'Benim Kararlarım' Bizim Hay...

By Alya_krhn

47.2K 37.9K 14.7K

6 Yıl önce çocukluğunu, mutluluğunu, huzurunu, kahkahalarını, sevincini, hayat olan bütün hayallerini... En ö... More

' Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak '
İş Konusu
İşteki İlk Günüm
Yine Ben Kazandım
Okulda İlk Gün
Bu Kızda Birşeyler Var
Alya Karahan'ım Ben
Benden Ne Zaman Vazgeçeceksin?
Neden Hala Aynı Şeyleri Yapıyorsun?
Hayata Tutunmaya Çalışıyor
Çocukluğunu Yaşadın mı?
Sevdiğimiz İnsanı Kaybettmek Büyük Acıdır
Ne Oluyor Bana Böyle?
Seni İstiyorum
Firdevsle Aranda Ne Var?
Seni Seviyorum
Ne Oldu? Neden Bu Kadar Sinirlisin?
Benim Onlardan Bir Farkım Olmalıydı
Sen Beni Aldattın
İbrahim Ve Esra Bitti
Hayatın Samimiyetine İnanmıyordum
Hiç Kimseye Güvenim Kalmadı
Bizi Yarım Bırakan Herkesten Nefret Ediyorum
Sen Lütfen Affetme
❤Karakterler ❤
Neden Kendini Bu Kadar Üzüyorsun?
Yeni Düşman
Turan Firdevsiz olamaz.
Seven Gider Mi?
Bitti!

Asla Şans Vermeyeceğim

1.4K 1.2K 144
By Alya_krhn

🍁Selamun Aleyküm

🍁 Yeni Bölüme Hoş Geldiniz

🍁 Başlama Tarihini Yazalım

🍁 Başlama Saatini Yazalım

_____________________________________________________________

                                           &&&&&

Kadir beni bırakmak istemişti ama ben izin vermedim. Çocuk muyum ben ya? Zaten İbrahim bana 'Ufaklık' ,Yunus bey ise 'Küçük cadı' deyip duruyordu. Bu olay bazen hoşuma bazen de sinirimi getiriyordu. Zaten benim çevremde aklı biri bulmanız imkansız!
Biri manyak, biri deli, biri piskopat, biri, ruh hastası, bir diğeri kaba....

İşte bu şekilde arkadaşlara sahiptim. Yinede onları seviyordum. Bazı kişiler hariç tabi! O kişileri de siz az çok tahmin ediyorsunuzdur, değil mi?
Bugün çok yorulmuştum, yumuşak bir yer bulsaydım hemen uyurdum. Durumum o derece vahimdi . Ben normalde de uykuyu çok seven biriydim. Nefret ettiğim an sıcak yatağımdan kalkıp okula gitmem.

Yani neden saat on ikide okul başlamıyor da sabahın yedisinde başlıyordu ki? Sultanların kapısını çaldığımda iki çift gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş bir adet sultan'ı karşımda gördüm. Ablasını benden önce kaybetmişti.

Bu dünyaya sadece acı çekmek için gelen kardeşlerim vardı.
Onların çektiği acıları bende çekiyordum. Onların mutsuz olmadığı günlerde bende hiçbir şey yapamıyordum.
Onlara kendimden daha çok değer veriyordum. Ki onlar da bana değer veriyorlardı.

Biz bir yapbozun dağılmayan parçalarıydık. Ne zaman bozulduğunda tekrardan birleşen arkadaşlardık. Sultan'ın arkasından Beyaz ve Güllbahar da çıkınca hüzün dolu bir ifadeyle onlara baktım.

İkiside Sultan için üzülmüştü. Çünkü ağladıkları o gözlerinden belli oluyordu. Bugün bile Sultan ablasının öldüğüne hala inanmamıştı. İnanmak istemiyordu! Zordu onun için tek ablasını kaybetmek! Ne kadar çok söylesek de bizi dinlemiyordu. Ama ben biliyordum. O kabullenmişti.
Sadece bir umut bekliyordu. Belki hala yaşıyordur diye.

Ölüler geri gelmezdi artık! Rabbim almıştı yanlarına sevdiğimiz insanları. Bu iyi insanların savaştığı bir imtihandı.

Sultan hızlıca bana sarılırken, elimi beline koyup sarılışına karşılık verdim. Benimle tek konuşabiliyordu. Sadece bana dertlerini anlatabiliyordu. Ona iyi geldiğimi söylüyordu. Sultan her mezarlıktan gelişinde onun yanına giderdim. Çünkü onun bana ihtiyacı vardı.

En yakın arkadaşımla aynı acıyı yaşıyorduk. Aynı acıyı yaşayanlar daha iyi anlarlardı birbirini değil mi?
"Ağlama! " Dedim emir verir bir şekilde konuştum.

"Onlar bir daha asla geri dönmeyecek!Konuşmaya devam ettim. Biliyorum sert oldu ama yapmam lazımdı. Başka çarem yoktu! Kusura bakma Sultan! Seninle böyle konuştuğum için özür dilerim. Sert konuşunca biraz daha iyi oluyordu. Her gün yaptığım gibi!

Bana daha sıkı sarılmaya başlayınca saçlarından öptüm. Aralarında en güçlü duran bendim.

"Çok zor Alya!" Bana öyle bir sarılmıştı ki, milim kıpırdayamıyordum yerimden. Tek nedeni onun ağlayışını görmemizi istemiyordu. Güçsüz durmaktan nefret ediyordu benim acıyı bir türlü üstesinden gelmeyen arkadaşım!

"Neden senin gibi güçlü değilim Alya?"  Güçlü müydüm ben? Kime göre güçlüydüm? Kimden daha güçlüydüm? Sultan'dan  mı?, Seda'dan mı? Güllbahar'dan mı? Hangisinden daha çok güçlüydüm?

Sorularımın bir cevabı yoktu tekrardan. Bulamıyordum bir türlü bu cevapları! Sınav sorularından bile daha zordu bu hayattaki sorular! Bu kadar zor muydu sorularımızın cevaplarını bilmemek?

Sultan'dan ayrılıp gözlerinin içine baktım. Bir yandan da elini tutuyordum yanında olduğumu hissetirmek için!

"Aslında sen hepimizden daha güçlüsün. Hatırlıyor musun altı yıl önce bana ne dediğini?" Diyerek " ' Evet biraz acı çekeceksin, hatta uzun bir süre unutamıyacaksın ama güçlü durarak alışacaksın' Bunu bana söylediğinde ağlayan ben, güçlü duran sendin Sultan." İçimin acısını ve o günü zorla olsa bile hatırlayarak söyledim.

Sultan kendini biraz olsun toparladıktan sonra güzel gözleri mutlulukla parladı. "İyiki varsın!" Dedi. Asıl onlar iyiki vardı. Onlar olmasaydı hep eksik kalırdım ben! 

Kapının önünden daha fazla beklemek istemeyip  hep beraber içeri girip günümün nasıl geçtiğini hepsini onlara anlatım. Güllbahar kaşları çatık bir şekilde beni dinliyordu. Aramızda en mantıklı ve kafasını çok çalıştıran oydu. Güldüğünü fazla göremezdik.
Tıpkı Kadir Fener  gibiydi! Acaba kardeşler miydi?
Şaka yaptım tabi!

"Kadir ve Seda arasında bir şey mi var?" Diye soran dedektif  Güllbahar'a bakınca çatık kaşlarını azıcık bile kıpırdatmadan bana bakıyordu.  Dakika bir gol bir! Ne demiştim ben size? Haklısın Alya diye bağıranlarınıza kucak dolu sevgiler yolluyorum.

"Yok sanmıyorum." Olabilir miydi acaba? Yok olamazdı! Çünkü Seda Kadir'den nefret ediyordu. Kadir ise o aşkın ne olduğunu bile bilmiyordur. Bu kadar soğuk ve kaba biri aşık falan olamaz. Ama ikisini gözümün önüne getirdiğimde birbirlerine yakıştıklarını görebiliyordum. İşte ben tek yakıştırıyordum. Kadir kendine yakıştırabilir miydi acaba?

Çocukdaki ego kimsede yoktu. Tabi diğerlerinin egosu onun yanında bir hiçti. Aslında bizim kızları onlarla tanıştırsam fena olmazdı.
Beyaz'ın da içi rahatlanırdı. Çünkü o asla birini görmeden nasıl olduğuna karar veremezdi. Onları anlattım ama Beyaz hala şüpheleniyordu.

İnsanlara çabuk güvenmiyordu tatlı belam benim! Böyle onu görüp, sonra süzecek, sonra biraz sohbet edecek ve en sonunda onlarla arkadaş olup olmayacağıma karar verecekti. Bu benim hayatımdı. Lakin hayatım konusundaki kararları verenler arkadaşlarımdı. Bende onlarinkine karışıyordum tabi!

Sonuçta maç doksan dakika!

"Kızlar yarın gelin Yunuslarla voleybol oynayalım. Bu sebeple de tanışmış olursunuz" Dediğimde Güllbahar ve Sultan bana baktı ve aynı anda "Olur." Dediklerinde benim, Sultan'nın ve Güllbahar'ın gözleri hafifçe Beyaz'a kaydığında  hala  kuşkuyla bize bakıyordu. Kafasında kim bilir neler geçiyordu? Hafifçe kaşlarımı kaldırdım.

"Gelirsin değil mi Beyaz'ım? Sıkıntıyla tamam anlamında başını salladı. Ona gülümseyip tatlı bir öpücük gönderdim.
Sonra da en iyi şeyi yaptım. Her zaman yapacağımız hareketi yani...  Onlara sıkıca sarıldım. Onlar benim kardeşlerimdi. Tek vazgeçilmezimdiler.

Bir sevgilim yada sevdiğim yoktu ama bunlara gerek duymamı istemeyen kanımdan bile olmasalar bile yine kardeşlerim vardı benim hayatımda!
Birbirimizden ayrıldığımızda hepsine tatlı tatlı baktım.
Sultan küçük çoçocuklar  gibi başını kucağıma koyunca gülgülümsedim. Elimle saçlarıyla oynarken, gözlerim Güllbahar'a kaydı.

Tabi Beyaz, Sultan'nın başına hafifçe vurmadan durmadı.
"Güllbahar hanım anlat bakalım." Güllbahar ne dediğimi anlamamış gibi kafasını salladı.
"Ne anlatma mı istiyorsun Karahan?" İsmimle hitap etmezdi hiçbir zaman! Ya lakap takardı yada soyadımızla seslenirdi.  Beyazla göz göze gelip gülümsedik.

Beyaz,"Yok mu enişte falan kız?" Güllbahar oturduğu yerden kalkıp Sultan'ın çalışma masasının üzerine oturdu. Sağ bacağını da erkek gibi üzerine atınca hafifçe eğildi.

"Bu işlerle uğraşmadığımı en iyi siz biliyorsunuz." Dedi Güllbahar.
Haklıydı! Bu soruyu ona sormamız bir aptalıktı. Soran ben değil, Beyaz kesindi!

Masanın üzerindeki tahtalı kalemi eline aldığında ne yapacağını görmek için onu izliyorduk. Bazen konuştuğunda ne dediğini anlamıyorduk.

"Bu kalem benim hayatım olduğunu düşünün. Geçmişte hiçbir şey yoktu ama o günden sonra benim hayatım bu kalem gibi paramparça oldu" Demer demez kalemi kırdı.
Geçmişte çok acı çekmişti. O günden sonra soğuk, yüzü gülmeyen hele aşk ile ilgilenmeyen bir kıza dönmüştü.

Böyle olmasının sadece tek bir sebebi vardı. O da şerefsiz babası yüzünden! Güllbahar bize anlatınca inanmak istememiştik. Ama o gün gözlerimizle görünce ona inanmadığımız için pişman olmuştuk.

Yüzü gülen insanların derin acıları vardı. Bunu saklamayı başaran ve başaramayan insanlar da vardı.
Güllbahar çok acı çekti. Çekmeye devam ederken hiçbirinide bize anlatmadı. Sonunda anlatmıştı ama biz inanmamıştık. Çünkü olamazdı öyle birşey!

Bizi üzmek veya endişelendirmek istemediği için anlatmamıştı ilk günlerde! Hep tek başına mücadele verdi. Kendisi istedi mücadele etmeyi!
Hiç birimizin yardımını istemedi. Zaten böyle güçlü durmasının sebebi kendisiydi.
Onunla gurur duyuyordum. Böyle güçlü, her acıya rağmen birbirini koruyan arkadaşlarımla gurur duyuyordum.

"Kısacası bana erkeklerden birdaha bahsetmeyin! Yoksa kalbinizi kırarım." Güllbahar'ın sesiyle düşüncelerimden ayrıldım.
Ortadan ikiye böldüğü kalemi çöpe atıp yanımıza geldi.
İstemiyordu geçmişi konuşmak ve erkek konusunu açmak!
Bu konuyu kapattık. Ve başka şeyler konuşmaya karar verdik.

Kendimizce sohbet ettikten sonra artık eve gitme saatim geldiği için gitmeliydim. Malum sabah okula gitmem lazımdı. Sultan ve Güllbaharla vedalaşıp dışarı çıktık.

"İyi geceler, yarın görüşürüz." Sultan bizi uğrladıktan sonra,  Beyaz yolda kolunu üzerime atınca Beyazlar'ın evine doğru yürümeye başladık. Deli ya! Onunla Mert konusunu konuşmak istedim.
"Beyaz?" dedim.
"Efendim birtanem. " Ona Mert'den bahsedecektim. kızacağını biliyordum ama yine de bu konuyu konuşmak istedim. Canıma susamıştım. Bunu da çok iyi biliyordum.

"Beyaz, Mert seni seviyor ve_" Kolunu omzumun üzerinden çekip benden uzaklaştı. Mert, Beyaz'ı sevdiğini söyleyince Beyaz sevgisine karşılık vermemişti. Mert pes etmiş miydi sizce? Tabikide pes etmemişti. Mert zor ve inatçı biriydi. Zoru seven bir tipti! Can da onun gibiydi. İkisi de istediğini almadan vazgeçmeyen çocuklardı.

Gözlerini benden kaçırıp "Ben sevgili yapmak istemiyorum Alya, neden anlamıyorsunuz?" Hak veriyordum soruyu soran Beyaz'a.  Beyaz'ın yanına gidip elimi omzuna koydum. Koyar koymaz ise dizilerinin üzerine çöktü. Artık yorulmuştu her şeyden! En önemlisi Mert'in onun peşini bırakmamasından!

Bende yanına diz çöktüm. Beyaz'ın tek derdi Mert idi. Onunla artık uğraşmaktan sıkılmıştı. Bir yanım Abim gibi gördüğüm  Mert'e hak verirken  diğer yanım ise değerli arkadaşım  Beyaz'a veriyordu. İkisini de çok seviyordum. Aralarında ayrım yapamazdım. Sevdiğini çok seven bir çocuğa ne diyebilirdim ki?

"Sıkıldım, yoruldum ve tükendim Alya!" Beyaz için çok üzülüyordum. Ne zaman Mertle konuşsam 'Ben ondan vazgeçmeyeceğim ' diyordu. Gerçekten de Mert Beyaz'ı seviyordu. Ben anne ve babamdan sonra ilk defa böyle bir aşk görmüştüm.

Beyaz'ın yanına oturarak, "Ona bir şans ver!" Dedim. Yıllardır hep o cümleyi kurmuştum. Fakat Beyaz bugün bile aynı cevabı vereceğinden adım kadar emindim.
"Ona şans falan vermeyeceğim. Ne ona, ne de başka birine!"  Kararı kesindi. Kimse onu vazgeçiremezdi. Belki zamanla o da Mert'e aşık olur umuduyla bekleyecektim.

İki insanın aynı anda birini sevmesi bir mucize...
Ama bunun sürekli ve aynı anda devam etmesi mucizenin de ötesinde...

Zaten önemli olan sevmek değil, kime sorsam, söylesem seviyor zaten. Önemli olan kırmadan, üzmeden, yormadan, incitmeden,  dökmeden, zarar vermeden sevmek.

Şöyle bir söz vardır: En büyük aşklar nefretle doğar" Olabilirdi değil mi? İnşAllah bu hikayenin sonunda ölü falan çıkmazdı. 'Amin' dediğinizi duyar gibiyim. Ayağı kalktığımda ona elimi uzattım.

Beyaz gülümseyerek başını iki yana sallayıp elimi tutup sağ bacağıyla ayağıma çelme takınca yere düşmek zorunda kaldım. Bu hareketi hala unutmamıştı Beyaz. Neden onunla ilgili anıları tekrar hatırlatıyordu? Buna ne gerek vardı?
"Yemezler canım, küçükken bunu ilk bize Çarli öğretmişti ve bunu her defasında yapan sendin ama artık ben yapıyorum." Kuzenim Mete'den bahsediyordu.

Beyaz ona Çarli lakabını bulmuştu. Ve evet, Beyaz'ın dediği gibi bu hareketi bize öğreten kişi Meteydi. Yıllar önce beni, Beyaz'ı, Sultan'ı ve Güllbahar'ı bırakan Mete Karahandı. Benim kuzenimdi! Beyaz'a baktığımda endişeli gözlerle bana bakıp elimi tuttu. Güven verircesine sıkıca tuttu.

"O günden sonra hala aramadı mı ?" Dediğinde hayır anlamında kafamı salladım. Neden arasın ki? O arkadaşlığımıza ve kuzenlik bağımıza ihanet etmişti. O benim için diğer akrabalarım gibi bir hiçti. Neden arıyacaktı? Yıllar önce bizi bırakıp giden biri neden arıyacaktı? Neden bize bir acı daha versin?
Çok mu az derdimiz var sanki!

Eğer bizim biraz olsa hatrımız ya da az değerimiz bile olsaydı bir telefon açardı bize. Telefonla aramak bu kadar mı zor? On bir haneli numarayı tuşlamak bu kadar mı zordu? Demek ki onda biraz olsun ne değerimiz ne de hatrımız vardı. Biz onun için önemsiz insanlardık.

O da bizim için sokaktan geçen bir yabancıdan farkı yoktu.
"Aramasına gerek yok! İyiki de aramıyor. Çünkü ben ondan nefret ediyorum." Dedim sert bir ses tonuyla.

Oturduğum yerden kalkıp tam gitmek için bir adım daha atacakken, Beyaz'a omuz üzerinden bakıp, "Birdaha sakın ondan bahsetme! Onunla olan yaptığımız her ne varsa hiçbirini hatırlatma! " Diyerek Beyaz'ın yanından hızla uzaklaştım.

İsmimi birkaç kez söyledi ama durmayıp eve doğru yürümeye devam ettim. Tam tamına 11 yıldır, koskoca 11 yıl ne aradı ne de geldi.
Ablam öleli 6 yıl oldu ama birkez olsun bile aramadı.

Ona kendimden bile çok güveniyordum. Beni bırakmayacağına dair söz verdiğinde o kadar çok sevinmiştim ki bunu anlatamazdım. Yaşanan bir olay anlatmaktan daha iyiydi. Benden üç yaş büyüktü.
Yıllar önce benim kuzenim, abim, kurtarıcım, arkadaşım ve kardeşim gibiydi.

Küçükken hepimiz beraber oynardık, bayramlarda beraber şeker toplamaya giderdik, beraber yaramazlık yapardık.
Birbirimizi her ne olursa olsun koruyacağımıza ve bırakmayacağımıza dair söz vermiştik.

Ama Çarli bu sözünü yerine tutmadı. Bizim başımız bazen belaya girdiğinde o bizi korumadı. O bizi bırakmayı seçmişti.
Ailesiyle Amerikaya gitmişti. Bize sormadan, bizim ne hissedeceğimizi, bizim ne çekeceğimizi ve bizim ne yapacağımızı umursamadan gitti.

Birdaha dönmemek üzere gitti.

O bizim ne durumda olduğumuzu nerden bilecek?
Eve geldiğimde hemen kendimi banyoya attım. Sıcak su vücuduma her deydiğinde ruhum sanki benden koparılıyor gibiydi.
Suyu kapatığımda banyoda eşofman takımımı giyip odama gittim.

Yatağın üzerine oturunca önümdeki çekmeceyi açıp içinden çerçeveyi çıkartım. Bu fotoğraf bizim kızlar ve Mete'nin bir arada güldüğümüz fotoğrafımızdı. Ablam bunu çekmişti.
Yıllar önce her ikisi de varken bugün ikisi de yoktu.
Bunu neden yapmışttılar? İkiside bizi bırakıp gittmişlerdi.

Bugün tekrar anladım ki kimse bize değer falan vermiyordu. Hepsi kocaman bir yalan oyundan ibaretti. Umursamıyordum artık kimseyi!
Mete'ye olan nefretim aklıma tekrardan gelince hızla çerçeveyi çekmeceye koyup, çekmeceyi kapattım.
Yatağıma uzanıp derin düşüncelerimden kurtulmak için gözlerimi kapattım.

Bazen keşke hiç uyanmasam diyordum. Keşke hiç bu bencil olan hayatta olmasaydım.
Hayatı bencil yapan insanlar diyorsunuz, bence öyle değil!
Hayat, iyi insanların kaderleriyle oynayarak mahvediyordu.
Hayatın kendisi bencildi. İnsanlara suç atmaya gerek yoktu.

Hayat benim sustuğumu nerden bilecek? Benim neler yaşadığımı nerden bilecek? İçimdeki yangının bir küle dönüştüğünü nasıl bilecek?
Hepsini nasıl bilecekti bu hayat? Gözlerimi açtım ve sağ tarafa dönüp bataniyemi başıma kadar getirip üzerimi kapattım.
Yaşadığım acıları tekrar içime atarak kendimi uykunun huzuruna verdim.

Güzel bir gün olması dileğiyle...

🌟Selamun Aleyküm

🌟 Bölüm Hakkındaki Düşünceleriniz Nelerdir?

🌟 Mete (Çarli) Hakkında Düşünceleriniz Nelerdir?

🌟 Kişi Başı 20 yorum!

🌟Lütfen Yıldıza Basmayı Unutmayınız...

🌟2068  Kelime...

Continue Reading

You'll Also Like

61.4K 500 34
Aşkı kuzeninde bulan bir kız,başı sürekli belada olan çocuk. Birini seveceğini düşünmeyen çocuk ve bebek gibi seven bir kız.
43.3K 6.1K 42
Kız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sürecin başlangıcı olur. Umarım bu evde he...
12.8K 785 15
"Alfa?" "Efendim." "Kucağın.." "N'olmuş kucağıma?" "Kurdunun dediği gibi, kalçalarım oraya çok yakışmaz mıydı?" 𝙏𝙖𝙚𝙠𝙤𝙤𝙠 /̶̶ 𝙣𝙞𝙣𝙣𝙞𝙚
50.7K 2.4K 19
Başlangıç tarihi : 29 Ağustos °°° 055********: Abi iyi misin? 055********: Bir şey olmadı değil mi? 055********: Çok...