PAYİDAR ERVAH

Par serap078

33.1K 4.5K 5.7K

Askerdi onlar, herkes gibi. Türk doğan herkes asker değil miydi zaten. Onlar bu lafı fiile döken yegâne insan... Plus

~ KARAKTERLER 1 ~
-2-UZAKLAŞTIRMA-
~KARAKTERLER 2~
-3-KÜÇÜK HANIM MIŞŞŞ?-
~KARAKTERLER 3~
-4-ZORLU EĞİTİMLER-
~KARAKTERLER 4~
-5-ASIL SEN KİMSİN LAN-
-6- SON EĞİTİM-
-7-Işıl Melek Özgen 🌿
-8- PENÇE TİMİ 🇹🇷
-9- ANKA-
-10- ŞEHİTLER ÖLMEZ🇹🇷
-11- HERŞEY VATAN İÇİN-
-12-VATAN SAĞOLSUN KOMUTAN
-13- İNTİKAM VAKTİ-
-14- CAN! CAN! CAN!
-15-KORUYAMADIM💔
Bir bölüm değildir

-1-ŞEHİT-

5.3K 458 956
Par serap078

             SELAMÜN ALEYKÜM 🌿
   UZUN ZAMANDIR AKLIMDA OLAN        BİR KURGUYDU.UMARIM     BEĞENİRSİNİZ?.✨

Askerdi onlar, herkes gibi. Türk doğan herkes asker değil miydi zaten. Onlar bu lafı fiile döken yegâne insanlardan ,yegâne kadınlardan birisiydi sadece.

Susmak nasıl bir cezadır. Sen konuştukça rahatlarsın sanırsın ama aslında farkında olmadan derdine dert eklersin. O anki amacın içinin rahatlaması iken sonradan ağzından çıkacak sözlerin başına bela olabileceği gelmez aklına.

Olmaması gereken bir söz vermek, saçma sapan bir iddiaya girmek gibidir. Ve ben bunu fark ettiğimde çok geç kalmıştım. Hırs genellikle kötü kabul edilen bir duygudur halk arasında. Benim ise dönüm noktam olmuştu.

Benim bu dağ başında ne işim vardı normalde. Arkadaşlarımda Miami de güneşlenmek varken Paris'in altını üstüne getirmek dururken bir kayayı kendime siper almış kimsenin bilmediği adım atmak istemeyeceği bir dağda ne işim vardı.

Telsizden gelen askerlerin sesi ile karışan silah sesleri... Kulağımda ki bluetooth kulaklığa doğru bir kere daha bağırdım. Sıkışmıştık bir kayanın arkasında ,siviller ile ve mermim bitmek üzereydi. Destek ekip gelene kadar ölmez isek iyidir.

"-TC köpeği bak son uyarımdır ha bu, ya gel teslim ol yada geberip gidesin sende diğerleri gibi." Diye bağıran şerefsizin sesini kesmek şarttı ama nerde bu şerefsiz piç. Göt korkusuna ancak bir kayanın arkasından saklandığı yerden sesi çıkıyordu. Kendini göstermek yürek isterdi ama onlarda yürek var mıydı işte tartışılır.

Gördüğümü indirmeye çalışsam da sayıca fazlalardı. Bit gibi ürüyorlardı ibneler. Bir anda omzuna saplanan kurşunla geriye doğru sendeledim. Bir bu eksikti zaten. Göz ucuyla az ileride yerde hareketsiz yatan arkadaşlarıma baktığımda ölmemeleri için Allah'a yalvarıyordum.

- "Nerde kaldı lan bu destek ekip. "Diye kükremem ile arkamdaki siviller birkaç adım daha geriye gitti.

Askerlerim ölmek üzereydi, sivillere ne yapacakları meçhul iken ellerine düşmem büyük bir sorundu. Son kurşunu sıkmamla tüfeğimi yere atıp belimde ki beylik tabancamı elime aldım.

-"SIKIN DİŞİNİZİ ASLANLARIM" diye bağırırken gördüğüm şerefsizleri bir bir yere sermeye devam ediyordum. Dilimde duam ,gönlümde iman aşkım, boynumda künyem. Bir yandan sivilleri kontrol ediyor bir yandan askerlerimle irtibatımı kesmemeye çalışıyordum.

Lan daha biri yeni baba olmuştu. Birinin ise günler kalmıştı yavrusunu kucağına almasına.
"Allah'ım onları evladına bağışla"diye mırıldandım.

Üstümüzden geçen F-16 ile nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Şerefsiz sürüsünü delik deşik etmiş geldiği gibi gitmişti kurban olduklarım. Dikkatli bir şekilde yerlerimizde çıkarken etrafın güvenliğini sağlayıp yaralı askerlerimin başına geçtim. Birisinin durumu çok ağırdı . Son anlarını yaşıyordu . Evladını göremeden vatanı uğruna gidiyordu. Daha kaç can gidecekti böyle.  Daha kaç evlat babasız kalacaktı, kaç ana evlat acısıyla yanacaktı, kaç kadın yastığa başını tek koyacaktı hayat arkadaşını toprağa verecekti.

-"Fatih yapma oğlum ,dayan koçum bak az dayan. " Askerliğin en kötüsü buydu işte... Kollarında şehit olan saatler önce gülüp şakalaştığın, sabahları muhabbet ettiğin, omuz omuza verdiğin canını emanet ettiğin kişilerin kollarında can vermesiydi.

-" Komutanım ailem size e...ema...emanet.Yavruma sizin adınız ve...ver...verilsin komutanım."

Kesik kesik konuşması ,ağzından gelen kan. Allah'ım alma onu diye yüreğimden ediyordum duamı. Yavrusunu görmeliydi. O yavrucak babasız büyümemeli canı yandığında gözleri babasını aramamalıydı. Baba sevgisiyle büyümeliydi ki herkese tereddüt etmeden yaklaşabilsin. Kendisini eksik hissetmesin.

-" Yapma lan sen benim askerimsin. Daha kızına gidiceksin Fatih. Şimdi olmaz oğlum.

Hem ağlıyor hemde yalvarıyordum askerime ölme diye. Ah be zalim dünya hep sevdiklerimizi almak zorunda mısın. Gözleri yavaş yavaş kapanırken dilinin döndüğünce kelime-i şahadet getirip;

-" Emanetlerime i...iyi ba...bakın komutanım" demesiyle kollarımda can verdi.

Toprağa bir mehmetcik daha düştü. Bir eve daha ateş düştü bir ananın daha yüreği yandı,bir evlat babasız kaldı, bir kadının sol yanı yandı ,kavruldu ,kolu kanadı kırıldı. Bir Fatih'i daha aldı bizden uğruna savaştığımız toprak. Öyle ne kadar kaldım bilmiyorum ,kollarımda askerim ,kulaklarımda son sözleri...

Ben Yüzbaşı ÇİLER DENİZ POYRAZ.
Üç yıl önce Hakkari sınır karakoluna atanmıştım. Hayatımın dönüm noktası olan bir atanma.

/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/

Ellerimde Askerimin künyesi arkamda komutanlarım ve sağlık çalışanları. Bizim mesleğin en zor anlarından biri... Kollarında şehit verdiğin kardeşinin naaşını ailesine bildirmek, son sözlerini iletmek. Kollarında bayılan annesi veya eşi , ne olduğunu anlamayan küçük evladı. Ciğer yakan o acımasız an.

Normal de askerimiz için töreni taburda yaptıktan sonra özel helikopterle memleketine göndericektik ama son nefesinde yanında olan arkadaşlarında yanında olmasını istemişti Yarbay MELİH EMİRDAĞ.

Önünde bulunduğum kapıya son kez baktıktan sonra zile basıp açılmasını bekledim, saatler gibi gelen  bir kaç saniyele. Kapı açılınca nasıl diyecektim hamile bir kadına eşin şehit düştü diye. Nasıl diyecektim felçli anasına oğlun kahraman oldu teyzem diye.

Yavaşça açılan kapının arkasından bana bakan minik bir beden. Gözlerini babasından almış sarışın bir oğlan çocuğu arkasında karnı burnunda bir kadın. Senem hanımla göz göze gelmemizle kafama sıkmama neden olacak o feryat döküldü dudaklarından.

-"FATİH'İMMMM "

Annesinin feryadıyla korkan oğlan çocuğu bacaklarıma sarılıp ağlamaya başladı. Ne kadar dik dursam da yüreğim yanıyordu, nefesim kesiliyordu. Öfkem harlanıyor acımasız tarafım o dağı şerefsizlerin başına yıkmam için kulağıma çok acımasız şeyler fısıldıyorlardı. Sağlık ekipleri yanımdan hızla geçip bayılan kadına müdahale ederken ben kapı önünde elimde künye bacaklarımda sarılıp ağlayan oğlan çocuğuyla kalakaldım.

Evin duvarlarında yankı yapan bir isim, babasızlığın ne demek olduğunu bilmeden etrafında ki insanlar ağlıyor diye korkusundan kollarımda ağlayan bir oğlan çocuğu.

Mahalleli yavaş yavaş evin önüne akın ederken tüm ekibin dilinde de gönlünde de olan dua benim duamla aynıydı.

"ALLAHIM BU İLLETİ SİL YERYÜZÜNDEN YANMASIN ANALARIN CİĞERİ. DÜŞMESİN ARTIK HİÇ BİR EVE EVLAT ATEŞİ."

Fatih tekbirler ve dualarla toprağa verilmiş herkes evine dönmüş ateş düştüğü yeri yakmıştı. Komutandan rica etmem üzerine bu gece Fatih'in evinde eşinin yanında kalacak yarın Hakkari' ye  geri dönecektim.

Beş yıllık evliydi Fatih bir oğlu vardı kızı da yoldaydı. Görmek nasip olmamıştı yavrusunu. Gözlerim duvarda asılı duran al yıldıza değdi önce sonra yatakta yatan felçli yüreği yanan anneye. Sultan teyzeye oğlu Fırat'ın naaşını da ben haber vermiştim . Bundan yıllar önce mayına basıp paramparça olmuştu Fırat. Fatih'in abisi. Bir eve iki ateş düşmüştü yıllar sonra tekrar.

Daha fazla duramayacağımı anlayınca izin isteyip ayrıldım evden.Askeri araçta binip helikopterin bizi beklediği alana gittim. Hakkari'de adım atar atmaz gitmem gereken önemli yerler vardı.  Yaralı askerimi görmem lazımdı birde. Durumu şuan iyi olsada müşaade altında tutulacaktı kırk sekiz saat.

Hastaneye girmemle üniformam yüzünden bana bakanlar, bazı gözlerde gurur bazı gözlerde haset. Hızla yoğum bakım bölümüne geldiğimde Engin'in ailesinin kapının önünde birbirlerine sarılmış içerde yatan evlatları için dua ettiği görünce olduğum yerde durmak zorunda kaldım.

Zordu be çok zordu. Gözünün önünde patlayan, kurşuna dizilen delikanlılar. Buğulanan gözlerimi silip yavaş adımlarla Turan ailesine yaklaştım. Beni görünce ayağa kalkan genç kızla herkesin gözü bana dönmüştü. Bedenime sarılan kollarla derin bir nefes aldım. Sanırım annemi özlemiştim.

Askerimin durumunu öğrendikten sonra şehit evine bir sağlık personeli gönderilmesini sağlayıp karakola dönüş yaptım. Bahçeye giriş yapmamla hazır ola geçen erler.
Hızla odama geçip eşofmanlarımı üstüme geçirip sigara paketimi alıp Atatürk büstünün önündeki banka oturdum. Uzun uzun nöbet tutan askerlere baktım, karşımda sıra sıra dizilmiş dağlara, bulutsuz yıldızlarla dolu gökyüzüne.

Ne kadar oturdum orada, kaç dal sigara içtim bilmiyorum. İki gün sonra yeni erler gelecekti. Çakallara çoktan haber uçmuştur bile. Ne içimizdeki köstebekler bitti ne de ciğeri yanan aileler.

-" Dinçer Ertürk / Adana /Komutanım."

-"Söyle aslanım

-"Yarbay MELİH EMİRDAĞ sizi telefonda bekliyor."

"- Tamam gidebilirsin "

Askerin gitmesiyle bende saatlerdir oturduğum yerden kalkıp hızla odama ilerledim. Koridorun diğer ucunda ÜSTEĞMEN CAN DEMİR BARTU'yu görünce bana bir çay göndermesini söyleyip odaya girdim.

-"YÜZBAŞI ÇİLER DENİZ POYRAZ EMREDİN KOMUTANIM".

-"Yüzbaşı direk konuya gireceğim. Yarın orduya sad komandolarından bir tim gelecek sınır dışı görev için izin verildi. En iyi on adamın ile sizde katılacaksınız farklı bölgelerden timler gelecek."

-"Peki komutanım. Görev nedir".

-"Görev"...

Önüme bırakılan çayla gözlerim bana bakan Can'a döndü. Kardeşim, dostum, abim ,babam  herşeyim. Babasını daha on yaşında gözlerinin önünde şehit etmişler , annesi
de başka bir adamla evlenip benim poncik kardeşimi yetimhaneye vermiş.

Neyse bir süre daha bakıştıktan sonra ayakta durmaktan sıkılmış olacak ki oturmaya karar verdi.

-" Otur demedim teğmenim."ağzı açık bakakaldı yaa bu.

-" Ama komutanım". Diye ağzının içinde birşeyler gevelerken  sözünü kestim.

-" Askerler on dakika içinde bahçede toplansın  teğmenim".

-"Bir sor..."

-"ACİL CAN SÖYLE TOPLANSINLAR GELİYORUM BENDE ".diye bağırdım.

Boş boş yüzüme baktıktan sonra hızla odadan çıktı. Allah'ım böyle bişey nasıl olurdu.Bu şerefsizler nerden buluyordu bu cesareti de burnumuzun dibine kadar girebiliyorlardı.

Önümde soğumaya başlayan çayı iki yudumda içip hızla çıktım odadan. Bahçeye vardığımda askerler sıraya girmiş beni bekliyorlardı. 
Üsteğmenin beni görmesiyle tekmil getirmesi bir oldu.

-" Üsteğmen CAN DEMİR BARTU  KIZIL KURT  JANDARMA KOMUTANLIĞI İKİ ÜSTEĞMEN , DÖRT TEĞMEN VE YİRMİ BEŞ KOMANDO İLE EMREDİN KOMUTANIM".

Yerim Uşak seni nasıl da gözlerini kaçırıyor yaa. Sinirlenmiş anlaşılan az önceki tavrım yüzünden. Neyse bunu sonra hallederiz şimdi daha önemli bir sorunumuz var.

-" Rahat asker."

Ellerini arkalarında tutan önümdeki otuz yiğide baktım. Gözleri Allah aşkıyla kararmış, vatan aşkıyla yanıp tutuşan kardeşlerime.

-"Arkadaşlar size iyi misiniz desem? Hiç doğru olmaz . Acımız var , bir arkadaşımız yoğum bakımda ,biri mezarda. Önce Allah'a sonra birbirimize emanetiz burada. Bir görev için aranızdan bazılarıyla bir süre buralarda olmayacağım. Sizden tek istediğim şey kendinizi ve arkadaşlarınızı koruyun . Ayağınıza taş değse sizden önce benim canım yanar , siz tökezleseniz sizden önce ben düşerim yere. Aranızda bazıları birkaç gün sonra teskeresini alacak ne yazık ki ben o zaman burada olamayacağım. Aranıza yeni erler gelecek. Çocukların gözünü korkutmayın sakın ha. Gelince cezayı yersiniz. Benimle geleceklerin isimlerini Can üsteğmene vereceğim sabah erkenden burada olun .  Şimdilik bu kadar söyleyeceklerim dağılabilirsiniz.

Cebimden sigaramı alıp ağaçların altına geçtim. Askerlerin bazıları kantine gitmiş , bazıları bahçede oturuyorlardı. Yanıma koyulan çayla dudaklarımda bir tebessüm belirdi.
Yanıma oturan Can' a yandan bir bakış attım. Acaba karın ağrısı neydi yine.  Bir süre benim gibi boş boş etrafa baktıktan sonra derin bir nefes alıp direk konuya girdi.

-"Annem aradı bugün".

-"Hass. Pardon kardeşim neden aramış".
Az kalsın küfür edeceğime mi yanayım yoksa yıllardır arayıp sormayan bir kadının ansızın aramasına mı kızayım bilemedim.

-" Oğlunun düğünü varmış. Ona çağırmak için aramış".

Ne diyon birader sen ya!

-"Ney ney ney!".

Şaka mı lan bu. Ne yüzsüz bir kadın bu.

-"Öyle işte ... Abim ile ablamı aramış açmamışlar. Karakolun telefonunu arayıp  adımı vermiş yoksa benimde telefonunu açmayacağımı biliyor. "

-" Ne yapacaksın peki . Gidecek misin düğüne. "

-"Saçmalama Deniz ne gitmesi.  Beş gün sonra düğün görevde olucağım için gitmeme gerek yok. "

-"Emin misin CAN ' ım? İdare ederiz biz,  başka timlerden de gelen olacak hem. "

-" Yok böyle iyi."verilen karara saygı duymak düşerdi bize. Hele böyle bir konuda.

-"Sen bilirsin kardeşim. " yanından kalkıp benimle gelecek olan askerlerin kimler olacağına karar vermek için odama geçtim.

Timde kimsenin bilmediği benimse birkaç ay önce tesadüfen öğrendiğim  üç bordo bereli asker vardı. Albay onları kesinlikle istemişti görevde. Benimle birlikte on kişi olucaktık. Odaya girmemle masada birikmiş dosyalar resmen "merhaba" diye göz kırptı bana.
Of'layarak masaya geçtim. Gelde delirme siz nerden çıktınız yahu.

Birkaç saatin sonunda dosyalar bitmiş ve seçeceğim askerlerin dosyaları önümde bulunmaktaydı.

-ADAL ÖZGEN/ ANKARA
-DEMİR KOÇYİĞİT/ MUĞLA
-HAKAN ALP/RİZE
-PARS GENÇ/ KAYSERİ
-TOPRAK ERDEM/ŞIRNAK
-BATUM ÖZTÜRK/ MUŞ
-TUĞRA AKDAĞ/İSTANBUL
-GÖKHAN TOPÇU/ İSTANBUL
-CAN DEMİR BARTU/İZMİR
Ve ben...

/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/*/

Helikoptere seçtiğim askerlerle birlikte geçtiğimizde kimseden çıt çıkmıyordu.
Bazılarımız sevdiklerinin resimlerine bakarken, bazıları da dillerinde dualarla beklemekteydi.

Yere üç metre kala herkes sırayla atladıktan sonra helikopter hızla uzaklaştı bulunduğumuz yerden. Hızla koordinatları verilen bölgeye doğru ilerlerken aynı zamanda çevre güvenliğini almıştık. Olası bir kayıp vermek en son isteyeceğimiz şey bile değildi.

Mağaranın ağzında gördüğümüz askerlerle hızla yanlarına varmış, mağaranın içine girip mağaranın ağzını çalılarla örtmüştük. İçeride benim haricimde iki kadın komutan daha bulunmaktaydı.

-"Yüzbaşı ÇİLER DENİZ POYRAZ".kendimi tanıttıktan sonra erkek olmamı bekleyen bazı erler bana şaşkınlıkla bakakalmıştı.

Ne yahu kadından yüzbaşı olamaz mı?

-"Binbaşı BARBAROS SELİM CAN hoşgeldiniz yüzbaşım."

-"Yüzbaşı OĞUZ KAPAN hoşgeldiniz yüzbaşım"

-"YÜZBAŞI ÇAĞLA GÜNGÖR hoşgeldiniz yüzbaşım"

-"HOŞBULDUK  inşallah komutanım, ne yapıyoruz şimdi." diye söze giriş yaptım . Tanışmaya gelmemiştir sonuçta.

-"Öncelikle havanın kararmasını beklemek zorundayız. Ondan sonra diplomatları ve milletvekillerini kurtarıp kampı hızlı ve sessiz bir şekilde imha edeceğiz. Dört farklı grup oluşturacağız yüzbaşım. Kamplar birbirine uzak olsa da çıkacak  ses onları alarma geçirir tüm kamplara aynı anda baskın yapacağız. Aldığımız istihbarat  doğruysa siviller kamplara dağıtılmış durumda. Ancak kimin hangi kampta olduğunu bilmiyoruz."

Dört ağızdan bir anda"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM" sesi yükselince mağaranın içinde bir yankı yapmıştı. Kulağım çınladı be.

Askerler birbiriyle muhabbete girişmişken Yüzbaşı Çağla yanıma oturmuş askerleri izliyordu.

Görev için altı sad komandosu, yüzbaşı OĞUZ'UN emrinde on bordo bereli, yüzbaşı Çağla'nın emrinde on jöh ve benim emrimde  üçü bordo bereli olmak üzere dokuz asker vardı.

Gece çökmüş ay tüm ihtişamıyla gökyüzünü aydınlatırken bir hayalet gibi sessizce baskın yapacağımız kampları en
iyi görebileceğimiz yerlere siper almış Binbaşı'dan  gelecek emri beklemeye başlamıştık. Tabi bu sırada uslu durmamış gizlice kampa sızmış mühimmat deposu diye kullandıkları yer ile kaçmalarını imkansızlaştırmak için arka kampın arkasına bomba döşemiştik.  Baskın yapacağımız kamp güneyde diğer kamplara biraz daha uzaklıktaydı.

Telsizden Binbaşının "ATEŞ "emrini duymamızla hızla kampın etrafına döşediğimiz bombaları patlattıktan sonra ortaya çıkan sıçanları tek tek yere sermeye başlamıştık.

-"TOPRAK KAÇIRMA KİMSEYİ KOÇUM" . diye kulaklığımda konuşurken bir yandan da şerefsizlere indiriyor, yavaş yavaş kampa yaklaşıyorduk.

-"O iş bende komutanım".

-"Zevzeklik yapma asker, dilin değil elin çalışsın."

-"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM"

Önümüze çıkanları yere sererken ortalık cehennem gibiydi. Askerimin kanında böylelikle yerde kalmamıştı. Hala patlayan mühimmat deposu, el bombası atmaya yeltenen ama vurulduğu için bomba elinde patlayan köpekler ...

İkişerli olarak mağaralara bakmaya başladığımızda  kulağıma binbaşının sesi  geldi.

-"Arkadaşlar etraf tuzak dolu birşeye dokunmadan emanetleri alıp çıkıyoruz."

Kulağıma dokunup konuştum.

-"Duydunuz beyler  dokunmak yok."

Mağaralara bakmaya devam ederken telsizden;

-"Komutanım diplomat Esin hanım burada ". demesiyle hızla Can'ın bulunduğu mağaraya geçtim.

Mağaranın köşesinde saçı yağlanmaktan ve pislikten berbat bir hâl olmuş , kollarında ve yüzünde ki yarıklar ile bitap düşmüş kadının hızla yanına gittim. Mataramı uzatırken titremesine durdurmaya çalışması ,ağlamaktan şişmiş gözleri ile çok kötü durumdaydı.

Esin hanımı dışarı çıkardıktan sonra binbaşı'ya  Esin hanımın güvende ve sağ olduğunu söyleyip kamptan ayrıldık.

Helikopterin iniş yapacağı yerde buluşmak üzere diğer timlerle sözleşmiş ve hızla ilerlemeye başladık. Sivilleri Ankara'ya götürüp sağ salim karargaha teslim ettikten sonra iki günlük izinlerimizi kullanıp herkes görev yerine dönecekti. Bizden bir kaç dakika sonra Yüzbaşı Çağla  bir milletvekili ve  askerleri ondan sonrada aynı arka arkaya Binbaşı ve Yüzbaşı OĞUZ  çıkıp gelmişti.

Sadece üç asker yaralanmıştı. İkisi omzundan vurulmuşken birinin bacağını kurşun sıyırmıştı. Gönül yaralanmadan gelmelerini istesede daha kötü şeyler olmasından daha iyidir.

Tâbi vurulanlardan biri benim askerimdi ve bu onu süründüreceğim anlamına geliyordu. Sonuçta ben göreve çıkmadan önce üstüne basa basa yararlanmayı bile yasaklamıştım. Gözlerimi yaralanan sevgili askerim Hakan da takılı kalırken sert bir şekilde yutkunduğunu görmek hoşuma gitmişti. Başına gelecekleri biliyordu çünkü. Yüzümde oluşan küçük tebessüme helikopterin sesi eklenirken  sakin bir şekilde iniş yapmasını izlemeye başladık.

Karargaha inmiş sivilleri Yarbay MELİH EMİRDAĞ' gözetiminde teslim etmiştik. Yaralı askerleri revire gönderip yaralarına baktırmalarını söylemişti Binbaşı.

Askerleri rahat bırakırken Tuğgeneral AHMET YAYLALI'NIN sesi koridorda yankılandı. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken  Tuğgeneral'in gözlerinden ateş fışkırıyordu.

-"YÜZBAŞI ÇİLER DENİZ POYRAZ, ÇAĞLA GÜNGÖR, OĞUZ KAPAN, BİNBAŞI BARBAROS SELİM CAN,  MELİH HEMEN ODAMA..."

-  sizce ne olmuş olabilir?

- Çiler yaralanan askerine nasıl bir ceza verecek?

-  Bölümü beğendiğiniz mi?

_miniyazarlar_ hesabından takip etmeyi unutmayın.

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

1.9M 69.9K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
KÜÇÜK KIZ (+18) Par beny4r3n

Roman pour Adolescents

1.1M 15.6K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
Babamın Borcu Par maviatlas159

Roman pour Adolescents

450K 16.6K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...