Abimin Kankası || Texting

By terayaziyore

3.8M 206K 144K

Bilinmeyen: Abimin kankası olmasaydın olmazdı değil mi? Bilinmeyen: Şu kocaman okulda gittin Bilinmeyen: Her... More

AK/1
AK/2
AK/3
AK/4
AK/5
AK/6
AK/7
AK/ 8
AK/9
AK/10
AK/11
AK/12
AK/13
AK/14
AK/15
AK/16
AK/17
Ak/18
Ak/19
AK/20
AK/21
AK/22
AK/23
AK/24
AK/25
AK/26
AK/27
AK/28
AK/29
AK/30
AK/31
AK/32
AK/33
Ak/34
AK/35
AK/36
AK/37
AK/38
AK/39
AK/40
AK/41
AK/42
AK/43
AK/44
AK/45
AK/46
AK/47
AK/48
AK/49
AK/50
AK/52
AK/53
AK/54
AK/55
AK/56
AK/57
AK/58
AK/59
AK/60
AK/61
AK/62
AK/63
AK/64
AK/65
AK/66
AK/67
AK/68
AK/69
AK/ Final

AK/51

50.5K 3.3K 5.1K
By terayaziyore

Sellaam.

Daha yazmaya başlamadığım uppuzun bir bölüme hoş geldiniz dmckcskala

Neys ayş tatava yapma bölümü yaz.

Tm.

Hadi bay.

(Bu kısım bölümü bitirdikten sonra eklendi dnfkdkdmd: Bölümde geçen şarkıyı spotify çalma listesine ve buraya koyuyorum okurken belirttiğim yerde açıp dinleyerek okumanızı isterim.

Ayrıca şu andan itibaren yazdıklarım hariç 5000 kelimelik bir bölüm yazdım! Rekor rekor! Hatta küsuratı saymıyorum bak burada yazdığım ve bölüm sonunda yazdığım şeylerden dolayı!

REKOR YORUM VE OY İSTİYORUM BU BÖLÜM!

Hadi kooooş ve okuu!!!!)

...

"Bir şey konuşmamız gerek."

Söyledikleri anlık bir nefes kesintisine yol açmıştı. Öylece yüzüme bakınmaya devam etti.

Sakin ol Gece, sakin.

"N-ne konuda?"

Hayır, imkansız. Anlayamaz.

Buse'yi anladı ama?

Sus!

"Aslında burası uygun değil pek ama ben sabırsız bir insanım Gece."

Hayır, hayır, hayır, hayır!

Ağzını tekrar araladı. İçimden sayıklamaya devam ederken gözlerimi sıkıca kapatmamak için elimden geleni yapıyordum. Sakin kal Gece!

"Ben aslında.."

Çalan telefon melodisi ile duraksadı. Fısıltı ile karışık bir küfür mırıldandı. Cebinde ki telefonu çıkarıp ekrana baktı. Zannımca telefonu açıp açmamak konusunda kararsız kalmıştı. Bir kaç saniyenin ardından bir küfür daha mırıldanarak telefonu açtı. Sanırım küfürlerini duymadığımı sanıyordu.

"Şevket abi? Buyur?"

Tanıdık olmayan bu isimle kaşlarımı çatıp dikkatle diyeceklerini bekledim.

"Bir saniye? Ne!"

Şaşkınca yanıtladı karşı tarafı. Sesinin yükseldiğini fark ettikten sonra kendine bir çeki düzen verdi. Gözleri beni buldu. Telefondaki kişiyi dinlemeye devam ederken benden uzaklaştı. Araya giren mesafe biraz olsun rahat bir nefes almama sebep oldu.

Ne yapacağımı bilemeden kabinden çıktım. Ve beklemeye başladım. Ateş şaşkın ve sinirle telefonu kapayıp bana bakıncaya kadar. Bir kaç saniye bakışmamızın ardından sonunda konuştu.

"Önce onu bi alalım."

Sözleri yetmeyecek gibi bakışları ile elimde ki elbiseyi işaret etti. Başka bir şey söylemeden kabin kısmından çıktı. Bende bir kaç saniye idrak sürecinin ardından peşine takıldım. Mağazanın kasasına ulaştıktan sonra elbiseyi almam, önce mağazadan sonra da alışveriş merkezinden çıkmamız kısa sürdü.  Bu süre zarfında ikimizde iletişim kurmadık. Saçma.

Binadan çıktıktan sonra adımlarımı durdurmamın üzerine o da durdu. Konuşacağı şeyi konuşmaktan vaz geçmiş gibi duruyordu. Bu işime gelirdi. Tam veda konuşması yapmaya hazırlanıyordum ki o benden önce konuştu.

"Gece, bir konuda bana yardım edebilir misin?"

Duraksadım.

İlk kez benden yardım istiyor olabilirdi.

Ne cevap vereceğimi düşündüm bir süre. Aslında cevabım belliydi. Ancak ne için yardım istediğini tahmin etmeye çalıştım. Bunu boşuna yaptığımı anladıktan sonra konuşmak adına dudaklarımı araladım.

"Tabi ki, ama ne için?"

Tabi ki kelimesinden sonra devamını bile dinlemeden başıyla otoparkı işaret etti ve yürümeye başladı. O telefonda ne konuşulmuştu bilmiyordum. Ancak onu fazla sinirlendirmişti. Arkasında kalınca adımlarımı hızla işleve soktum. Koşar adım peşinden ilerledim. Arabasının önüne geldiğimizde hızla cebinden anahtarı çıkardı ve arabanın kilidini
açtı.

O şöför bense yolcu koltuğuna bindim. Hiç bir şey söylemeden arabayı çalıştırıp yola çıktı. Sinirli olduğundan konuşmamaya karar verdim bir süre. Belki o söyler diye bekledim ama hayır o da hiç konuşmadı. Yol ilerledikçe tanıdık gelmeye başlamıştı. Bizim mahalleye doğru mu gidiyorduk?

Evet, bizim mahalleye gidiyorduk.

"Ateş?"

Parmağıyla direksiyonda ritim tutmaya son verip kısaca bana baktı. "Hım?"

Mırıldanışı tatlılık barındırmıyordu. Bu sinirli bir mırıldanmaydı.

"Nereye gidiyoruz?"

Kendi evimin önünden geçerken arabanın hızında en ufak bir azalma olmadı. İlerlemeye devam ettik. Konuşmadı. Bu benimde sinirlerimin gerilmesine neden oldu. Arabayı biraz daha ileride durdurdu. Ve yine hiç bir kelime sarf etmeden kapısını açıp indi. Bende aynısını yaptım. Arabanın önünden geçip yanıma ulaştığında ben geldiğimiz yere bakıyordum. Bu ev tanıdıktı. Biliyordum.

Ateş'lerin eski eviydi bu.

Daha benimle konuşmasına fırsat bile kalmadan koşarak yanımıza yaşlıca bir adam geldi.

"Oğlum, içerdeler. Valla ben elimden geleni yaptım bekletmek için. Bahçeyi geziyorlar şu an."

Yaşlı adam mahçup bir ifade ile baktı Ateş'e. Ateş ise gözlerinde ki siniri tek kalemde yok edercesine değiştirdi ve samimi bir gülüşle adama baktı.

"Ne demek Şevket abi, senin haber vermen yeterliydi. Ben halledeceğim şimdi."

Şevket abi dediği adama başı ile veda edip bana baktı. Ve yürümemi işaret etti. Evlerinin kapısına doğru ilerlerken neler döndüğünü çözmeye çalışıyordum. Ancak bunu başaramıyordum. Tam demir parmaklı kapıdan geçecekken hafifçe durdu. Bana döndü.

"Bunu yaptığım için şimdiden özür diliyorum. Ama bilki aklıma başka bir şey gelmiyor ve başka çarem yok."

Sorgulayıp ne demek istediğini sormama fırsat bile vermeden uzanıp elimi tuttu. Kenetlediği parmaklarımızla birlikte adımlamaya devam etti. Elimi tuttuğu için ben de peşinden gitmek zorunda kaldım. Ağzımı açıp ona ne yaptığını soracakken karşımıza çıkan ilk defa gördüğüm iki kişiyle sustum.

"Merhaba."

Ateş yüzüne yerleştirdiği gülümseme ve yalancı samimiyetle karşımızda ki muhtemelen evli olan çifte seslendi. Bahçeyi inceleyen çift ses ile bize döndü. Merakla ikimize baktılar. Bir süre sonra yanımıza doğru ilerlediler. Ve ben hala bir bok anlamıyordum. Otuzlu yaşların başında gibi görünen çift gülümseyerek "merhaba" dedikten sonra tokalaşmak adına el uzattılar.

Ateş tuttuğu elimi bırakıp önce adamla sonra da kadınla el sıkıştı.

"Samet ben" diye kendini tanıtan adam eliyle eşini gösterdi. "Bu da eşim Nazlı" dedi. Ateş bunları başını sallayarak dinledi. Daha sonra o da adam gibi kendini tanıttı.

"Ben de Atalay."

Verdiği isimle şaşkına dönerken o bana döndü. Ve tıpkı adam gibi beni gösterdi. "Bu da eşim Gülay."

Ne?

Eşim?

Gülay?

Atalay?

Ne oluyor amınakoyim?

Adamla el sıkışmayı bitirdi. Adının Samet olduğunu söyleyen adam "eşiniz mi?" diye sordu şaşkınca. Ateş sanki adamın şaşkınlığına alışmış gibi bir tavırla konuştu.

"Evet, evet. Biliyorum. Bizi görenler evli olduğumuzu öğrenince hep şaşırır zaten. Biraz küçük yaşta evlenen yeni bir çiftiz. Ben 28 eşim 24 yaşında. O biraz küçük gösteriyor sadece."

Diyerek tekrar elimi tuttu ve bana samimi bir gülücük gönderdi. "Değil mi hayatım?"

Şaşkınca onu onayladım. Neler döndüğüne dair en ufak bir fikrim yoktu. En ufak.

"Duyduğuma göre burayı satın almak istiyormuşsunuz."

Ateş'in sorusuna kafasını sallayan adamla kaşlarım yavaşça havalandı. Sanki şimdi bir şeyleri çaktım gibiydi.

"Evet, ama şu anlık düşünüyoruz. Evi görmeden bir şeye karar vermemiz imkansızdı. Biz de ev sahibini bekliyoruz şu anda. Biraz gecikeceğini söyledi ama. Bizde o sırada bahçeyi gezelim dedik."

Samimi olan adama onunki kadar samimi bir gülüş yolladı.

"Evet evet biliyorum, ev sahibini tanıyorum."

Bir zahmet hani? Sonuçta baban ya?

Karşımızda ki adam şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.
"Öyle mi?" Diye şaşkınca mırıldandı. Ateş konuşmaya devam etti.

"Bakın Samet bey. Buraya müşteri çıktığını duyunca açıkcası koşa koşa geldik. Biz ilk evlendiğimizde büyük babam düğün hediyesi olarak bize bu evi aldı. Evliliğimizin ilk aylarını burada geçirdik. Ev dışarıdan mükemmel hatta bir maalikane gibi görünüyor değil mi? Ama içerisi öyle değil. Evi ilk aldığında sevinçten havalara uçtuk. Ama daha ilk haftamızda bile sorunlar yaşamaya başladık."

Sıktığı yalanlara şaşkınca eşlik ederken karşımızda ki çift de bana eşlik etti.

"Nasıl yani?"

Bu soruya bilmiş bir eda ile gülümsedi. "Şöyle yani, göstereyim direkt" tuttuğu elimle birlikte yürümeye başladı. Çift bizi takip ederken evin kapısının önüne kadar ilerledik. Kapının önüne geldiğimizde durdu elini çekip bir dakika işareti yaptı. Sonra kapının önünde ki posta kutusunu açıp içeride ki gizli bir bölmeyi açtı. Oradan bir anahtar çıkartıp bize gösterdi. Sonra anahtar ile kapıyı açtı.

"Buyrun Samet bey, lütfen bizzat göstermek isterim."

Çifti içeri davet ederken benide başıyla çağırdı. Hep birlikte içeri girdik. Holden salona doğru ilerledik. Evin içine ilk kez giriyordum. Ateş'in çocukluğu bu evde geçmişti. İçim mest olurken Ateş konuşmaya başladı.

"Ev ne kadar mükemmel görünüyor değil mi? Her şeyi tam, eşyası mükemmel. Ama detaylara biraz girdiğiniz de bütün pislik ortaya çıkıyor."

Duvara dayalı büyük bir kitaplığı tüm gücünü kullanarak ittirdi. Boş olmasına rağmen Ateş'i zorlayan kitaplık çekildiğinde duvarın yüzü göründü. Rutubet ve kabaran boya görüntüsü ortaya çıktığında Samet beyin yüzü buruştu.

"Gördüğünüz gibi. Ev baştan aşağıya eşyalarla kapatılmış kusurlarla dolu."

Şaşkınca ona baktım. Anlamıştım. Evi almamalarını engellemeye çalışıyordu. Kitaplığı öylece bırakıp camlara ilerledi. Perdesiz camların önüne geldiğinde eliyle camı ittirdi. Camın kenarı direk çıkarken hızla elini çekti.

"Camları hiç sağlam değil. Bütün camlar böyle."

İlerleyip salondan çıktı. Hepimiz peşinden ilerlerken o mutfağa girdi. Kocaman olan mutfak mükemmel görünüyordu. Yani, şimdilik.

"Bakın."

İlerledi. Musluğun oldu yere ulaşıp altında ki dolabı açtı. "Boruların hepsi su sızdırıyor."

Sızan sudan ahşap yer bile çürümüştü. Boru oldukça eskiydi.

"Kapılar gıcırdıyor, yerler gıcırdıyor. Tuvaletler sürekli tıkanıyor. Yer yer rutubet söz konusu. Boyalar sürekli su alıyor. Çatı katı çatıdan su sızdırıyor. Üst katta ki tuvalet çürük fare kokusuna sahip ve kokuyu asla geçiremiyorsunuz. Camlar gösterdiğimiz gibi sağlam değil. Kırılma riski çok ve sağlam olmadığından sürekli içeri toz giriyor. Bunlar aklımda kalanlar daha bir sürü sıkıntısı var. Demek istediğim iyi düşünün. Çünkü tüm bu tadilatlara haranacak para ile bir tane daha ev alabilirsiniz."

Söylediği her şeye farklı farklı şaşkınlık tepkisi verdiler. Bende verdim ama içimden. Bu kadar uzun süre konuşmanam onların bile dikkatini çekmişti. Ateş konuşmam için bana yalvaran gözlerle baktı.

"Atalay doğru söylüyor. Evi aldığımızda çok mutlu olduk ama ilk ayımızın sonunda direkt ev aramaya başladık. Evi şu an ki sahibine bu kusurları gösterdiğimiz için aldığımız fiyatın çok daha zararına sattık. Evin yeni sahibinin müşterilerine bu kusurları göstermeden satmaya çalıştığını öğrendik. Bu yüzden insanlık namına uyarmak istedik."

Bize teşekkürler etmeye başlayan çift dikkatini Ateş'ten çektiği için, Ateş gözleri ile bana teşekkür etti. Bu oyun hoşuma giderken konuşmaya devam ettim.

"Ayrıca evin tek sıkıntısı kusurları bile değil. Yan tarafta bir komşu var. Kadın illet gibi. Yaşlı pofidik bir kadın gibi görünüyordu en başta. Ancak hiç öyle değil."

İlerleyip Ateş'in yanına vardım ve elini tuttum.

"Kadın eşimle aramı bozmaya bile çalıştı hanımefendi! Kendi kızına yamalamaya çalıştı eşimi! Kaçın kurtarın kendinizi buradan."

Öyle bir oyunculuk sergilemiştim ki karşımda ki insanlar bir an önce evden çıkmak istemişti. İki kelimesinden biri bize teşekkür olan Samet bey "gerçekten sizin gibi insanlar olmasa dünya gerçekten çöp olacak" dediğinde kendimi bir kötü hissetmedim değildi.

Kısa kestiğimiz vedadan sonra biz Ateş'in onlar ise kendi arabalarına doğru ilerledi. Son bir baş selamından sonra arabalarına bindiler. Biz de biner gibi yaptık. Onlar yavaşça uzaklaşıp gözden kaybolduğunda Ateş'e döndüm.

"Lütfen bir sonraki rolümü bana öncesinde haber ver. Yemin ederim çuvallayıp seni batıracağım sonun da o olacak."

Yavaşça gülümsedi. Ve ben ne olduğunu dahi anlamadan beni kolumdan tutup kendine çekti. Elleri sırtımı sardı. Sıkıca sarıldı bana. Başını omzuma yerleştirmek için eğildiğinde anladım bana sarıldığını. Şok dalgası vücudumda mi kısa etkisini de alıp gittiğinde bende ellerimi ona sardım. Dostça bir sarılmaydı. Farkındaydım.

"Gece ben sana ne kadar teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Eğer bu ev satılsaydı.."

Duraksadı. Yavaşça kollarını çözdü. Sanki ne yaptığının farkına varmış gibiydi. Bende kollarımı ondan çektiğimde iki adım geriledi. Gözlerini kaçırıp önünde durduğumuz eve bakındı.

"Bu ev satılsaydı benim çocukluğum satılırdı."

Gözlerinde utançla harmanlanmış özlemi görebiliyordum. Konuşmak istedim. Çok şey söylemek istedim. Ancak araladığım dudaklarımdan yalnızca "rica ederim" kelimeleri döküldü. Zaten başka bir şey söylememe fırsat kalmadan ortamda başka bir ses yükseldi.

"Ateş!"

Olduğu yerde irkilip arkama baktı Ateş. Bende ürkekçe arkama döndüm. Görüş açıma giren sinirli surat ifadesine sahip Tanju amca yanımıza doğru ilerlemekteydi. Yine aynı sinirini sesine yansıtarak yeniden konuştu.

"Sakın az önce beni arayan müşterinin evi almaktan vazgeçmesi konusunda bir parmağın olduğunu söyleme!"

Oldukça sinirliydi. Tanju amcayı ilk kez bu kadar sinirli görüyordum. Ateş sustu. Bir cevap vermedi. Tanju amca yanımıza ulaşmıştı. Ancak hala bağırıyordu.

"Ne demek oluyor bu! Ha?"

Bağırması Ateş'in yüzünü buruşturdu. Artık kendimi tutamayan Ateş babasının kopyası bir sinirle konuşmaya başladı. Tabi o babası kadar yükseltmemişti sesini.

"Asıl bu ne demek oluyor!"

Elini kaldırıp işaret parmağıyla evi gösterdi ve "evi satışa çıkarmak ne demek! Üstelik bunu bana söylemedin bile" diye tamamladı sözlerini. Tanju amca daha da çattı kaşlarını.

"Sen ne zamandan beri benim işlerime karışır oldun? Yaşanıyor mu bu evde? Yıllardır kapısından girdiğimiz mi var? Boş boş durmaktan başka ne halta yarıyor? Satmayacaktım da ne yapacaktım?"

Son cümlelerine doğru sesi alçalmaya başlamıştı. Sanırım aşırı bir tepki verdiğimin farkına yeni yeni varıyordu. Ateş duraksadı. Ben sessizce bir köşeye sinmiş gibi onları izlerken Ateş'in gözleri az önce ki özlemle doldu.

"Seni bilemem baba. Ancak ben kendimi ne zaman darda, sıkıntıda bulsam bu evin kapısını çalarım. Sen en son ne zaman girdin bu kapıdan söyleyemem ama ben daha dün gece buradaydım. Bu ev senin için bir hiçlikten ibaret olabilir belki. Ancak benim için hayatımın en güzel zamanlarını içine sığdırmış koca bir dünya demek. Biliyorum ki ben bir gün, burada olmak istediğim tek bir gün burada olamazsam tüm güzel anılarımı kaybetmiş olurum. Bu ev giderse sanki benim hafızamda ki o anılar gider. Bu evi satamazsın."

Gözleri doldu.

Şu an Ateş'in gözleri doldu!

"Baba.."

Yapma işte! Yapma!

Çatlamasın o güzel sesin!

"Baba lütfen.."

Ateş dur artık!

"Satma."

Onun gözleri dolu doluyken ben nasıl izleyebilirdim ki onu? Kafamı çevirdim. Tıpkı onunkiler gibi dolmuş olan gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Artık onları görmüyordum ama ikisininde yüz ifadesini hayal edebiliyordum. Ateş'in yüzünde ki o üzüntüyü de Tanju amcanın yüzünde ki o pişmanlığı da, hayal edebiliyordum.

Hiç bir şey söylenmedi Ateş'in o sözleri üstüne. Uzun süren bir sessizlik hakimdi ortama. Geçen dakikaların ardından duyduğum ilk şey adım sesleri oldu. Kafamı indirip bu seslerin sahibine baktım. Yavaşça arabasına doğru ilerleyen Tanju amcayı gördüm. Her ne kadar göreceğim görüntüden korksam dahi kafamı Ateş'e çevirdim. Az önce ki kadar yoğun olmasada yüzünde ki hüzün yerini koruyordu. O da az önce ki ben gibi yanımızdan tek kelam etmeden uzaklaşan babasına bakıyordu.

Arabanın çalışıp gittiğini gelen seslerden anlıyordum. Arabasıyla birlikte gidene kadar baktı babasına. Sonra usul usul bana kaydı gözleri. Artık dolu değildi güzel hareleri. Boğazını temizledi kısa bir süre.

"Seni de eve bırakayım istersen."

Konuşmadım. Konuşmaktan korktum. Usulca baş salladım. Ancak olumsuz anlamda.

"Gerek yok, ben giderim. Yakın zaten. Hem Karan görürse bir ton soru sorar. Riske girmeyelim."

Aklına yeni düşen bu ayrıntıyla bir aydınlanma yaşadı. Bu kez o salladı kafasını, olumlu anlamda.

"Her şey için teşekkür ederim tekrardan."

Samimi bir gülüşle başladığım cevabıma "rica ederim" diyerek son verdim. Gülümsedi o da.

"O halde doğum günüsü partisinde görüşürüz."

Yeniden kullandığı günüsü kelimesine kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.

"Görüşürüz doğum günüsü partisinde."

Aynı kelimeye baskı yaptığımda yüzünde ki gülüş genişledi. Bana elini uzattı. Vakit kaybetmeden elini tuttum. İki arkadaş edasıyla el sıkıştık. Ellerimiz teması kestiğinde arabadan çantamı ve poşetimi alarak bana uzattı. Sonra ise ben yavaşça arkamı döndüm. Düzlüğü yürümeyi bitirip kısa zamanda arabayla tırmandığımız yokuşu inmeye başladım. Arkama dönüp ne yapıyor diye bakmamak için kendimi zor tutuyor, aklımı yaşanan şeylerle meşgul ediyordum.

Az önce onunla karı koca rolüne girmiş olmam..

Ve bana sarılması..

Gözlerinin dolması..

Bütün olan bitenin ardından aklımda kalan tek şey bunlardı.

En çokta dolan gözleriydi.

...

"Herkes sessiz olsun! Geliyorlar!"

Yüksek sesli bağırmamın ardından herkes beni dinleyip sustu ve saklanması gereken yerlere saklandı. 32 kişi bir anda ortadan yok oldu. Mekanın ışıkları kapandı. Ben ve Kutay elimizde ki konfeti ile kapının iki yanından duvara yaslandık. Işıklar kapalı olduğundan içeri girdiklerinde bizi fark edemeyeceklerdi.

"Aşkım ne gerek vardı ya. İlk defa mı doğuyoruz sanki. Ben pek sevmem doğum günü- ışıklar niye kapa- ağaa ananı si."

İçeri girdikler anda yüzüne patlayan konfetiler onu korkutmuştu. Ancak son anda küfrü içinde tutmayı başarmıştı. Konfetilerden sonra ışıklar yanmış herkes saklandığı yerden çıkıp aynı anda bağırmaya başlamıştı.

"İyi ki doğdun Karan!"

Gülüş sesleri ile birlikte ritmik bir şekilde bu cümleyi tekrarladık. Karan buraya doğum gününü kutlamak adına Yade tarafından getirilmişti. Ancak böyle büyük bir partinin olacağından bir haberdi. Şok olmuş bir şekilde etrafına bakıyordu. Alkış sesleride son bulduğunda Karan şokla yan tarafına döndü. Önce Yade'ye sonra bana baktı.

"Ulan varya."

Gülerek başladığı bu sözlerin devamını getirmedi. Kollarını açıp Yade'ye yaklaştı. Uzunca sarılmalarının ardından Karan, Yade'nin alnına bir öpücük bıraktı. Ardından bana yöneldi. Sırasıyla ortamda ki çoğu kişiye sarıldı. Çağırdığımız çoğu kişi Karan'ın arkadaşıydı. Bizim tayfa haricinde büyük bir kısmı okuldandı. Bir kaç kişi mahalleden bir kaçı da liseden kalma arkadaşlarıydı. Ben çoğunu tanımıyordum. Yade'ye davet konusunda yardım eden kişi Yalçın ve Ateş olmuştu.

Onlar Karan'ın arkadaş ortamına daha çok hakimdi.
Sarılma faslından sonra ilk olarak Karan'ın pastası gelmişti. Fotoğraflar, videolar, pasta kesimi derken herkese bir dilim pasta dağıtılmıştı. Pastalar yendikten sonra Yalçın sahnede ki yerini alıp partiyi yönetmeye başlamıştı.

"Sevgili konuklarımız."

Eğlenceli olacağını düşünerek seksi pilot sesi kullanarak konuşmaya başladı. Düşündüğü gibi de olmuştu.

"Hepiniz hoşgeldiniz."

Bunu her yapışında ortamda gülüşmeler oluyordu.

"Elbette ki partimize ilk olarak dans ile başlayacağız. Şimdi onur çiftimizi sahneye davet ediyor ve bu parçayı onlara adıyorum."

Sözlerinden sonra mikrofondan uzaklaşıp eliyle bir tuşa bastı. Şarkıları ben seçtiğimden hangisinin çalacağını zaten biliyordum. Kulağımı Ed Sheeran'ın Perfect şarkısı doldurmaya başlayınca gülümsedim.

-Şarkıyı burada açın-

Karan Yade'yi kaldırıp pistin ortasına doğru ilerledi. Birlikte dans etmeye başladılar. Çok fazla mükemmel görünüyorlardı. Pist kısa zamanda çiftler tarafından dolduruldu. Fazla kişi değildik ama mekan küçüktü. Herkes dans ederken ben oturduğum yerde kalmaya devam ettim. Gözlerim oturduğumuz masaya döndüğünde masada tek başıma olduğumu gördüm. Anlık bir şok yaşamıştım çünkü az önce Ateş, Kutay, Alp, Murat ve Soner buradaydı. Hepsi bir anda nereye gitmişti?

Gözlerimi tekrar kalabalığa çevirdim. Ayrıntılı incelediğimde Alp, Murat ve Soner'i tanımadığım kişilerle dans ederken gördüm. Ancak Ateş ve Kutay'ı bir türlü bulamıyordum.

Onlar neredeydi? Kimlerle dans ediyorlardı?

(Yazar ağzından)

Gece uzunca süre etrafı kolaçan etsede mekanın en köşesinde duran Ateş ve Kutay'ı göremedi. Göremezdi. Ateş hızlı ve heyecanlı hareketler ile yerinde duramadığı halde onu fark edemezdi.

"Bak fırsat bu diyorum sana niye anlamıyorsun? Git kaldır dansa ve o sabah söyleyemediğin her şeyi söyle gitsin."

Kutay'ın onu gazlamaya çalıştığının farkındaydı. Ancak yetmiyor gibiydi.

"Oğlum Karan burada! Görürse yanlış anlarsa ne olacak? Daha onunla konuşmadım. Olmaz diyorum olmaz! O sabah güzel fırsatım vardı! Ama şimdi yok o fırsat!"

Kutay sabır dilercesine bakışlarını tavana çıkardı. Derince soluklandı. "İyi bok ye o zaman. Gece başkasıyla dans etsin sen de izle anca" dedi. O sıra gözleri Ateş'in arkasında kalan, hala masada tek başına oturan Gece'ye kaydı. Mutsuzca oturuyor ve etrafını inceliyordu Gece.

Ateş'de tıpkı Kutay gibi derin bir nefes aldı. O sıra Kutay, okuldan bir çocuğun Gece'ye doğru yaklaştığını fark etti.

"Tam şu an yapmak zorundasın! Git çabuk! Dansa kaldır Gece'yi!"

Ateş'i iteklemeye çalıştı. Bir kaç adım attırabilmiş olsa bile devamını getiremedi. Israrla red etmesini dinlemek için vakit yoktu. Gece elden gidiyordu.

"Bunu yaptığım için daha sonra bana teşekkür etmezsen siktim belanı."

Son sözlerinden sonra koşar adım masaya ulaştı.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz?"

Tam bu sözler sarf edildiğinde ulaşmıştı masaya. Uzaktan uzaktan bu manzarayı izleyen Ateş içindeki siniri yok etmeye çalıştı. Kutay ise Gece'nin henüz kaldırmadığı elini tuttu. Karşısında elini Gece'ye doğru uzatmış çocuğa bakıp "kusura bakma kardeşim, partneri benim" dedi. Çocuk elini indirip sorun olmadığını belirtti ve masadan uzaklaştı. Gece gülerek ayağa kalktı.

Kutay ile birlikte piste doğru gittiler. "Vallaha kanka sende olmasan oturacaktım kös kös" dedi Gece gülerek. Kutay'da gülerek yavaşça Gece'nin belini kavradı. Aradaki mesafeye dikkat ederek dansı başlattı. İkili arasında konuşup dans ederken Ateş pistin köşesine kadar yaklaşıp öylece onları izledi. Şarkının nakaratına girecekleri zaman Kutay yavaşça ilerlemeye başladı. Ne Gece ne de Ateş yaptığı şeyi anlamadı.

Ateş'in yanına doğru yanaştırdı hem kendisini hem Gece'yi. Ve bir an da Gece'yi kolundan tutup döndürdü. Ve tabiri caizse Ateş'in üstüne doğru ittirdi. Hızla Ateş'in göğsüne çarpan Gece, son an da Ateş'in onu belinden yakalaması ile düşmekten kurtuldu. Sıkıca sardığı belinin ardından Gece'de ellerini Ateş'in omuzlarına koymuştu. Daha doğrusu tutunmak için omuzlarına yapışmıştı. Bir kaç saniye öylece birbirlerine baktılar. Ardından böyle durmanın saçma olduğuna karar veren Ateş yavaşça hareketlendi.

Piste doğru yanaştılar ve dans etmeye başladılar. İkisininde göğsü birbirleri için deli gibi çarpıyor fakat ikiside bunun farkına varmıyordu.

İkiside birbirlerine imkansız olarak bakıyordu.

Şarkının nakaratı tekrar geldiğinde Ateş Gece'nin elini tutup onu döndürerek bedeninden uzaklaştırdı. Hemen ardından geri çekti. Gece döne döne Ateş'e yaklaştı. Ancak Ateş onu sırtı göğsüne dayalı bir şekilde durdurdu. Ona sıkıca sarıldı. Tam şu an da Ateş kendini kasmayı bırakmıştı. İçinden geldiği gibi davranıyordu.

Bu manzarayı gören Kutay şaşkınlıkla gözlerini araladı. Gözleri hızla Yade ve Karan çiftine kaydı. Tam o sırada bu yöne doğru dönen Karan'ı gördü. Kalabalığın içinden geçip koşturarak onların yanına ulaştı. Ve Karan'ın dikkatini çekip o yöne bakmamasını sağladı. Bunu, zıplayıp Karan'ın omuzlarını sarsa sarsa "iyi ki doğdun kardeşim be!" diye bağırarak sağlamıştı.

Karan'ın gözlerinde ki "ne yapıyor bu geri zekalı" bakışlarına rağmen şarkı bitene kadar devam etti. Şarkı bittiğinde Gece hızla Ateş'den ayrılmıştı. Onlar birbirinden uzaklaşınca Kutay gelen rahatlıkla yaptığı saçmalığa bir son verip tek kelime etmeden yanlarından ayrıldı. Gece şaşkınca Ateş'e döndü.

Ne yapmak istiyorsun Ateş? Sorusu aklını çok fena kurcalıyordu. Ancak diline indiremiyordu bu cümleyi.

Gözlerini okumak istiyordu.

Yapamıyordu.

Ne demek istiyordu Ateş?

Ne anlatıyordu gözleriyle?

Bunu Ateş'de bilmiyordu. O güzel hisleri nasıl anlatabilirdi ki bir bakışla? Çok tecrübesizdi..

Gece'nin gözleri doldu.

Neden bilmiyordu ancak artık dayanamıyordu.

Yakınlığına, daha doğrusu burnunun ucundayken ona en uzak kişi olmasına.

Dayanamıyordu.

Uzaklaşmak istedi buradan. Kaçmak, arkasına bile bakmadan gitmek. Ama yapamadı. Gidemezdi.

Doğum gününün sonuna kadar kalmak zorundaydı.

Öyle de yaptı.

Dayandı. Kendini zorladı ve başardı.

Son ana kadar dayanmayı başaracaktı. Az kalmıştı.

Neredeyse bitecekti.

Çoğu kişi gitmişti bile. Son şarkılar çalıyordu, son hediyeler veriliyordu. O çoktan hediyesini vermişti zaten. Gözleri şu an da hediyesini vermekte olan Ateş'deydi. Kutuyu verip abisiyle sarıldıktan sonra yanından uzaklaşan sevdiğinde. Olduğu yöne doğru geldiğini fark ettiğinde gerilemek istedi. Onunla yakın mesafe kurmak istemiyordu. Ancak bunu ne zaman istese her zamankinden daha çok yakın oluyordu ona. Boğuluyordu artık.

Hayatı boyunca ya hep ya hiçi savunan o kıza ne oldu diye sordu içinden geri doğru adımlarken.

Bu soru birine çarpana kadar kurcaladı aklını. Çarptığı kişiden özür dilemek adına arkasına döndü.

"Kusura bakmayın."

Tanıdık olmayan bir yüz daha. Gülümseyip sorun olmadığını söyledi karşısında ki çocuk. Tam yanından uzaklaşırken duraksadı.

"Karan'ın kardeşiydin değil mi sen?"

Başıyla onayladı onu. Çocuk tekrar gülümsedi. "Evet sesini duyduğumuz halde asla yüzünü görmediğimiz meşhur kardeş. Memnun oldum. Taylan ben."

El uzatmadığı için mutluydu. Gülümsemeye çalıştı. "Gece bende. Memnun oldum."

Çocuk başka bir şey söylemek için ağzını aralamıştı ki Gece'nin başı döndüğü için tökezledi. Sadece bir bardak alkol almıştı. Ve düşük bünyesinden dolayı kendini iyi hissetmiyordu. Taylan onu tutmak için ani bir hareket yapsa bile başka kollar tarafından sarıldı Gece'nin bedeni. Tabi ki bu kolların sahibi Ateş'ti. Kokudan tanımıştı bir kere.

Kollar Gece'yi sıkıca sardı. Sırtı bir kez daha Ateş'in göğsüne yaslandı. Bir kez daha sıkıştı göğsü.

"İyi misin?"

Bu soru tam da yerindeydi.

Değildi.

Hiç iyi değildi.

Hatta berbattı.

Artık dayanamadığı noktaya geldi. Ellerini tuttu Ateş'in. Hızlıca çekti ellerini karnının üstünden. Tek kelime etmedi. Hırçın ve paytak adımlarla kafenin çıkışına doğru ilerledi.

Çıkarken önünden geçtiği masasının üzerinden çantasını almıştı.

Dışarı çıkıp kafenin etrafından dolandı. Bomboş bir yer bulup çantasından sigara paketini çıkardı. İçeriden bir sigara çıkarıp yaktı. O sıra bir ses duydu.

"Napıyorsun Gece!"

Bu sinirli sesin sahibi Ateş'di. Ama yeter artık diye haykırdı içinden. Ağlayacaktı!

Ateş, Gece'nin elinde ki sigaraya uzanmaya çalıştı. Gece bir adım gerileyip sinirle baktı yüzüne.

"Asıl sen napıyorsun!"

Ateş aynı şeyi bir kez daha yaptı. Gece ise bir adım daha geriledi.

"Karan görebilir!"

Sözlerinden sonra bir kez daha uzandı sigaraya. Ve bu kez elinden almayı başardı. Ancak Gece'nin umurunda değildi Karan'ın görmesi.

"Umrumda değil sigaramı geri ver."

Bu kez Gece uzandı Ateş'e doğru, Ateş geriledi. Ancak Gece üsteledi.

"Gece! Gece hayır. Seni görebilir dedim."

Hızla konuştu bu sözlerin üstüne.

"Bende umurumda değil dedim. Ver onu!"

Ateş'in siniri her seferinde daha da arttı. Çatık kaşları ile Gece'nin uzattığı eli tuttu. Elinde ki sigaradan bir duman çekip sigarayı fırlattı.

"Hayır."

Bu durum Gece'nin çıldırmasına yol açtı. Ayağını hızla yere vurdu. Topuğundan tok bir ses çıktı.

"Ciddi misin? Ah!"

Hızla paketten yeni bir sigara çıkardı. Ve yakma girişiminde bulundu. Ateş bunada engel olup hızla sigarayı alıp fırlattı.

"Asıl sen ciddi misin?"

Gece ise aynı şeyi bir kez daha yaptı.

"Ah!"

Ateş inanamadığını belli eden bir tavırla ona baktı bir süre. Bunu vaz geçiremeyeceğini anladığında onu omuzlarından tutup önlerinde ki duvarın arkasına çekti.

"Tamam, tamam! Burda dur bari."

Gece omuz silkti. Ateş arada bir duvarın ardına bakıp Karan'ın gelme ihtimaline karşı-ki bu çok düşük bir ihtimaldi- yolu kolluyordu.

"Hem sanane ki. Zaten niye peşimden geldin? Yanımda olmanı istesem oradan çıkar mıydım?"

Durup dururken konuyu yeniden açması Ateş'in sesli bir nefes vermesine yol açtı.

"Haklısın."

Verebilecek başka bir cevabı yoktu.

"O zaman git!"

Gece yeniden bağırdı. Hiç iyi değildi.

"Hayır."

Ateş'in de cevabı netti.

"Ağh! Senden nefret ediyorum!"

Gece artık tutamıyordu dilini. Ağladı ağlayacaktı zaten.

"Peki."

Ateş'in bu cevabı onu daha da çıldırttı.

"İğrençsin!"

Durmalıydı. Ateş susmalıydı. Ama susmadı.

"Biliyorum."

Gece inanılmaz sinirli bir sinirle çırpındı. Resmen çocuğa yumruk atmamak için kendi zor tutuyordu.

"Yine yapıyorsun! Yine yapıyorsun işte!"

Anlamadı, bu yüzden sormak istedi.

"Neyi?"

Gece sakinleşmeye çalıştı. Pek başaramamıştı ancak en azından denedi.

"Senden nefret etmeme izin vermiyorsun."

Tükenmiş bir sesle devam etti sözlerine.

"Hiç vermedin! Neden yaptın ki?"

Elinde ki bitmemiş sigarayı bu kez o attı. Ve bir kaç adım uzaklaştı ondan. Ateş hala anlamıyordu. Sinirlenmemek için zorladı kendini.

"Ben ne yaptım anasını satayım?"

Gece bir adım daha geriledi. Sanki onu kaybedecek gibi tuttu kolundan, gerilemesine izin vermedi.

"Nasıl anladın?"

Ateş'de artık çıldırmak üzereydi. Bağırdı

"Neyi lan neyi? Biz şu an neyden bahsediyoruz!"

Gece'de ondan altta kalmadı, bağırdı.

"Sen ve senin her istediğin boku yapabilmenden!"

Bir hışımla kolunu kurtardı ve bir kaç adım attı. Ancak bu kez ters yöne, Ateş'e doğru adımladı. Bu yakınlaşma Ateş'in sinirinin biraz gevşemesine yol aldı. Ancak, biraz. Pes etmiş bir şekilde mırıldandı.

"Gece hiç bi bok anlamıyorum.."

Sinirle arkasını döndü. Ama gerilemedi. Saçlarını karıştırdı hırçın bir şekilde.

"Sen!"

Yüzünü döndü tekrar ve elini ona doğru kaldırdı.

"Bana az önce içeride! Sarıldın!"

Ateş duraksadı. Verecek bir cevabı yoktu. Gece'nin gözleri doldu.

"Neden!"

"Sadece düşecektin."

Kekelemişti. Konuşmakta zorlanmıyordu aslında bahane üretemiyordu sadece.

"Hah!"

Alaylı bir tonda çıkardı nidayı.

"Karşında bir aptal mı var sanıyorsun?"

Ateş bu durumdan kurtulmak istedi. Geriliyordu. Bu yüzden şaka yapmak istedi.

"Hayır. Daha çok Çapa Fen mezunu ve bilgisayar mühendisliği okuyan zeki bir kız var."

Gülümsedi sözlerinin ardından. Ancak Gece'nin ifadesinde hiç bir değişim olmadı.

"Güzel!"

Alaycı ses tonunda da bir değişim yoktu. Ateş bunu anlayıp yaptığı şeye son verdi. Ciddiyetine dönüp mırıldandı.

"Ve onun karşısında hiç bi bok beceremeyen gerçek aptal var."

Gece alayla güldü tekrar. Hem sinirli hem alaycıydı.

"Bunu bilmen daha da güzel!"

Ateş pes etti tekrar. Dudaklarını aralamadan yutkundu.

"Bak, özür dilerim tamam mı. Bunun bir açıklaması yok."

Çaresiz bakışlarını Gece'nin gözlerine çıkardı.
Gece sinirle bir kahkaha attı. Ancak gözleri dolu doluydu. Ateş'de farkındaydı bu durumun.

"Siktir. Gece iyi misin?"

Ona doğru bir adım attı Gece ise geri adımladı. Ve üşüdüğü için titredi. Ateş onu sarmak, ısıtmak istedi. Ama yapamazdı.

"Bir açıklaması var! İstedin! Sadece İstedin ve bunu yaptın!"

Bir anda ağlamaya başladı. Ateş göz yaşlarını gördüğü an kendini berbat hissti. Ve çaresizce söylediklerini kabul etti. Yapabileceği başka bir şey yoktu.

"Haklısın. Özğr dilerim. Ağlama."

Neden ağladığına anlam veremiyordu.

"Yine yapıyorsun! Yine senden nefret etmeme izin vermiyorsun! Böyle olmamalıydı! Bu kadar acı çekmemeliydim!"

Ateş gözlerinde ki derin ifadeyi koruyup ona bakmaya devam etti ve ne dediğini anlamaya çalıştı.
Gece ise duvarın dibinde az ileride kalan banka ilerledi. Bedenini sertçe bankın üzerine bıraktı.

"Böyle olmamalıydı! Anlamamalıydın! Nasıl anladın ki nasıl!"

Ateş sakin kalamadığı halde yavaşça yanına oturdu. Ellerini sinirle saçlarına geçirdi. Bir kaç kez nefes alıp verdi. Kendince sahikinleşmeye çalıştı. Ancak tabi ki bunu yapamadı. Çıldırmış durumdaydı.

"Neyi ya neyi! Neyden bahsediyorsun sen!"

Gece'nin de canına tak etmişti. Boğazı yırtınırcasına bağırdı.

"Buse olmadığını!"

Nutku tutulmuştu. Bu işittiklerinin ardından Ateş'in nutku tutulmuştu. Donakalmış ifadesiyle baktı öyle ona. Konuşamadı, soramadı hatta yutkunamadı. Gece'nin ipleri inceldiği yerden kopmuştu artık.

Bunun..geri dönüşü yoktu.

"Nasıl anladın! Nereden anladın! Konuşmasından mı! Küfür etmemesinden mi! Ya da iyi yalan söyleyemesinden mi!"

Ateş'in tek tepkisi açılan gözleri oldu. Duyduklarından sonra nefes almayı dahi bırakacak konuma gelmişti. Gece yeniden ağlamaya ve kekeleyerek bağırmaya başladı.

"Çü-çünkü ben ben çok küfür ediyordum değil mi! Ben daha farklı konuşuyordum! Hakkımda ne biliyordunda o olmadığımı anladın! Çünkü o yalan söyleyerken benim anlattığım her şey doğruydu diye mi! Çünkü ben sana aşıkken o değildi diyemi!"

Sessizlik.

Ve Ateş nefes almayıda bırakır. Darma duman olmuştu.

Gözlerini dahi kırpamıyordu.

Tek bir şey bile düşünemez olmuştu. Duydukları.. Aklı almıyordu. Beyni donmuş gibiydi. Bir şeylere yoruyordu bu kelimeleri ama duyduklarına bile inanmayan beyni kendi düşüncelerine hiç anlam vermiyordu.

Sessizlik uzun sürdü.

Dakikalarca Gece'nin sesli soluklarını dinlediler. Ateş uzun bir süre beynini çalıştırmaya çalıştı...

Ve bir süre sonra işlevlerini geri kazandı.

"Ssi-siktir!"

O uzun sessizliğin ardından dudaklarından çıkan ilk kelimenin bu olması bir yana sesi bir fısıltıdan farksız çıkmamıştı. Gece'nin durumu ondan daha beterdi. Onun beyni şimdi şimdi kazanıyordu işlevlerini geri. Söylediklerini yeni fark ediyordu. Az önce dudaklarından firar eden kelimeler aklında bir bir canlandı tekrar. Konuşması beyninde de bittiğinde tıpkı Ateş gibi küfretti.

"Siktir!"

Bağırışının arından ellerini saçlarına daldırırak ayağa kalktı ve bağırmaya başladı.

"Siktir! Siktir siktir! Hayır!"

Ateş'in sanki eli ayağı boşalmış gibiydi. Parmağını bile kıpırdatmadığı yetmezmiş gibi banka dayamış olduğu ayağı düştü. O kıpırdayamadı ama Gece önünde volta atmaya başladı. Göz yaşları bir bir suratını geziyordu Gece'nin. Ne yapacağını bilmiyordu. Zamanı nasıl geri alacağını, o sözleri ona nasıl unutturacağını.

Ateş yutkunmaya çalıştı. Boğazına binlerce iğne sokulmuş gibi bir acı nüks etti bunu denediğinde. Yüzünü bile buruşturamadı bu acıya. Dudakları ondan habersiz açıldı ve bir kelime daha sarf etti.

"Se-sendin.."

Yine kekelemişti. Söylediği şeylere inanamıyordu. Gece volta atmaya hızla bir son verdi. Ateş'in karşısında durup ağlayarak konuşmaya devam etti.

"Hayır! Hayır! Değildim. Değilim ben değilim!"

Konuşurken başını iki yana doğru büyük bir süratle sallıyor, ağladığı için bulanık olan görüşünü daha daha bulanıklaştırıyordu. Ancak bunlar Ateş'e işlememişti. Bir kez daha bir kelime için araladı dudaklarını. Ve yine aynı sözcüğü sarf etti.

"Sendin!"

Fısıltısı havaya karıştı. Gece mümkünmüş gibi daha çok ağlamaya başladı.

"Hayır! Hayır söylemedim! Lütfen bunu söylemedim! Söylememiş olayım!"

Sözlerinin arasında yumruk yaptığı elleri ile kafasına vurmaya başladığında bile Ateş bir tepki veremedi çünkü hala donakalmış durumdaydı. Gece hıçkıra hıçkıra pişmanlık çekerken Ateş kendine gelmeye çalışıyordu. Bunu uzun bir süre başaramadı ta ki Gece koşarak gitmeye çalışırken.

Gece'nin attığın üçüncü adımda bir anda tüm benliği geri geldi. Ayağa fırlayıp onu omuzlarından yakaladı.

"Sendin!"

Kendine gelmişti ancak bir kez daha aynı kelimeyi söylemişti. Gece gözlerinden akan yaşlarla ona bakmaktan kaçınırken hala başını hayır anlamında salıyordu. Ancak inkarı boşunaydı. Yine de bu hali Ateşin'de gözlerinin dolmasına yol açmıştı. Ağzını açsa 'sendin'den başka bir kelime çıkmıyordu Ateş. Başka bir cevap vermeliydi ona. Lakin bunu sözcüklerle yapamıyordu. Bu yüzden yapabileceği en güzel şeyi yaptı. Bir anda onu kendine doğru çekip bedenini sıkıca sardı. Gece tepki dahi veremezken Ateş, onun ağlamaktan ıslanan yüzünü kendi göğsüne gömdü.

Kalbi, peş peşe 10 kalp krizi atlatmış gibi atmaktaydı. Az önce duyduklarını düşündükçe aklını yitirecek gibi hissediyordu.

Oydu..

Ona yazan kız oydu.

Onu seven kız.

'Lan benim hoşlandığın kız!' diye bağırdı içinden kendine. Sonra diline gelen sözcükleri geri itelemedi. İlk defa konuşacak cesareti buldu.

Olan biten her şeyi özetler gibi, artık eminmiş gibi, sonunda yanlış bir sorunun çözümünü bulmuş gibi kurdu bu cümleyi. Gülümseyerek, minnettar bir eda ile. Kalbinin sıkışmasını umursamadan. Şu an tam şu anda hislerinin büyüyüp kocaman olmasından korkmadan konuştu.

İlk defa kuracağı bir cümleden bu kadar emindi.

"Ben altı yıldır sendeydim.."

"Altı yıldır senindim, çok sonradan öğrendim."

"Keşke bunları en başında söyleyebilseydim."

...

AĞAĞAĞAĞAPAPAPPAŞAPAAAAAAAAA

I AM ÇILDIRIYORİNGGG

KUDURUYORİİİNGG

DELİRİYORİİİNGG

RABBİM BU BÖLÜMÜ YAZMAK BANA NASİP OLDU MU CİDDEN İNANAMIYORİNGGG

ÖĞRENDİİ LAAN ATEŞ ÖĞRENDİİ

KAFAYI YİYCEM

BU BÖLÜMÜ YAZARKEN YAŞADIĞIM FEELSLER> Gece'nin Ateş'e olan aşkı...

Ağlayasım vaaaaarr

Ay ben hiç iyi değilim

Çocuğunu okulda ki ilk gününde yalnız bırakmış bir anne gibi hissediyorum..

Bu bölüm REKOR YORUM BEKLİYORUM REEEKKOOR

Ayrıca akşam instagram hesabımdan canlı açacağım! Birlikte çıldırtacağız orada hepinizi bekliyorum

İnsta hesabım/ terayaziyore

Unutmadan şuraya Gece'nin giydiği elbiseyi de koyiyim bare

Tüm olanlardsn sonra çok gerekliymiş gibi dnxjkxdkdk

Ateş'in dibini düşüren elbiseyi de görmüş oldunuz.

Çıldırışlarınızı okumak için sabırsızlanıyorummm

Neyse akşam canlıda görüşürüzzzzzzz

Continue Reading

You'll Also Like

837K 58K 35
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
2.5M 79.6K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
253K 16.3K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
5.8K 523 9
0541***; Erkeklerde ağlarmış sevgili 0541***; Ben bunu seni sevince öğrendim. ~Kısa Hikaye~