mirror ✔

By cxxdnb

199K 25.8K 13.7K

seneler önce bir grup kişi kötü fikirlerini ortaya atarak deney yapmayı denemişlerdi. bu deneyler masum insan... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70, final

57

2K 257 171
By cxxdnb

57

"Hayır, bunca zamandır karşılık vermediğim için."

"Ne?"

"Bugün çok fazla sordun bu soruyu." demişti Chan yatağına oturup bacağına Jeongin'i oturturken.

"Madem ikimiz ruh eşiyiz ve beraber olmamız gerekiyor, öyle olacağız. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok."

"Kafam karıştı.. Geçen hafta bunun yüzünden kavga-"

"Unut onu. Kavga ettik, evet biliyorum. Ama artık bu küçük meleği üzmek yok."

Jeongin masumca gülümserken, yara izinin tamamen kaybolması ile şaşkınca Chan'a gösterdi.

"Kayboldu."

Çocuk bir şey demeden sadece ona gülümsemişti. Ardından bileklerine baktı. Rakam giderek koyulaşıyordu.

"Tamamlanıyoruz." demişti bunu komik bularak.

"Ben uyumaya gitsem olur mu? Yemek yedik ya, fazla uykum var."

"Tamam.. Sen uyumaya git. Ama senin eşyalarını yakın zamanda buraya taşıyalım."

"Oh.. Neden?"

"Beraber kalacağız? Evdeki herkes öyle. Odanda kalmak istersen olabilir, sorun etmem."

"HAYIR! Hayır.. Kalırız tabii~ Bugün kendi odamda uyuyayım ben." diyip onun bacağından kalktı.

"İyi geceler." demiş ve hızlıca odadan çıkmıştı.

Jeongin çok güzel hissediyordu. Chan'ın ona böyle davranması hayal edemeyeceği bir şeydi ve gerçek olmuştu.

Chan, Jeongin gidince odada göz gezdirdi ve eline bir poşet aldı.

Çekmecelerinde, masasının üzerinde Haru'ya ait ne varsa içine doldurmuştu. Ardından dolabını açtı.

İçi tamamen Chan gibi kokuyordu. Yine de içinde ona ait olmayan kıyafetler buldu ve poşete girmek üzere ayırdı onları.

Sadece kendi kıyafetleri kaldığında Jeongin için yer açmış, Haru'nunkileri poşete doldurup iki poşetle odadan çıkmıştı.

"Hyung, nereye?"

Jisung, Minho'nun yanında uyuyakalmıştı ve Chan'ın hemen yanındaki odada kaldıklarından sese uyanmış olmalıydı.

"Bir şeyleri kaldırmam gerekti." diyip poşeti kapının önüne bıraktı. Poşetleri, eski eşyaları vesaire koyduğu yere götürecekti daha sonra.

"Böylesi daha iyi." demişti kapıyı kapattığında.

"Onlar hyungun eşyaları değil mi?" diye sorduğunda Chan başını salladı.

"Evet?"

"Eşyaların yanına mı koyacaksın?"

"Jeongin'le kalacağım artık. Bunların odada olması Jeongin'i rahatsız edecek." demiş ve odasına girmişti.

Jisung duyduğu şey ile şaşırırken, ilk önce Changbinlerin, sonra Hyunjinlerin odasına girip beşini toplamıştı.

"Chan hyung, Jeongin'i kabul etmiş!"

"Ne? Bekle, nE!"

"Şaka yapıyorsan-"

"Şaka değil!" dedi Jisung. Hem gülüyor, hem de sessiz olmaya çalışıyordu.

"İki poşetle çıkarken gördüm onu. Haru hyung'un eşyalarını eski eşyaların arasında kaldırıyordu. Nedenini sordum. Artık Jeonginle kalacağını ve odada onların olmasının Jeongin'i rahatsız edeceğini söyledi! Yani oldu bu iş!"

"Ah Jeongin, platonik kekim artık mutlu olsun."

Seungmin uykulu bir şekilde gülerek söylenmişti. Jeongin'i üzgünken görmekten hepsi nefret ediyordu çünkü o içinde biraz bile kötülük taşımayan masum biriydi. Üzülmeyi asla haketmiyordu.

"Jeongin'e baskına mı gitsek?"

Beşi birden çocuğun odasına daldığında, Jeongin şaşırarak bakmıştı.

"Öğrendiniz mi?" diyerek gülmüştü çocuk. Çünkü hepsi psikolojik olarak sorunları varmış gibi gülümseyerek bakıyorlardı.

"Nasıl hissediyorsun?"

Jeongin'i oturtarak sorup etrafında toplandıklarında çocuk bileğini göstermişti.

"Yara izi kayboldu, Chan hyung'un rakamı koyulaşıyor."

"Sevindim senin adına." Seungmin, fazla yorgun hissettiğinden sadece gülümsemiş çocuğun saçlarını okşadığında Hyunjin onun elini tutarak kendi saçlarına koymuştu.

"İlgi istiyorum." demişti yüzünü ona yaklaştırıp dudaklarını öne çıkartırken.

"Çok uykum var Jinnie." Seungmin onun saçlarını severken söylemiş, sonrasında Jeongin hepsini uyuyacağı bahanesi ile kovmuştu.

Herkes biliyordu ki, bütün gece sessiz sevinç çığlıkları atarak dolaşacaktı odada.

"Mutluyum." demişti telefonundan Chan ile çekildiği bir fotoğrafa bakarak.

____

Ertesi gün Changbin ve Jeongin hastaneye gitmek için erkenden uyanmıştı. Chan da erken uyanırdı, bu yüzden o da kalkmıştı.

"Günaydın Chan hyung."

"Günaydın Jeonginie."

Jeongin sabah erkenden uyanıp kahvaltı hazırlamıştı, fazla enerjik hissediyordu.

Kendisi çoktan yediğinden, gözleri yarı kapalı yemek yiyen Chan'ı izledi. Yemek yeme çabaları çok komikti.

"Ben önden çıkıyorum." Changbin masadan kalkarak bir süre sonra evden çıktığında, Jeongin hazırlanmaya gitti.

"Hyung beni bırakır mısın, istemiyorsan Minho hyung'u uyandırabilirim."

"Ben bırakırım, bekle beş dakika."

Chan giyinip gelmiş, sonrasında arabaya binmişlerdi. Sabahın erken saatleri olduğundan pek bir şey dememişlerdi birbirlerine.

Zaten yakın olan hastaneye vardıklarında, Jeongin inmeden önce ona döndü.

"Teşekkür ederim." demiş, usulca yanağını öpmüştü.

"Jeongin-ah."

"Efendim."

"Bugün buradayım."

"Anlamadım?"

"Sana vuran kişiler gelirse diye diyorum, bugünlük burada kalacağım. Dün gece arabayı hazırladım." demişti arkadaki yiyecekleri göstererek.

"Gerçekten gerek yok."

"Var.. Ara sıra gel yanıma." demişti çocuk gülerek. Jeongin'in yanakları kızarırken arabadan inerek hızlı adımlarla hastaneye girdi.

Kendini yeni Chan'a acilen alıştırmalıydı.

___

Jeongin yemek için mola verdiği sırada Chan aklına gelmiş, dışarıya çıkarak arabanın yanına koşmuştu. O cidden gitmemişti.

"Gitmemişsin."

"Hmhm.. Gelen yok şimdilik, için rahat olsun."

"Bunu yapmana gerek yok gidebilirsin. Zaten Changbin hyung da hastanede."

"Jeongin, bunu senden izin alarak yapmıyorum? O iki şerefsiz gelirse elektriğimi tattıracağım."

"Peki.. Ben gidiyorum o zaman?"

"Öpücük?"

"Chan hyung.."

"Şakaydı, şaka. Git hadi. DİKKAT ET KENDİNE!"

Jeongin ona dönerek el sallamış, gülümseyerek tekrardan dönmüştü hastaneye.

_____

Bugün Changbin nöbete kaldığından, Jeongin erken çıkacaktı. Hazırlanmış, hastaneden çıkacakken onu gözetleyen Chan'ın üzerine atılması ile korkarak bağıracakken, Chan olduğunu görmüş ve omzuna vurmuştu.

"Aptal! Ne kadar korktum biliyor musun!"

"Özür dilerim.. Şaka yapmak istemiştim." demişti çocuk ona arkasından sarılırken.

"Hadi evimize gidelim." diyerek elini uzattığında Jeongin tutmayı reddetmişti.

Arabaya doğru yürümüş, yerine oturduğunda kollarını birbirine bağlamıştı.

Chan kendi koltuğuna oturup kapıyı kapattığında diğerine döndü.

"Özür dilerim Jeonginie.."

"Hıh." Jeongin ona bakmazken, Chan yaklaşarak yanağından öptü.

"Lütfen kızma~" dediğinde, sonunda ona dönmüştü.

"İyi, tamam."

"Çikolata?"

Chan arkaya uzanmış, buz kutusunun içinden çikolata çıkarmıştı. Evet, erimesin diye bunu da yapmıştı.

"Teşekkürler hyung." Jeongin elini ağzına kapatarak söylerken, Chan arabayı çalıştırdı.

Jeongin çikolata yediği için konuşamıyordu. Konuşmak için hızlıca yiyip Chan'a dönmüştü.

"Kendimi yeni sana alıştırmam uzun sürecek gibi."

"O nedenmiş?"

"Çok farklısın, bana soft davranman hayal gibi. Aranıza katıldığımdan beri Seungmin hyung ve Hyunjin'in ilişkisine özenirdim. İkisi gerçekten tanıştıklarından beri beraberler, birbirlerine değer veriyorlar.. Seungmin hyung, Hyunjin'e çok değerli bir mücevhermiş gibi bakıyor.. Ya da bebek gibi mi demeliyim, bilmiyorum. Hyunjin'in ona sarılma nedenini biliyor musun?"

"Hayır, bilmiyorum."

"Seungmin hyung'un kalp atışlarının ve nefes alışının karışımını duydukça rahatladığını söyledi.. Kalp atış sesini çok severdim eskiden. Ama şimdi sarılabileceğim kimse kalmadı."

"Eskiden olanları değiştiremem ama, artık ben varım Jeongin-ah. Bana bir şey söylemeye veya benden bir şey istemeye çekinme olur mu?"

Jeongin kafasını sallamış, karanlık yola bakmaya devam etmişti. Eve geldiklerinde, herkesin çoktan uyuduğunu farketti.

"Beraber uyuyalım."

"İlk önce duş almalıyım." Jeongin hızlıca temiz kıyafet ve havlu alarak duşunu halletmişti. Saçlarını kendi gücü ile kuruturken Chan'ın odasına girdi.

"Gel bakalım."

Chan, ona bıraktığı yeri göstererek yanına yatmasını istemişti. Jeongin ışıkları kapatmış, sakin adımlarla yanına yatmıştı.

Jeongin, Chan'a sormadan ona iyice sokulup kafasını göğsüne koyarak kalbini dinlemeyi denedi.

Bir hemşire olarak bu, diğerlerinden yüz kat daha farklıydı.

"Çok havalısın."

Jeongin ona baktığında, Chan gülümseyerek şaka yapmadığını söyledi.

"Hastanede çalışmak yorucu olmalı.. Cesaretlisin."

"Sadece uyuyabilir miyiz?"

"Aslında.. ben yarım bıraktığım bir şeyi tamamlamak istiyorum."

"Ne? Neyi? Anlamıyorum hyung-" dediği sırada dudaklarının üzerinde onu hissetmesi ile gözleri açılmıştı. Bunu asla beklemiyordu.

"Beni öpmene karşılık verememiştim, üzgünüm. Şimdi uyuyabilirsin." demiş ve saçlarını okşamıştı. Gülümsediği karanlığın içinden belli oluyordu.

bölüm sonu

Continue Reading

You'll Also Like

530K 63.3K 31
lee minho, işe geç kaldığı bir gün aceleyle evden çıkarken hiç beklemediği bir şey ile karşılacağından habersizdir. slow loris // cxxdnb
15.1M 610K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

164K 9.9K 54
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...
mascot By nabi

Fanfiction

417K 47.5K 32
seul üniversitesinin maskotu minho, maçta üzgün gördüğü jisung'u gözüne kestirir. ;; {minsung} tamamlandı.