Doctor 'Jikook

Door kooktothemin

36.8K 3.8K 1.9K

Tamamlandı ✔️ "Titriyorsunuz, neden bu kadar üşüdünüz?" "Soğuksunuz çünkü Bay Jeon. Gölgeniz suratıma değdik... Meer

1/ Dilsiz
2/Çilek
3/Pespaye
4/Lavinia
5/Zümrüt
6/Hastalık
7/Senden nefret ediyorum
8/Karanfil
9/Hatırla
10/Çirkin saçlar
12/Baba
13/Muhtaç
14/Park Lavinia
15/Cumartesi
16/İyiyim
17/Huysuz
18/Korkuyorum ölümden
19/Güzel laviniam
20/Final

11/Sene

1.1K 161 65
Door kooktothemin


"Bay..." Parmağını dudağına götürüp gözlerini kıstı. Bu kasvetli gecede neden kapımda olduğunu sorguluyordum elbette. Sonuçta o günden sonra bir daha görüşmemiştik bile. Eğer işlerim yoğun olmasa onun güzel çehresini izlemeye giderdim. Kendimi asla mahrum bırakmazdım. "Bay..." Adımı unuttuğunu anlayıp gülümsedim.

Tüm acılarım, iki dudak arasına sıkıştırılmış bir gülümseme gibi zorluyordu beni. Öyle ki uzun zamandır gülümsemediğim gerçeği aklıma doldukça harabe misali eski tozlu halime geri döndüm.

"Jeon." Dedim soğuğa karışan sıcak nefesimle. Sessizlik ne kadar fazla hakim olursa onun dişlerinin birbirine çarpma sesini daha net duyuyordum. Üşüyordu benim küçüğüm... "Jeon Jungkook." Diye ekledim ki artık adım aklından gitmesin.

Artık unutmasın adımı...

Yattığında da aklında olayım, kalktığında da. Çünkü ben onu yemeğimin içinde bile görmeye başladım.

"Unutmadım ki adınızı." Yalan söylüyordu, herkesi hatta babamı bile kandırabilirdi lakin beni asla.

"Öylesine söyledim Bay Park. Cümlenizi tamamlamayacak mısınız?" Öylece gözlerimin içine baktı. Kapımı gecenin üçünde çalmasının sebebini merak ediyor olsam da ısrar etmedim."Titriyorsunuz, neden bu kadar üşüdünüz?" Heyecanıma yenik düşüp eklediğim bu saçma soruya karşı gözlerimi bir iki kere kırptım. Aptalın tekiydim.

Onun karşısında şuurumu kaybediyordum gerçekten de.

"Soğuksunuz çünkü Bay Jeon. Gölgeniz suratıma değdikçe üşüyorum." Kırgın çıkan sesine karşı tepki dahi veremedim. Güzel gözleri sönüktü, orada da şifa bulamadım. Bana gitmek kalırdı lakin bir kez daha küçüğümü terk etmek istemedim. Onun kusursuz yüzüne karşı üşümek bile güzeldi.

Elimde olsa bu ince kazakla tüm gece ona sarılarak otururdum. Havanın ne kadar soğuk olduğu önemli bile değildi benim için. Eğer yanımda laviniam varsa...

"İçeri geçin öyleyse." Kenara çekildim, sanki bu anı bekliyormuş gibi içeriye geçti.

"Hiç sormayacaksınız sandım." Kapıyı kapatıp arkasından takip ettim. Sanki benim değilde onun eviydi. Unutkan bir insana göre salonun yolunu gayet iyi biliyordu.

Sevindim, en azından yuvasına aşinaydı.

"Böyle çat diye kapınıza geldim ama sorun olur mu?" Oturduğu koltuğun karşısına yerleşip kamburumu düzelttim. Nedensizce rahatsızdım, burada olmaması gerekiyormuş gibi hissediyordum.

İster istemez ellerimi titreme alırken kafamı iki yana salladım.

Kendine gel Jungkook...

Yalvarırım kendine gel.

"Titriyorsunuz, üşüyor musunuz?" Sanki dediği şeyi anlamamışım gibi gözlerim büyüdü. Suratına Mecnun gibi bakakaldım. Ne dilim oynadı ne de dudaklarım. Konuşmayacağımı anlamış olacak ki ayağa kalkıp kendisine bile zor yeten kalın hırkayı çıkarıp omzuma bıraktı. Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım.

Utanmaz gibi gözlerini çekmedi, bir yandan yakamı düzeltti bir yandan da dertlerini anlattı bakışlarıyla. Babasına olan özlemini bile orada görebiliyordum. Duvara yapışmış örümcek ağı misali dertleri gözlerine takılı kalmış gibiydi. Ve ben de o ağa takılan öylesine bir böcektim işte.

"Siz?" Üzeri de inceydi. Hiç mi üşümezdi bu adam? "Burası benim evim Bay Park, eğer üşüyor olsaydım odama gidip kalın bir şey-"

"Amma naz yaptınız Bay Jeon, bir de bana çocuk derler." Özenle yerleştirdiği hırkayı bir hışımla çekip geri yerine oturdu. Ne yani trip mi yiyecektim?

"Ben siz üşüme-"

"Lütfen susun artık, uykumu getiriyorsunuz." Artık kaba bir adam oluyordu. Sürekli sözümün kesiliyor olması gururumu zedelerken ağzımı açıp tek bir kelime dahi etmedim.

Belki bir saat belki de birkaç dakika geçti. Bana günler gibi gelen o anda ikimiz de konuşmadık. Sanki evi yokmuş gibi koltuğuma kıvranıp uyuyan Jimin'i izlemek istedim. Uyandıramadım, kıyamadım küçüğüme.

Lakin nereden bilebilirdim ki aslında uyumuyor olduğunu? O baygındı, benim küçüğüm haddinden fazla zorluk çekiyordu.

Doktor çağırdım, elim ayağıma dolandı. Jimin'i benden alır diye Bay Joran'a haber dahi vermedim. Neyse ki doktor kısa süre içinde gelip hala daha baygın olan Jimin'i kontrol etti.

"Bay Jeon." Dedi sıkıntılı sesiyle. Kötü bir şeyin geleceğine o kadar emindim ki dolan gözlerimi saklayamadım. "Geç kalınmış bir tedavi görüyor. Size geçen sefer geldiğimde söylemeye korktum lakin Bay Park uzun süredir bu hastalığın pençesinde çırpınıyor olmalı." Arkamı dönüp düşmek üzere olan göz yaşlarımı kolumun tersiyle sildim. Bir yandan eşyalarını topluyor bir yandan da bana hastalığı anlatıyordu.

"Ne kadardır böyle?"

"Ben kesin bir bilgi veremem Bay Jeon lakin tahmin edebiliyorum." O kasabanın en iyi doktoruydu, elbette bilecekti. Fakat duyacağım cevaptan fazlasıyla korktum.

"Söyleyin."

"Bay Jeon söyley-"

"Söyleyin dedim." Boğazım yırtılana kadar bağırdım. İçim yanıyordu, kendimi tarihi geçmiş bir besin yiyormuş gibi hissettim. Çoktan içi geçmiş bir besini yiyecek olursam ben de zarar görürdüm. Tıpkı şu an olduğu gibi.

Zarar görecektim çünkü ben Jimin'i ilk gördüğüm gün mideme indirdim.

"4-"

"4 ay?" Ona dönüp umutlu gözlerle baktım. Jimin onu gördüğümden beri hastaydı, yüksek ihtimalle 1 seneyi geçmiştir diye düşünürken aldığım cevap elbette beni şaşırttı.

"Sene." Diye ekledi. O an tüm dünya üzerime yıkıldı sanki. Dizlerim titrerken koşar adımlarla dış kapıya gidip bahçeye çıktım. Kasvetli rüzgar saçlarıma değdikçe gözlerim dolmaya devam etti.

Ağlamamak için yeminliymişim gibi tek bir gözyaşı dahi dökemedim. Belki döktüm de hissedemedim. O derece soğuktu hava. Gerçi üşüsem de umrumda değildi...

Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. Doktor, huyumu bildiği için dokunmadı bile bana. Bir kafa selamı verip bahçeyi terk etti. Suratına dahi bakmadım. Jimin geldiğinden beri yeşillenen bahçeme göz gezdirdim.

Onlar açarken ben soldum...

"Kabullendim artık." Sırtımın ardından gelen sesle gözümü uzun uzun kapattım. "Öleceğim ben Bay Jeon."

"Öyle demeyin." Dönemedim, suratına bakamadım. Bakacak olursam yalan söylediğimi anlardı.

"O halde neden ağlıyorsunuz?"

"Çünkü çiçeklerimi sulamayı unuttum." Bir yalan daha...

Ağzımdan çıkan...

Beni günahkar yapan...

"Yalancısınız, sizden nefret ediyorum." Omuz atıp önümden yürümeye başladığı sırada bileğinden yakaladım. Eğer giderse asla bulamazdım onu. Bir daha denk gelmezdik belki de.

"Gitmeyin Bay Park, beni bir başıma bırakmayın."

"Siz bıraktınız ama."

"Hayır." Ne diyebilirdim ki? Asla kabul edemezdim.

"Evimizi ne zaman yapacaksınız Bay Jeon? Size göstermiştim." Bu konuya nereden vardık?

"Yarın." Ne çok alıştım yalan söylemeye lakin en azından çalışırdım. Doktorluk sınavından sonra ustaları da alıp oranın krokisini çizerdim. Güzel bir ev yapardım ikimiz içinde.

Ruhumuz olmasa da bedenlerimiz olurdu içinde.

Gülümseyip çenemi tuttu. Ayak uçlarında yükselip küçük bir öpücük bıraktı dudağımın tam üzerine. Utandım, çıkmak üzere olan bıyıklarım hiç mi rahatsız etmedi onu?

"Bu ne içindi?" Gözlerimin içinde gezinmeye devam ettikçe gerildim. Bu soğuk havada terler döktüm.

"Bana yalan söylediğiniz için." Ve bir tokat geldi suratıma. Hiç ummadığım tokat kulaklarımı çınlatırken kafam yana düştü. Sessizce bekledim ne diyeceğini.

Ve beni pişman edecek o mermer gibi sert sesiyle bir tokat daha yedim suratıma.

O gidene kadar da kendime gelemedim zaten.

"Bu da, kandırıp organlarını aldığınız onca masum insan için."


Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

117K 7.8K 25
Evinde olan anıları unutmak için Taehyung'a taşınan bir Jimin ve onların karşısına komşu olarak gelen Jungkook'la Seokjin. •Semekook •Ukemin
141K 13.7K 18
Jimin ve Jungkook yedi yaşlarındayken birbirlerine söz vermişlerdir: Jungkook dünyadaki tüm kötülüklere karşı Jimin'i koruyacak, Jimin de Jungkook'a...
294K 23K 35
[Seul Park AVM] "Ben o gül bahçesindeki zehirli sarmaşığım Jungkook. Ve... Sana feci dolandım." ★★★ [TAMAMLANDI] "Avuçlarımdaki karanfil" (+taegi +na...
177K 7.3K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!