraz kötü geçti de. Ama senin iyi olmana çok sevindim yani yalnız kalmak iyi gelmiş olmalı."

Boraya cevap vereceğim sırada Yiğitin konuşmasıyla sinirle gözlerimi kapattım.

"Masal'ım kiminle konuşuyorsun?"

Boranın hattın ucunda kaskatı kesildiğini hissettim.

"O... orada mı? Sen.. mutlusun...anladım. Ben üzgünüm bölmek istememiştim."

Ve telefon kapandı. Hayır, hayır kesinlikle yanlış anlamıştı böyle olmamalıydı. Sinirle ve büyük bir öfkeyle Yiğit e döndüm.

"Ne oldu benden sonraki sevgilinde mi seni aldattı da bana geri döndün? Ne oldu da kıymete bindim. Yiğit sen hayatımda ki en iğrenç insansın biliyor musun? Şimdi siktir git evimden daha fazla dinlemek istemiyorum seni. Belki Ceydaya ihtiyacın vardır git rahatlatsın seni.Gerçi bence Ceyda seni o iş için kullanıyormuşta neyse. Senin iğrenç cinsel hayatın beni ilgilendirmez.Bundan sonra benim hayatıma burnunu sokma yeter."

Dememle kolundan sürükleyip kapıdan dışarı atmam bir oldu. Kapıyı suratına kapattığımda hemen telefonumdan Borayı aradım. Telefonunu kapatmıştı Allah kahretsin. Kapıya yaslanıp yere çöktüm dizlerimin bağı çözülmüştü sanki ayakta duramayacak kadar güçsüzleşmiştim.

Kızların adım seslerini duydum. Yanıma gelip, önümde dikildiler. Kumsal yere çöktü.

"Kuzum iyi misin?"

Kafamı evet anlamında salladım. İyiydim ben bir şeyim yoktu. Yere sabitlediğim bakışlarımı arkadaşlarıma çıkarttım.

"Bora duydu, yanlış anladı her şeyi."

"Tamam birtanem konuşursun onunla, o anlar seni. İnanır tamam mı?"

Açelya'nın beni sakinleştirmek için kurduğu cümleler hiçbir işe yaramamıştı.

"Telefonunu kapatmış ben, ben ulaşamadım ona."

Kızlar düşünürlen Açelya aydınlanmış gibi birden içeriye koşturdu. Elinde telefonuyla geri döndüğünde ne yaptığını sorguluyordum.

"Eren beni aramıştı numarası bende var onu arayıp Boranın nerede olďuğunu öğrenebiliriz. Belki biliyordur."

Bu çok mantıklıydı.Açelya numarayı bulup bana uzattığında telefonu elime aldım ve Eren'i aradım...

                                ⭐

O kadar kırılgan, içimdeki çocuk sana inanan
O kadar naif ki hala, gittiğini anlayamayan

Zaman dondu sanki, her şey sıradandı
İyiyim dedim herkese, ağlamam zaman aldı

Bora'nın Masalla Yiğit'in birlikte olduğunu öğrendiğinde ki kırılışını kalbimde hissettim.

Bir de Masalın yaşadığı acı var tabii. İkisinede çok üzülüyorum ama sanki onların yazarı ben değilmişim gibi, aslında onlar yönlendiriyor bu kitapta. Bölüme başlarken akışına bırakıyorum ve sanki parmaklarım birden onların karakterlerine bürünüyor. Aslında ben onları değil onlar kendi geleceklerini yazıyorlar.

Bir sonra ki bölüm görüşürüz hoşça kalın...⭐

Continue Reading

You'll Also Like

4.7K 1.3K 26
"Benim tek suçum seni sevmekti ya ,sadece sevmek ama sen ne yaptın benim sana olan sevgimi kullandın eski sevgilini kıskandırmak için benimle oynadın...
107K 9.4K 21
Ailesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.
379K 25.6K 23
Berfan ve Bahoz'un hikayesine hoş geldiniz! Hikaye 1990'lar da geçmektedir ve yetişkin içerik sahneler bulunmaktadır.
SÂYE By Tahayyül

Teen Fiction

40.1K 5.3K 32
Ortada, birbirlerine nefret besleyen iki düşman... Yılların hırsı, nefreti, intikamı... Bu iki düşmanın birinde, bunlar daha katlanılmaz bir hale bür...