Eheheh selamm~
Nasılsınız bakalım?
Yeni şarkıdaki jikook kısımları beni öldürdü. Jimin dişini fırçalayıp odaya geliyor Jungkook gülümsüyor. Jimin ayaklarını jungkookun kucağına koyuyor falan ağağağa evli çift gibi😔🥺
İyi okumalaar.
⛅
Jimin'den:
Bilincim yerine gelirken sımsıkı kapattığım gözlerimi kırpıştırarak açtım. Derin bir nefes içime çekerken ağzımın üstünde hissettiğim bez parçasıyla gözlerimi sonuna kadar açtım. Hiç-bir şey göremiyordum. Etraf zifiri karanlıktı.
Ben karanlıktan korkardım ki...
Nefeslerim hızlandı ve yerimde kıpırdadım ama ellerim ve ayaklarım zincir gibi sert bir şeyle başlanmıştı. Yerimde ufak bir hareket bile edemiyordum. Ağzımın üstündeki bez parçasına inat sesim çıktığı kadar bağırdım. Kimse gelip gitmemişti. Nasıl buraya gelmiştim, jungkook neredeydi, bebeğim nasıldı, tanrı aşkına kafayı yiyecektim.
Artık tutamadığım gözyaşları bir bir yanaklarımdan akarken saatlerce orda hıçkırarak ağladım.
Jungkookun sıcak kolları arasında olmak varken burda olmam çok saçmaydı.
Aglamalarım kendini iç çekişleri bıraktığı sırada bir ses duyuldu zifiri karanlığın arasında. Eğdiyim başımı hızla kaldırıp Önüme Baktım. Bir-kac adım sesi ve ardından boş odada açılan ışıkla etraf aydınlandı. Bomboş odada olabildiği kadar bakışlarımı gezdirdim.
Etrafta hiç eşya yoktu tam benim karşımda bir sandalye ve sağımdaki duvarın en tepesinde küçük bir pencere vardı. Odaya giren adam birkaç adımda sandalyeye oturdu ve aşağı bakan başını yukarı kaldırıp gözlerini gözlerime dikti.
Kırmızı gözleri ve sivri dişlerini çevreleyen alaycı gülüşüyle vampir olduğu belliydi. Ama bu kişiyi tanımıyordum ve daha önce görmediğime emindim. Ayaklarını üst üste attı.
"Merhaba park jimin" sesi alaylı çıkmıştı ama hemen ardından tekrar konuştu.
"Yoksa jeon mu demeliyim?"
Derin bir nefes verip ağzımdaki bezi çıkarmak adına kafamı sağa sola salladım. Bu halime güldü ve ayağı kalkıp bezi çıkardı.
"Sen kimsin ? Seni tanımıyorum!"
"Ama ben tanıyorum. Bu yeterli değil mi?"
"Tanrım... ne yapmaya çalışıyorsun? Senin sorunun ne? Jungkook nerde! Şaka mı bu?"
Jungkookun adını duyunca alaylı bakışı gitmiş sinirli ve koyu gözlerini bana dikmişti.
"Jungkook şeytanın ta kendisi. Hiç-bir şeyi hak etmiyor. Ölmek bile onun için bir lüks olurdu"
"Jungkookla sorunun ne? Sana ne yapmış olabilir ki!" Artık bağırıyordum. Burada uzun süre kalmış olmalıydım ki karnım aç susuz ve yorgundum.
"Sevgilini gözünde bu kadar iyi konuma koyman gerçekleri öğrenince senin için büyük bir yıkım olacak müstakbel jeon"
"saçmalamayı kes artık! Oyun mu oynuyorsun? Ne yapmaya çalışıyorsun!"
Oturduğu sandalyede hızla kalktı ve uzun parmakları boğazımı buldu. Boğazımı sımsıkı çevreleyip sıkarken nefes almak için çaba sarf ediyor ve bırakması için adeta yalvarıyordum. Nihayet serbest kalan boğazımla derin nefesler almaya başladım ve aynı zamanda öksürük krizine girmiştim.
"Hiçbir boktan haberin yokken konuşmaya hakkin yok senin!" Delirmiş gibi bağırırken korkudan ağlamak üzereydim.
"Hiçbir boktan haberim yokken burada acı çeken neden benim o halde?! Benim hiç-bir suçum yok! Neden yapmadığım şeylerin bedelini bana ödetiyorsun!" Sıktığı dişleriyle gözü segiriyor ve ellerini sıktığı için kıpkırmızı olmuştu.
"Siz orada bebek beklerken ve aşkınızı yaşarken ben neden jungkookun öldürdüğü karımın fotoğraflarına bakarak ağlıyorum! Bazı şeyler adil değil-dir park! Siz aşk yaşarken benim acı çekmem gibi "
Jungkook birini mi öldürmüştü?
Benim jungkook'um...
Duyduğum sözlerle şok olurken yaşlar gözlerimden akmaya devam ediyordu. Dudaklarımı dişlemiş ve kuruyan boğazımla yutkunmuştum.
"B-ben nasıl ya-yani" bakışları gözlerimi bulurken kafasını iki yana salladı.
"Bundan uzun zaman önceydi biri vardı. Bir insan. Yanlıştı onunla birlikte olmamız ama yanında hiç olmadığım biri oluyordum. Farklı yapiyordu beni. Aynı şeyleri sende ona hissediyorsun beni anlayabilirsin jimin. Herşey yolundaydı. Birgün ormanlık bir alanda yemek yemek için buluştuk onu orda bırakıp birkaç dakikalığına bırakıp arkamı dönüp ağaçtaki salıncağı kuracaktım. Sadece birkaç dakikaydı. Arkamı dönmem ve ardından çığlık sesini duyuşum bir olmuştu. Arkamı döndüm. Onu aradım. Yoktu. Bir-kac dakika sonra bir ses duydum. Ormanda çalılıkların arasından gelen sese giderken jungkook çıktı o çalılıkların ardından. Eliyle ağzındaki kanı silip sırıtıp ordan bir çırpıda uzaklaştı. İlk defa tanrıya dua ettim. Yerde yatan beden Sevgilim olmaması için dua ettim. Bir-kac adım sonra beyaz elbise içinde kanlar içinde onu gördüm jimin. Dünyam yıkıldı. Yıllarca tek kelime edemedim . Hayattan ve herşeyden tamamen uzaklaştım. Kalbimdeki yangın sönmüyor jimin. Bu ateş dinmiyor. O orda gülerken ve eğlenirken ben yıllarca neler yaşadım. Jeon jungkook dünyamı başama yıkan adam... ondan intikam almalıyım park. Yangın sönmeyecek belki ama bunu yapmalıyım"
Sesinin arada gidişi ağlamasıyla gerçekten aşık olduğu belliydi. Tek kelime edemedim. Başımı eğip öylece durdum.
Yapmadığım ve hatta bunlar olurken dünyada ben bile yoktum belki ama bedeli bana ve bebeğime ödetiliyordu.
"Bebeğime birşey yapma. Sana yalvarıyorum. Henüz doğmamış bebeğe bunu yapma. B-biz bunları hak etmedik. Lütfen" başını eğdi ve burnunu çekip gözyaşlarını eliyle sildi.
"Oda acı çekmeli. Benim yaşadıklarımı yaşamalı. Yaşattığını yaşamadan ölmesine izin vermem"
Bir-kac adımda yanıma geldi ve dibimde durdu. Ne yapacağını anladığım için daha çok ağlamaya ve başımı sağa sola sallamaya başladım.
"H-hayır yalvarırım. Lütfen ya-yapma" güçlü koluyla başımı sabitledi ve diğeriyle başımı eğmemi ve boynumu açmamı sağladı.
Sivri dişleri çıkarken nefesini boynumda hissettim. Korkuyordum.
Jungkook neredeydi...
⛅
Yine burada kestim IANQISNWIDNWIDNWOAP
yazarken üzüldüm ya gözlerim doldu:(
Umarım beğenirsiniz:) görüşmek üzeree💜✌