OLBERS PARADOKSU (TAMAMLANDI)

By gulsahhcan

1.9M 81.3K 25.9K

Üniversiteyi şehir dışında kazanan Gece, bir kız profilinin tıpkı kendisi gibi ev arkadaşı aradığı ile ilgili... More

O.P | 1
O.P | 2
O.P | 3
O.P | 4
O.P | 5
O.P | 6
O.P | 7
O.P | 8
O.P | 9
O.P | 10
O.P | 11
O.P | 12
O.P | 13
O.P | 14
O.P | 15
O.P | 16
O.P | 17
O.P | 18
O.P | 19
O.P | 20
O.P | 21
O.P | 22
O.P | 23
O.P | 24
O.P | 25
O.P | 26
O.P | 27
O.P | 28
O.P | 29
O.P | 30
O.P | 31
O.P | 32
O.P | 33
O.P | 34
O.P | 35
O.P | 35/2
O.P | 36
O.P | 37
O.P | 38
O.P | 39
O.P | 40
O.P | 41
O.P | 42
O.P | 43
O.P | 44
O.P | 45
O.P | 46
O.P | 47
O.P | 48/2
O.P | 49
O.P | Final
ÖZEL BÖLÜM / 1
ASLANLAR VE DİĞERLERİ

O.P | 48

19.6K 862 198
By gulsahhcan




Eve dönerken sayamadığım kadarıncı kez Nurgül Abla'yı arıyordum ancak ne aramalarıma geri dönüyor, ne de mesajlarıma cevap veriyordu. Yalanımın ortaya çıkmış olması beni öylesine germişti ki, Nurgül Abla'nın otobüsü hareket ettikten sonra bir süre boyunca olduğum yerde kalakalmıştım. Şimdi ne olacaktı? Ona yalan söylediğimi ne zamandan beri biliyordu? Bütün o bana söylemek istediğin bir şey var mı soruları bu yüzden miydi? Bana ne derecede kızgındı? Onu da kaybedecek miydim şimdi?

Apartmandan girerken kafamda biriken tüm soruları yüksek bir ''Of!'' ile kovalamaya çalıştım ancak benden korkuları yok gibiydi. İnatla beynimi meşgul etmeye devam ediyorlardı ve düşünmekten arta kalan zamanda yapmam gereken ikinci şey olan merdiven çıkmak, benim için daha önce hiç bu kadar zor olmamıştı. İkinci basamağa takılarak kendimi yerde bulurken bu kez gözyaşlarıma engel olamadım. Oturduğum yerden kalkamadığım esnada cebimdeki telefon titremeye başladı. Heyecanla telefonu cebimden çıkardım ancak arayan Nurgül Abla değil, Ecem'di. Meşgul seçeneğine dokunarak sonunda ayaklanmayı başardım ve asansöre doğru yöneldim. Ardından Ecem'in kapısını çaldım ancak kapıyı açan kişi yüzündeki telaşlı ifadeyle Ecem değil, Uzay olmuştu.

''Güzelim neredesin sen?!''

Daha içeriye girmeden derin bir oh çekerek bana sarılırken ona cılız bir şekilde karşılık verdim. Uzay'ın ağladığımı fark etmesi uzun sürmedi. Neler olduğunu, telefonlara neden cevap vermediğimi sorup durduklarında, beni defalarca kez arayıp mesaj bıraktıklarını daha yeni hatırlıyordum. Nurgül Abla'ya ulaşmaya o kadar odaklanmıştım ki geri kalan bildirimlerin hiçbiri önemli olmamıştı. Ancak arayanlar arasında annemin de olduğunu görmek, bir anda koltuktan fırlamama ve ''Birazdan dönerim.'' dedikten sonra olanları anlatmam için merakla bekleyen Uzay ve Ecem'i salonda yalnız bırakarak mutfağa yönelmeme neden oldu.

Açıp açmayacağından emin değildim. Beni en son aradığı tarihi hatırlamak için zihnimi zorladığımda, dedemin cenazesi için helva yapılması gerektiğini ve Nurgül Abla'ya ulaşamadığını söylediği anı anımsadım. Belki de Nurgül Abla'nın bugün döneceğinden haberdar değildi ve bizi birlikte sandığından ona ulaşmak için beni arıyordu yine. Telefonu kulağıma götürdükten sonra derin bir nefes aldım. Ellerim titriyordu. Daha önceleri annemin bana karşı olan ilgisizliği beni bu denli etkilemezdi. Ya da etkilendiğimi gizlemek için, kendimden bile saklanıyor olduğum gerçeğiyle yüzleşmekte geciktiğimden ben öyle sanıyordum.

Telefon çaldı, çaldı, çaldı...

Tam umudumu kesmiş, aramayı bitir butonuna tıklayacaktım ki ''Gece?'' diyen o incecik, despot ses doldurdu kulaklarımı.

''Anne?''

Aramızdaki sessizliğin, aynı evde yaşadığımız süre boyunca da bu denli sinir bozucu olduğunu unutmuştum uzun zamandır. ''Bir şey mi oldu?'' diyerek merakımı sonunda dile döktüğümde ''Hayır.'' dedi. ''Berkan telefonunu kaybetti. Seni aramak istemişti ama az önce çıktı dershaneye gitmek için. Yetişemedin.''

Başından beri benimle konuşmak isteyebileceğini düşünmekte hata etmiştim. Umut denen o küçücük şeyin tüm bedenime bu kadar hızlı yayılmış oluşu hayret vericiydi doğrusu. Filizlenmesi böyle kolayken, bitirmesi neden zorluyordu insanı? Neden umut etmekten vaz geçemiyordum bir türlü?

''Nurgül dönüyor değil mi bugün?''

''Evet.''

''Güzel, ona evde ihtiyacımız vardı zaten. Her neyse, paran var değil mi?''

Sorusu karşısında gözlerimin dolmasına engel olamadığım o anlarda sessiz kalmış oluşum, sanki anneme evet demişim hissi uyandırmış olacak ki ''Babana söylerim gönderir, şimdi kapatıyorum.'' diyerek hiçbir şey söylememe fırsat vermeden telefonu kapattı. O kulak tırmalayan, üç kez tekrar eden dıt sesiyle baş etmekte zorlanıyordum. Annemin ihtiyacım olabilecek tek şeyin para olduğunu düşünmesini hazmetmekte de zorlanıyordum. Berkan'ın telefonunu ne zaman kaybettiğini bilmesem de beni aramak için defalarca kez annemden ya da babamdan telefonlarını istediğine emindim ve bu gerçekle baş etmekte de zorlanıyordum.

Kendimi toparlamak için mutfak balkonunun kapısını araladım ve bir süre derin nefesler alarak ağlama isteğimi bastırmaya çalıştım. Yanıma gelmek için can atan ancak beni huzursuz edebileceğini düşündüğü için sabırsızca beklemekle yetinen Uzay'a ihtiyacım vardı. Hatalarımı sarıp sarmalayan, beni tüm kendimi kandırışlarım yüzünden yargılamak yerine, yanımda olup beni kendimle tanışmaya zorlayan Ecem'e ihtiyacım vardı.

Ve Nurgül Abla'ya...

Ona yalan söylemeseydim belki de bu kaybetmişlik hissini hiç yaşamayacaktım. Kurtulmam gereken onca kötü huy bedenimi sarmalamışken, hayatımda bana ebeveynlerimden çok destek veren birini hayal kırıklığına uğratmıştım ve büyürken öğrenmem gereken her şeyi kendi başıma öğrenmem için çabalayan o muhteşem kadını belki de üzmüştüm. Buna rağmen yine bana şans tanımıştı. Değiştiğime inanarak, ona olanları anlatmam için birçok kez fırsat yaratmıştı ancak ben bencilliğim yüzünden ona yalan söylemeyi sürdürmüştüm. Onu koruduğumu sanırken, aslında kendimi korumaya çalışıyordum. Yalan söylediğimi öğrendiğinde bana göstereceği tepkiden, yalnız kalmaktan ve beni eskisi kadar çok sevmemesinden ürküyordum. Ancak şimdi hissettiğim, bu tepkilerin her birine bile razı olduğumdu. Yeter ki Nurgül Abla, bana onun gönlünü alabileceğim kadar yakın kalmaya devam etsin istiyordum.

#

Gece'nin, olan biten her şeyi Ecem ve Uzay'a anlatmasıyla moraller bozulurken Ecem arkadaşına destek olma amacıyla oturduğu yerden kalktı ve Gece'nin yanına geçti.

''Hadi ama üzülme artık, biraz zaman geçince Nurgül Abla seni arayacaktır.''

Gece'nin umutsuzluğu, Uzay'ı fazlasıyla üzüyordu. Sevgilisi için bir şeyler yapmak, onu mutlu edecek bir yol bulmak istiyordu ancak ailesiyle ilgili yapabilecekleri sınırlıydı. Gece, annesiyle arasında geçen telefon konuşmasını üstü kapalı bir şekilde anlattığı andan itibaren Uzay'ın içinde, Gece'nin ailesine karşı bir öfke doğmuştu. Ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. İçinden çok şey geliyordu ancak aklından geçenlerin sonuçlarını önceden tahmin edebilse, belki de uygulamaya dökmek daha kolay olabilirdi.

''Böyle birinin pat pat yüzlerine vurması gerek! Yoksa anlamayacaklar durumu.''

''İşe yarayacağını sanmam.'' dedi Gece yüzündeki buruk tebessümle birlikte koltuğa iyice sinerken. Uzay onun kendini ne kadar yalnız hissettiğini o an anlamıştı. Gece, bacaklarını kendine çekerek kollarını bacaklarının etrafından doladı ve parmaklarını birbirine kenetledi. Ne zaman mutsuz olsa, ne zaman şefkate ihtiyacı olsa böyle yapardı çünkü, biliyordu. Ecem söylenmeye devam ederken ''Keşke işe yarayacağından emin olsam da gidip onlara okkalı birkaç cümle edebilsem!'' dediği an Uzay'ın zihninden neden olmasın? sorusu geçiyordu şimdi. Gece için en azından bunu yapabileceğini, sonuç değişmese bile en fazla Gece'yi daha ne kadar daha üzebileceklerini düşündü? Cevap açıktı.

Hiçbir şey, Gece'yi ailesinin ilgisizliği kadar üzemezdi. Belki de Gece, bir sebepten dolayı kendine kızılmasını ve azarlanmayı bile fazlasıyla özlüyordu. Buruk bir çocukluktu onda geriye kalan. Ne kadar iyileşmek isterse istesin, anne ve babası olmadan Gece'nin tam anlamıyla kendini bulamayacağından emindi artık.

''Melisa nerede?''

Gece'nin sorusu, Uzay'ın aklına dün gece yaşananları getirirken Gece'nin canını daha fazla sıkacak bir şeyi anlatmak ne kadar doğru olacak diye tarttı kafasında. Ancak onların ilişkisini özel kılan da buydu. Her duyguyu birlikte paylaşmak, ne olursa olsun birbirlerinden bir şey gizlememek...

''Sen çıktıktan sonra bir sinirle eve geldi. Sonra da hazırlanıp çıktı.'' diyen Ecem, Uzay'a kaçamak bir bakış atarken aklında Uzay'ın dün gece Melisa'yla neler yaşadığını ve Melisa'nın neden bu denli sinirli olduğunu anlatıp anlatmayacağı merakı vardı. Gece, sabah evden çıkmadan önce Ecem'e böyle bir oyunun içinde olmak istemediğinden ve ilişkisini bir teste tabii tutmanın saçmalığından bahsetmişti. Uzay'a neler olduğunu bu nedenle sormadığını biliyordu ancak kendi merakına da engel olamıyordu. Gece'yi bacağından şöyle bir dürttü. Ancak Gece kaşlarını kaldırarak ona susması için sessiz bir mesaj gönderdi.

İkisi arasında geçen bu anlaşılmaz diyalog Uzay'ın ''Muhtemelen dün olanlar yüzünden sinirlidir.'' demesiyle bölünürken, şimdi iki çift meraklı göz de Uzay'ın yüzünde dolanıyordu. 

#

Uzay olanları olduğu gibi Gece ve Ecem'e aktardıktan sonra Ecem ''Biliyordum!'' diye bağırdı birden. ''Biliyordum işte, bu kız aramız bozulsun diye elinden geleni yapıyor.''

Uzay çatık kaşlarıyla Ecem'in cümlesini idrak etmeye çalışırken Gece öfkenin hakim olduğu ses tonuna engel olamadan ''Ecem'in bir teorisi var.'' dedi. ''Şu dedikodu sayfasını Melisa'nın açtığını düşünüyor.''

''Nasıl yani? Emin misiniz?''

''Bir düşünsene Uzay, kız geldiğinden beri burnumuz boktan çıkmadı. Parti gecesi yanımızda kimlerin olduğunu hatırla. İçlerinden böyle bir şey yapabilecek kimse aklıma gelmiyor çünkü herkes sarhoştu ve Melisa dışında kimsenin elinde telefon görmediğime eminim.''

''Yine de bu yeterli bir bilgi değil. Tamam, kızda bir gariplik olduğu belli. Bunu kabul ediyorum artık.'' dedikten sonra Gece'nin yanağına bir öpücük kondurdu. Onu boynundan çekerek göğsüne bastırdı ve gülümsedi. ''Başta Gece kuruntu yapıyor sanıyordum ama dün gece emin oldum ben de.''

''Vay be! Lütfettiniz Uzay Bey, sağolun.''

''Sen de söylüyorsun işte, dün gece resmen seninle bir yakınlık kurmaya çalışmış. İyi niyetli olan biri neden böyle bir şey yapsın ki?''

''Diyelim ki haklısınız. Hesabın sahibi Melisa ve bizi ayırmak ya da Gece'yi zor duruma düşürmek için gönderileri paylaşan o. O halde neden sana da bulaşsın? Yağız hakkında yapılan haberde çıkarı ne olabilir ki?''

''Ben Melisa'nın derdinin yalnızca seni elde etmek olduğunu düşünmüyorum.'' dedi Ecem. ''Daha farklı bir şey var, sanki hepimizle birden uğraşmak istiyormuş gibi.''

''Daha yeni tanıdığımız bir insana bizimle uğraşmasını gerektirecek ne yapmış olabiliriz?''

Gece'nin sorusu mantıklıydı. Gece'yi zor duruma sokmak, Uzay'ı ayartmak, Ecem'i Yağız konusunda kışkırtmak, Melisa'nın eline ne geçirecekti ki? Birden fazla hedefi varmış gibi görünen bu dedikodu sayfasının Melisa'ya ait olmasını gerektirecek ne yapmış olabilirlerdi ona sahi?

''Aslında benim bu durumu ortaya çıkarabilmek için bir fikrim var.''

Gece ve Uzay, gözlerini Ecem'e diktiklerinde Ecem derin bir nefes aldı. ''Dün geceden pek ekmek çıkmadı bize. Sayfaya baktım, Cenk'in Beril'i aldattığı dışında başka bir şey eklenmemiş -ki zaten bu bilgiyi tüm okul biliyordu. Bana kalırsa dikkat çekmemek için araya sıkıştırılmış önemsiz bir haber- Uzay'la aralarında herhangi bir yakınlaşma geçmiş olsaydı, mutlaka sayfada yer alırdı diye düşünüyorum.''

''Ne yapacağız peki?''

''Ona sayfaya girebileceği sağlam bir haber vermemiz gerekiyor. Bizim dışımızda sadece Melisa'nın haberdar olabileceği bir olay yaratmalıyız. Tabii onun işine gelecek bir şey olmalı bu, çünkü belli ki kendini iyi hissetmeyeceği hiçbir şeyi paylaşmayacak.''

''Tabii bunları paylaşan Melisa'ysa.''

Gece ve Ecem, Uzay'a gözlerini devirirken Ecem konuşmaya devam etti.

''Bu akşama kadar bir şeyler düşünelim. Akşam sizin evde toplanır, bir plan yaparız. Eğer Melisa, bu sayfanın sahibiyse, sizinle ya da Yağız ve benle ilgili olumsuz bir haberi anında yükleyecektir. Tek yapmamız gereken ona böyle bir olay varmış süsü vermek.''

''Bu akşam olmaz.'' dedi Uzay birden. Gece ''Neden?'' diye sorduğu andaysa hiç düşünmeden ''Babamın yanında kalacağım bu gece.'' diyerek usta bir oyunculuk sergiledi. Babasının durumunu kullanmak, ona vicdani açıdan bir sızı yüklese de yapmak istediği şeyin sonucunu düşündüğünde kendini rahatlatacak sebebi bulabiliyordu. Gece anladığını belirtircesine başını salladıktan sonra babasının konusu geçtiğinden olsa gerek Uzay'a sıkıca sarıldı. Ardından ''Çok selam söyle.'' dedi ve Uzay, Gece'nin hiçbir şeyden şüphelenmemesi üzerine biraz daha rahatlamış göründü.

''Çıkalım artık, geç kalacağız.'' dedi Ecem ayaklanırken. Ardından ''O halde planı yarın akşama erteleyelim. Hem düşünmek için zamanımız olmuş olur.'' diye ekledi. Her ikisi de Ecem'i onaylayarak ayaklandılar ve kısa süre sonra Ecem ve Gece okula gitmek üzere evden ayrılırken Uzay da koşar adım yukarı daireye, kendi evine çıktı. Aklında tek bir şey dönüp duruyordu. Kendine gelişigüzel bir çanta hazırladı ve abisinin gönderdiği bir miktar parayı da yanına alarak yola koyuldu.

Rotası doğruca havaalanını buldu.

Gece için yapabileceği her şeyi yapmak, onu mutlu etmek adına her yolu denemek istiyordu Uzay. Bunların arasında Gece'nin ailesiyle arasını düzeltmeye çalışmaksa, baş sırada yer alıyordu artık.

#

Ecem'le birlikte kampüse yürürken, yol boyu Melisa için yaratacağımız oyunu düşünmüştük. Aklımıza şimdilik somut bir fikir gelmezken, fakülteye girdiğimiz an Ecem'in ''Şuraya bak.'' deyişiyle gözlerimi gösterdiği yere doğru diktim. Yağız ve o acınası tayfası kamelyalarda oturmuş sohbet ediyorlardı. Yağız'ın hala onlarla birlikte oluşuna aklım ermiyordu. Aklının başına geldiğini biliyordum ve sırf Ecem'i kışkırtmak için böyle davrandığına emindim. Yine de Tuğba'ya olan sinirimden olsa gerek, arkadaşlık seçimleri beni huzursuz etmeye yetiyordu.

''Sen sinir ol diye yapıyor. Ciddiye alma.''

Ecem kafasını sallarken ''Biliyorum.'' dedi. Ancak yüzündeki ifade, pek de ciddiye almıyormuş havası vermiyordu. ''Yine de sinir olmadan edemiyorum. Eski zamanlar aklıma geldikçe, Yağız'ın o pislikten bozma insanlarla beni sinir etmek için bile olsa-''

Birden sustu. ''Ne oldu?'' diye sordum ancak soruma cevap vermek yerine ''Gel benimle.'' diyerek kolumdan çekiştirdi. Yağız'ın oturduğu kamelyaya doğru ilerlediğimizi fark ettiğim an Ecem'i durdurmak istemiştim ancak o kafasına bir şeyi koyduğunda, vaz geçirilmesi imkansız bir robota dönüşüyordu ne yazık ki.

Kamelyanın önüne gelerek durduğumuzda Ecem'e doğru bir bakış attım. Konuşmasını ve neden burada olduğumuzu hem saçma bakışlarını üzerimizde gezdirip duran uyuz topluluğuna, hem de bana açıklamasını bekliyordum. Çok geçmeden Tuğba'nın o sinir bozucu sesi yayıldı uğultu dolu ortama.

''Yolunuzu mu şaşırdınız?''

''Ah, ben de aynı şeyi sana sormak için gelmiştim biliyor musun?''

Tuğba alayla gülerek ''Anlamadım?'' dediğinde Ecem tahta kısma ellerini koyarak biraz eğildi. Bu hareketi, saçlarının Yağız'ın önünde dalgalanmasına neden olurken normalde bir kadına söylemeyeceğine emin olduğum, ancak karşısında Tuğba olduğundan dolayı rahatça sarf edebildiği ve doğrusunu söylemek gerekirse içimin yağlarını eriten ''Genel ev bir alt sokakta ya, onu diyorum.'' cümlesi döküldü ağzından.

Yağız'ın sırıtışını anlık da olsa yüzünde yakalayabilmiştim. Tuğba yerinden kalktığı esnada Cenk ''Bu iyiydi ama.'' dedi ve Tuğba'nın geçmesi için bacaklarını yana çekti. Tuğba, Cenk ve Fırat'ın ortasından çıkarken Ecem bir kez daha iğneledi Tuğba'yı.

''Gerçi sen burada da senin için en doğru konumu bulmuşsun.'' derken eliyle Cenk ve Fırat'ı gösteriyor, az önce ikisinin ortasında oturuyor olduğunu ima ediyordu.

''Kendini çok zeki sanıyorsun değil mi? Hani böyle laf sokabiliyorsun, insanları rencide edebiliyorsun diye.''

Tuğba, Ecem'e en uzak köşeden nefretle kurduğu cümleyi bitirirken Ecem kafasını salladı. ''Aynen öyle sanıyorum. Umarım zoruna gidiyordur.'' diye bitirdi cümlesini. Tuğba'nın yüzündeki nefret Ecem'den sonra bana doğru kayarken gülümsediğimi o ana dek fark edememiştim. Az önce olanlardan resmen zevk aldığım ortadaydı. Bu beni kötü bir insan yapar mı diye düşündüğüm kısacık saniye hemen son buldu çünkü Tuğba'nın içindeki kötülük, Ecem'in haksız olmadığını ve hatta ona haddini bildirmekte iyi yaptığını vurguluyordu bana.

Topuklu ayakkabılarının çıkardığı ses gittikçe uzaklaşırken Ecem doğruldu. Ardından ''Görüşürüz.'' diyerek elini Yağız'ın omzunda gezdirdi ve binaya doğru ilerledi. Yağız şimdi kendini tutmuyor, açık açık gülüyordu. İkisi arasındaki buzların erimeye başladığını görmek beni sevindirmişti doğrusu. Ecem'in sonunda doğru hamlelerle Yağız'ı kazanma çabasını takdir ediyordum. Arkamı döndüm ve onun peşinden ben de binaya girdim.

#

Tüm gün aklım Uzay'da kalmıştı. Onu birkaç kez aramama rağmen bir türlü konuşmayı denk getirememiştik. Babasıyla vakit geçirdiğinden dolayı onu fazla rahatsız etmek istemiyordum. Bu nedenle evde yalnız başıma yapabileceğim her türlü aktiviteyi yapmış, sonunda yatma saatini getirebilmiştim.

Gözüm Uzay'ın kitabına takılırken verdiğim sipariş geldi birden aklıma. Kargo hala eve ulaşmamıştı. Bu sıralar gelebileceği ihtimalini düşündüğüm esnada derin bir nefes aldım. Uzay için bir şeyler yapmak istiyordum. Nurgül Abla'nın gelişi, yalanlarım, dedikodu sayfası derken bunaldığını biliyordum. Olanlara üzülmenin bir faydası yoktu. Bir şekilde Nurgül Abla'nın gönlünü almanın bir yolunu bulmak zorundaydım. Bu konuda Berkan'dan yardım alma fikrini aklımın bir kenarına koyarken Uzay için yapabileceğim bir şeyler düşünmeye koyuldum.

Aklıma birkaç fikir geliyordu ancak aralarından en mantıklı ve onu en mutlu edebilecek olan fikre çoktan yükselmiştim bile. Birkaç ay öncesine ait olan, aramızın kötü olduğu dönemlerden bir anı zihnime yerleşirken onun için önemli olan bir günü istemeden de olsa nasıl mahvettiğimi anımsadım. Yarın ilk iş, Uzay'a mükemmel bir doğum günü yaşatmak için işe koyulmaya karar vererek yatağın içine girdim. Yoganı üzerime doğru çektim ve Uzay'la günlerdir birlikte uyuyamadığımız için yastığını çekiştirip kollarımın arasına aldım.

Uykunun beni ele geçirmek üzere olduğu o tatlı sersemlik halindeyken telefonumun titremeye başlamasıyla gözlerim yeniden açıldılar. Uzay arıyor olmalıydı. Bir süre karanlığa alışan gözlerimi, parlak ekran yüzünden açamazken telefonu doğruca kulağıma götürdüm.

''Alo? Uzay?''

''Benim kızım, baban.''

Yaşadığım şokun etkisiyle bir anda ayılıverdim. Parlaklığın gözlerimi acıtıyor oluşuna inat telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve ekranda yazan baba yazısına bakakaldım bir süre. Sahiden de o arıyordu. Bu kez rüya değildi.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 528 58
"Yokluğunda harabeydi gönülüm Kalbim sen diye atardı Şimdi sensiz sesiz kaldı atmıyor artık eskisi gibi yağmurda ansızın çıkan gökkuşağımdın dikeni...
25.4M 903K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
41.7K 2.2K 93
"Ben istediğin beyaz atlı prens olamam ama arabası olan bir ayı olabilirim" -- İrem en yakın arkadaşlarından birinin ona ve çocukluk arkadaşı Bahar'a...
76.4K 3.6K 55
Sadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama an...