PAVLOV'UN SAHİBİ

By aylinderki

515 10 2

Ayça'nın hayatına dalıyoruz. O kapılarını aşka açmaya karar veriyor ve kocaman bir karmaşanın içine düşüyor! More

giriş
1-
3-
4-
5-
6-
7-
8-
9-
10-bir saat sonra

2-

102 2 0
By aylinderki

Pavlov'la beraber hazırlanıyoruz. Benim minik(!) köpüşüm. Köpüşüm ne ya? Anlaşılan ömrü hayatımın kalanına yetecek kadar Pepee izlemişim. Kalçalarımın hemen altına kadar gelen irice bir köpektir kendisi. Bir tanedir benim Pavlov'um. Son 6 yıldır düşe kalka ilerliyoruz onunla. Adına yakışır şekilde deneysel amaçlı yanımda olduğu da oldu beyefendinin.  Haftalık pizzaları önce o attı mideye, kamp vakitlerimizde mantar zehirli mi değil mi o söyledi bana. Her yıl kampa gittik muhakkak. 1 hafta olduğu da oldu kampın, 4 haftasonu peş peşe gittiğimizde. O 2 yaşındayken başladık. Onun da tatile ihtiyacı var bana kalırsa. Onun içinden peşinden sürüklendiğim kamplardan hiç pişman değilim efendim. Hem de hiç.

-          İyiyim Pavlov. Kesinlikle duş açtı beni. Bak gözlerime nasıl da kocaman yapıyorum. Yine gereksiz akşamdan kalma enerjisi var ben de.  Söylesene bana niye insanları bitiren bu gün beni bu denli canlı yapıyor?

Çatladı, çatladı. Nasıl da vuruyor kapıya.

-          Haydi! Seni bekliyorum kızım! Çatladım çatladım.

-          Tamam ya.

Nasıl da gevşek bir insanım kimi zaman. Ama yakışıyor yahu bana. Baksana ne tatlıyım.

-          Geliyor musun sen de Pavlov?

Tabi ki geliyor. Melis gezdirmiş ama bensiz evde durmak hiç onluk değil. Sadık Pavlov. Sadık köpeğim var ama sadık bir sevgilim yok. Sadık bir sevgilim yok derken, sevgilim hiç yok. Nasıl sadık olsun. Sonuncu- sevgili Berk- resmen kaçtı benden. Bunu düzelteyim; resmen kaçtı benden eski sevgilisine. Canımın içi madem unutamadın onu ne diye başlıyorsun yeni ilişkiye. Hayır,haydi başladın beni mi buldun bu iş için en uygun aday olarak. Daha erken kavuşmanıza neden oldum gerçi.  Beni gördükten sonra koştun çünkü kıza.O nedenle seni haneme sevap point olarak yazdım.  Haydi yine iyisin.

-          Haydi!

Açtım kapımı.

-          Hazır ve nazırım emrinizde,bayan.

-          Hele şükür!

-          Yağmur yağıyor, Yarabbi şükür!

-          Alıyorum şemsiyeyi,tamam.

-          Ne goller attı Hakan Şükür.

-          !!

-          Çıktım çıktım.

Merdivenlerimi bile seviyorum. Darlar. Benim kilo almamam için böyle yapılmışlar bana kalırsa. Evrenin bana mesajı. 'Bak Ayça, eğer daha fala kilo alırsan yuvarlanacaksın buradan.  Top misali.' ya da 'Canım ya, sen hayırdır? Merdivene sıkışmışsın. Yıkıyorlarmış senin için binayı.'  Evren çok sever beni. En öndeki beni geçmeye çalışan Pavlov'la ben yarış yapıyoruz adeta. Melis ise salına salına iniyor merdivenlerden.  O gerçek bir prenses.

-          Makarna mı salata mı?

-          Öüyorum Melis,pizzaya.

-          Ya ama pizzalık değil benim makyajım.

-          Canım arkadaşım İtalyan pizzası yemeğe gidelim?

-          Olur.

İnanamıyorum. Sesimdeki kinayeyi farketmedi bile. Ama ses çıkarmayacağım ve söylediğime sadık kalacağım zira söylerken ki hayali bile güzeldi pizzanın.

Yol ne kadar uzun geldi şu an gözüme. Aslında yürümeyi çok severim. Uzun yolları şakı söyleyerek aşabilirim ama şu beş dakika bitmek bilmiyor şu an. Ayak tabanlarım değil şikayetçi olan;boş midem ve haliyle boş başım.

-          Sesin soluğun çıkmıyor. Hiç alışık değilim ben bu duruma.

-          Melis inan gücüm yok. Ben de şaşkınım. Açlık ne fena şey!

-          Sabah güzel bir kahvaltıyla uyanabilirdin,seni gereksiz inatçı şey.

-          İnadı gereksiz şey mi diyecektin acaba? Hani inadımın çok gereksiz olduğunu vurgulamak amacıyla. Tabii, beni gereksiz bularak seni inatçi gereksiz şey de diyebilirdin. Hangisini kastettin ? Bunu bilmeye hakkım var sanırım.

-          Sesini kesmeni kastettim.  Resmen uyuyan papağanı dürtmüşüm.

-          Papağan mı? Kanarya falan deseydin bari.

-          Yok canım. Bülbüle ne dersin? Hem sesine o gider.

Utanmadan benimle dalga geçiyor. Herkesin sesi güzel olacak diye bir kural mı var arkadaş!

-          Gülüm.

-          Tehdidi görüm,fermuarımı çekiyorum.

'' Gülüm'' bizim kızma sözcüğümüz. Samimiyetsiz çünkü. Yani öyle geliyordu bize yılar önce. Ayrıca komik ve kırmızılı. Tanıştımızdan beri birbirimize karşı sevgi sözcüğü olarak kullanmadık. Zaten kıro muyuz da gülüm diyelim birbirimize.

      Gerçekten de hayali fermuarını çekiyor. Acaba kaç saniye dayanacak? İnat edip uzun süre durabiliyorum ben ama Melis aynı kalitede hamura sahip değil. Rekoru 3 dakika.

-          Peki canım,sen bilirsin. Konuşmak yeterince zor zaten benim için. Kahvaltısızım.

-           İşte,kahvaltı eşi olarak beni seçersen olacağı budur.

O da ne demek öyle? Neden bahsediyor bu kız? İmayı görüyorum ama arttıramıyorum.

-          Çıkar ağzındaki baklayı Melis.

-       Aman canım. Anlamamazlıktan gelme Ayça. Bu sabah sevgilisi tarafından uyandırılmış biri olabilirdin.

Şimdi anlaşıldı. Benim biricik arkadaşım beni yamamaya çalışıyor bir ademoğluna.

-          Asıl sana aman Me—Ah

Kafamı kapıya layık gören beyefendiye  bakamıyorum şu an. Afalladım resmen. Ben ki koskoca Yaprakların Ayça'sı, Pavlov'un dert ortağı; sen nasıl beni kapıyla ilişkilendirirsin. Kapı kafamın çekimine kapılıyor. Ne canlı bir sızlama bu.'' Affedersiniz, iyi misiniz?''  Kapıyla kafamın buluşmasına vesile olan beyefendi. Çok iyiyim, açlığımı unuttum.

-          Sakin Pavlov. İyiyim sanırım. Emin değilim.

-          Aa nasılsın Emre?

Aa nasılsın Emre mi? Gerçekten mi Melis. Nasıl da ilgili benimle. Sonra Pavlov'a gösterdiğim ilgi kıskanılır. Haksız mıyım? Kafamı anca kaldırabiliyorum. Karşımda Emre. En azından o daha ilgii Melis'ten. Tabii ilgilenmesi gereken şeyin sebebi o olduğu için olabilir.

-          Ben iyiyim de...

-          Ben de iyiyim. Merak etme.

Ne yani karşında kıvranacağımı mı sandın! Aç olabilirim, benim güzel 2 dakika öncesine kadar simetrik ola başım bir darbe yemiş olabilir ama iyiyim.

-          İyidir tabi, o alışık. Sen onu bilmezsin ki.

-           Emin misin?

Ay hangisine kızacağımı bilemedim. Ne demek o Melis! Beyimiz sanki ağır sıklet güreş şampiyonu. Kapıyı ne kadar hızlı açmış olabilirsin ki? Beyin travması geçiriyorum.

-          Evet eminim, teşekkür ederim. Oturayım birazcık da atıştırayım bir şeyim kalmaz.

-      Emre, o tecrübeli diyorum sana. Sakarlar kraliçesine bakıyorsun şu an. O kapının kaç kat kuvvetlisini yemiştir kim bilir. Rahat ol sen.

Eyvallah Melis. Bu kız beni ilk izlenimlerime tepki olarak doğmuş. Anladım ya. Onu içeride haşlayacağım. Şimdi yüzüme güzel bir tebessüm kondurmam ve beyimizi başımdan defetmem lazım. AÇIM!

-          Kusura bakma.

Yine tebessüm. Konuşamam diyorum,acil durum. ÇEKİL ÖNÜMDEN!

-          İyi günler o halde. Özür dilerim Ayça.

-           Sen de gelseydin Emre.

Hani yeni çıktı ya oradan Melis. Adam bir tur daha mı dönsün pizzayı?

-          Teşekkür ederim. Siz baş başa takılın,iyi eğlenceler bayanlar. Afiyet olsun.

-          Peki madem, iyi günler.

-          İyi günler.

Merasimimizi bitirerek ikamet ediyoruz içeriye. Pavlov dışarı bağlı durumda aslında. Melis'i ve kendimi kastetmiştim. Siparişlerden sonra Melis benim esirim. Adamın içine düştü resmen.  Rapor vermeden elimden kurtulacağını sanıyorsa yanılıyor.

 Pizzalarımızı söyledikten sonra beklemedeyiz. Tabi ki büyük boy pizza söyledim.  Melis formuna dikkat ediyor olabilir ama benim derdim karnımdaki zili susturmak.

-          Söyle bakalım Sarı Çiçek.

-          Neyi?

-          Hımm. Güzel bir noktaya değindin. Önce kahvaltı imandan mı başlayalım Emre'den mi?

-          Aman Ayça. Nasıl anlamazsın?

-          Vallahi ben de onu anlamadım.  İnanılmaz dehama rağmen neden senden açıklamalar bekliyorum?  

-          İkisi de aynı kapıya çıkıyor şekerim. Çünkü eğer dün akşam senin yüzünden dibi düşen Emre'ye biraz yüz verseydin bu sabah kahvaltıya onunla çıkacaktın. Şu an pizza beklemek yerine- üstelik bu pizza kahvaltı olarak sayılacak, pek de alkışlanası bir yemek değil yani- beş çayını yudumlayacaktın.

-          Evet çünkü ben İngiliz asilzadelerindenim. Beş çaylarım olmadan günlerim geçmiyor. Neden bahsediyorsun ya?

-          Emre sana abayı yakmış diyorum. Farketmedin mi biraz önceki konuşmasından. Nasıl da ilgileniyor çocuk seninle?

-          Çünkü benim hassas başıma kapıyı uygun buldu. Sen orada değil miydin?

-          O ilgi farklı,bu ilgi farklı. Güven bana. Benim 6. Hissim pek kuvvetlidir,biliyorsun. Bu çocuk sana boş değil. Dün akşam yemekte anladım bunu.

-          Öyle mi? Tam olarak ne zaman? Nasıl olur da sen bu kadar eminken benim aklıma şüphe bile düşmemiş olabilir?

-          Ayça! Güven bana!

-          Melis,abartıyorsun. Her zamanki gibi.

-          Hayır Ayça. Her zamanki gibi: konu erkekler olunca ben daima haklıyım.

-          Melis,canım... pizza! Dolayıyla 5 dakika ara.

-          Gerçekten mi? Geliyor mu ?

İşte. Biz kadınlar ne kadar da basitiz. Yemek geliyor ve susuyoruz. Yemek istiyoruz. Ne kadar zor olabilir ki? Erkeklerin şikayeti kuru gürültüden başka bir şey değil. Salam ve hamur ne güzel bir karışım. O sos. Kaşarın dile ilk değişi. Boğazımda hissettiğim lokmamın sıcaklığı. 'Yaşasın yemek yemek!'

 4. dilimime başlıyorum. Hala enfes bir tada sahip pizzam. Yemeğime karşı ilgimi kaybetmedim. Artık beynime ulaşmaya başlayan glikoz sayesinde düşünebiliyorum. Artık Melis'i dürtmeye devam edebilirim.

- Evet,Emre?

- Ne Emre? Uzatma işte söyledim ya, bence sana karşı boş değil.

- Hmm. Bence de haklısın. Uzatmayalım artık. Yani onu gördüğün an çocuğun içine düşme.

- Hiç de öyle bir şey yaptığım yok. Kabul, senden hoşlanması sempati duymama neden oluyor ama...

- Aması yok canım benim! Benden hoşlandığını düşünmene bile onay vermedim ki. Bir de bu düşüncen haklı çıksın diye, sanki benden hoşlansın diye kur yapıyorsun adama. Olacak iş değil doğrusu.  

-          Aman Ayça, pişman ettin beni ağzıma açtığıma. Tamam tamam. Pes!

Hah,şöyle. Yola gel işte. Adam benden hoşlanıyormuş falan da filan. Midemi doldurduğum gerçeği  akşamdan kalmış olduğumu değiştirmiyor. Böyle ters bir bünyem var. Normal insanlar böyle sabahlarda yataktan kalkamaz. Sonrasında ise yemek ve duş ile kendilerine gelirler. Bense yataktan enerjik kalkıyorum ama yemek sonrası uyku inanılmaz cazibeli gözüküyor. Haliyle ben de yatağıma gitmek istiyorum. Yatağa yıkım güllesi misali bırakacağım kendimi.  

   Şu kıza biraz da gitmek için gaz versem iyi olacak. Gittikçe ağırlaşan bir yıkım güllesine dönüşüyorum. Korkun benden,nihahah!

Continue Reading

You'll Also Like

5.1M 280K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
202K 3.7K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.1M 70.1K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
65.1K 5.2K 6
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.