BADEMLİ MAHALLESİ

By ZehraAyar0

3.1M 118K 27.2K

"Sana her yaklaştığımda," dediğinde başını eğip dudaklarını usul usul kulağımın kenarına getirdi. Nefesi resm... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
ZEHRA & FATİH
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16/1 BÖLÜM
16/2 BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
ÇOK ÖZEL BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM

4. BÖLÜM

104K 3.8K 499
By ZehraAyar0

Beyaz led ışıklarının sardığı, üzerinde ise yüzlerce çeşit makyaj malzemelerinin olduğu, kocaman aynalı masaların her bir bölümüne biz kurulmuştuk. Biz de şey, Sinem, Nihan, Zehra ve ben..

Evet sabah sözleştiğimiz gibi, Betül ablanın kuaförüne gelmiş, hepimiz birer tur ağdalarımızı olmuş, şimdi ise keyifle Betül ablanın yaptığı kahveleri yudumluyorduk. Kuaför salonunun içi akşam olmasına rağmen o kadar aydınlıktı ki, içerisi adeta parlıyordu. Bir duvarı baştan başa döşeli aynalar ve beyaz fayanslı yerler tertemiz, masanın üzerinde duran tüm eşyalar özenle yerleştirilmiş, düzen intizam o biçimdi. Zaten burası kuaförde değildi. Güzellik merkeziydi. Yani Betül abla ismine öyle diyordu.

"Ya Betüş yemin ederim yıldım ben artık," diyerek feryada başladı elindeki kahveden höpürdeterek bir yudum alan Sinem. Tüm gözler şimdi onun o güzel yüzüne çevrilmişti. Koyu kahverengi gözleriyle her birimize ayrı ayrı baktı. Saçına sardırdığı renkli bigudilerle çok sevimli gözüküyordu şu an. Allah var çok güzel arkadaşlara sahiptim ben. Hepsi ay parçası gibiydi vallahi. "Seni böyle evire çevire bir kez döveceğiz ama altı ay tüyün kılın çıkmayacak deseler, Allah'ına kadar tamam derim, bak yeminle." dedikleriyle ardından hepimizin dudaklarından gür birer kahkaha döküldü. Sinem ise küçücük omuzlarını indirip kaldırarak bir çocuk edasına büründü. Üzerine giydiği sarı kazağıyla saç rengini öyle bir tutturmuştu ki, gövdesiyle kafası uzaktan aynı gibi duruyordu. Minicik yüzünü kamufle etmiş gibiydi. Tabi bunu asla Sinem'e söyleyemezdim.

Aslında haklıydı bu sarışın bela. Her ay her ay gına geliyordu vallahi. Zaten başımıza ne geliyorsa hep erkeklere aksettirdiğimiz o tüysüz ve ince vücut kalıbı yüzünden geliyordu. Ne yaptıysak kendimiz yapmıştık yani kızlar.

Betül abla elindeki altın yaldızlı kahve fincanını önündeki masaya bırakıp, omuzlarına dökülen yaşına rağmen yıpranmamış hala dolgun olan kahverengi saçlarını sırtına doğru attı. Betül abla otuz sekiz yaşındaydı ama hâlâ genç kız gibiydi, bize bile taş çıkarırdı yani. Yuvarlak çok güzel bir yüzü vardı. Elmacık kemikleri o kadar belirgindi ki, bazen çıkıp taşacak sanırdım. Suratındaki en güzel detaylardan biri de simsiyah olan gözleriydi. Zeytin gibi irice gözlere, hokka gibi bir buruna ve kapkalın dudaklara sahipti. Hayallerimi yaşıyordu kısacası. 

"Aman kız siz yine iyisiniz," diyerek konuya giriş yaptı Betül abla. Ha, size söylemeyi unuttum. Betül ablanın en sevdiğim huylarından biri de mahallede ne olup bitiyor her bir şeyi noktasına kadar biliyor olmasıydı. Tam bir ayaklı gazeteydi anlayacağınız. "Bir rahatsızlık varmış, adı hirsutizm miymiş neymiş. Erkek kılı rahatsızlığıymış bu. Geçen böyle biri geldi, vallahi çok üzüldüm." 

Kahvelerimizi bitirmiş, sanki bir daha gelmeyecekmiş gibi son rötuşlarımızı yapmaya koyulmuşken Zehra o kızıl saçlarını sallaya sallaya yanıma geldi ve yanımdaki boş döner sandalyeye oturdu. Onun gürültüyle oturmasıyla bense dikkatle serçe parmağıma sürdüğüm bordo ojeyi bir an dikkatimin dağılmasıyla taşırdım. O an öfke damarlarımda bir ağaç gibi açmıştı. Bunun verdiği hırsla araladım dudaklarımı. "Ne yapıyorsun ya sen!?"

Zehra benim sinirle kurduğum bu cümleye oralı bile olmadı. Kıyısından köşesinden bile geçmedi. Kafamı kaldırıp kızgın bakışlarımı ona çevirdiğimde, bana hiçbir şey yapmamış gibi saçma salak baktığını gördüm. Bu benden bir şey isteyecekti belli ki. Bu bakış o bakıştı çünkü.

Başımı olmaz der gibi sağa sola salladım, ardından gelecek cevabı beklemeden elimdeki oje sürme işine devam ettim. Çok geçmedi ki Zehra'nın bir kedi yavrusu gibi çıkan sesini duydum. Yok yok bu kız canımı filan isteyecekti herhalde.

"Işıl'ım," dedi mırıl mırıl "Gece bizde kalsana." bu muydu yani karın ağrısı?

Başımı kaldırıp Zehra'nın yüzüne odakladım bakışlarımı. Bu muydu derdi? Hem de durduk yere? 

"Hayırdır?" diye sordum sakin sakin. Eğer zıtlaşırsam kuyruğuna basılmış bir kedi yavrusu hiç çekemezdim şimdi. Miyak miyak.. "Kokumu mu özledin?" alayla kurduğum bu cümleyle Zehra gözlerini devirdi.

Sık sık olmasa da birbirimizde kalma huyumuz ne yazık ki vardı. Bu huyumuz son bir kaç yıla kadar devamlı olarak ve sık sık da sürmüştü de üstelik. Ta ki annemin evde delikanlı oğlan var, yakışı kalmaz. O gelsin kalsın bizde sözlerine kadar.

Kerim abiden elbette çekinmezdim. O da benden çekinmezdi bence. Öyle hissediyordum. Öyleydi. Yani. Sanırım.

Parmaklarıma ojenin kuruması için üflerken bir yandan da Zehra'nın bu bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü davranışı sergileyen bakışlarını inceliyordum. Zehra sırıttı, ardından gözlerini kaçırmadan ta gözlerimin içine bakarak "Emin ol ben de çok özledim bebeğim." ben DE? "Hem Asiye teyzem geçen gelişinde o Almanya çikolatalarından getirdi, hemde likörlü olanlardan seversin sen." dediğinde garip bir şeylerin olduğu artık bariz belliydi lakin alev kafanın bunu direkt söyleyecek cesareti yoktu anlaşılan. Dur bakalım, çıkardı kokusu.

"Hadi kızlar," Nihan'ın sesiyle bakışlarımız birbirimizden ayrıldı çok kısa bir an. Ben kafamı Nihan'a doğru çevirdiğimde onun ikili koltuktaki çantasını topladığını gördüm. Demek gidiyorduk. Bize ayrılan sürenin sonuna gelmiştik.

Ben elimdeki ojelerin kuruduğuna emin olduktan sonra ojenin kapağını güzelce kapatıp sıkıştırdım. Masanın üzerinde derli toplu duran oje yığının yanına koydum. Çok geçmedi ki Zehra'nın o miyavlaması yeniden duyuldu. "Hadi be kızım amma nazlandın," deyip aynalı masanın üzerinde duran çantasının içine telefonunu koyup fermuarını kapattı. "Hem abimi dert ediyorsan o bu gece gelmeyecek. Yeni ofisinde kalacak."

Zehra'nın teklifi artık daha makul geliyordu. Yani dediğim gibi Kerim abiden çekinmezdim ama o evde olmayınca da daha rahat olurdum. Bir de geçen ki maceralarımı hatırlayınca, aslında onun olmaması da işime gelirdi. Tam ben Zehra'nın teklifine evet diyordum ki aklıma başka bir şey gelmişti. Beynime vahiy gibi inmişti adeta. Aydınlanma böyle yaşanıyordu demek.

Biz bu gece Tarık'la buluşacaktık. Haftalar sonra ilk defa. Üstelik bir de kaçak göçek.. Bu lisedeki ergen sevgililik durumlarından her ne kadar sıkılsam da katlanmak zorundaydım. En azından Tarık askerliğini yapıp gelene kadar. O istemişti böyle olmasını. En yakınlarımız dışında kimse bilmesin, eğer ailelerin kulaklarına giderse iş ciddiye biner, hiç uğraşamam demişti. Bu sözleri beni her ne kadar birazcık kırsa da sonradan düşündüğümde bende hak vermiştim ona. Çünkü böyle bir şey annemin kulağına filan gidecek olursa, hemen duyduğunun ertesi günü teyzemle bir olup dört geline yetecek kadar eşyam yokmuş gibi, çeyiz alışverişine başlarlardı. Hiçbir şeye değilse bile buna katlanamazdım asla. Hem okulum vardı daha benim. Hemşire olmadan evlilik, çocuk muhabbetleri filan hiç çekemezdim.

Bu arada Tarık benim altı aylık sevgilim ama tabi bir şeylerin karşılıklı olmaya başlaması durumu yalnızca bundan ibaret. Yani ben bir yıl kadar Tarık'a platonik takıldım.

Onu ilk kez bir eczanede gördüm. Bir yıl önce babamın tansiyon ilaçlarını almak için gittiğim ve hayatımın aslında büyük aşkını da kalbime alarak döndüğüm bir gündü. Orada stajyerlik yapıyormuş. Yani eczacılık okuyordu. Üstelik aynı okuldaymışız ama ben o güne kadar onu bir kez bile görmemiştim. İşte kaderin sizi nerede ve ne zaman karşılaştıracağı hiç belli olmuyordu gerçekten.

Benden bir cevap beklediğini belli eden bakışlarını yüzüme dikmiş Zehra'ya kaşlarımı kaldırarak "Olmaz!" dedim. Olduğum yerde dikleşmiştim. "Demiştim ya Zehra, Tarık'la buluşacağım gece."

Zehra'nın yüzünde bir anda anlamlandıramadığım bir şeyler peydah oldu. Böyle korku gibi mi desem, endişe mi.. bir türlü anlayamadım. Daha sonrasında ise kalp şekli dudaklarını aralayıp "Gitme," dedi. okyanus mavisi gözlerini kırpıştırdı birkaç kez. Bense onun bu hareketlerine alık alık bakmakla meşguldüm. "Gece bize gel, kız gecesi yapalım."

Ben ne diyordum bu kız ne diyordu yahu?

Yeni sürdüğüm ojeli parmaklarımı usulca kaldırıp Zehra'nın alnına yasladım. Bu yaparken bana öyle bir ifadeyle bakıyordu ki bir an gülesim geldi. "Hım," dedim düşünür gibi yaparak "Ateşin de yok ama?"

Zehra ne yaptığımın farkına varıp, kaşlarını çatarak sinirle alnındaki elime vurup, ittirdi. "Çek ya aptal!" diye tısladı. Elleri olduğu yerde yumruk oldu. Beni mi dövecekti bu alev kafa. "Ben senin için diyorum, bana giren çıkan yok!" nefessiz kurduğu bu cümleden sonra arkasına dönüp salık bıraktığı beline kadar gelen kırmızı saçlarını savura savura hızla yürümeye başladı. Ne oluyordu şimdi buna? Ayrıca senin için diyorum ne demekti? Ama ben bu kıza çok söyledim. Bak felsefe yazarken iki kez düşün Zehra dedim, delirirsin beynini yakarlar genç yaşta dedim. Dinlemedi işte, böyle abuk subuk davranmaya başladı. Allah seni alacak kişiye sabırlar versin. Tabi başında ki o abiyle biraz zordu ama..

*

Gece tüm şehrin üzerine bir örtü gibi serilmişti. Sessizlik ve huzur tüm mahalleyi ele geçirdiği gibi, bizim evi de ele geçirmişti. Üzerime giydiğim kot ceketin cebinden telefonumu çıkartıp, saate baktım. Saat iki otuz dördü gösteriyordu. Gece yarısını çoktan geçmişti.

Usul usul yürüyüp kapıya yanaştım. Başımı odamın kapısından koridora doğru çıkartıp ortalığı dinledim birkaç saniye. Bu evden ilk kaçışım değildi ama yakında bu kalp çarpıntım yüzünden son olacaktı. Ecel terleri döküyordum ya resmen!

Durmadan inip kalkan göğsüm her an bir kriz aşamasına getiriyordu beni. Elimi ayağımı da rahat bırakmıyordu üstelik. Ne vardı bu kadar zangır zangır titreyecek?

Ortamın sessizliğiyle derin bir nefes alıp, odamın kapısını kapatarak üzerinden bir kez kilitledim. Ne olur ne olmazdı sonuçta. Cama doğru emin adımlarla yürüdüğümde cebimdeki telefonun titrediğini hissettim. Sanırım Tarık gelmişti ve geldiğini bildiriyordu. Uzanıp cebimden alır almaz ekranı aydınlatıp mesaja baktım. Bakar bakmaz yüzümde sahibi bir gülümseme belirdi. 

Tarık:

Ben geldim sevgilim. 

*

İnstagram: Bademli Mahallesi

Twitter: Bademlimahallesi1

Continue Reading

You'll Also Like

586K 36.5K 44
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
481K 22.6K 19
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
161K 32.9K 53
Aşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdi...
188K 1.8K 17
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...