AŞKA TUTSAK 🚬 BİZE SEN KALA 3

By Sldakser

1.6M 15.5K 23.6K

Mafya ve Aşk masalı devam ediyor... MAFYA Ve AŞK 5 Komiser yardımcısı bir kadın ve Mafya'nın hiç başlamaması... More

TANITIM
Mavi
Bölüm 2
Bölüm 4
Sonsuz girdap
Bölüm 6
MaviŞah
Bölüm 8
Nazende
Bölüm 10
Gülüşlerinde saklı
Bölüm 12
Bakışları nimet
Bölüm 14
Kurban seçilenler
Bölüm 16
Aşktan Kaçış
Bölüm 18
Zamana adanmışlıklarımız
BÖLÜM 20
Aşkın kıyısında
Bölüm 22
Sendeki aşk değilmiş
Bölüm 24
Sevda çiçeğim
Bölüm 26
Sen eşittir ben
Bölüm 28
Yalnızlığa esir olduk
Bölüm 30
Ne güzeldik oysa biz
Bölüm 32
Gitme kal yanımda
Bölüm 34
Sona yaklaşırken
SON

Tehlikeli oyunlar

7K 442 446
By Sldakser

Sahte kabadayı! Ben korkutabileceğini sanıyorsa hayatının yanılgısını yaşıyor demektir. Ne ondan ne de onun gibi adamlardan korkmuyordum. Beni bu şekilde susturamazdı, bu evden ilk fırsatta kaçacaktım tabi alacaklarımı aldıktan sonra... Ağır çekimde ilerlerken sağ taraftaki odadan bir hizmetli çıkmıştı. Elindeki toz bezine bakılacak olursa genel bir temizlik yaptı. "Bakar mısın, ben Şahin Beyin çalışma odasını arıyorum bana gösterir misin?" Dilini yutmuş gibi bana bakmaya devam edince sabır diledim. Neden korkuyordu ki? "Şahin Beye söyledim içeriden yalnızca bir kitap alacağım." Bana eliyle çıktığı odayı işaret edince konuşmayı bilmiyor mu diye düşünmüştüm. Patronları artık nasıl korkuttuysa benimle tek bir çift dahi etmiyorlardı.

Kadın gözden kaybolurken sakince içeriye girdim. Söylediğine göre evin her köşesi izleniyordu. Kısa bir süre içeride oyalanır kimse gelmezse de detaylı şekilde arama yapardım. Odaya girince kapıyı yavaşça kapattım. Vay be derken etrafımda dönmüştüm. Bu adam gösterişi gerçekten çok seviyordu. İnsanın evinde böyle bir kitaplığı olsa içinden hiç çıkmazdı. Ellerim kitaplara gittiğinde hepsinin ama hepsinin ciltli olduğunu fark ettim. Bu ev kale gibiydi. Dışarıdan sarsılmaz içeriden büyüleyiciydi. Mavi buranın büyüsüne kapılma burası şeytanın yuvasından başka bir yer değil.

Biraz daha oyalandığımda göz ucuyla masaya baktım. Bilgisayar kapalıydı, büyük ihtimal şifresi vardır. Tekrar kitaplara odaklanarak gizli bir bölme aradım. Ortalıkta kasa falan görünmüyordu bu da demek oluyordu ki buralarda bir yerde gizli bir bölme vardı. Hızlı şekilde her yere göz attım. İzlendiğim için kolayca masaya yanaşamıyordum. Kapı vurulup açıldığında yüzüme sahte bir gülümseme kondurmaya çalışmıştım. "Mavi Hanım güvenlikten geldiler, Şahin Bey ne alacaksa çabuk olsun diyormuş..." Tamam, dediğimde tekrar kitaplara göz gezdirdim. Büyük ihtimal ne yaptığımı anlamıştı. "Yok, aradığım kitabı bulmadım daha sonra bakarım." Kadın kapıdan ayrılmaksızın bana bakıyordu. Odadan çıkmaya hazırlanırken bir kez daha masaya baktım. Gerçekten de ben bildirilere nasıl ulaşacaktım.

Kadınla birlikte koridora çıktığımda aklıma bir şey geldi. "Söyler misin, neden hiçbirinizin elinde telefon yok. Normalde kadınlar ellerinden telefonu bırakamaz ara sıra da olsa gizli saklı bakarlar, yanılıyor muyum?"

"Aslında haklısınız bizde anlamadık, sizin geldiğiniz gün telefonla eve girmek yasaklandı. Her gün eve girmenden önce aranıyoruz... Şey ben çok konuştum galiba gitsem iyi olacak." Alacağım bilgiyi zaten almıştım buna hiç gerek yoktu. Artık evi tamamiyle gezmiş sayılırdım. Bir tek onun odası ve de bahçe kalmıştı. Şimdi de temiz hava bahanesiyle dışarıyı kolaçan etmeliydim. Sessizce kapıya çıktığımda hemen dibimde iki koruma belirdi. "Mavi Hanım, bir arzunuz mu var?"

"Evet, biraz yürümek istiyorum." Sessizce birbirlerine bakarken gözüm kapıya gitmişti. Neden hala bu kadar çok adam vardı? "Tabi buyurun..." Eliyle sağ tarafı gösterince gülümsemiştim. Adam buyurun gezelim diyordu. Önden yürümeye başladığımda ellerimi önümde birleştirdim. Evin duvarları çok yüksekti. Evin köşesini döndüğümüzde duvarların üstünde ki tel örgüleri gördüm. Ön tarafta yokken bir noktadan sonra tel örgü çit sistemleri vardı. "Bu çitler elektrikli mi?"

"Evet, Mavi Hanım en küçük terslikte tellere elektrik veriyoruz." Oldu o zaman... "Anlıyorum." Anlamak falan istemiyordum. Burası neden bu kadar sıkı korunuyordu. Neden acaba Mavi Hanım, mafyanın evinde olduğun içim olabilir mi? Evin arkasına geçtiğimizde burası hoşuma gitmişti. Hemen iki tane kanepe ve salıncak vardı. Onlara bakarken gözüme camlı bölme takıldı. Arka tarafta bir oda büyüklüğünde kocaman camlı bölme vardı. "Buraya girebilir miyim?" Tabi dediklerinden heyecanla oraya yürümüştüm. Galiba zengin olmayı düşünebilirdim bu ne güzel konfordu. Elim camlı bölmeye gittiğinde evin en sevdiğim kısmı bir anda burası olmuştu. İçerde koltuk takımı tam ortasındaysa soba vardı. Etrafındaki çiçeklerse burayı sera alanına çeviriyordu. "Soba mı, bu harika bir detay... Şimdi çay yanında da kestane olacak... Ah hayallerim."

"Sizde mi kestaneyi seviyorsunuz?" Varlığını unuttuğum kel adama baktığımda başka kim seviyor diye sormuştum "Şahin Bey..." dediğindeyse tekrar ona arkamı dönmüştüm. Nedense keyfim kaçmıştı. Onunla aynı kefeye konulmak cidden sinirlerimi bozmuştu. O an gözlerimin önüne arkadaşım geldi, bunca zenginlik helal değildi, onun bunun hakkını çala çırpa kendilerine saltanat kuruyorlardı. "Keyfim kaçtı eve gitsem iyi olacak?" Sessizce aralarından geçtim. Keşfim bana keyif vermemişti. Bu evden kaçabileceğim en küçük bir delik dahi yoktu. Ancak tünel kazarak buradan kaçabilirdim. "Arka kapıyı kullanabiliriz..." Bana kapıyı gösterdiklerinde başımı sallamıştım. Hayallerimin bu kadar çabuk suya düşmesini zerre beklemiyordum.

Ah sevgilim keşke burada olsaydın bana biraz da olsun güç verirdin. Şimdiden Cenk'i çok özlemiştim. O da beni özlemiş olmalıydı, ulaşamayınca da meraka kapılmıştır, bu gece yine ondan telefonu isteyecek daha sonra da Cenk'i arayacaktım. Kararımı vermiştim vermesine de saatler geçmek falan bilmiyordu. Ben bu evde sıkıntıdan patlayıp ölebilirim. "Bakar mısın, patronunuz ne zaman gelir?"

"Çoğu zaman geç saatlerde eve gelir." Eve bağlı bir adam mıydı ki sen gelişini bekliyorsun? "Hiç değilse evde televizyon olsaydı?" Kadın anlamadım, dediğinde yok bir şey demiştim. Anlasan bile bana yardımın mı dokunacaktı? Hareketsizlikten uykum gelmişti. Uzun uzun esneyip olduğum yere kıvrıldım. Yatsam da uykum bile gelmiyordu. Ben gerçekten çok sıkılmıştım... Kapı da hareketlenme hissedince hemen ayağa kalmıştım. Şahin beyin geleceğine bu kadar sevineceğini düşünmezdim bile. Beni ayakta görünce o da pek bir şaşırdı. "Yollarımı gözlerimi beklediğini bilseydim daha erken gelirdim."

Ne yapıp edip buradan kurtulacaktım. Etrafıma bakıp ona biraz yaklaştım. "Dalga geçme, benim dışarıya çıkmam gerekiyor." Ciddi olup olmadığımı süzdükten sonra "Alay mı ediyorsun?"1 diye sormuştu. Bir şekilde onu ikna edip dışarıya çıkarmalıydım. Başka yolum yoktu. "İhtiyaçlarım var, özel şeyler... Lütfen!"

"Benimle kafa bulmak yerine söyle çalışanlardan birine sana ne istiyorsan alsınlar..." Yanımdan gideceği sırada koluna yapıştım. "Bir dünya adamın var. Dışarıda orduyla geziyorsun, seninle beraber de gidebiliriz. Ben özel ihtiyaçlarımı başkasına aldıramam." Kolunu benden sinirle çektiğinde aklıma sabah yaşadıklarımız geldi. Öyle çok öfkelenmişti ki gözleriyle kemiklerimi kıracağını falan zannetmiştim. Sonradan kendini toparlayarak çekip gitmişti. "Beni zorlama Mavi, he ne ihtiyacın var söyle alsınlar."

Gideceği zaman güldüm. "Korkuyorsun, sen benden korkuyorsun? Dışarıya çıktığımızda elinden kaçabileceğimi düşünüyorsun? Bu yüzden değil mi?" Bana sinirle döndüğünde ellerini yumruk yapmıştı. Ah elimde olsa o bıyıklarını tek tek cımbızla çekmez miydim? "Şahin Bey sizi bilmiyorum ama ben özelimi kimseye söylemem. Öyle çok istiyorsan seninle birlikte alıveriş yapabiliriz yoksa yanıma adam ver gideyim."Beni tek göndermeyeceğini çok biliyordum. Hiç kimseye zerre kadar güvenmeyen bencil adamın tekiydi. "Bunda bu kadar düşünecek ne var anlamıyorum. Dışarıya çıkarıp altı üstü birkaç şey alacağız." Ağzını açacaktı ki devam ettim. "Burada uzun bir süre tutsak kalacaksam mutlaka ihtiyaçlarımı almam gerecek ha bugün ha yatın ne fark eder.

"Tamam, yeter ki sus." Dilimin bir gün işe yaracağını hiç düşünmezdim. Omuzlarımı yukarıya kaldırdığımda çıkalım mı diye sordum. "Yürü..." Elimi yumruk yapsam da güldüm. Ben sana emir vermeleri gösterdiğimde elimden bir halt gelmiyordu. Sakinliğimi koruyarak evden çıktığımda ne yapacağımı bilmeden ona baktım. Adamlarına çıkıyoruz dediğinde bana da şöylesine bir bakmıştı. Onun ardından arabaya bindiğimde karşına oturdum. "Seni ikaz ediyorum, en küçük yanlışında seni karanlık bir zindana hapsederim. Ve inan bana orada kemirgenlerde mutlu mesut yaşamam için elimden geleni ardıma koymam." Iyy kemirgen mi içim tuhaf olmuştu. "Merak etme o kadar da küçük beyinli değilim."

"Bende bunu bildiğim için uyarıyorum. Sandığın kadar sabırlı bir adam hiç olmadım." Tamam be anladık üstüne vurgulayıp durma... O konuştukça aklımı toparlayamıyordum. Ellerimi birbirine kenetleyip sıktığımda başka yönlere bakmaya çalışıyordum. Dikkatimi dağıtmasana be adam düşünmeye çalışıyorum. "Neden öyle baktığını öğrenebilir miyim?"

Ellerini alnına götürdüğünde onun bu hareketi genel bir tiki mi diye düşünmüştüm. Bu hareketi çok sık yapıyordu. "Düşünüyorum." Görebiliyorum, yoğun duygularının azameti altında eziliyorsun? "Neden sabahın kör şafağında ofisimi bastığını? Ne aradığını ve nende adamlarıma saldırdığını düşünüyorum. Bana karşı özel bir kinin olmalı, aksi takdirde polisler bu şekilde hareket etmez. Ellerinde savcılıktan alının belgeler olmadan mekanımı basmazlar özellikte de tek başlarını... Ve de kadın başlarına hiç!"

"Siz erkeklerden neyim eksikmiş benim, ben sizden ne eksiğim var?"

"Sorun da orada ya eksiğin yok, zeki bir kadınsın... Yalnızca bu kadar akıllı bir kadının yanlış hamleler yapması beni şaşırtıyor. Yoksa bilerek mi yaptın? Elime düşmek için mi diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum." Ne fark eder dediğimde derin bir nefes almıştı. Bile isteye eline düşmemiştim. "Merak etme gizli bir görevde değilim, olsaydım peşimizde tonla adam olurdu. Teşkilat bu şekilde çalışmaz." Biliyorum, diye mırıldandığında se ne çok şey biliyorsun diye iç geçirdim. "Yalnız bir gün benden kaçmaya çalışırsan diye hatırlatmak istiyorum. Mekanımı izinsiz basan ve adamımı yaralayan sensin. O kayıtlar polisin eline geçtiği anda ihraç edilebilirsin, hatta yaralamadan hapse dahi girersin..." Ağzım açık ona bakmıştım. Bende düşünmüştüm ama olanak vermemiştim. "Sakın ola seni kaçırdığımı söyleme evin her yerinde kameralar var derken yalan söylemiyordum. Eve girdiğin ilk andan itibaren senin üzerinde en ufak bir zorlama da bulunmadım. Aksine evin kraliçesi gibi görünüyorsun. Bana kalırsa benden bir şekilde kurtulduğunda benim seni kaçırdığımı asla iddia edemezsin."

"Bunları bilmeyecek kadar aptal mıyım? Neden bana karşı iyimser olduğunu fark etmedim. Kendini o kadar çok zorluyorsun ki her halinden tabiatına aykırı davrandığın belli olmuyor. Eğer beni sallamayı düşünüyorsun şimdi yolun kenarına bırak yoksa senin için çok geç olabilir." Madem beni kaçırdığını iddia edemeyeceğimi biliyordu nende hala elinin altında tutuyordu.

"Hayır, o kadar kolay değil. Sende bir şey var ben o şeyi öğrenemeden seni bırakamayacağım." Zeki olmasa koca saltanatı nasıl elinde tutabilirdi. Ona karşı daha temkinli olmalıydım. Bu adam beni içten içe ürkütüyordu. Araba durduğunda ne çabuk diye düşünmüştüm. Kapı açılana kadar nerede olduğumuzu fark edememiştim. Önden indiğinde bana elini uzattı. "Bu eli bıraktığın an eve geri döneceğiz..." Ben onun iğrenç elini tutmayacaktım. "Hayır, senin elini falan tutmayacağım."

"O halde gidiyoruz..." Tekrar içeriye girecekti ki lanet okuyarak önünü kestim. "Tamam, Allah'ın cezası tamam..." Geri adım attığında sert şekilde elini uzattı. Ellerini tuttuğumda tiksinerek yüzümü buruşturdum. Kocaman ellerinde ellerim kaybolmuştu. "Ceset eli tutmuyorsun kendini bu kadar kasma." Cesedin elini tutsam daha fazla şey hissederdim. "O halde sende elimi sıkma canım yanıyor." Ellerimize baktığında biraz gevşetmişti. "Kelepçe taksaydın daha iyi olmaz mıydı?"

"Seni alacak olan adama yemin ediyorum acıyorum, bu çeneye ömrünü çürütürsün."

"Bende seninle evlenecek olan kadının aklına şaşıyorum, senin gibi soğuk nevaleyle evlenerek hayatını karartır..." Yanımda bir ses duyunca kel olan korumaya baktım. Henüz diğerlerinin yüzüne alışamadığım için bir tek onu ayırt edebiliyordum. "Ne var komik şey mi gördün?"

"Hiç değilse adamlarımı rahat bırak." Ona kızması gerekirken bana mı çıkışıyordu. Sesli şekilde nefes verdiğimde kapımı açmıştı. El ele içeriye girdiğimde etrafıma baktım. Burası epey büyük bir yerdi, umarım devriye gezen bir arkadaşıma falan rastlamam. Yoksa kesinlikle biterim. "Hey arabayı al." Gülmeyi biliyordu biraz iş görsün. Şahin Bey homurdanırken arabayı almasını bekledim. Madem kaçamayacaktım, hiç değilse ihtiyaçlarımı alayım. "Acele et kaybedecek çok zamanım yok." Yürürken durup ona baktım. "Madem zamanın çok değerli git ben koruma yığınınla her şeyi alırım." Ya sabır dediğinde etrafıma baktım. Normalde her bir ürüne tek tek bakıp alsam mı diye düşünürdüm.

"İlk önce irmik alacağım, eve gidince bol bol helva kavurmak istiyorum." Önden olmasa ondan bir adım önden gidiyordum. Eline de ne kadar çabuk alıştıysam yadırgamamaya başladım. İrmikleri sonunda bulduğumda "Acaba kaç tane alsam?" diyerek kendi kendime söylenmiştim. "BU kadar çok mu seviyorsun?" Önüme gelen saçım yüzümü kaşındırdığında onun eliyle birlikte elimi kaldırarak saçlarımı araya doğru itekledim. "Bana sende tahmini kaç gün kalacağımı söyle, ona göre alacağım. Yok yine geliriz diyorsan şimdilik iki tane alırım." Yüzümde pislik görmüş gibi tuhaf bakıyordu, bakmayı kesince çalışanlara seslendi. "Buraya bakar mısınız?" Adam yanımıza geldiğinde "Bir kutu alabilme şansımız var mı?" Çalışan şaşırarak tabi dediğinde alıyoruz demişti. Demek o kadar çok kalacaktım yanında... Sen kaşından Şahin Bey... "Acele edelim daha alacağım çok şey var." Bir kez daha ellerimizle saçlarımı itekliyordum ki yeter artık diyerek eliyle uzanıp saçlarımı kulağımın arkasına itekledi. "Saçlarıma dokunmuşken kişisel bakım ürünleri almak istiyorum, bugünde duşa giremezsem bitleneceğim." Bir şey söylemeden yürüdüğümde arkama baktım. Gerçekten bir sün ya adam vardı.

Mavi esaretine tutsak olma, bir şekilde pençelerinden kurtulman gerekiyor. Kişisel bakım ürünlerin olduğu bölmeye gelince ellerimi alnıma götürdüm. Ben ihtiyaçlarımı nasıl alacaktım. Bana baktığını görünce gözlerimi kısmıştım. Ondan utanmayacaktım. Evinde bir hareme yetecek kadar kadın kıyafeti varken onun masum bir adam olduğunu düşünmeyecektim. Arkama döndüğümde boş olan arabayı çekip reyona yaklaştım. "Madem her şeyi kutuyla alıyoruz bundan da bir kutu istiyorum." Elime aldığım pedi gösterdiğimde iç çekmişti. Kendi kaçınmıştı benim sorunum değildi. Bu defa kadın görevliye ben seslenerek ne kadar almak istediğimi söyledim. Kadın önümüzde eğildiğinde karnına dirseğimle vurarak bira çekil demiştim. Bu kadar odun olmak zorunda değildi. Kadın kutuyu bıraktığında banyo için birkaç malzeme aldım. "Hey burada mayo var." O havuzda yüzmek istiyordum. Mayoyu elime aldığımda ona dönüp üstüme tutum. Korumalar nende başka yöne bakıyor olabilirdi ki?

Hayatımda senin kadar sahiplenici bir adam görmedim, yalnızca elimden tutun diye benim sahibim olduğumu mu düşündün, zavallı adam! Bedenine bakıp geri de duran arabanın içine attığımda gördüğüm şapkayı da başıma geçirdim. "Bu kadar eğlence yeter gitmemiz gerekiyor."

"Neyin eğlencesinden bahsediyorsun sen, beni evine tutsak ettiysen ihtiyaçlarımı da karşılayacaksın." Ben şaka falan yapmıyordum ben kadındım ve ihtiyaçlarım vardı. Tekrar yürümeye başladığımızda boş boş etrafıma baktım. Aklıma başka bir şey gelmiyordu. İlerde teknolojik aletler gördüm. İşte buna şan derlerdi. Kendine çaktırmadan flash bellek alırsam bilgisayarındaki bütün verileri ona aktarabilirdim. "Şahin ben evde çok sıkılıyorum, kendime müzik çalar alabilir miyim?"

"Her ne alıyorsan artık al, daha fazla bu duruma tahammül edemeyeceğim." Sinirlenerek konuştuğunda bende söyleniyor gibi yapıp çaktırmadan elime geçenleri alıp doğruca arabaya attım. İşte buna şans derler... Biraz daha ilerlediğimizde artık sona doğru gelmiştik. Benim içimi yine huzursuzluk kaplamıştı. Eve döndüğümüzde bir daha bu şansı yakalayamayabilirdim. "Sonunda çikolataların olduğu kısma geldik. Şahin ben bu beyaz çikolatalardan istiyorum."

"İyi tamam ondan da bir kutu alırız. Artık bittiyse gidelim mi?" Ağzımı açacaktım ki telefonu çaldı. Önemli olmalıydı ki elimi bırakmış bende rahat nefes almıştım. Kel adam yanıma yaklaştığında çikolata alıyordu ki senin adın ne diye sordum. Beni duymazdan gelip işine odaklanırken önce patronuna sonra da diğer adamlarına bakmıştım. Onlara arkamı döndüğümde gözüme kamera çarptı. Elleri önümde birleştirerek sinyal vermek ister gibi işaret diliyle kaçırıldığımı anlatmaya çalışıyordum. İşaret dilini bildiğim için kendimle içten içe övünüyordum ki birinin koluma yapışmasıyla nevrim dönmüştü.

"Lanet olsun, sana güvenmekte hayatımın hatasını yaptım. Bunun bedeli çok ağır olacak Mavi Kabacık, hem de çok ağır olacak."


*****

İLERLEYEN BÖLÜMLERDEN KESİT!

- ALINTI -

"Bıktım senden de bana yaşattığın duygu azametlerinden de, sen vicdansız kendini bilmez bir adamsın. Senin yüzünden benim hayatım mahvoldu be! Abim öldü duyuyor musun, senin yüzünden abim öldü. Babamı öldüresiye dövdüler, kardeşim sakat kaldı... Sen bana daha fazla ne yaşatabilirsin, söyle ne?"

"İyi bir adam olmadığımı çok iyi biliyorum, sana layık bile değilim. Ama her şeye rağmen amalarım var, sen benim karımsın. Her şeyden önemlisi benim bebeğimi taşıyorsun. Şimdi sen söyle ben senden nasıl vazgeçebilirim."

"Doğmasını istiyorsun değil mi? Yaşasın istiyorsun? Biliyorum istiyorsun. O halde beni azat edeceksin. İlk fırsatta boşanacağız, bebeğinin sağlıklı dünyaya gelmesi için bana on adımdan fazla yaklaşmayacaksın."

"Lanet olsun, senin başına buyruk dik kafalı hallerinden usandım. O bebeği istiyorum aynı zaman da seni de istiyorum. Mavi, artık kendine gel. Bir şeyleri fark ettiğinde çok geç olabilir. Her defasında sana yalvaramam."

"Ben son sözümü söyledim Şahin. Bebeğin dünyaya gelmesini istiyor musun?"

"Kahretsin git, nereye istiyorsan oraya git. Yalnız şunu da aklına kazı senden boşanmam. Ve o gün bebeğinin dünyaya geleceği günde yanında olurum. Ben ne zaman bebeğimi kucağıma alırım. İşte o zaman sonsuza kadar hayatınızdan çıkarım. Ne sesimi duyarsınız ne de varlığımdan haberiniz olur, Yalnızca doğuma kadar senden uzak kalırım, ondan sonrası ikimiz içinde yok!"


  YENİ BÖLÜM İÇİN KALPLERİMİZİ ALALIM....

İnstagra: Sldaser

Continue Reading

You'll Also Like

683K 37.9K 122
"Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olm...
6.1K 496 88
Ben öznelerini kaybetmiş çölde bir bedevi, Mecnun'un esarete düştüğü o çölde, şiir yazan uhrevi. Sararmış kağıt parçalarına tutunur sevdiceğimin elle...
13K 559 42
Yüzüme ; karanlık ve kısık gözleriyle bakarak elimi yarasının üstüne koydu , Benim açtığım yaranın üzerine . " Hiç bir yara bunun verdiği acıyı verme...
18.6K 1.7K 23
Eski adı ; okumak isteyen genç bir kız ve genç bir aşiret ağası "Sen benimle dalga mı geçiyon lan benim babam ve dedem beni hiç bir zaman sevmediler...