High School Love •taekook

By taekookloveillusion

140K 10.7K 12.5K

Lise kendine macera arayan ergen öğrencilerle dolu bir tımarhaneydi. Jeon Jungkook ve arkadaşları ise kaosu p... More

1-Adamlık kitabındaki tartışmalı mesele
2-Kazan dairesinde yaşanan çekişmeli problemler
4-Bir Jungkook kazazedesi
5-Beyin fırtınası sonrası panodaki değişiklikler
6-Kurulan hain pusu
7-Birtakım habersiz flörtleşmeler
8-Bazı kahramanlar pelerin takmaz mesela Taehyung kişisi
9-Fotokopi odalarının dili olsada konuşsa
10-Kapılardan korkan Romeo'nun dramı
11-Kıskandın-kıskanmadım tartışmalarıyla geçen günler silsilesi
12-Öfkeyle başlayan bir ilişkinin vıcık bir şekilde yeniden doğuşu
13-Kötü adam olmazsa şov devam etmez demiş bir yazar
14-Üçüncü sınıf bir drama
15-Kabullenmesi zor durumlar
16-Kütüphane köşelerinde kimler kimlerle
17-Gizli kapaklı işler devri mi başlıyor?
18-Kıskançlıktan gözü dönen Jungkook'un yapabileceği bazı şeyler
19-Cima eyleme çabaları ve yılbaşında olabilecek en anormal olaylar
20-Dokunma, alışma, tanıma bağlamında geceler
21-İdeal Erkek Arkadaş Aka Jeon Jungkook
22-Final-Yıldızlar aşıkları bir araya getirmek için kayar

3-Cima eylemeye saniyeler kala edilen ihanet

7.6K 636 977
By taekookloveillusion

Ben geldimm. Dün wattpadde bakım falan var dendi. Bende panik yapıp kaldırdım silinir diye ama bugün baya güzel ve bir o kadar uzun bir bölümle geldimmmm.(İki bölümü birleştirdim ehehehe) Hepinize iyi okumalar bebitolarım.



"Sence ne yapmalıyım?" Bilmiyorum der gibi omuzlarımı kaldırdım. Yoongi Jiminle olan iki haftalık ceza sürecinin sonuna gelmişti ve en sonunda bir anlaşmaya varabilmişlerdi. Yani Jimin gereksiz taşkınlık ve serserilik yapacak bir halde olmadığını, aralarındaki bu kavgayı tatlıya bağlamak istediğini söyleyip Yoongiyi Jihyo'nun doğum günü partisine davet etmişti. Ve eklemişti 'İstersen bir arkadaşınla gelebilirsin.' diye. Evet o arkadaş ben oluyordum.

Normalde olsa asla kabul etmez, evde cips, kola, film üçlüsü yapalım diye diretirdim ama şu anda bir öneri sunmaktan kaçınıyordum. Amacım o partiye gidip onları incelemekti. Üstelik Jimin'in birden iyimser davranıp Yoongiyi partiye davet etmesi ve özellikle arkadaş getirmekten bahsetmesi şüphe uyandırıcıydı. Bana kurulan bir tuzak olabilirmiş gibi hissediyordum. Bu sıralar her şeyden şüphelenmeye başlamıştım. Her şeyi sorguluyordum.

"Taehyung bana yardım edebilir misin?"diye sordu Bilgisayar Teknolojileri hocamız. Genelde dersinde saçma sapan şeyler yaptırırdı. Word, Excel ve PowerPointi öğretmeye çalışıyordu son sıralarda. Başımı sallayıp ayağa kalktım ve Yoongiye kısa bir bakış atıp hocayı takip ettim. Bilgisayar odası kütüphanenin hemen yanındaydı. Bir kat çıkmamız gerekiyordu. Koridorda ilerlerken hocaya yaklaştım ve arkasından değil yanından ilerledim.

"Dersler nasıl gidiyor?"diye sordu nöbetçi hocaya selam verdikten sonra. Nöbetçi hoca Kim Seokjindi. Gözlerimiz buluştuğunda kaçırdım hemen ve merdivenleri indim. Beni bırakıp gitmişti. Bir daha onunla konuşmak bile istemiyordum.

"İdare eder." Aslında benden beklentileri baya bir yüksekti. Sıradaki okul birincisinin ben olabileceğimi konuşuyorlardı. Ama Mina'nın ve Minhoo'nun da dersleri oldukça iyiydi. Denemelerde sıralamamız hep değişse bile ilk üçte mutlaka bulunuyorduk.

"Rakiplerin baya iyi çalışıyor." Merdivenlerde sırtını duvara yaslamış soru çözen Minhoo'yu işaret etti. Sıkıntıyla iç çektim. Bir yarışa girmek istemesemde hocalar buna pek bir istekliydi. Üstelik ben okulda ders bile çalışamıyordum. Genel olarak ders çalışma problemim vardı zaten ama bunu okulda hiç yapamıyordum. İngilizce konusunda da tam bir umutsuz vakaydım. "Dert etme."diyip kolunu omzuma attı ve desteklermişcesine sıktı. Birlikte bilgisayar odasına girdik. "Bütün okulun kişisel bilgilerinin olduğu bir dosya hazırlamamız gerekiyor. Müdür Bey istedi." Başımı salladım ve rastgele bir bilgisayarı açtım. Bu baya bir vaktimizi alacak gibi görünüyordu.

"Ben dokuz ve onuncu sınıfları halledeceğim. Sende on bir ve on ikinci sınıfları hallet." Başımı sallayıp bilgisayara döndüğümde "Nasıl yapılması gerektiğini biliyorsun. Derste öğrettim."diyerek laf soktu. Zaten bildiğimiz şeyleri ne kadar öğretmiş oluyordu orası bir muammaydı. Gözlerimi devirmemek için kendimi tutup işime odaklandım. On birinci sınıflarda ilk bizim sınıfın listesini çıkarırken bir şey dikkatimi çekti.

Yoongi bana Jihyo'nun doğum günü partisinin bu cumartesi olacağını söylemişti. Yani 21 Kasımda.
Ama Jihyo'nun doğum günü Eylüldeydi. Çoktan geçmiş bir doğum gününü neden kutluyordu? Bir süre hiç bir şey yapmadan öylece ekrana baktığım için hocanın dikkatini çekmiştim. "Taehyung."dedi merakla.

"Pardon dalmışım."diyip hemen geçirmeye devam ettim bilgileri ama az önce öğrendiğim bilgi şüphelerimi daha da ortaya çıkardı. Saçmaydı zaten! Jungkooklar kendi gruplarından başka kimseyle takılmazlardı. Ne yapacaklarsa da birlikte yaparlardı. Birden herkesi davet edecekleri yalandan bir doğum günü partisi düzenlemeleri şüpheliydi. Hem de fazlasıyla şüpheliydi.

Bilgisayar odasındaki işi bitirip sınıfa çıktığımda edebiyat dersi vardı. Resmen iki dersimi heba etmiştim bu siktiri boktan iş için ama işime yaramıştı. Seokjin hoca göz ucuyla bana bakıp dersi anlatmaya devam ederken yerime oturdum.

"Neden bu kadar uzun sürdü?"diye sordu Yoongi. Bakışları Seokjin hocadaydı. Bende hocaya baktım. Hocanın gözüne batmak istemiyordum. Gerçi o benim gözüme fazlasıyla batmıştı son olan olayda.

"Dosyaları düzenletti hoca. Anam ağladı." Yoongi anladığını belirten bir baş sallamasıyla dersi dinlemeye döndüğünde bende odaklanmaya çalıştım ama her defasında aklıma Jungkook ve arkadaşlarının ne haltlar yediği geldiğinden odaklanamıyordum. Seokjin hocaya bile sözünü geçirebiliyordu. Böyle bir şeyin mümkün olması gözümün seğrimesine sebep oluyordu.

Son ders bittiğinde okulun bitiş zili çaldı ve heyecanla ayağa kalktım. Ne kalmam gereken bir ceza vardı ne de orada burada oyalanmamı gerektirecek bir işim. Günler sonra ilk defa eve erkenden gidecek olmanın heyecanını yaşıyordum. Eve gidip pijamalarımı çekerdim sonrada yatağıma uzanıp gecelere kadar film izlerdim. Yoongi kitaplarını çantasına koyarken göz ucuyla bana baktı. Ben çoktan hazırlanmıştım bile ama Yoongi fazla yavaş hazırlanıyordu. Sınıfın yarısı gitmişti çoktan. "Hadi Yoongi!"

"Sen beni bekleme, git."dedi çekingen bir şekilde. Kaşlarım çatıldı.

"Neden?"

"Bir randevum var." Gözlerim kocaman açıldı. Şaşırmıştım çünkü bana bundan hiç bahsetmemişti. Göz ucuyla Jimin'e baktım. "Onunla değil."dediğinde durumun daha ne kadar garipleşebileceğini merak ediyordum.

"Üst sınıflardan Namjoonla." Gülümseyen yüzüm anında solarken Yoongi'de bunu fark etmişti. Bu da planın bir parçası mıydı? Neden birdenbire Jimin Yoongiyle anlaşmaya karar verdikten sonra Namjoon ile Yoongi randevuya çıkıyordu? Ulan amına koyim bunlar benim arkadaşımdan ne istiyordu?

"Yoongi-"

"Bak işte o da geldi!" Yoongi yanımdan geçip Namjoon'a doğru ilerlerken olduğum yerde öylece kalakalmıştım. Sınıfa yeni giren Namjoon ve Jungkook arkadaşlarına selam veriyorlardı. Tek tek hepsine baktım. Jimin, Nayeon, Jihyo ve Jungkook... evet o. Bana alaylı bir gülüşle bakan pisliğe uzun uzun baktım. Kafayı yemek üzereydim. Yoongi bana neden bundan hiç bahsetmemişti? Neden şu anda düşmanlarımızla gülüşüyordu?

"Biz gidelim artık."dedi Namjoon. Bir şeyler konuşmuşlardı aralarında ama ben transta gibiydim. Tek düşünebildiğim bir amaç için Yoongiye yaklaştıklarıydı. Üstelik Yoongi, Jimin'e platonikti. Nasıl olurda birden onun arkadaşıyla çıkmaya karar verirdi? Her şeyi geçtim onlar beni kaçırmıştı! İhanete uğramış gibi hissediyordum.
Saçmaladığımı fark ettim sonra. Ben ona bahsetmemiştim ki olanlardan.

Namjoon ve Yoongi gitti. Yoongi gitmeden önce bana da el salladı ama şüpheli gözleri üzerimde gezmişti. Bende bir tuhaflık olduğunu sezmişti. "Yoongi'den ne istiyorsunuz?"diye sordum. Başka hiçbir açıklaması yoktu! Kesinlikle bir şey vardı Namjoon'un ona yakınlaşmasında!

"Neyden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrimiz yok."dedi Jihyo ve çantasını sırtına takıp Nayeon'un koluna girdi. Sınıftan çıkarken dudağının kıvrıldığını fark ettim. Sinsi bir gülüştü bu. Jimin'de onların arkasından gittiğinde sınıfta Jungkook ve benden başka kimse kalmamıştı. Burnumdan soluyordum. Böyle keyifli bir şekilde beni izliyor oluşu kanıma dokunuyordu.

"Ne çeviriyorsunuz hiç bilmiyorum ama emin ol çok yakın zamanda öğreneceğim."dedim ve bir şey demesini beklemeden ona omuz atarak sınıftan çıktım.

Yalnızdım. Sokakta tek başıma yürüyordum ve ihanete uğramış gibi hissediyordum. Yoongi'nin olanlardan haberi bile yoktu ama ben yıkılmıştım. Hüzünlü bir şekilde eve geldiğimde annemle Hoseok'un salonda pasta börek yiyerek konuştuğunu fark ettim. Hoseok bizim evde kalsa daha iyi olurdu herhalde çünkü bizim evin çocuğu gibi her Allahın günü buradaydı.

Aslında annemle babam boşandıktan sonra böyle sık sık gelip gider olmuştu. Annemin bir çeşit depresyonda olduğunu ve bu yüzden ilgi gösterilmesi gerektiğine inanıyordu. Bence annem gayet iyi durumdaydı. Yaptıkları tek şey beni bir fazlalıkmışım gibi hissettirmekti. "Ben geldim."dedim ve odama ilerledim. Üstümü çıkarıp salona döndüğümde annemle Hoseok hala sohbet ediyorlardı. Yanlarına oturup en azından yiyeceklerden faydalanmaya karar vermiştim.

"Ne bu hal? Noldu?"diye sordu annem.

"Yok bir şey."diyerek geçiştirdim onu. Hoseok bir şeyler olduğunu anlamıştı ama yine de sessiz kaldı. Bir süre annemle oturduk sonra annem dizisi başlayacağı için bizi salondan kovdu. Odama girer girmez Hoseok ve sorgulayıcı gözleriyle karşılaştım. Dramatik bir şekilde kendimi yatağıma atıp tavana baktım. Sonrada iç çekip soluma döndüm.

"Sende bir şeyler var. Noldu?"

"Yok bir şey."dedim yine. Aslında hemen anlatmak istiyordum ama işi naza çekmezsem asla olmazdı.

"İyi tamam." Bu da hiç ilgi göstermiyordu bana.

"Ya tamam dur! Anlatacağım." Hoseok gitmekten vazgeçip kapıyı kapattı ve kendisini yanıma attı.

"Ne bu Feriha halleri? Az kaldı bayılacaksın birazdan!" Gözlerimi devirdim. Birazcık bile dramatik davranmama izin verilmiyordu hiçbir yerde! Oysa ben çok severdim dramayı.

"Yoongi ile Namjoon randevuya çıktı." Tükürürcesine söylemiştim bunu. Iy tüykerim diken diken oluyordu.

"Evet, biliyorum." Hoseok bile biliyordu ama ben bilmiyor muydum! Daha çok sinirlendiğimi hissettim. Yoongi ömür boyu dilimden kurtulamayacaktı. Seksen yaşımıza geldiğimizde bile lafını yapacaktım. Hem o zaman uçan tekmede atamazdı bana.

"Bana neden söylemedi?"

"Taehyung sen mal mısın? Geçen akşam size geldiğimizde söyledi ya. Jimin ona Namjoon'dan bahsetmiş. Yoongi'de Jimin'in ona Namjoon'u yapmaya çalıştığını fark edip üzülmüş falan." Geçen akşam doldu aklıma. Eterden kafam bir milyon olduğu için onları dinleyememiştim. Demek o zaman bu konuyu konuşmuşlardı. Namjoon eterle beni bayıltmasaydı dinleyebilirdim ama işe bakın ki beni bayıltmışlardı!

"Jimin tam bir aptal."

"Ona ne şüphe! Yoongi iyi yaptı, kaç yıldır Jimin onu fark edemediyse o napsın? Artık onu seven birileriyle tanışma vakti geldide geçiyor bile."

"Namjoon'un onu sevdiğini nereden biliyoruz?" Hoseok gözlerini devirdi.

"Bunda bilinmeyecek ne var bebitom? Maçlarda hep Yoongi onu izliyor mu diye size bakıyor. Ben zaten şüpheleniyordum ya senden ya Yoongi'den hoşlanıyor bu diyordum. Yoongi'den hoşlanıyormuş işte."

Hiç ihtimal vermemiştim. Namjoon'u daha önce hiç fark etmemiştim bile. Tamam fazla göze çarpan bir tipti ama onun birisine aşık olabileceğini falan düşünmemiştim. Hele onların grubundan birisini yedi yirmi dört dikizleyen en yakın arkadaşıma aşık olacağına ihtimal bile vermemiştim. Üstelik hala vermiyordum! Namjoon Yoongiyi kullanıyor olabilirdi! Hem daha ne bok yedikleri bile belli olmayan birisine arkadaşımı emanet edecek değildim. Yoongi ile tez vakitte konuşmam lazımdı. Onu Namjoon hakkında uyarmak benim görevimdi.

"Çok tuhaf,"dedim ve hafifçe yatağımda doğruldum. "Önce Mina sana aşk itirafı yaptı şimdi Namjoon Yoongiye." Hoseok da dediklerimle meraka düşüp benim yaptığım gibi yataktan kalktı.

"Tuhaf olan ne?"

"Mina ve Namjoon, Jungkook'un arkadaş grubundan." Hoseok bana neresinde mantık kurduğumu anlamamış gibi baktığında gözlerimi devirdim. "Bilmiyor olabilirsin ama Jungkook'un arkadaş grubu kendileri hariç kimseyle konuşmazlar."

"Saçmalıyorsun Taehyung. İma ettiğin gibi bir şey yok ortada. Mina beni seviyor. Namjoon'un da ilgisi uzun zamandır vardı. Hem neden durduk yere bize böyle bir oyun oynamak istesinler?" Her şey çok fazla göze batıyordu. Hoseok'a yaşadıklarımı anlatamazdım şimdilik. Ne olup bittiğini öğrendikten sonra anlatmam daha iyi olurdu hem. Birdenbire Mina ile olan ilişkisine zarar versin istemiyordum.

"Haklısın."dedim bu yüzden ve biz bu konuyu kapattık.

.

"Randevun nasıldı?" Yoongi ayakkabılarını bağlarken onu izliyordum. Genelde sabahları okula birlikte giderdik. Ayakkabılarını bağladıktan sonra yürümeye başladık.

"Güzeldi. Şu yeni açılan buz pistine gittik. Kaymayı bilmediğimden Namjoon bana yardımcı oldu."

"Vay canına ilk buluşma için oldukça iyi bir fikirmiş. Sana bolca yardım etmiştir şimdi."diye imayla konuştuğumda hafifçe koluma vurdu.

"Utandırmasana." Yoongi'nin böyle bir tepki vermesini beklemediğimden şoka girmiştim. Utanmıştı! Yoongi utanmıştı.

"Randevu baya hoşuna gitmiş bakıyorumda."

"Birazcık." Güldüm. Onu ilk defa böyle görüyordum. Bu zamana kadar birkaç kez birileriyle sevgili olmayı denemişti ama hiçbir zaman ciddi bir ilişkisi olmamıştı. Zaten uzun zamandır da Jimin'e platonikti.

"Jimin'e ne olacak?"

"Umurumda değil artık."diyip omuz silkmesi bana hiç inandırıcı gelmedi. Jimin'i hemencecik silip atacak birisi değildi o. Ona olan bakışlarımı fark edip konuşmasını devam ettirdi. "Gerçekten değil. Onu unutmaya karar verdim. Namjoon her şeyin farkında. Yarabandı olmak istiyorum dedi. İşler nasıl ilerler bilmiyorum ama artık bende sevilmek istiyorum." Konuşamadım. Sözlerinin üzerine söz söylemek istemedim. Birisini sevdiğinizde aynı şekilde karşılığını almak nasıl bir histi hiç bilmiyordum. Ben genelde platonik olurdum açılamadan da bir başkasına kaptırırdım. Fakat Yoongi Namjoon'a inanıyordu.

Okula geldiğimizde ilk iki ders ingilizce olduğundan yüzüm asılmıştı. Ders bitene kadar da canım çıkmıştı. Hocanın radarında sürekli ben vardım. "Bu hoca bana taktı!"diye hayıflanırken sınıfa Namjoon girdi. Nayeonlara gülümsedikten sonra bize doğru geldi. Nayeon ile Jihyo kendi aralarında gülüşürlerken bakışlarım sınıfa giren Jungkook'a kaydı. Mina artık onunla takılmadığından ders biter bitmez soluğu bizim sınıfta alır olmuştu. Yüzünü her gün görmek zaten bir azapken şimdi her saat başı görüyordum.

"Selam."dedi Namjoon ve Yoongi'nin bir ön sırasına oturdu. İkisi tam anlamıyla liseli aşıklar gibi flörtleşirken kusmak istedim.

"Dün çok güzeldi."

"Evet, belki bir gün yeniden gideriz!" Namjoon senden hızlısı mezarda be paşam. Şimdiden ikinci randevunun yolunu yapıyordu.

"Olabilir." Yoongi de naz yapıyordu. Ben neden böyle bir konuşmaya şahit oluyordum? Resmen kendi yerimde üçüncü kişi olmuştum iki dakikada. Ulan Yoongi beni düşürdüğün duruma bak.

"Taehyung sen sever misin kaymayı?" Namjoon beni sohbete dahil etmeye çalışıyordu. Sevdiğim çocuğun arkadaşıyla iyi geçineyim taktiği bende işlemezdi! Hele günler öncesi beni eterle bayıltan birisi için bu numaralar bana asla ama asla işlemezdi. Ona ezikleyici bir bakış attım ve omuz silktim.

"Eter seviyorum ben."derken Yoongi ne diyon mal der gibi bakıyordu bana. O anlamamış olabilirdi ama Namjoon fazlasıyla iyi anlamıştı.

"Efendim?"

"Bilmiyor musun eteri? Hani koklatınca bayıltan cinsten." Namjoon gözlerini gözlerime dikti. Aynı şekilde karşılık verdim ona. Kozumu Namjoon'a oynayacaktım. Onu her şeyi Yoongiye söylemekle tehdit edip ne haltlar çevirdiklerini kolayca öğrenebilirdim belki.

"Taehyung ne saçmalıyorsun sen?"

"Hiç. Namjoon anlamıştır beni." Namjoon'un tüm tadı tuzu kaçmıştı. Bense keyiften dört köşeydim.

"Partiye geliyor musunuz?"diyerek yeni bir konu açmak istedi Namjoon. Ama bitmişti.

Yıkıktı.

Bir yerleri tutuşmuştu.

"Evet!"

"Hani gitmeyecektik?"

"Yoongim artık durumlar farklı." Yoongi yine anlamadığı için bir bana bir Namjoon'a baktı.

"Gelmeniz beni çok mutlu eder. Eminim ki Jihyo'da mutlu olur. Hem böylelikle arkadaşlarımız tanışmış olur." Yoongi sağ tarafımızda kalan arkadaş grubuna baktı. Jungkook ve arkadaş grubunu o da pek sevmezdi. Tüm bu düşman okulu saçmalıklarından Yoongimde nefret ediyordu.

"Tamam o zaman geliriz."

"Partide görüşürüz o zaman."dedi ve ayağa kalktı. Yoongi arkasından el salladı. Namjoon arkadaşlarının yanına gidip iki dakika konuştu sonrada sınıftan çıkıp gitti.

"Ne saçmaladın sen az önce?"

"Ya bir şey değil. Boşver sen. Ben zil çalmadan bir tuvalete gidip geleyim." Ayağa kalkıp sınıftan çıktım ve Namjoon'a yetiştim. Yoongi'ye veya herhangi birisine yakalanmamak için onu yangın merdivenlerinin oraya doğru yönlendirdim.

"Yoongiyle ne yapacaksınız? Neden durduk yere bu ilgi?"

"Durduk yere değil." Elleri ceplerindeydi. Sırtını duvara yaslamıştı. Hoseok da böyle söylüyordu ama ben inanmıyordum.

"Sana inanmıyorum. Ne işler çevirdiğinizi söylemezsen Yoongi'ye bana yaptığınız her şeyi anlatırım."

"Sen...sen!"

"Hiçbir şey umurumda olmaz. Yoongi anlattıklarımı duyduktan sonra emin ol seninle bir daha iletişime bile geçmez. Gündüz vakti okuldan adam kaçıran, kazan dailerinde en yakın arkadaşını dövüp bayıltan birisini kim ister ki?" Amacım Namjoon'a baskı yaparak ağzından bir şeyler almaktı. Namjoon dediklerime inanamaz bir şekilde bakıyordu. Benim bu kadar sinsi bir insan olduğumdan birhaberdi tabi.

"Biz seni dövmedik bile."

"Ha diğer yaptıklarınızı kabul ediyorsun yani!"

"Hayır öyle değil! Taehyung kimse seni dövmedi. Hem farkındaysan Jungkook'u döven sendin. Çocuğun her yeri mosmor." Kurtulmak isteyen bir kurbandım ben sadece. Burada durup da Jungkook'a acıyacak insan hiç değildim. Bir zahmet o da arkamdan yaklaşıp beni kazan dairesine çekmeseydi.

"Konu sence bu mu? Ne işler çeviriyorsunuz Namjoon?"

"Bak bilmesen çok daha iyi olacak. Hem lütfen Yoongi'de bilmesin."

"Bu boka Yoongi bulaşmasın diye anlatmadım zaten ama Namjoon durduk yere arkadaşlarıma yaklaşmaya başlayan sizdiniz!"

"Her şeyi yanlış anlıyorsun. Ben Yoongiyi seviyorum. Tamam git anlat her şeyi ama senin daha fazlasını bilmene izin veremem!"

Fazla inatçıydı! Kimi kimden korumaya çalışıyordu? Soru işaretleri aklımda fink atarken bir alkış sesi duydum. Jungkook çıkış kapısının kilitli olan kısmına yaslanmış bize bakıyordu. Sırtını kapıdan ayırıp açık olan taraftan çıktı ve yanımıza doğru geldi.

"Taehyung sana bir şeylere burnunu sokma dedikçe sen daha fazla ileri gidiyorsun! Cidden aptallığın alkışlanacak cinsten."

"Daha fazla bu ortama tahamül edemeyeceğim. Ben gidiyorum." Jungkook Namjoon'un omzunu sıkıp ona gülümsedi. Bu iş bende demek istiyor gibiydi. Jungkook'un ortama dahil olmasıyla bile tüm tadım tuzum kaçmıştı. Namjoon gittiğinde az önce onun yaslandığı duvara yaslanıp Jungkook'a baktım.

"Ne zannediyordun? Jaewon gibi çenemi kapatıp sessizce duracağımı mı?"

"Her akıllı insanın yapacağı gibi, evet!"

"Burada tek bir aptal var o da sensin." Jungkook karşıma geçti ve bana biraz daha yaklaştı. Kişisel alanımı işgal ediyordu şu anda imdat. Elimi göğsüne koyup onu durdurmaya çalıştım ama bana yaklaşmaya devam etti.

"Çoğu zaman gerçekler can yakar. Eğer ağlamak istemiyorsan işlerime burnunu sokmayı kes!" Elimi ondan çektim ve kollarımı göğsümde bağladım.

"Bir çocuk gibi ağlayacağımı bilseydin şimdiye çoktan söylerdin! Sen sadece gözümü korkutmaya çalışıyorsun." Aptal değildim. Hatta Jungkooktan daha akıllıydım. Gözü kolayca korkutulabilecek birisi değildim.

"Seni ağlatmak isteseydim bunu kolayca yapardım."

"Kimse beni ağlatamaz!"diye çıkıştım. Bu konuda hassastım. Kimse içinde ağlamaz, bunu kimsenin yapmasına izin vermezdim. Bu yüzden tek başıma ağlardım ama buna değerdi. Birisinin gözyaşlarımı görmesindense tek başıma ağlamayı tercih ederdim. "Hem sen kimsinde beni ağlatacaksın?" Ona küçümseyen bir bakış attığımda bana daha çok yaklaştı. Gel amına koyim gel daha nereye geleceksin? Göt kadar yerdeyim zaten. Biraz daha gelse üstüme çıkacaktı. İnsanın sevmediği otun burnunun dibinde bitmesi gerçek anlamıyla gerçekleşiyordu şu anda.

"Göreceksin seni ağlatacağım," dedi gözlerimin içine bakarak. "Hem de zevkten." Bu kıl hareketleri yüzünden onu merdiven boşluğundan sallandırmak geçti aklımdan. Sonra dediği şey aklımdan bir kez daha geçti ve yaptığı imayı anlamamla dişlerimi sıkmam bir oldu. Ulan ben duygusal çöküşten bahsettiğimizi zannediyordum bu herif sikişten bahsediyordu.

"Nah yaparsın!"diyip ittirdim bedenini. Bir iki adım geriledi ve tepkime gıcık bir şekilde güldü.

"Yakında göreceğiz."

"Siktir git!"dedim ve onun gitmesini beklemeden ben gitmeye karar verdim. Zaten ders başlayacaktı birazdan.

Sikik herifin benimle dalga geçmesini kendime yedirememiştim. Üstelik ima ettiği şey o kadar saçmaydı ki ne diyeceğimi bile bilememiştim. En son ilişki yaşayacağım birisi bile değildi o. Gözlerimi devirip parti için giyeceğim kıyafetleri çıkardım. Yoongi bana partinin Namjoon'un evinde olacağından bahsetmişti. Neden Jihyo'nun doğum gününü Namjoon'un evinde kutluyorlardı? Bu bile şüpheliydi ama Yoongi'nin dikkatini hiç çekmemişti. Daha çok Namjoon'un evini göreceği için heyecanlı görünüyordu.

Sabah erkenden gelmişti. Transparan siyah bir gömlek giydiğine inanamasamda giymişti. Dar paça siyah kot ve deri ceket giymişti. Bunların hepsini Namjoon için yaptığına bir türlü akıl erdiremiyordum. Saçlarını tost yapıp biraz kabarttık ve ilk defa böyle bir şey yapmamıza rağmen güzel durmuştu. Kendi dolabımdan çıkardığım krem rengi bol pantolonu ve beyaz bir tişörtü giydim. Kemerimi takarken Yoongi ile ne kadar zıt göründüğümüzü fark etmiştim. Aksesuar olarak kullandığım yuvarlak cam gözlüklerimi takıp Yoongi'ye döndüm.

"Hazırım ben."

"Hadi gidelim!"

Namjoon'un evini bulmamız çok zor olmamıştı. Sokağı inleten müziği takip etmemiz yetmişti. Namjoon bizi kapıda karşıladı. Görünüşe göre Yoongi'nin yollarını gözlüyordu. İkisi önden ilerlerken etrafa göz attım. Baya kalabalık bir ortam vardı. Namjoon'un evi iki katlı müstakil bir evdi. Öyle çok abartılacak bir yanı yoktu. Sadece duvarlardaki sanatsal tablolarda baya emek var gibi görünüyordu. Salonun en baş köşesinde arkadaşlarıyla konuşan Jihyo'ya ilerledik. Özel olarak kimseden hediye getirmemesini istemişti. Tabi istemezdi doğum günü bile değildi.

Yoongi, Jihyo'ya sarılıp doğum gününü kutladı. Ben sarılmadım. Sadece dgko dedim geçtim. Sonuçta insanlara yalan söylüyorlardı. Yoongi bu tavrıma gözlerini kocaman açarak ve öfkeli bakışlar sergileyerek tıpkı annem gibi tepki verdi. Onu da siklemedim ve etrafıma bakmaya devam ettim. Anormal bir şeyler arıyordum. Yoongi, Namjoon'un arkadaşlarıyla fazla iyi anlaşmış gibi görünüyordu. Buna sinirlerim daha çok bozuldu.

Birisinin gözlerinin üzerimde olduğunu hissedip başımı yukarı kaldırdım. Jungkook ikinci katın korkuluklarına yaslanmış bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde elindeki teneke birasını bana doğru şerefe der gibi kaldırdı ve kafasına dikti.

Jimin elinde bir tepsi dolusu bardakla bize doğru geldi. Fakat bize gelene kadar tepsideki çoğu bardak gitmişti. "Buyrun beyler." Yoongi kokteyl olduğunu tahmin ettiğim bardağı alıp bir yudum alırken şüpheyle ona baktım. Jimin'in elinde Jungkook'un elinde olan teneke biralardan vardı.

Jimin gülümseyerek bana bakıyordu. Bardağı almamı bekliyordu. Bardağı alıp koltuklardan birisine geçtim. Bilerek onlara uzak bir yer seçmiştim. Tam karşımda kalıyorlardı. Nayeon'un anlattığı bir rezilliğini dinliyorlardı. Nayeon'un elinde de kutu bira vardı. Etrafa baktım. Herkes mutfak tezgahında bulunan şarap, bira ve kokteylden dolduruyordu ama her nedense sadece bizim bu grubun elinde teneke biralardan vardı.

Jungkook'un beni izlediğini bildiğimden bilerek elimdeki bardağı dudaklarıma götürdüm ama içmedim. Küçük bir yudum alıyormuş gibi yapmam sanırım onları bir süre oyalardı. Yoongi'nin gözümün önünde ikinci bardağı doldurmaya gidişini izlerken tepkisiz kaldım ve kaşla göz arasında oturduğum koltuğun yanına bardağı boşaltıp bende onun yanına ilerledim. Umarım kimse döktüğümü fark etmezdi. Yoongi'nin yanında durup şaraptan doldurdum biraz. Yoongi elindeki biradan bir yudum alıp bana döndü.

"Taehyung neden garip davranıyorsun?"

"Garip mi davranıyorum?"

"Bak anlıyorum onları sevmiyorsun,"diyip Namjoonların olduğu tarafa baktı. "Ama benim için bir geceliğine katlan lütfen. Sandığımız kadar egolu değiller."

"Sen beni dert etme. Ben buralardayım."dedim ve daha fazla konuşmasına izin vermeyerek yanından ayrıldım. Yoongi'nin şok olduğuna emindim ama şu anda Jungkook'un peşine düşmem gerekiyordu. Jungkook bir yere gidiyordu. Merdivenleri aceleyle çıktım. Koridorun sonundaki odaya girdi.

Elimdeki bardağı köşede bulunan çiçek saksısına döküp odaya ilerledim. İçeriye baskın yapar gibi girdiğimde asıl baskın yiyen bendim. Odada sadece Jungkook yoktu. Mark ve Jackson'da vardı. Jungkook ayakta diğer ikisi koltuktaydı ve bir şeyler anlatıyordu onlara. Okulda birbirleriyle muhatap olmayan insanların gizli kapaklı işler çevirmeleri oldukça tuhaftı.

"Bakıyorumda bensiz yapamıyorsun." Jungkook sanki onu takip edeceğimi biliyormuş gibiydi. Sakin ve rahattı. Odaya çekilen av bendim!

"Ne işler çeviriyorsunuz?" Jackson elimdeki boş bardağa baktı ve güldü. Kesinlikle bir şeyler vardı bu içkilerde.

"Diğer iş bizde Jungkook. Size iyi eğlenceler " Jungkook, Mark'ın dediğine gülüp onlara el salladığında Markla Jackson odadan çıkmıştı.

"Ne diyor bunlar?"

"Sana seni zevkten ağlatacağımı söylemiştim. Belki de zamanı gelmiştir Taehyung ne dersin?" Gözlerimi devirip bardağı daha sıkı tuttum. Benimle kirli oynamak istiyordu demek! Yatak iması yapınca beni sinirlendirdiğini fark etmişti ne de olsa. Bunu kullanacağını önceden tahmin etmeliydim.

"Sabrımı zorluyorsun! İnan bana sinirli halimi görmeyi hiç ama hiç istemezsin!" Kışkırtıcı bir şekilde gülüp yatağa oturdu.

"Peki ya görmek istiyorsam." Kan beynime sıçrayacaktı şimdi. Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu benimle. Titrediğimi hissettim. Elimdeki bardağı daha çok sıktım sonra sinirle duvara fırlattım. Pasif agresif olabilirdim ama Jungkook'un bu sinir bozucu halleri beni şiddete meyilli yapıyordu. Neye sinir olduğumu anlamıştı ve bunu kullanıyordu it.

Jungkook bu agresif hareketimi sakince izledi. Hatta bardağın parçalara ayrılışını izlerken baya bir mutlu gözüküyordu. Bu rahat halleri beni deli edecekti. Sonra neden bu odada olduğumuzu sorguladım. Jackson ile Mark gitmişti. Tabi ya! Asıl olaylar olurken Jungkook beni oyalıyordu. Sinirli halim kuş olup uçuverdi birden. Benimde dudaklarımda sinsi bir gülüş oluştu.

Aşağıdan hala müzik sesi ve insan gülüşmeleri geliyordu. Yatağa doğru ilerledim ve ona onun diliyle karşılık vermeye karar verdim. Bu ani hareketimi beklemediğinden şaşkınca bana bakarken elimle onu yatağa ittirdim ve üstüne çıktım. Dikkatini dağıtmalıydım ama bunu yapacağıma dair olan inancım çok azdı. Hele Jungkookla yakın temas etme düşüncesi bile tüylerimi ürpertirken onunla cima eyleme düşüncesi midemin kasılmasına sebep oluyordu. Her anlamda savunmasız bırakmak için karnına oturdum. O ise şaşkınca ellerini bacaklarıma koydu. Oradan da kalçama çıkardı. Ulan amınakoyim dünden razıymış bu. Yoksa benden mi hoşlanıyordu? Yok canım! Ama bende taş gibi çocuğum şimdi. On numara insanım. Ama ıyyy Jungkook kekosu mu hoşlanıyordu şimdi benden? Bana hakaretti bu!

"Sadece kızlarla ilgilendiğini düşünmüştüm."derken kasıklarına doğru kaydım. Yaptığım şeye inanamıyordum. Tövbeler olsun ki neler yaptığıma bende inanamıyordum. Onunla oynamak hoşuma gidiyordu ve aslına bakarsanız cinsiyet gibi kavramların anlamını yitirdiğini kucağına oturur oturmaz anlamıştım. Siktir. Kendime sürekli onun Jungkook olduğunu hatırlatıyordum. Ergen olmak çok zordu. Özellikle aptal mal salak bir liseli sinirlerinizi bozarken kucağına çıkmak zorunda kalınca daha bir zordu.

"İlgini çektiğimi bilmiyordum."

Omuz silktim ve bir şeylerin dikkat çekmeden ilerleyebilmesi için tişörtünü çıkarmak için biraz eğildim. Kaşları havalandı. Benden asla böyle hamleler beklemediği çok belliydi. Onu şaşırtıyordum. Ama bu yeterli değildi.

Tişörtünü çıkardıktan sonra ellerimi göğsünde gezdirip dudaklarımı yavaşça göğsüne yaklaştırdım. Onu öpmekten bilerek kaçınmaya çalışıyordum ama er ya da geç bunu yapmak zorundaydım. Tamamen pornolardan öğrendiklerimle kalçamı oynattım. Bu yaptığımı birisi bana yapsa çok hoşuma giderdi kesinlikle ama ne yazık ki yapan kişi bendim hem de Jungkook gibi bir dangalağa. Bu hareketimle Jungkook ellerini tişörtümün içine yollarken ani bir hareketle belimi kavrayıp beni kendisine çekti.

"Hareket etmeye devam et. Çok az kaldı." Gözlerimi devirmemeye çalışarak biraz daha sürtündüm ona. Az kaldı derken? Ne olacaktı? Ne planlıyordu? Elleri kemerimi çözdüğünde harekete geçmek için hazırlanıyordum ki bir anda dudaklarımızı buluşturdu. Hassiktir! Öpücüğü bir iki saniyelik duraksamama sebep olurken beceriksizce ona karşılık vermeye çalıştım. Hayatımda ilk defa biriyle öpüşüyordum ve o da fark etmişti bu toyluğumu. Dilini ağzımın içine ittiğinde inledim. İnlediğime inanamıyordum! Kendine gel Taehyung ben çok klas bir çocuksun ama Jungkook bir keko!

Öpüşme her geçen saniye daha da derinleşiyordu. Hala inanmak istemiyordum Jungkook kekosuyla öpüşüyordum şu anda ve bu oldukça zevk veriyordu. Bu daha çok sinirlenmeme sebep oldu. Jungkook kendini iyice bana bırakıp iki defa üst üste inlediğinde ondan ayrıldım ve dudaklarımı boynuna sürttüm. Amina koyim bende dünden razıymışım.
Aşağıdaki sesler bir anda kesildi. Sessizliğe boğlurken Jungkookla göz göze geldik. Kendinden geçmişti. Böyle jöle gibi yaparlardı adamı.

"Neden hala kendindesin?" diye sordu. Yeni yeni bir şeyleri sorguluyordu. Bu aptalın kafasına jeton daha düşmemişti. Demek ki ben içme numarası yaparken gerçektende emin olmak için beni dikizliyordu. Kendimi ona daha çok bastırıp kollarını başının üstünde sabitledim ve az önce kendi elleriyle açtığı kemerimi çevik bir hareketle çıkarıp hızlıca bileklerine doladım. Saniyeler içerisinde ters düğüm atıp yatak başlığına sıkıca bağladım. Ellerim titriyordu ama sonuç olarak güzel bir düğüm atmıştım. Üstelik Jungkook ben tüm bunları yaparken alık alık bana bakmıştı. Adamı böyle göt ederlerdi. "Taehyung! Ne- siktir!" İhanetin kahpe yüzünü görüyordu şu anda gariban Jungkook. Önündeki şişliğe bakıp sırıttım.

"Şimdi kimin ağlayacağı belli oldu ha ne dersin?" Jungkook bir konuda haklıydı. Ağlatamamıştı beni ama zevkten dört köşe olmuştum şu anda. Onu göt etmek kadar başka hiçbir şey zevk veremezdi bana.

"Çöz beni!" Bağırışlarını umursamadan ona son bir kez zaferle bakıp orta parmağımı çektim ve odadan ayrıldım. Beni fazla hafife almıştı ve bunun bedelini ona ödetmiştim.

Hızlı adımlarla koridoru aşıp korkuluklardan aşağıya baktım. Namjoon, Yoongiyi kucaklamış merdivenleri çıkıyordu. Yoongi'ye ne olduğunu sorgulayamadan salonda bulunan herkesin bayıldığını fark ettim. Herkes bir yerlerde uzanıyordu. Bazıları yerdeydi hatta. Jackson, Mark ve Jimin insanların özel eşyalarını karıştırıyordu. Ne oluyordu burada?

"Taehyung!"dedi Namjoon şaşkınca. Nayeon ve Jihyo'nun bakışları bana dönerken ikinci defa aynı bakışlarla karşı karşıya olmak sinirimi bozdu. Sonra Jungkook'un dediği şeyi hatırladım. Neden hala kendindesin demişti. En başından beri hareketleri fazla emindi. Benimde buradaki diğer insanlar gibi bayılacağımı düşünmüştü. Bayılacağımı bildiği için beni öpmüştü!

"Eğer ona dokunduğunu görürsem seni sikerim!" Namjoon'un yanından geçip hızlı adımlarla salona ilerledim ve daha büyük bir şokla karşılaştım. Jackson karıştırdığı çantadan küçük bir paket çıkarmıştı. İçi beyaz un gibi bir şeyle doluydu. Siktir insanlara bir şey vermişlerdi!

"Hassiktir!"dedim ve tüm bakışlar bana döndü. Uyuşturucuydu bu.

"Biz bunu Jungkook'a bırakmadık mı?" Jimin söylenerek bana doğru geldiğinde "Yaklaşma!"diye bağırdım. Ardından koltukta oturan kıza ilerleyip elimi boynuna koydum. Kalbi hala atıyordu. Ambulansı aramalıydım ama önce buradan kaçmalıydım. Çıkış kapısına doğru ilerledim. Ama kapı Jihyo tarafından tutuldu.

"Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Buradaki bütün insanlar neden bu halde?"diye bağırdım. Aklım durmuştu resmen. Bu evden çıkamayacağım kesinleşmişti. Telefonumu çıkarıp polisi ararken hepsi birden üzerime doğru geldi. Jungkook'un merdivenleri indiğini fark ettiğimde koşarak mutfağa ilerledim ve arka kapıyı açıp kendimi bahçeye attım.

"Taehyung dur! Yanlış anladın!"dedi Mark. Daha neyi yanlış anlayabilirdim? İnsanları bayıltmışlardı hem de aşırı dozda uyuşturucuyla. Koşabildiğim kadar hızlı koşuyordum. Tam o anda hat düştüğünde hemen konuştum. "Alo, emniyet merkezi mi-" Belimden tutulup ağzım kapatıldığında çırpındım. Bu sahne fazlasıyla tanıdıktı.

Mark elimden telefonu alıp polislere yanlışlık olduğunu söylerken ağzıma sıkıca kapanan ellere rağmen bağırmaya çalıştım. Tekmelerimi savurup duruyordum ama nafileydi. Jungkook beni eve geri götürdü. Üstü çıplaktı. Demek ki kemerden kurtulur kurtulmaz peşime düşmüştü piç.

"İp getirin! Daha fazla tutamayacağım."

"Bu neden hala bayılmadı?" Benim bir ismim vardı!

"Ne bileyim amına koyim Namjoon nerede? İp bulsun bize."

Onlar kendi aralarında kavga ederken ben yarınlar yokmuşcasına küfür edip Jungkook'u tekmeliyordum. Tabi ağzım kapalı olduğundan söylediklerim bir homurtudan ileriye gidemiyordu.

Jungkook elini ağzımdan çektiğinde devaju yaşadım. Ama her şeyden önce Jackson'un sorusunu yanıtladım.
"Ne sandınız beni aptal mıyım ben? Bir boklar çevirdiğinizi anladım."

"Aferin sana küçük Aynştayn."dedi Jungkook saçlarımı sertçe karıştırırken. Başımı sallayıp ondan kurtulmaya çalıştım.

Namjoon koşarak merdivenleri indi ve bodruma açılan kapıyı açıp iki dakika sonra elinde halatla geri geldi. İlk önce ayaklarımı bağladılar. Ardından da büyük direnişime rağmen kollarımı. Kollarımı diyorum çünkü ellerimi bağlamalarına izin vermeyince komple tüm bedenime sarmışlardı ipi şerefsizler!

"Bittiniz siz! Nasıl böyle bir şey yaparsınız? Hepinizi polise vereceğim! Bu ülkede adalet var! Ne sandınız siz kendinizi on yedi yaşındaki ergenler çetesi! Ulan Namjoon en çok sen bittin! Eğer Yoongime bir şey olduysa seni mahvederim!"

"Sus bir ya sus!" Jungkook bağırdığında susacak gibi oldum çünkü baya agresif bir şekilde bana bakıyordu ama yılmadım. Burada ağzımı burnumu da kırsalar susmayacaktım. Kimse mafyacılık oynayamazdı! Ben bu oyunu bozardım!

"Taehyung her şeyi yanlış anlıyorsun. Biz buradaki insanlara uyuşturucu falan vermedik." Nayeon'un dediğine ortadaki masada kabak gibi duran beyaz pakete bakarak karşılık verdim.

"Hiçbir şey bilmiyorsun. Biz buradaki insanlara bir şey yapmadık. Sadece uyku ilacı. İnan bana biz insanlara zarar verecek kadar kötü değiliz." Kararsız bir şekilde onlara baktım.

"Bugün senin doğum günün değil Jihyo. Neden böyle bir parti düzenlediniz? Neden bu insanlar bu halde?"

"Doğru bugün benim doğum günüm değil. Sana şu anda gerçekleri anlatamayız. Buradakiler uyanmadan işimize geri dönmeliyiz."

"Neyden bahsediyorsunuz?"

"Jungkook onu yukarı götür!" Jungkook bedenimi patates çuvalı atar gibi kolayca omzuna atıp merdivenlere ilerlerken çırpındım ama bağlı olduğum için çok fazla bir etkisi olmadı.

"Başlıycam ama sizin gizeminize de yapacağınız işe de!" Sinirle sırtını ısırdım.

"Siktir! Ses yapma!"diyip kalçama vurdu.

"Senide ayrı sikeyim! Nedir benim senden çektiğim?" Jungkook ayısı bana yetişip yakalamasaydı eğer çok kolay bir şekilde kaçıp onları ihbar edebilirdim. Jungkook popoma bir kez daha vurdu. Bu sefer baya sert vurmuştu.

"Yavaş ayı!"

"Bir kez daha konuşursan seni şaplak manyağı yaparım."

"Dua et ellerim kollarım bağlı! Bitiricem ulan sizi! Siz kimsinizde-" ve evet bir kez daha vurmuştu. Sözlerim yarım kalırken beni banyoya soktu. Küvete bıraktıktan sonra ellerini beline koyup öfkeyle bana baktı. Doğruyu söylemek gerekirse onun spor yaptığını biliyordum ama bu kadar kasının olması normal miydi? Protein tozuydu kesin. Kabul etmiyordum başka türlüsünü. Protein tozunu basıp yapmıştı. Bunu bende yapardım.

"Baya bir güzel süzdün." Karnının sol tarafında morluk vardı. Şöyle bir süzünce çoğu yeri ezik doluydu. Benden kaynaklıydı sanırım bu durum ama hak etmişti!

"Protein tozu adam seni niye süzeyim?"

"Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş." Gözlerimi devirip adeta bir hamsi gibi küvetteki rezil halime baktım.

"Bana ne yapacaksınız?"

"Bilmem ne yapmamızı istersin?"

"Çözmeni isterim."

"Hayır." Oflayıp başımı küvet başlığına yasladığım sırada banyonun kapısı aniden açıldı.

"Büyük bir problemimiz var!" Jihyo ne yapacağını bilemez bir şekilde Jungkook'a bakıyordu. "Dışarıda polisler var ve birkaç kişi uyanmaya başladı!" Sırıttım. Demet Akalının da dediği gibi ilahi adalet diye bir şey vardı sonuçta.

.

.

.






















Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 148K 40
aşk zamanını harcamaksa bana harca • taekook, texting 240319
92.2K 17.8K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
11.8M 576K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
438K 47.1K 32
[🌈🌟] "sadece ekranda görüp kelimelerini okuduğum bir çocuğa tutuldum. kafesinden çıkardım, kalbime yerleştirdim. nasıl yakıştı ama içime, çiçekler...