Gece Tozu

By sayehan

202 17 4

Aynadaki bir çift çakmak göz bakışlarını kısarak kıza baktı, başını hafifçe salladı. Direksiyondaki parmaklar... More

-1- Ölümün Kokusu
-2- Mesnetsiz Hayaller
-3- Operasyon/ Ankara Eylemi

-4- Baskın

35 4 0
By sayehan

Evet, hiçbir şey olmadı. Yine yıkılan hayallerin gürültüsüne uyandık tozpembe rüyalarımızdan...

Elindeki kumandayı parmaklarının arasına hapsedip var gücüyle sıktı, kaşları yine çatılmıştı.

"Sınırdaki kürt evlerine yapılan baskın sonucunda 5 terörist yakalandı, bazı evlerde bulunan patlayıcılara ilişkin tarama devam ediyor. Açılan hendeklerin kapanması ise hala soru işareti sayın seyirciler. Son dakika-"

Kayahan, kanalı değiştirip sinirle kumandayı duvara fırlattı, "Allah Kahretsin." Başını ellerinin arasına aldı, Doğu'da yapılan her operasyon bir bakıma kendisini deşifre ediyordu.

"Kayahan?" Kapıyı yavaşça açan kıza baktı, "Bir şey mi oldu?"

"Yok bir şey, Sait geldi mi?" Afra tereddütle baktı, "Evet, Hayal ile birlikte geldiler."

"Sen geç içeri, geliyorum." Kapı kapanınca odanın duvarında parçalanan kumandaya baktı. Bu eve alacağı 15. kumanda olacaktı bu. İstanbul'a Afra için gitmeden önce bu evde yaşarken Sait'le yaptığı siyasi kavgalar nedeniyle az alet kırmamıştı. Odanın kırık beyaz rengine bakıp iç çekti ve Sait'in odasına geçti.

Hayal yatağın kenarına oturmuş, Sait'in omzuna yeni bir pamuk bastırıyordu. Kayahan onlara yaklaştı, "İyi misin kardeşim?"

Sait doğrulmaya çalıştı, "Oğlum biliyor musun? Sen tam bir malsın. İlk günden üniversiteye gitmekle ne halt etmeyi planlıyordun? Zahmet edip bana bir sorsaydın keşke. Her hafta kampüs önündeki nöbeti değiştiriyorlar ve siz en kötüsüne denk geldiniz. Adam kampüsün ağır abisi, ondan herkes sizi izliyordu." "İyi işte, tam dişime göreydi."

"Aptal." Afra'nın ağzında mırıldandığı kelimeyle odadaki üç bakış ona döndü.

"Kayahan nereden buldun bu kızı? Öncekilere hiç benzemiyor." Hayal'in elini tuttu Sait, "Sen karışma Hayal. Bu kez farklı."

"Ben de onu diyorum işte. İtaatkâr değil. Boyun eğmiyor." Kayahan gözlerini kehribarlara diktiğinden beri onda bir huzursuzluk olduğunu hissetti. Doğru, iki günleri kalmıştı. Heyecanlı olmalıydı.

"Hangi kız?" Afra'nın odaklandığı nokta ise bambaşkaydı. "Bu eve kız mı geliyor?"

"Senden önceki 10 kızın da sorduğu gibi evet. Bu eve-"

"Hayal, yeter artık!" Sait öfkeyle bağırdı, "Saçmalamayı bırak. Bunlar şimdi konuşulacak konular değil." Kayahan Afra'ya döndü, "Mutfağa geç ve beni bekle. Geliyorum." Odaya dolan yoğun ses kızın zihnini titreştirdi, başını sallayıp odadan çıktı, adam hızla Hayal'e döndü.

"Ona sakın bu evde ne olduğundan bahsetme. Bilmesini istemiyorum."

"Neden bu kadar korktunuz?" Sait araya girdi, "Çünkü o kullanılacak biri değil. Sadece bir plan için bize lazım. Yani onunla uğraşmayacaksın." Kayahan sakalını sıvazladı "Ve sadece 2 günü kaldı. Huzurunu bozmayın. Onu gergin görmek istemiyorum." Hayal, Sait'in pansumanını bitirmişken kanlı pamukları çöpe attı, "Anlamıyorum, neden bu kız bu kadar önemli? "

"Çünkü o senden, benden önce de vardı Hayal." Kayahan odadan çıkarken arkasından ona baktı Sait, "O ilkti. Kayahan'ın ilkiydi."

***

"Biberleri dolaptan çıkarıp doğramaya başla. Sonra da tavanın içine at." Afra sinirle nefesini bıraktı, "Yemek yapmayı biliyorum, bana emir vermene gerek yok."

Kayahan tahtanın üzerindeki bıçağı hareketlendirdi, "Konu sen olunca pek güvenmiyorum."

"Ne garip, aynı şekilde ben de." Raflara bakındı, "Başka doğrama tahtası yok mu?"

"Yok." Bıçak darbeleri yavaşladı, "Kenara bırak. Ben doğrarım. Senin eline bıçak vermeye gelmez."

"Çok doğru seçim... Yine de seni doğramak eğlenceli olabilirdi."

Kayahan küçük küp domatesleri tavanın içine attı, biberleri yıkayıp doğramaya başladı. Kızın neden bu kadar gergin olduğunu anlayamıyordu. Eve geldiklerinden beri yüzü beş karıştı. Bıçağı tahtadan çekti, "Oturmaya mı geldin? Anneni evi değil burası. Elin iş tutsun."

"Oturmuyorum zaten, ayaktayım." Kayahan tek kaşını kaldırdı, "Akşam akşam belanı arıyorsun sen." Bıçağı tahtadan çekti, kaşları çatılıydı, "İçerideyken dediğin lafı unutmadım. Ben sana hakaret edebilirim, sen bana değil." Afra vücudunda biriken siniri hissetti, "Söyler misin bu nasıl adalet? Bu ne büyük bir ayrım... Neden bu kadar kibirlisin?"

Kayahan'ın tadı kaçmıştı, tekrar önüne döndü, "Yapımda var. Kabullen artık."

"Sürekli yaptığım şey bu zaten. Seni anlayamıyorum!" Bağırıyordu ve bu adamın hiç hoşuna gitmemişti. "Afra sinirime dokunuyorsun. Sesini yükseltme."

"Ne o yoksa sadece sen mi bana bağırabilirsin? Benim hakkım yok mu?"

"Yok!" Kayahan sertçe bıçağı tezgâha bıraktı, "Senin bana bağırmaya hakkın falan yok. Senin konuşmaya ve kendini acındırmaya da hakkın yok. Biliyorsun, nefes hakkın bile olmadığın için öleceksin."

"Pardon bu küçük detayları unutmuşum." Afra yanan gözlerini kırpıştırdı, kendisini hiç iyi hissetmiyordu. Vücudu saatlerdir alev altında cayır cayır yanıyordu ve bedeninde bilemediği bir ağrı vardı. Kayahan üzerindeki mutfak önlüğünü çıkarıp köşeye fırlattı, "Beni sinirlendirmemen gerektiğini öğren artık aptal kız!" Afra gözlerini kırpıştırırken geri çekildi, "Benimle uğraşmadığın sürece canını sıkmıyorum."

"Hayır, sen her zaman benim canımı sıkıyorsun!" Doğradığı sebze kabına vurdu, içindekiler yere saçılırken kız iki adım daha geri çekildi, "O küçük beynin her zaman bana galip geleceğini düşünüyor. Kendini zeki sanma olaylarından bıktım artık. Bu strateji oyunu değil kızım. Bu ölüm ve kalım... Hayat söz konusu... Para ödülü falan vermeyecekler. Bak şu eve, bir yerde kamera görüyor musun? Gözlerini aç.

Sarayında değilsin!"

"Benim tutarım ne? Paham ne? Bir bomba, bir haber, bin beddua mı? Yakıştığım, değer gördüğüm bunlar mı? Kendi ağzınla söylüyorsun, bu oyun değil, hayat! Benim hayatımla oynuyorsun. Ömrümde duymadığım hakaretleri ettin bana. Sana karşı geliyorum diye, nefretim diğer her şeyden ağır basıyor diye beni suçlayamazsın. Sesim çıkıyor diye soluğumu kesemezsin Kayahan! Lütfen," Başı döndü, gözlerini açıp kapattı, tezgâha tutundu, "Lütfen bu kadar kötü olma."

Kayahan dişlerini birbirine bastırdı, "Beni de böyle yaktılar. Yandıkça ışık vermeyi öğrendim." Başını eğen kıza derince baktı, içinde ne olduğunu bilmiyordu. Nefret? Kin? İntikam? Haz? Aşk?

Aşk?

Saçmalığına küfretti, "Ben yanıyorsam sen de yanacaksın."

"Ben senin hayatına karışmadım hiçbir zaman."

Kayahan ona doğru yürüdü, "Sen her zaman vardın. Kendini bir b*k sanıp hayatıma müdahale ettin hep."

"Ne?" Afra elini tezgâhtan çekti, öfkesi tekrar alevleniyordu, düşen tansiyonunu umursamadı, adama doğru yürüdü. Kehribar gözleri bir tutam aleve dönüşmüştü. "Yeter Kayahan. Unutma ben asker kızıyım.

Laflarına dikkat et."

"Ne yaparsın lan? Ne yaparsın? Ancak böyle cırtlak sesinle bağırır, kafamı şişirirsin!"

"Doydum ben gidiyorum." Adam kaşlarını çattı, "İşimiz bitmeden gitmeyeceksin. Masaya otur."

"Seni dinlemek zorunda değilim ben."

"Sana otur şuraya dedim, sözümü dinle." Kapıya gitmişken durdu, hayatında neden ona herkes emir veriyordu? Elinin değdiği kapıyı sıkıca kavradı, daha çok eline geçmişti tüm hıncı. "Nesin sen bir katilden başka?"

"Yanlış anlamandan bıktım artık."

"Tabi ben yanlış anlıyorum. Hep yanlış anlarım zaten, abartırım, ahmaklık ederim. Evin küçük kızı da benim. Aptal olan da benim. Ha bir de küçük bir beyne de sahibim. Unuttuğum bir şey varsa hatırlat! Aman eksik kalmasın!"

"Çok bağırıyorsun."

"Evet bir de çığırtkanım."

"Afra yeter saçmalama!" yaklaşırken Afra geri çekildi, "Sakın bana yaklaşma, bana zarar vermenden çok sıkıldım. Toparlanamıyorum görmüyor musun? Düşüyorum, kalkamadan tekmeliyorsun beni. Az insaf et!"

"Afra!" Ona aldırmadan mutfaktan hızlı adımlarla çıktı, arkasından bağırmasını umursamıyordu. Çıkar çıkmaz Sait ve Hayal'le göz göze geldi. İkisi de ona bakıyordu. Hızla yanlarından geçip banyoya girdi ve arkasından kapıyı kilitledi.

"Onun nesi var?" Sait dudaklarını havaya kaldırdı, "Bilmiyorum. Ama iyi görünmüyor-" Kayahan rüzgar gibi yanlarından esti, "lar." Hayal tedirgince ikisine baktı. Bu ev daha önce böyle birkaç olaya şahit olmuştu ancak böyle terör esmesi çok nadir olurdu.

Ve Afra nefret ediyordu evet, içinde bulunduğu tüm durumdan, cesur olamadığından. Bu evden ve şu sefillikten kurtulamadığından, en çok da kendisinden... Kilitlediği kapıya yaslanırken hıçkırığını avuçlarına hapsetti inatla ve kapıya sertçe vuruldu.

"Aç şu kapıyı." Afra kapıdan uzaklaşıp aynaya baktı, bir de üstündekilere... Kıyafetleri kendisine ait değil, onun aldıklarıydı. Aynaya daha da yaklaştı, gözlerinin altına dolup da morartan acının rengine baktı, "Öleceğim." Diye fısıldadı kendi telaşına, onu korkutan daha çok bir hiç gibi ölmekti.

"Afra kapıyı aç!"

Suyu açıp beyaz lavaboya baktı, şimdi kendine zarar verse... Belki öyle ölmekten kurtulabilirdi. Ama intihar etmeyecekti. Gözleri etrafı taradı, şampuanların olduğu yere baktı, sert ve ağır bir alet bulmalıydı.

"Bu kapıyı sktir etmemi istemiyorsan, aç şunu Afra!" Kapıyı kıracakmış gibi vuran adamı umursamamaya çalıştı ama korktuğu bir gerçekti. Kalbi bir davul gibi vurulmaya başlayınca gözleri ağır bir malzeme buldu. Saç kurutma makinesini eline aldı, ağır ve demirdendi. Kapı Kayahan tarafından dövülürken aynadaki gözlerinin soluk kehribar rengine baktı. Ve bir saat kapının dövülmesine rağmen içeride kaldı. Hiçbir şey yapmadı. Kayahan da gitmemiş, kapının diğer tarafına oturmuştu. Kucağında hala saç kurutma makinesi vardı. En sonunda oturmaktan sıkılıp ayağa kalktı. Yine aynada kendisi vardı. Nasıl bu kadar arsız olabiliyordu? Gerçekten ölmek istedi. Gözleri kapatıp zamanın geçmesini beklemek çocukça geliyordu, belki bir 5 gün bayılsa kalsa... Kollarını gerip tüm gücüyle makineyi kendisine bakan yansımanın üzerine attı, cam sesleri banyonun çıplak duvarlarında yankılandı. Ayaklarının önüne dökülen kırıklara baktı Afra. Transa girmiş gibi parçalara ayrılan görüntüsüne baktı, bir insan bu kadar ölebilir miydi?

Kapı tekrar zorlanmaları kabul etmeyip açıldığında adam iki saniye şok içerisinde kaldı, kız cam kırıklarının yanına oturmuş, camı avuçlamıştı.

"Sktir!" Yanına doğru koşup vücudunu kontrol etti, "Bir şeyin var mı? Bir yerin yaralandı mı?" Telaşla onu izliyordu ama kız bir kere bile adama bakmamıştı. "Allah'ın belası bu yerde ne yapmayı planlıyordun?!" Kızın avuçlarındaki kırıkları özenle çıkardı, ufak damlalar dökülmüştü fayansa. Çömeldiği yerden kalkıp telaşla cam parçalarını uzaklaştırdı, fayans pembe bir renk almıştı.

"Planı bozdum değil mi?" Kızdan çıkan ürkek ses kulaklarına çarpınca duraksadı. İçinde telaşını körükleyen nedenleri bulmaya çalıştı, onun için tasalanmamalıydı. Kendini dizginledi ama kanayan avuç çizgilerini görünce ellerinin titremesini engelleyemiyordu.

"Evet, bozdun." Kalın sesi kızın zihninde bir kırbaç gibi şakladı, birden irkilerek durgunluğundan kurtuldu, "Bazen ruhumu alıp karşıma oturtuyorum ve soruyorum 'biz ne yaptık?', dudak sarkıtıyor, o da bilmiyor. Biz ne yaptık? Sen biliyor musun?"

Gözlerindeki o boşluğu görünce ense kökünden bir titreme geçti adamın, kızı ellerinden kaybedişi zihninin ölümüyle mi olacaktı? O daha çok kansız bir bomba planını düşünüyordu. Bu şekilde olursa ölümü soğuk bir yatakta karşılar, güneş pencereden kaçarken o da aynı çok sevdiği martı gibi kirli kanatlarla dünyaya veda ederdi.

"Sen gerçekten ama gerçekten aptalın tekisin."

"Bunu biliyorum. Neden tekrarlıyorsun? Zaman işliyor... Ben gideceğim, inan gideceğim. Ruhum aç, onun özgürlüğe ihtiyacı var." Solmaya başlayan yüzünü izledi adam, ne diyordu bu kız? Tek cümlesini dahi doğru düzgün anlayamamıştı, krem rengindeki duvarın üzerine monte edilmiş ve her zaman kullanılan ilk yardım dolabını açtı. Malzemeleri çıkarıp kızın önüne koydu.

"Sait, Hayal!" İçeriye seslendikten iki saniye sonra kapıda Sait göründü, "Ne oldu... lan? Ne yaptınız oğlum?" Sait'in yüzündeki dehşet ifadesi kana karıştı, "Elini mi kesmiş? O gürültü bu muydu?"

"Hayal'i çağır, pansumanı o yapsın." Kayahan kendisi yapacak kadar iyi değildi, pamuğu bıraktı. "Bırak ben yapayım." Sait uzanmışken sertçe onun bileğini kavradı, "Hayır, Hayal'i çağır. O yapsın." Pansuman başlayıp kısa süre içerisinde bitti, Hayal kirli malzemeleri atarken göz ucuyla kızı süzdü. "Yarın Kayahan seni örgütün eski yerine götürmeyi planlıyordu. Oradaki düzenekleri göstermeyi düşünüyormuş." Gergin tavrı sürüyordu, "Bomba düzenekleri..." Afra mutfak sandalyesine oturmuş elini izliyordu, acıyordu belki de farkında değildi.

"Seni anlamıyorum. Seni neden kullandıklarını da anlamıyorum. Daha tecrübeli birini bulabilirlerdi. Üstelik bizim amacımız... bu değildi."

"Siz bile bilmiyorsunuz," dedi Afra. "Daha ne yaptığınızın farkında değilsiniz. O halde neden beni betimlemeye çalışıyorsun? Ben bile neden ben olduğumun farkında değilken bunun hesabını bana sormayın. Lütfen. Rahatsız oluyorum. Huzursuzum." Hayal merak içerisinde sandalye çekip karşısına oturdu, "Benimle konuşabilirsin. Nasıl olsa 2 gündür tanıyorum seni."

"Ben yıllardır tanıyamıyorum kendimi. Sen nasıl 2 günde tanıdın?"

Hayal konuyu değiştirdi, "Ailen İstanbul'da mı?"

"Evet, babam, annem, ben..." Bir an abim diyecekti ama vazgeçti.

"Başka? Sevgilin? Kayahan'ı kızdıracak biri?" Sargılı elini masaya bıraktı, neden her seferinde o adam vardı. Hoşlanmıyordu işte, ismini bile duymak istemiyordu artık.

"Onu ilgilendiren kimse yok hayatımda. Sadece babamın yaptığı bir hata..."

"Katliam?" Afra sustu, iki tarafın yaptığı buysa suç neden ondaydı? "Pekala, babanı geçelim. Annen, ondan bahset biraz. Ya da üniversite hayatından."

"Bu sene mezun oluyordum. İstanbul Üniversitesi... Zar zor kazandım. Zor okudum. Aklımdan atmam gereken şeyler vardı. Beni onlar zorladı."

"Ve sen şimdi o şeyleri tekrar hatırladın değil mi? Geçmişin... Kayahan'dı."

"Evet ama sadece geçmişti."Hayal düşünceli bir şekilde başını masanın desenli örtüsüne indirdi, "Geçmişin geleceğini öldürüyor. Bunun farkındasın sen de."

"Sen neden benimle konuşuyorsun? Ağzımdan laf almana gerek yok. O zaten benim hakkımda her şeyi biliyor." Afra'nın çıkışına karşın Hayal gülümsemekle yetindi. "Babanın hatasının bedelini sen mi ödüyorsun? Öyle olduğunu sanmıyorum. Yoksa Kayahan, seni değil Rasim'i kaçırırdı." Gülerken çıkardığı mırıltıyı duydu Hayal, hala içinde hayat neşesinden bir tutam olduğunu gördü, bu kız ölmemeli diye düşündü. Kimse güldürmemişti onu. Bunu görünce içi sızladı. Gülmeye ne kadar aç olduğunu fark etti.

"Babam kaçırılsaydı inan çok gülerdim, düşünsene babamın başında çuval, elinden oyuncağı alınmış, silahsız... Bir sürü laf söylüyor ama kimsenin umrunda değil. Kendini kışlada sanıp emir yağdırıyor ama nafile..."

"Sonra başına kurşun sıkılıyor. Burasını da düşündün mü?" Afra'nın gülüşü buz kesti, ondan nefret etmesi bir gerçeği hiç değiştirmiyordu. İçinden gelen acı his babası olduğunu iyi biliyordu.

"Babanı seviyor musun? Nefret mi ediyorsun?" Bu kız patavatsızca bütün soru işaretlerini sorguluyordu, bu Afra'nın hoşuna gitmedi. Özeline bu kadar derinden inilmesi rahatsız ediciydi. Cevap vermek yerine ayağa kalkıp kendine su doldurdu, Hayal de onu takip etti."Afra neden cevap vermiyorsun? Bu önemli."

"Hayır, değil." Suyunu bitirdi sakince, ölmek artık kayıtsızca bir kabul ediş olduğu için sakindi, "Benim sorunumla ilgilenmeyin artık. Dirim ayrı ölüm ayrı dert. Ne istiyorsunuz benden?"

"Az önce ölmek isteyen sen değil miydin? O zaman 2 gün sonra olacaklardan neden korkuyorsun?!" Hayal sesini yükseltince Afra ona döndü, "Ölmek istemedim. Ölmek istesem bile bunu o pisliğin tercihine bırakmam! Asla!"

"Neler oluyor?" Kapıda görünen adam bakışlarını kıza yöneltti ama Afra dönmedi ona, sesi bile eziyet geliyordu artık.

"Sadece konuşuyoruz." Hayal tedirgince nefesini verdi, onun intihar etmeye çalıştığını zannetmişti. Yanlış yorumu Afra ile arasına girmişti. "O zaman sesinizin ayarını iyi bilin." Sert bir ifadeyle yanlarından geçip mutfak perdesini araladı.

"Sorun nedir?"

"İzimizi bulmuşlar." Hayal korkuyla Kayahan'a yaklaştı, "Nasıl yani? Şimdi ne yapacağız?" Kayahan perdeyi kapatıp kaşlarını çattı, eli sertçe sakalında geziniyordu. "Adres değiştiremeyiz bu saatten sonra.

Ya karşımıza çıkarlar,"

"Ya da biz karşılarına çıkarız." Hayal cümleyi tamamlayıp gergince alnını ovuşturdu, "Benim kimliğim temizde. Sahte yok üzerimde, bana ne olacak?"

"Rehin durumunda görünürsün sorun yok ama Afra..." İsminin geçmesiyle gözlerini boşluktan kurtarıp gece gözlü adama çevirdi, bakışlarındaki soğukluğun devam ettiğinin farkındaydı, endişesini arkasına sakladı.

"Senin gerçek kimliğini biliyor olabilirler." Çenesinde eli dolaşırken çakmak gibi parıldayan gözleri tekrar dışarıya döndü, "Sait işi halledemezse biz devreye gireceğiz."

"Sait mi, o ne alaka? Hey... bir dakika dışarıdaki o silüet..."

"Sait, gözcülük yapıyor."

Hayal öfkeyle öne doğru atıldı, "Daha bugün yaralandı, neden çıkmasına izin verdin?!" Afra onlara doğru yaklaşıp pencereye göz atmaya çalıştı ancak adam onu durdurmuştu, "Sen görünme, geri çekil."

"Sait'i tehlikeye atmışsın. Bu bugün ikinci kez oluyor." Afra oynamayan mimiklerini sabit tutmak için çaba sarf ediyordu, soğukkanlı konuşabilmesinin nedeni buydu. Hayal tekrar atıldı, "Kayahan, onu tuzağa çekebilirler, ara şunu. Ah aptal çocuk, ara da içeriye gelsin!"

"Hayal sakin ol, içimizdeki tek atmaca o biliyorsun."

"Lakabı umrumda değil!" Hiddetle arkasını dönüp mermere elini vurdu, "Her seferinde yem oluyor."

"Hayal haklı Kayahan..." Bir anda çalan melodi üç kişinin kulağını aynı anda tırmaladı, göz göze geldiler. Kayahan telefon ekranına uzunca bir süre baktı, Hayal kısık sesiyle sordu, "Kim o?" "Sait."

"Açsana, ne duruyorsun?"

Kayahan sakin bir tavırla başını kaldırdı, gözlerinde yoğun bir telaşın olduğunu görünüyordu.

"Ona ne olursa olsun, beni arama demiştim."

"Allah Kahretsin Kayahan! Allah Kahretsin, yakalandı!" Hayal volta atmaya başlamışken Kayahan çalan telefon susunca olayı kavradı ve perdeyi düzenledi.

"Şuanda dışarıdan sadece gölgelerimiz görüyor. Hareket etmeye çalışın, sabit durmayın."

Afra anlamadı, "Ne diyorsun sen?" Kayahan cevap vermeyip öne doğru bir adım attı, amacı kızlara yaklaşmaktı, "Sakin olun. Hayal sen ritüeli biliyorsun." Hayal geriye doğru bir adım giderken yüzü buz kesmişti, ayaklarının altında bir mayın varmış gibi temkinli ve yavaş yürüyordu.

"Üç dediğimde kendinizi yere atın." Bir adım daha öne geldi, "1"

İkisinin de yüzünde korkutucu derecede bir soğukluk vardı.

"2"

Afra perdeye döndü, bir kısmı aralık kalmıştı. Gözlerini kıstı, bir sima görünüyordu akşamın karalığında.

"3"

Kayahan kızların üzerine atıldıktan sadece bir saniye sonra mutfak camı dart tahtası gibi hedef alınmıştı.

Üzerlerine dökülen cam kırıkları kızların boğuk çığlıklarını bastırıyordu. Gecenin kör karanlığında bu yüksek gürültü üç zihni birden meşgul etti. Kurşun yağmuru altında bir ara başını kaldırdı adam, karşı duvara saplanan kurşunlara baktı, tüfekten çıkmış olduğu anlaşılıyordu. Kulakları sağır eden seslerin arasında kaybolup gitti dudağındaki küfürler. Afra ve Hayal'in başını bastırıp kaldırmalarına engel oldu. Ellerinin üzerine dökülen cam her kıpırdamasında derisinden içeriye giriyordu. Yerde kaldıkları süre boyunca içinden binlerce düşünce geçti, beyninde dönüp dolaşan mermi seslerinden çok içindeki tilkinin kuyruğu düşüncelerini huylandırıyordu.

15 saniye sonra kurşun sesleri sustu, 10 saniye daha yerde kaldılar. Önce Kayahan üzerindeki tüm kırıkları silkeledi, kızların üzerini kalkan gibi kapandığı için tüm cam parçaları kendisine gelmişti. Temkinli bir şekilde ayağa kalktı, ortada ne cam kalmıştı ne perde...

"Ülkücüler..." diye mırıldanıp toparlanmaya çalışan Afra'ya ve Hayal'e döndü, "Buradan gitmemiz lazım. Evdeki tüm gerekli eşyaları toparlayın. Hayal sen her şeyin yerini biliyorsun. Afra sen de tüm özel eşyaları imha et."

Hayal cam kırıklarını umursamadan bembeyaz yüzünde parıldayan yaşlarla ilerledi, "Sait, ona ne olacak?"

"Bir yol bulacağım. Merak etme. Şimdi dediğimi yapın. Ben dışarıya çıkıp Sait'e bakacağım." Bir adım atmışken Afra durdurdu, "Dışarı mı çıkacaksın? Bu... çok tehlikeli."

Kayahan kolundaki kızın titrek elini yavaşça çekti, "Ne dediysem onu yapın, beni daha sonra düşünürsün." Evin kapısına doğru yürüyüp belindeki silahı çıkardı, emniyetini açtıktan sonra kapının sağına geçerek yavaşça kapıyı da açtı. "Ses çıkarmamaya çalışın ve en geç 10 dakika sonra evden ayrılmış olun. Dışarı çıktığınızda sizi bulurum." Kızlar aynı anda baş sallayıp Kayahan'ın gitmesini izlediler. İlk ayılan Hayal olmuştu. Aceleyle mutfaktan çıkıp misafir odasına koştu. Sait ile kendi fotoğrafının olduğu çerçevenin arka kısmını açtı, içinden anahtarları aldı. Afra da onu izliyordu, çünkü tam olarak ne yapacağını bilmiyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Kasayı açacağım, tüm özel bilgiler içinde. Sen ne dikiliyorsun öyle? Kayahan'ı duymadın mı?"Afra kanı çekilen yüzündeki ifadeyle Hayal'e baktı, "Ne yapacağımı bilmiyorum." Hayal tüm belgeleri çıkarıp dolabın üstündeki çantaya boşalttı, CD leri, kasetleri ve dosyaları büyük bir hızla içine doldurup kasayı kapattı. Kasa tam olarak duvarın tahtadan yapılmış özel kısmının içerisindeydi ve bu eve geldiğinde Afra orayı sadece antika bir dolap parçası zannetmişti.

"Ne mi yapacaksın?" Çömeldiği yerden ayağa kalkıp çantanın ağzını kapattı, "Yatak odasına git ve bütün tarakları, el aynası varsa onu, Kayahan'ın ve Sait'in çakmağını, sigara tablasını yok et. Dur, Sait'in çalışma masasında ve dolabındaki kağıtları da al."

"Ne yapacağım onları?"

"Yakacaksın tabiî ki. Önce kâğıtları tutuştur da ardından her şeyi içine atarsın. Hadi sadece 7 dakikamız kaldı."

"Yakmak mı? Nerede yakacağım?"

"Ne kadar aptalsın öyle. Beni takip et." Elindeki ağır çantayla beraber koşar adımlarla odaların içinde hareket ettiler. Afra eli biraz ağrısa da telaştan hiçbir acıyı hissetmiyordu. Ellerine ne geçirdiklerse hepsini toplamaya başladılar.

"Bütün kağıtları topladım."

"İyi, onlarda Sait'in parmak izi var. Hepsini küvetin içine at. Ben geliyorum." Afra vücuduna bulaşan korkuyla karışık heyecanı yaşarken Kayahan'ı düşündü, Sait'i bulmuş muydu? Tüm kâğıtları küvetin içine attıktan sonra aynaları, tablaları, yemek yaptıkları eşyaları hatta kumandayı bile bulup küvete atmıştı. Soluk soluğa kaldığında ise sadece 4 dakikaları kalmıştı. Ateşi Hayal yaktı. Kâğıtlar büyük bir hızla tutuşurken elindeki çantayı sıkıca kavradı, "Her şeyi içine attık. Delil kalmış olamaz değil mi?"

Göz göze geldiklerinde Afra'nın gözleri korkuyla büyüdü, "Elimizin değdiği her şey... Televizyon, buzdolabı, dolaplar, kapı..."

Hayal havaya karışan dumandan yüzünü buruşturdu, "Evi yakamayız. Başka bir şey düşünmeliyiz. 3 dakikamız kaldı Afra!"

Afra sertçe başını ovuşturdu, "Biliyorum."

Ateş yeterince tüm malzemeleri yakmışken Hayal suyu açıp ateşi söndürdü, Afra zihnini kurcaladı, "Bu evde hortum var mı?"

"Buzdolabının arka kısmında, ne yapacaksın?"

"Yakamıyoruz, yıkayalım." Aklında planı tasarlarken hızla mutfağa doğru yürüdü, eğer vaktinde evi temizlerlerse deliller de yok edilmiş olacaktı. Heyecanla kapıdan girdiği anda donup kaldı, gördüğü manzara hiç hoşuna gitmemişti.

"Sait?" ağzından fısıltı halinde sarı devrimcinin ismi döküldüğünde arkasından koşup gelen Hayal de durmuştu.

"Bakın burada kimler varmış?" Koyu, kulağa tırmalayıcı gelen bir kahkaha işitildi, cam kırıkları arasında biri baygın iki beden vardı. Kahkahanın sahibinin yüzdeki sırıtış genişledi, "İki bayan evde erkeksiz üstelik bu saatte. Bakıyorum da yokluk içerisindesiniz."

"Ne istiyorsun Kaçkar? Neyin peşindesin yine?" Hayal öne doğru gelmişken gözü tetiğin ucundaki Sait'ten ayrılmıyordu. Afra da öne geldi, kulağına doğru fısıldadı, "Onu tanıyor musun?" Hayal'in dişlerinin arasına sıkışan birkaç öfke sözcüğü vardı. "Tam bir p.ç kurusudur."

"Huyum batsın öyleyimdir."

Hayal ve Afra bakıştılar, Sait'in durumu iyi görünmüyordu. Cam kırıklarının arasında ve namlu başına hedefliydi, kalbi ağzında atan Hayal ağlamamak için gözlerini sıkıca yumdu. Bu sefer Kayahan da yoktu. Tam bir girdabın içine sıkışmışlardı.

"Kaçkar, bayrak belanıza başlatma şimdi. Sancak sancak dediniz, adam devirdiniz. Namus dediniz, temiz kız bırakmadınız. Vatan dediniz, kan döktünüz. Derdiniz ne sizin?"

"Tezatlık benim en ünlü özelliğimdir Yeşil. Adını duymuştum ama denk gelmemiştik değil mi? Ben Kaçkar."

"Onu biliyorum orsp*, sen ne istediğine gel."

"Şu kız... Kayahan'ın bakiresi... O lazım bana." Arkasını döndüğünde Afra adamın silahına atıldı, Hayal ise adamın üzerine... Kollarını kelepçe şeklinde birleştirip adamın boğazını sertçe sıktı. Adam güçsüz değildi, Afra çok zorlandı. İki üç kez adam ondan kurtulmayı başaracaktı ama kız bunu engelledi. "Silahını al Afra! Silahını!"

"Alamıyorum, çok sıkı tutuyor!"

Hayal adam nefessiz kalana kadar boğazını sıkmaya devam etti, kendisinin de gücü tükenmek üzereydi.

"Kolunu ısır!"

"Saçmalama, ateş alabilir."

Hayal adamın üzerine çullanmışken kollarını geri çekemezdi, Afra da silahı almaya uğraşıyordu ama yılışık adamda katır gücü vardı. Boğulmasına çok bir şey kalmamıştı fakat iki kızla baş edemeyecek kadar da toy değildi.

"Lan ikinizin de ebesini belleteceğim." Boğuk sesi Hayal'in kollarının arasında kayboldu, tam olarak bir koala gibi yapışmıştı ve gücünün son kırıntılarını kullanıyordu. Adam tek eliyle onu itebilecek gücü bulmuşken bu sırada Afra da son çare adamın kolunu ısırmayı düşünüyordu. Ve ikisi haberleşmemelerine rağmen aynı anda harekete geçtiler, Afra adamın koluna dişlerini geçirirken Hayal içinde barınan vahşilikle tırnaklarını adamın gözlerine batırdı.

"Bıraktı! Bıraktı! Silah! Hayal tamam."

Hayal kendini yere attığında nefesinin kesildiğini hissetti, büyük cam parçalarının üzerine düşmüştü.

"Hayal?" Gözlerini açan Sait'in bakışları dumanlıydı, yineledi "Hayal?!"

Afra kaptığı silahın emniyetini açtı, elinde kocaman bir günah makinesi tutuyordu. Ağırlığı korkutsa da kolunu dik tutmaya çalıştı, Kaçkar dikleşerek kanlanan gözlerini açmıştı.

"Hepinizin belasını skeceğim! Ver lan şunu!" Öne doğru atıldı ama Afra temkinliydi. Yine de pek dayanamayacağını düşündü, gözleri yerde kırıkların arasında doğrulan kişiye takıldı, Sait uyanmış ve Hayal'i doğrultmuştu. Bir akşamda iki devrimci yaralanmıştı, bu gece hiç kolay geçmeyecekti.

"Ne oldu Afra Hanım? Ne duruyorsun? Tetiğe bas ve öldür kendini, yoksa benim elimden öleceksin."

"Onu dinleme Afra. Seni korkutmaya çalışıyor." Sait'in sesi yorgun çıkıyordu, kendinde bulduğu son güç kırıntılarını da Hayal'i kurtarmak için harcamıştı, kızı köşeye çekip yatırdı ardından kan boşalan koluna aldırmadan ayağa kalktı.

"Atmaca uyanmış... Ne o sarışın? Bir garip bakıyorsun? Bizim mermiler iyi iş çıkarıyor değil mi?"

Afra tam olarak şu sırada Sait'in yarasının farkına varabilmişti, kalbi korkuyla attı. Onun sağ kolunu kandan ayırt bile edemiyordu.

"Sen bir damlatırsın başkası on, bizde kan bitmez Kaçkar. Erken sevinme." Bu dediğine Afra bile inanmak istedi ama sesi dediğinin tam tersi çok kötüydü, birkaç kez öksürüp Hayal'e baktı, onun da yüzü kanlanmıştı.

Afra her şeyi bir kenara bırakıp eline hiç yakışmayan silahı Sait'e uzatmak istedi ama o nasıl kullanacaktı?

"Afra silahı ona uzat. Alnını hedef al."

"Yapamam Sait, ben... hayır."

Sarışın sönük gözlerini kızın üzerinde tuttu, "Ölmek mi istiyorsun? Yoksa öldürmek mi?" "Bir yolu olmalı."

"Hayır, yok. Tetiği bas!"

"Sait, hayır!" Afra ağlamamak için dudağını dişledi, katil olmak mı? Bugün hiç havasında değildi.

"Korkaklığın sırası değil Afra, hadi." Bu kez sesin Hayal'e ait olduğunu anladı, gözünü tekrar Kaçkar'a çevirdi. Hala sırıtıyordu, ölümden korkusu yok muydu bu adamın?

"Doğrusu bu kadar vicdanlı olduğunu bilmiyordum, silah bile tutamıyorsun. Bu ne beceriksizlik?" Öne doğru bir adım attı, "Kayahan eğitmedi mi seni?" Afra elinin titrediğini hissetti, ülkücü daha da yaklaştı, botunun altında ezdiği cam kırıkları umrunda bile değildi, "Talime götürmedi mi seni? Ne yazık..." Silahın yarım metre yakınına gelip kanlanan gözlerini kıstı, "Yoksa sen o görüntüdeki kız değil misin?" "Ne?"

"Afra dinleme onu!"

"Sus artık Atmaca. Onunla aramıza girme." Arkasını döndü adam, ellerini havaya kaldırdı, "İnan ben masumum. Ben videonu görmedim. Bakmadım bile."

"Ne videosu?"

"Senin çekildiğin video... Çok fotojenik olduğunu bir kez daha söylemeliyim."

"Sait... bu ne diyor?"

"Odana kamera koymak... Evet bir erkek için çok doğal olsa gerek. Lütfen Kayahan'a kızma. O kadar çok örtünüyorsun ki bunu yapmak zorunda kalmış olmalı." Gülüyor ve çıkardığı her ses Afra'nın kanını donduruyordu, silahla arasındaki mesafeyi kısalttı.

"Sen... seni öldürürüm."

"Doğruları söylüyorum. Videonu çekip talim ocağına yollayacak kadar erkekti Kayahan. Tam olarak kaç tane erkek seni gerçekten gördü bilemem, ama hepsinin nasıl tek bir ekrana baktıklarını iyi hatırlıyorum."

"Afra silahı bana ver." Sait ona doğru davrandı, Afra gözlerindeki dehşetle soluğunu tuttu, silahı Sait'e çevirdi, "Siz benimle oyun mu oynuyorsunuz?!" Tekrar Kaçkar'a döndü, "Doğruyu söyle!"

"Yani bilemiyorum. Videodaki sen gayet gerçektin."

Sait araya girdi, "Hani izlememiştin lan it?"

"Yalan söylemeyi severim sarışın." Afra'ya dönüp göz kırptı, "Üzülme, artık ölmeyeceğini ikimiz de biliyoruz. Talimdekiler seni hiç de öldürecekmiş gibi durmuyordu." Tekrar gülümsedi, "Sana karşı artık bir sempati duyuyorlardır."

Başının döndüğünü hissetti, nefreti nefesinden bir buhar gibi aktı ve birden elindeki günah makinesi sertçe alındı, ardından iki el silah sesini duydu. Sonra da Sait'in sesini, "Seni ben öldüreceğim demiştim." Kaçkar inleyerek yere yığıldı, merminin biri kalbini diğeri beynini isabet almıştı. Sait silahı beline sokup tekrar Hayal'e döndü. Onu kucaklayıp içerideki kanepeye yatırdı.

Afra tüm bu olanları bir toz perdesinin arkasından izliyor gibiydi, Sait ona doğru yaklaştı, "Afra?"

Başını yerden kaldırmadı, "Afra?" Sait'i sertçe itti, alnını ovuşturup bir iki adım attı. Susmak istemiyordu, tüm dünyaya karşı sağır olmak istiyordu.

"Bak ben Kayahan'ı aradım. Evin etrafını temizlemiş geliyor." Afra dönen başı yüzünden mutfak kapısına tutundu, nasıl yapmış olabilirdi böyle bir şeyi? Ağlamak istediği halde mi ağlayamazdı bir insan.

"Her şeyi o geldiğinde konuşursunuz. Benim Hayal'le ilgilenmem gerekiyor. Lütfen önce onu dinle." Sait yanından ayrılıp hızla içeriye doğru tekrar gittiğinde mutfak kapısını bırakıp dış kapıya doğru ilerledi. Damarlarında bir zehrin dolaştığını yanan bedeninden anlıyordu. Geceye bulaşan akşamda ürkek iki adımla kendini dışarıya bıraktı. Yürüdükçe omzu düşüyor, ağlamaktan bıkan gözleri daha da çok kızarıyordu. 


saye.

Continue Reading

You'll Also Like

894K 61.9K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

831K 40.5K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
163K 8.2K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
1.2M 85K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...