SADECE İKİMİZ

By hayiralisacaksin

659K 21.8K 5K

Birbirine benzeyen iki insanın bir geceyi paylaşması sonucu olan olaylar... Yalnız bir anne ve pişman bir bab... More

1.BÖLÜM "ALDATILMAK"
2.BÖLÜM "DERT ORTAĞI"
3.BÖLÜM "HATA"
4.BÖLÜM "İHTİMAL"
5.BÖLÜM "İKİ ARTI İŞARETİ"
6.BÖLÜM "GERÇEK HAYAT"
7.BÖLÜM "PAMUK ŞEKER"
8.BÖLÜM "AĞIR GELEN YALAN"
9.BÖLÜM "YENİ HAYAT"
10.BÖLÜM "LÜTFEN BENİ BIRAKMA"
11.BÖLÜM "VİCDAN"
12.BÖLÜM "ARTEMİS"
13.BÖLÜM "MEKTUP"
14.BÖLÜM "O GECE"
15.BÖLÜM "BENİMLE SEVİŞTİ"
16.BÖLÜM "İLK TEKME"
17.BÖLÜM "YALAN HABER"
18.BÖLÜM "AŞERMEK"
19.BÖLÜM "TRAVMA"
20.BÖLÜM "ESKİ EŞ"
21.BÖLÜM "DENİZ"
22.BÖLÜM "ZAMAN"
23.BÖLÜM "DOLUNAY VE GECE"
24.BÖLÜM "OĞLUMUZ"
25.BÖLÜM "HİKAYE"
26.BÖLÜM "FELEKTEN BİR GECE"
28.BÖLÜM "GELECEĞE BAKMAK"
29.BÖLÜM "GERÇEKLEŞEN HAYAL"
30.BÖLÜM "YENİLEN KORKULAR"
31.BÖLÜM "HAYIR, ALIŞACAKSIN"
32.BÖLÜM "HASTALIK"
YILBAŞI ÖZEL BÖLÜM
33.BÖLÜM "ŞİKAYET"
34.BÖLÜM "GECE YOK"
35.BÖLÜM "BİR ŞEYİN SONU"
36.BÖLÜM "SADECE İKİMİZ"
37.BÖLÜM "GECE'YE SON MEKTUP"
38.BÖLÜM "MEŞE AĞACI" Part-I
39.BÖLÜM "AYDINLIK GECE" Part-II
40.BÖLÜM "KADER OYUNU"
41.BÖLÜM "HUZUR"
42.BÖLÜM "GÜNEŞ DOĞDU"
43.BÖLÜM "ADIM ADIM"
44.BÖLÜM "GÜZEL BİR HİKAYE"
FİNAL "HER ŞEYİN SONU"
ÖZEL BÖLÜM 1
ÖZEL BÖLÜM 2
ÖZEL BÖLÜM 3
ÖZEL BÖLÜM 4

27.BÖLÜM "GEÇMİŞ"

12.2K 377 145
By hayiralisacaksin

HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ. BÖLÜM BEN DE, VOTE VE YORUM SİZDE. BİR ÖNCEKİ BÖLÜMDE UZUN YAZMIŞTIM VE BEKLEDİĞİNİZ GİBİ BARIŞTIRMIŞTIM. NEDEN AZ VOTE VE YORUM GELDİ ANLAMADIM. BÖYLE OLURSA YİNE SINIR KOYMAK ZORUNDA KALACAĞIM. LÜTFEN EMEĞİM İÇİN BANA DESTEK OLUN.

🖤

Sabah acayip uykusuz bir şekilde uyanmıştım. Hani dedim ya uyuduğum en huzurlu uykuydu diye. Unutun gitsin. Gece, bizi hiç uyutmamıştı. Uyanmış ve saatlerce uyanık kalmıştı. Altı temizdi, emzirmiştim. Ama gazını bir türlü çıkaramamıştık. Gazını çıkardığımızda ise rahatlamış ve derin uykusuna dalmıştı.

Uyandığımda ise Yağız çoktan Gece'yi almış, yanıma yatırmıştı. O da dirseğini yatağa dayamış beni izliyordu. O an tüm yorgunluğum gitmişti. Şimdi ise dakikalardır birbirimize bakıyorduk.

"Günaydın," dedim en son sessizliği bozarak. O da, "Günaydın." dediğinde doğruldum ve Gece'yi aldım ve, "Bugün yengenle dayına gidelim mi Gece?" dedim onunla oynarken. Yağız güldü ve, "Bensiz gideceksiniz mecburen. Benim şirkete gitmem gerek. Çok aksattım." dediğinde başımı salladım.

Uykusuzluktan yanan gözlerim kapanmamak için resmen savaş veriyordu. "Yağız. Gece'ye bir beşik daha alalım. Bu odada dursun," dediğimde başını salladı. "Onu iş ben de. Hallettim ben onu. Bugün şu yatağın başına bir beşik gelecek. Böyle devam ederse geceleri sürekli oda değişikliği yapmak zorunda kalacağız." dediğinde başımı salladım.

"Bugün yardıma biri gelecek. Sonra kesin birine bakarız," dediğinde tekrardan başımı salladım. Konuşacak gibi değildim. Yağız'ın yataktan kalkmasıyla yastıklardan ikisini aldım ve Gece'nin etrafına koydum. Şimdi yuvarlanır falan. Allah korusun!

Gece'nin etrafını sardıktan sonra kafamı yastığa bıraktım ve uykusuzluktan acıyan gözlerimi kapattım. Bu aralar gün içi uykuya kesinlikle ihtiyacım olacaktı.

🖤

Gözlerimi ağlama, gülüşme ve konuşma sesiyle açtığımda kesinlikle beklediğim görüntü bu değildi. Selim, Ece ve tanımadığım bir kadın ağlayan Gece'yi sakinleştirmeye çalışıyordu.

Başımı yataktan kaldırdığımda hepsinin gözü bana döndü. "Günaydın," dedi Selim. Başımı salladım ve kadına döndüm. Yağız'ın yardıma gelecek dediği kadın buydu herhalde.

"Merhaba. Nebahat ben. Yağız bir süreliğine ufaklığa bakmamı istedi," dedi. Gülümsedim ve uzattığı elini sıkıp, "Merhaba." dedim. Ellili yaşlarda gibi görünüyordu. "Yağız'ın bakıcılığını da ben yaptım küçükken." dedi. Buna gülmeden edemedim. Aklımda direkt Yağız'ın küçüklük halleri belirdi.

Bilmediğim halde hayal etmeye başladım. Yağız, Gece'nin onun bebekliğine benzediğini söylemişti. Hatta aynı olduklarından bahsetmişti. Aman Tanrım! Çok tatlı.

Selim ve Ece'ye döndüm. "Biz bugün size gelecektik. Siz neden geldiniz?" dedim.

Ece güldü. "Onu bize değil sevgiline sor. Aradı bizi. Dolunay ve Gece gelmeden siz attığım adrese gidin dedi. Hiç kıyamıyor sana."

Tam o sırada ağlayan Gece'ye döndüm. Dizlerimin üstünde doğruldum ve yanlarına gittim. "Oğlum. Neden ağlıyorsun sen güzelim?" dedim.

"Karnı acıkmış galiba. Altı falanda temiz. Oyalıyorduk biz," dedi Selim. Oyalamak mı? "Tavla atsaydınız." dedim dalga geçmeme rağmen ciddiyetle. Bir yandan Gece'yi almış ve yatağa oturmuştum.

"Tavla biliyor mu?" dedi bir an boşluğuna gelen Selim. Ona güldüğüm sırada Selim kendine geldi ve güldü bir anda. "Ece keşke sen emzirseydin. Ya da uyandırsaydınız." dedim Gece'yi emzirme şekline ayarlamaya çalışırken.

"Ya ben emzirmeyi bırakınca sütüm kesildi benim." dediğinde, "Neden emzirmeyi bıraktın?" dedim.

Omuz silkip, "Çok aklı ermeden bırakayımda memeye alışmasın dedim." dedi. Haklıydı bir yandan. Ben de Gece'yi on beş ay sonra falan bırakırdım. Diğer türlü bırakmaları daha zor oluyor.

"Fark etmezdi bence. Bak şuna. Beş yaşında anne zoruyla bırakmış," dedim Selim'i işaret ederek. Ece güldüğü sırada Selim utançla bana bakıyordu. Omuz silktim ve Gece'ye döndüm. Emeceğini anlamış gibi susmuştu ama hâlâ mırıldanıyordu.

"Hadi gel oğlum biz çıkalım. Kız bebeğin karnını doyuracak," dedi ve Selim'i çekti. "Tamam doyursun," dedi Selim anlamadığını belirtir bir şekilde.

"Aşkım bebeği emzirecek." dedi Ece. Selim, "Tamam emzirsin ben mi yol göstereyim anlamadım." dedi. Nebahat Hanım güldü ve Selim'i çekiştire çekiştire çıkardı odadan.

Gözlerimi devirdim ve göğsümü açıp Gece'yi emzirmeye başladım. Mırıldanmaları da kesilmiş sessizce yutkunuyordu. O yutkunuşu bile beni o kadar mutlu ediyordu ki. Hamileliğimi öğrendiğim ilk an için pişman olmuştum.

Bir an onu başkasına vermeyi. Hatta doğurmamayı düşünmüştüm. Sadece bir an için doğurmalı mıyım diye düşünmüştüm. Ama iyi ki doğru kararı vermiş ve onu dünyaya getirmiştim.

"Ece. Deniz doğduğunda ne hissettin?" dedim bir an tüm duygusallığımla. Yatağa oturdu ve bana döndü.

"Çok farklıydı. Hiçbir duyguya benzemiyordu. Mükemmel bir duyguydu. Ama korkuyordum bir yandan. Ya yapamazsam diye. Selim'in tepkisinden korktum. Aslında ona gelip söylemek istedim. Ama babamın olayını biliyorsun. Sonra çok zaman geçti. O güne kadar Selim'e söyleme kararım yoktu. Aslında Selim'e söylemeyi hiç düşünmüyordum. Çok zaman geçmişti üstünde. Ve ilerde kızım sorarsa, baban seni istemedi demektense ben seni babana söylemedim diyecektim. Beni anlıyorsun değil mi?"

Başımı salladım. "Yağız ilk istemiyorum dediğinde ben de aynısını düşündüm. Keşke söylemeseydim dedim. Ama şimdi ki duruma bak. Şu eve bak. Resmen üç kişilik küçük bir aile olduk. Yağız'a karşı duvarlarımı hemen yıkmış olabilirim. Ama aramızdaki bağ çok güçlü. Şuna bak. Resmen bir bebeğimiz var. Daha büyük bir bağımız olabilir mi? Belki de Gece için yıktım tüm duvarları."

Gece'yle birlikte hayatıma Yağız'da girmişti. Yağız'a karşı er ya da geç açılacaktım. Ama Gece'nin payı bunda çok oldu. O olmasa ve gerçekten düşük yapmış olsam Yağız'ı hayatta affetmezdim.

Sessizce oturduk Ece'de ben de. Gece'nin yutkunma seslerini dinledim gözümü kapatıp. Yutkunması bile huzur veriyordu bana. Artık iki kişi için yaşadığım her aklıma geldiğinde gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum. Mutluluktandı bu. Gece'nin yutkunma sesleri kesildiğinde bakışlarıma ona çevirdim. Uyumuştu.

Ağlamadığına göre şu an gazı yoktu. Ece'ye uzatıp, "Gece'yi beşiğine yatırır mısın? Ben giyineyim," dedim fısıldayarak. Başını salladı ve uyuyan meleğimi aldı kucağımdan. Gece'nin odasını tahmin etmek zor değildi. Gören herkes Gece'nin odası derdi.

Ece'nin çıkmasıyla Yağız'ın benim için doldurduğu gardıropu açtım. Bir yere gitmeyeceğim için kendimi zorlamama gerek yoktu. Siyah bir pantolon ve kırmızı ince bir kazak aldım. Ayağıma siyah topuklu botlarımı geçirdim ve odadan çıkıp aşağı indim.

Selim, Ece ve Nebahat Hanım oturuyordu. Daha doğrusu Ece oturuyordu. Nebahat Hanım, Selim'in yanaklarını sıkıyordu. Deniz'de yerde oyuncaklarıyla oynuyordu. Selim'in bu haline gülmemek imkansızdı. Resmen teyzelerin beş yaşındaki çocukları sıkıştırdığı gibi sıkıştırıyordu.

Selim "Gül gül. Sıkıştırılan sen değilsin tabii." dedi. Bu beni daha çok güldürürken gözüm saate kaydı. Saat yediye geliyordu. Ben ne kadar uyumuştum böyle? Yağız gelmek üzereydi. Gece bizi gerçektende hiç uyutmamıştı. Ama benim aksime Yağız kalkmış ve işe gitmişti.

Gerçi dün o uyurken ben Gece'yi emzirmiştim. Gazını ise beraber çıkarmıştık. Saatlerce uğraşarak.

Nebahat Hanım sonunda Selim'i rahat bıraktı ve yemek yapacağını söyleyerek mutfağa gitti. Her ne kadar yardım etmek istediğimi söylesem de beni zorla oturtmuştu. Gerçekten zorla. Bana ayakkabısını göstermişti yahu. Terlik niyetine...

Ben de en sonunda mecburen Selim ve Ece'yle oturmuştum. Arada gelip yine Nebahat Hanım'ın yardımıyla Gece'nin yeni beşiğini yerleştirmişlerdi. Çoktan monte edilerek getirilen beşiği yerleştirip gitmeleri çok sürmemişti zaten. Çok geçmemişti ki yine kapı çaldı. Yağız'ın geldiğini biliyordum. Bu yüzden kapıyı ben açtım. Kapıyı açtığımda beni gördü. "Oo. Kapılarda karşılanıyoruz." dedi sırıtışla.

Güldüm ve, "Şans eseri ben yakındım sadece. Çok umutlanmayın, Yağız Bey." dedim. Sonra ben daha ne olduğunu anlamadan yaklaşıp dudağıma minik bir öpücük kondurdu. Kendimi geri çekmeme fırsat kalmadan ise geri çekildi. Hoş. Uzun uzun öpse dün geceden sonra ne yapardım bilmiyorum.

İçeri geçtiğinde hızla mutfağın önüne geçti ve eliyle gelmemi işaret etti. Yanına gittiğim sırada işaret parmağını dudaklarına götürüp 'sessiz ol' işareti yaptı. Bir şey sorgulamadığımı gören Yağız içeriye doğru seslendi.

"Komşu komşu huu! Oğlun geldi mi?"

Bu hali nerdeyse kahkaha atmama sebep olacaktı. Yağız Keskin durmuş tekerleme söylüyordu. Sonra içerden Nebahat Hanımın sesi geldi.

"Geldi."

"Ne getirdi?"

"İncik boncuk."

"Kime kime?" dedikten sonra dönüp göz kırptı Yağız. Gülmemek için kendimi çok zor tutuyordum.

"Sana bana."

"Başka kime?"

"Kara kediye."

"Kara kedi nerede?"

"Ağaca çıktı." Nebahat Hanımın sesi bu sefer daha yakından gelmişti. Kapıya doğru geliyordu.

"Ağaç nerede?"

"Balta kesti."

"Balta nerede?"

"Suya düştü."

"Su nerede?"

"İnek içti."

"İnek nerede?"

"Dağa kaçtı." Nebahat Hanımın sesi bu sefer çok yakından gelmişti. Hemen kapının yanındaydı sanırım. Ama Yağız kendini o kadar kaptırmıştı ki fark etmemiş gibi kapıya yaslıydı. Sesleri duyan Selim ve Ece'de gelmiş bizi izliyordu.

"Dağa nerede?"

"Yandı bitti kül oldu eşek sıpası." diyerek çıktı Nebahat Hanım ve Yağız'ın kafasına vurdu. Yağız inleyip kafasını tuttuğu sırada Nebahat Hanım onu kendine çekip sarıldı. İşte o sırada dakikalardır tuttuğum kahkaham serbest kaldı.

Ben kahkaha atarken Yağız'da kollarını Nebahat Hanıma dolamıştı. "Çok özledim seni Neboş Sultan." dedi. Demek Yağız ona o şekilde hitap ediyordu.

"Eşek kadar oldun. Hâlâ bakıcılığa çağırıyorsun beni." dedi Nebahat Hanım. Yağız bana bakıp sinsice güldü ve Nebahat Hanım'a döndü yine.

"Bu kadın bana, yani bize bakamıyor Neboş. Oğlumun canından endişe ediyorum." Söylediklerinden sonra ağzımdan şaşkınlık dolu bir kahkaha çıktı. "Ne alaka ya? Neden oğlumun canından şüphe ediyorsun? Ben ona senden iyi bakıyorum."

"Bebeğimizi evde unutan ben değilim."

Herkes şaşkınlıkla bana dönerken ben açıklamamı düşünüyordum. İşte o an oğlum beni kurtardı ve ağlamaya başladı. "Gece ağlıyor. Ben en iyisi ona bakayım." dedikten sonra hızla üst kata çıkmaya başladım.

Gece'nin odasına girdiğimde beşiğinde ağlayan bebeğimi kucağıma aldım ve yanağına bir öpücük kondurup omzuma yasladım. Karnı sertleşmişti. Minik yavrumun gazı vardı. Sırtını sıvazlayarak dakikalarımı harcadım. En sonumda Gece'nin gazının çıkmasıyla derin bir nefes aldım. Gece'nin ağlaması durmuştu ve uykusu açılmıştı.

Önce onu özellikle hazırlanmış olan bez değiştirme yerine koydum. Sonra bezini değiştirdim. "Benim miniğim uyanmış. Gazı çıkmış. Altı temizlenmiş. Babası geldiğinde. Hep babana oynuyorsun Gece. Alınıyorum ama." dedim ve gülerek kucağıma aldım tekrardan onu.

Salına salına onunla aşağı indim ve salonda benzer bir görüntüyle karşılaştım. Nebahat Hanım bu sefer Yağız'ı sıkıştırıyordu. "Bak babaya aşkım. Bak," dedim ve Yağız'ı gösterdim. Yağız beni görünce Nebahat Hanım'ın elini ittirdi. "Neboş ama oğlumun önünde..." diyerek hızla yanıma geldi. Gece'yi sevmeye başladı.

"Oğlum. Uyandın mı sen? Bak Gece. Bu Neboş Sultan. Babaannen gibi düşün onu. Ona güvenebilirsin. O seni evde unutmaz." dediğinde boştaki elimle omzuna vurdum. "Çok kötüsün ya."

Güldü ve Gece'nin saçsız kafasına bir öpücük kondurdu. Onu kucağına aldığında ben gülerek onları izliyordum. Bu aralar hep gülüyordum zaten.

"Ben. Üstümü değiştireceğim şimdi. Küçük bey benimle geliyor. Neboş hiç itiraz etme sen de bizimle yiyorsun." dediğinde Nebahat Hanım konuştu. "İrem geliyor birazdan."

Size yemin ediyorum. Bir an Yağız'ın gözleri parladı. "İrem mi geliyor? Ciddi misin?" dedi heyecanla. Kimdi bu İrem?

"Evet. Akşama doğru gelirim dedi."

Ciddiyim. İrem kim?

"Gece'yi görmeye mi geliyormuş?" dedi Yağız. Nebahat Hanım başını salladı. "Hem o var. Hem seni çok özlemiş. Hem de Dolunay'ı merak etmiş."

İrem kim ya?

"Ya ben de çok özledim onu. Gelsin."

Birazdan Yağız'ın yakasına yapışıp, bağıracağım İREM KİM SÖYLE diye. "O zaman ben üstümü değiştireyim ben. Gel babacım biz biraz erkek erkeğe takılalım." diyerek yukarı çıktı.

İçimde durduramadığım merak duygusuyla kimseye bir şey söylemeden Yağız'ın peşinden gittim. İçimde engel olamadığım bir sinir duygusu var oldu. Ah evet bunun adı kıskançlıktı. İnkar etmeyeceğim. Kıskanıyordum.

Hızla odaya daldığım sırada beklediğim şey üstsüz Yağız değildi. Aslında ne bekliyordum? Giyinmeye geldi. Başka bir şey beklememeliydim.

"Yardıma mı geldin?" dedi Yağız çapkınca gülerek. Yatağa Gece'nin yanına uzandım ve aklımdan hiç çıkmayan soruyu soruverdim.

"Yağız, İrem kim?"

Yağız bu sorum üzerine kahkaha attı. "Sen beni kıskandın mı?" Başımı salladım. "Yani bebeğimin babasısın. Elbette kıskandım."

Yağız anlık itirafıma bir an afalladı. Bir yandan kendine gri ince bir kazakla koyu renk bir kot çıkarmıştı. "İrem, Neboş'un kızı." diye başladı bir yandan üstünü giyerken.

"Küçükken Neboş bana bakmaya geldiği sırada bazen onu da getirirdi. Oynardık yani. Yıllar oldu."

Bir anda pantolonunu çıkarınca bakışlarım anında Gece'ye döndü. "Neden üstünü çıkaracağını söylemiyorsun?" dedim.

"Ne deseydim? Hazır ol şimdi altımı çıkarıyorum mu? İrem'le bir ara çıkmıştık." Son cümlesini söylediği anda bakışlarım ona döndü. Ne demek çıkmıştık? Bir yere mi çıkmışlardı? Yoksa sevgililer miydi?

"Nasıl yani?"

"Bayağı yani. Şu anda seninle ben gibi. Sevgiliydik. Aynı okulda okuduk. Neboş sağ olsun. Ergenlik işte."

"Biz sevgili miyiz?"

"Değil miyiz?"

"Bilmiyorum. Bebeğimiz var. Dün gece ise... Dün gece farklıydı. Bilmiyorum yani. Aynı yatakta uyuyoruz. Sen beni öpüyorsun. Oğlumuz var ve... Sevgili mi oluyoruz?"

Üstünü tamamen giydiği sırada o da karşıdan yanıma uzandı. Yüzlerimiz yan yanaydı. Ama o yatağın sağ tarafındaydı. Ben sol. Gece ise ortamızdaydı.

"Aslında bu durumda normalde karı koca olmamız gerekiyor ama bizim durumumuz normal değil."

Dediğine kıkırdayıp kendimi yatağa bıraktım. "Hiç normal değil."

Yağız bana daha çok yaklaşıp saçımı okşadığı sırada tekrar ona döndüm. "Ne kadar çıktınız?" Yağız yine kahkaha attığı sırada ona kötü kötü baktım. "Gülme. Merak ediyorum," dedim.

"Üç yıl."

"Yok artık. Bana neden hiç bahsetmedin?"

"Konusu geçmedi. Şimdi sorarsın diye söylüyorum. Küçükken doktorculuk ve evcilik oynadık. Hatta onlar temel oyunlarımızdı. Bir kere de şey olmuştu..."

İşte o an tahammülüm kalmadığı andı. Benden hiç beklenmeyecek bir şey yaptım ve dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. İlk başta afallayan ve donup kalan Yağız bir süre sonra dudaklarını hareket ettirip bana karşılık vermeye başladı.

Normalde Yağız'ı asla affetmeyecek, onu sadece Gece'nin varlığından haber edecektim. Ama o merdivenden düştüğüm an her şey değişmişti. Ben ölebilirdim. Gece ölebilirdi. İkimizde ölebilirdik. O zaman yanımda birinin varlığına ihtiyaç duymuştum. Selim her zaman yanımda olamazdı. Onun da bir ailesi, eşi ve kızı vardı. Ölüm bu kadar kolayken vazgeçemezdim. En azından Gece için.

Nefes nefese ayrıldığımızda Yağız dolu gözlerle bana bakıyordu. "Sen neden..." dedi ve sustu. Şoka girmiş gibiydi.

"Bu bir evlenme teklifi mi?" dedi sonra gözünü kısarak. Güldüm ve kalktım. Cevap vermedim. Vermeyecektim. Evlilik bizim durumumuz için garip bir karardı. Zaten evli gibiydik. Yani bir gündür...

Yağız Gece'yi kucağına aldığında beraber odadan çıktık. Söylemiştim. Dün gece Yağız'la aramızdaki son şey yıkıldı. Şimdi ise sanki kendi etrafımıza, üçümüzü koruyacak duvarlar örüyorduk.

Aşağı indiğimizde, "Ver bana istersen." dediğimde Gece'yi hoplatarak bana verdi. Tam Gece'yi aldığım sırada arkadan bir ses geldi. Gerçekten güzel bir ses tonu...

"Pişt. Kız kaçıran."

Benim o tarafa dönmeme kalmadan bir kız Yağız'ın sırtına atladı. Kız kaçıran mı? Yağız'a taktığı lakap bu mu? Kız kaçıran. Neden ki?

"N'aber, erkek radarı?"

Erkek radarı mı? Gerçekten neden böyle isimler kullanıyorlar? Biz lisede... Ah tamam. Çok normal.

"Dolunay. Bu İrem." dedi Yağız İrem'i sırtından indirirken. İrem samimi bir şekilde elini uzattığında ben de elini tuttum. Elini tutmamla beni bir anda kendine çekip sarıldı.

"Merhaba Dolunay. Ben İrem. Yağız senden bahsetmişti." dediğinde güldüm. Ayrıldığımızda biraz beni inceledi. "Yağız oha." dedi yüzümü incelemeye devam ederken. Şaşırdığım sırada Yağız'a döndü. "Bu kız çok güzel."

Bu gülmeme sebep oldu. Ben İrem'den mi kıskanmıştım onu? "Biliyorum. Bebeğimiz umarım ilerde ona benzer. Şu an için bana benziyor. Ama gözler aynı Dolunay." dedi Yağız. Tamam. Bunlar beklemediğim tepkilerdi. Açıkçası İrem'i sevmemeyi bekliyordum.

"Nasıl sana benziyor ya? Şuna bak ne kadar güzel bir bebek. Sen böyle miydin? Çok çirkindin sen."

İrem'in söylediğine gülmeden edemedim. İrem Gece'ye dönüp yaklaştı. "Sen ne kadar tatlı bir şeysin ya. Hiç babana benzeme tamam mı? Annene benze. Huy olarakta."

İrem'i kıskandığıma inanamıyorum. İrem'i salona buyur ettikten sonra, "Şu lakaplarınızın olayı nedir?" dedim bir yandan salona adımlarken.

"İrem erkek radarı gibiydi lisede. Yüz metre ötede yakışıklı erkek olursa anında görüyordu. Hiç kaçırmaz. Erkeklerde onu görüyordu." dedi Yağız.

"Yağız kızlar konusunda rezaletti. Tam anlamıyla. Birde o zamanlar bunun tipi tam ezmelikti. Şişko gözlüklü sivilceli bir şeydi. Şimdi böyle yakışıklı olduğuna bakma. Lisenin ilk yılı fenaydı bu." dedi İrem. Gerçekten mi? Yağız o kadar çirkin olabilir miydi? Onu geçtim bu kadar romantik bir adam kızlar konusunda o kadar rezalet olabilir miydi?

"Sonra Yağız nasıl bu tip bir evrime girdi?"

Ah hayır. Bunu ben dememiştim. Kapıdan içeri giren Alyssa demişti. Yağız herkesi davet etmişti sanırım. Çünkü Alyssa, Mark, Murat ve Selin'de onların yanındaydı.

"Bugün yemek yiyeceğimizden haberim yoktu." dedim Yağız'a dönerek. "Arada böyle küçük şeyleri ben de unutabiliyorum." dedi Gece'yi evde unutmama gönderme yaparak. Gözlerimi devirdiğim anda İrem söze girdi.

"Ben bu aldım karşıma dedim ki; Yağız sen yakışıklı olursun. Ama böyle olmaz dedim. Tam ezmelik duruyorsun dedim. Şimdi gerçeklerden bahsedelim. Siz öyle olmayabilirsiniz ama lisede bu tipler hep dışlanırdı yani. Lise işte..." dedi.

Herkes koltuklara otururken İrem'in bu söylediğine gülmeden edemedim. Yağız gözlerini kısarak beni inceledi bir süre. Sonra şaşkınlıkla ağzı açıldı.

"Sen de onlardandın değil mi?" dedi Yağız. "Sen de eziyordun benim gibileri kesin."

"Ya ama lisede olanlar lisede kalır. Benim de bir tane Yağız'ın vardı. Yani Yağız değildi. Ahmet'ti adı. Yapmıştım öyle bir hata. Gece'ye yapılsa tabii ki okula giderim. Ama ilkokul ve ortaokul. Lisede gelip o da bize söylemez emin ol." dedim.

"Ben aileme anlatmıştım." dedi Yağız omuz silkerek.

"Sen de harbiden tam ezmelikmişsin." dediğimde Yağız son kez daldı söze. "Tamam. Bu konuyu kapatalım. Hiç hatırlamak istemediğim şeyler geliyor aklıma." dedi.

Güldüm ve kucağımdaki Gece'yle oynamaya başladım. Gece'ye rağmen hepimiz koyu bir sohbete dalmıştık. Gece'nin bir şey anlamadığı belliydi. Hatta gözleri kapanıyordu.

Masa hazırlanırken Gece'yi uyutmaya karar verdim. Alyssa ve Nebahat Hanım masayı hazırlıyordu. Evet Nebahat Hanım bu konuda çok inatçıydı. Ama Alyssa'da onun kadar inatçıydı. En sonunda Nebahat Hanım bile Alyssa'nın diline dayanamadı.

Düşünün ben yıllardır çekiyorum...

"Ben Gece'yi yatırayım. Gözleri kapanıyor. Yeni uyandı aslında ama. Dün gece hiç uyumadı nerdeyse." dedim ve yanlarından kalktım. Üst kata çıkıp, Gece'nin odasına girdim ve onu kollarımda sallayarak uyutmaya çalıştım.

Neyse ki zorluk çıkarmadan uyuya kalmıştı. Dün gece gerçektende çok kötüydü. Yağız uyumadığı için çok endişelenmişti. Hatta bir ara nerdeyse gazını çıkarmıyor diye hastaneye götürecekti. Bebek bu aslında. Uyur, uyanır, ağlar. Arada çok gazı olur. Çok normal. Gel de bunu Yağız'a anlat. Resmen evhamlı olmuştu.

Gece'yi beşiğine yatırdım ve bir süre ellerimi beşiğine yaslayarak bekledim. Bir anda arkamdan sarılan kollarla irkildim ama kokusundan tanıyordum Yağız'ı.

"Ah Yağız." dedim huzurlu bir fısıltıyla ve gözlerimi kapatıp kafamı omzuna yasladım. "Dün de aynısını yaptın."

"Seni korkutmak hoşuma gidiyor." dedi. Güldüm ve gözlerimi açıp ona döndüm. Kollarımı boynuna doladığım sırada ona yaklaştım.

"Oldu mu? Her şey bitti mi?" dedim. Başını salladı. "Her şey bitti. Artık sen, ben ve Gece. Dünya sadece üçümüz için dönecek. Bunu sağlayacağım."

Dolu gözlerle Yağız'a sarıldığım sırada o da kollarını tamamen belime doladı. Hormonların etkisi ne zaman geçecekti?

Ama olmuştu galiba. Ben ve Gece iyiydim. Yağız'la nerdeyse tamamlanmıştık. Üç kişilik mükemmel bir aile olmuştuk işte.

Bitmişti...

Olmuştu...

Başarmıştık...

SON...
























ŞAKA ŞAKA. krmdkdödösöd. Kandırayım dedim. Daha son değil. Gerçek son yazmasına daha var. Merak etmeyin. Ha habersiz mi olur haberli mi bilemem. Ama aklıma final için çok güzel bir plan var.

Şunu da belirteyim. Ufak bir spoi olacak. Mutlu son Gece'nin ağızından olacak. Gece için bir mutlu son yazacağım. Kitabı minnoşumuzla sonlandıracağız. Tabii ona daha var.

Şimdi geçelim sorularımıza.

Bölüm nasıldıı?

İrem'i sevdiniz mi?

Neboş'u sevdiniz mi?

Sizce Dolunay çabuk mu affetti? Yoksa olanlardan sonra iyi mi oldu?

Nasıl bir son olacağını düşünüyorsunuz?

VOTE ATMAZSANIZ BÖLÜM ATMAM AMA BİR DAHA. VALLA KIRILIYORUM. 65 VOTE NE YA? EN GÜZEL BÖLÜMLERDEN BİRİYDİ ÖNCE Kİ BÖLÜM. KIRILDIM AÇIKÇASI YANİ. YORUMLARDA AZALDI. YİNE SINIR KOYMAK İSTEMİYORUM. LÜTFEN...

Şimdi bir Dolunay ve Gece görüntüsü koyalım şuraya ;)

Continue Reading

You'll Also Like

108K 2.5K 29
ailesinden habersiz istanbullu bir kizla evlenen mardinli ağamiz Ömer ATABEY ve aşik olduğu adam için istenmeyen gelin olmayı göze alan istanbullu ge...
1.5K 260 22
Ünlü bir Fransız aktörle evli, uluslarası çapta bir ressam olan Figen, 12 Eylül 1980 darbesinden hemen önce ülkeyi terk ederken bütün hayatını geride...
11.4K 517 25
"Hiçbir yere evim diyemiyorum Hande." Bakışları tüm yüzümde dolandı ve mahçup bir tavırla gözlerime odaklandı tekrar. "Gel evim ol istiyorum." Dudakl...
KALP YARASI By cansuyu

General Fiction

29K 3 1
"Biliyorum, haksızlık ediyorum sana, ama yapamadım, unuttum sandım, yanılmışım.Sevdiğimle gidiyorum affet beni" . Aşık olduğu adam uğruna tüm ailesin...