şehirlerarası otobüs, hyunin

By llinom

40.8K 5.9K 3.1K

otobüs yolculukları sayesinde tanışan ikiliden birisi diğerini tesadüfen kendi okulunda ağırlıyordu. yaz tati... More

1 otogar
2 otobüs
3 çizgi film ve bir kağıt parçası
4 cips, kurabiye ve kulaklıklar
5 uyurken şarkı dinlemek
6 benimle arkadaş olmak ister miydin?
7 hoşgeldin şakası
8 oyun oynamak istiyorum
9 minik dev adam
10 gel öpeyim bir kere
11 pizzalar soğumadan
12 benim de sütüm var
13 güzel isim, tıpkı senin gibi
14 tuhaf
15 dinazorlar uzun eşek oynuyor
16 fikirlerinle ilgilenmiyorum
18 kavga edelim mi?-10K okunma için teşekkürler ⊂(◜⌓◝⊂)
19 aşk çilek çorbası
20 kahrolmak ile meşgulüm. son

17 bana yalvarman daha eğlenceli olabilir

1.3K 219 333
By llinom

🥺🥺lütfen🥺🥺🥺🥺yorumlar🥺🥺🥺🥺bırakın🥺🥺🥺🥺🥺okurken🥺🥺🥺🥺çok🥺🥺eğleniyorum🥺🥺🥺

ÖNCEKİ BÖLÜMÜ OKUDUĞUNUZDAN EMİN OLUN ❗️

"numarayı engelledik, chan ile de konuştuk. artık sana bulaşamaz."

"evet öyle." cümleme devam etmeye korktuğundan susmuştum ama bunu fark etmeyecek kadar salak değildi.

"ve?"

"aslında üzülüyorum."

"o seninle yanlış biçimde iletişim kurmaya çalıştı sonra sen ona odana gizlice girecek raddeye gelen takıntılı sevgisinden rahatsız olduğunu söyledin, ben de o biraz ısrar edince yumruklarıma kafa atmasına izin verdim, bunda üzülecek bir şey yok."

"yumruklarına kafa attı."

"aynen öyle. tamamen kendi kararıydı, benimle hiçbir alakası yok."

dediğine gülerken ileride bir markete girdik ve dondurma aldık, çıkıp sahil tarafından yurda dönüş yoluna koyulduk.

o günün ardından iki gün geçmiş bugün pazardı, hyunjin dışarı çıkalım da dışarı çıkalım diye odada herkesin başının etini yiyordu, en son minho yatağından ona bağırmış hyunjin susmayınca yastığının yakındaki box eldivenini kafasına fırlatmıştı. o şey neden minho'nun yanında bilmiyorum, sorgulamıyorum da.

jisung, "ben gelirim." demişti, ama felix "yok gidemezsin." diye kolunu boynuna atmış beraber dışarı çıkmışlardı. kapıdan çıkarken, "unuttun mu..." gibi bir şeyler fısıldadıklarını duymuştum. zaten sonra da hazırlanıp biz dışarı çıkmıştık.

"pazar günleri beraber takılırdık, diğerleri neden gelmek istemedi?"

"ah evet. onlar." gözlerini hızla kırpıştırıp dudaklarını ıslattı. "gelmemelerini ben istedim." dondurma çubuğunu dişiyle kırıp yanından geçtiğimiz çöp konteynırına attı. "jeongin, sana bir şey söylemem gerek ama ondan önce bir şey sormam gerekiyor."

başımı sallayıp, "tabi, seni dinliyorum." dedim. gergin görünüşü ister istemez beni de geriyordu.

"benimle vakit geçirmeyi seviyor musun? evet ya da hayır. çok seviyorum da kabul edilebilir bir cevap, her neyse." cevap için yüzüme bakıyordu, garip mi davranıyordu bu çocuk?

"tabi ki seviyorum, seninleyken eğleniyorum. şimdi de olduğu gibi." diyip bu anı kastederek gülümsedim.

"peki, ya birisi seni çok. ya da boş versene. sadece söyleyeceğim ve olup bitecek."

anlamaz anlamaz ona bakarken yoldaki gözlerini benimkilere çıkarıp yürümeyi kesti.

elindeki peçeteyi top yapıp avucunun içinde sıktı. "jeongin." bu garip haller... aklımdaki şey olma ihtimali yüzde kaçtır? "ben," durup nefeslendi ve devam etti ama bu arada benim yaptığım tek şey kelimenin tam anlamıyla mal gibi yüzüne bakmaktı. "seni seviyorum... yani öyle galiba."

son kelimesiyle kendimi tutamadan gülmüştüm. "galiba mı?" kollarımı önümde bağlayarak yüzüne baktım.

"ya galiba değil de seviyorum işte." gözünün içine baktım, çok eğleniyordum o kıvranırken.

"yani galiba değil ama seni seviyorum ama sevdiğimden eminim galiba seni hem yanlış yeri vurguluyorsun!" kelimeler havadaymış da biri orada biri burada yazılıymış gibi okuyup yan yana getirip asla doğru yerleştiremiyordu.

üstüne daha çok gidip onu köşeye sıkıştırırken lafımı bölüp ne olduğunu kavrayamadan kendimi yüzüm sırtına bakarken bulmuştum, bacaklarıma bir koluyla sarılıp boşta kalanıyla da belimden tutuyordu. omzuna almıştı beni manyak.

"HYUNJIN N'APIYORSUN İNDİRSENE BENİ HERKES BİZE BAKIYOR." ben çırpınıp sırtına yumruklarımı geçirirken aynı anda bağırıyordum, dikkatini çektiğimiz birkaç insan gülümseyen yüzleriyle bizi izliyordu ama şu anda olanlar normal şeyler değildi. "HYUNJIN DİYORUM."

"SANA SENİ SEVİYORUM DEDİM." bacaklarımı dengesizce sallayıp inmeye çalışırken daha da sıkı tuttu beni. "eğer sevgilim olmazsan seni şuradaki çamur birikintisine gözüm kapalı atarım."

"ÇAMURLA NİYE TEHDİT EDİYORSUN BENİ??" hala sırtını dövüyordum ki popoma bir tane geçirdi, dengesini kaybedeceğini sanıp tişörtüne asıldım.

"SAHİLE GİDELİM DE BİRAZ YÜZELİM, NE DERSİN JEONGIN?"

"NE DEMEMİ BEKLİYORSUN APTAL?" sağına soluna bakıp yolun karşısına geçti.

"BEN DE SENİ SEVİYORUM DEMENİ." sahil yolu boyunca yürümeye devam etti ve ben o yolu yürürken dirseklerimi sırtına koyup destek alarak ellerimle yüzümü saklıyordum.

"ÇOK BEKLERSİN." aslında diyebilirdim, ondan hoşlanma ihtimalimi kendimle çok kez tartışmıştım ama şimdi inat edesim geliyordu.

"BAK DENİZİ GÖRDÜM," dediğinde kafamı yürüdüğü yere çevirip dalgalarının kumsala vurduğu denize ister istemez büyüyen gözlerimle baktım. "HALA ŞANSIN VAR GÜZEL ÇOCUK."

ben bakıp daldığım yerden çıkıp kendime gelene kadar o çoktan denizle yürüyüş yolu arasındaki kumları bata çıka yürüyerek yarılamıştı bile, cidden beni suya atacak olduğuna inanacaktım... neredeyse. derin nefes aldım. "beni." nefesimi verdim. "hemen." bu sefer daha büyük bir nefes aldım. "aşağı indir."

"yoksa ne yaparsın?" sırıtışı nasıl da yansıyor sesine, elimde olsa kıçını pataklayacağım.

"seni boğarım çocuk." dememe kalmadan pişman olmuştum bile. hyunjin bacaklarımı tuttuğu elini oradan alıp ayakkabılarımı tek hamlede çıkarıp arkasında bakış açıma giren yakın bir yere fırlatmıştı.

"kim kimi boğuyor görelim mi?" kendi ayakkabılarını da çıkarıp aynı şekilde attığında işin ciddiye bindiğini şimdi anlamıştım.

"sen şaka yapıyorsun, değil mi? beni suya atmayacaksın çünkü ben." hyunjin'in ayaklarının suya girdiğini gördüğümde işte o an.  "SALAK ÇOCUK BEN YÜZME BİLMİYORUM."

"harika, seni suya atmamam için bana yalvarman daha eğlenceli olabilir." omuzlarına sıkı sıkıya tutundum, hazır derinlere gidememişken dengesini kaybetmesini sağlamaya çalıştım ama imkansız gibiydi ve bizi daha da ileriye götürüyordu. "bu arada hala ıslanmadan buradan dönebiliriz."

vücudumu kasmayı bırakıp omuzlarındaki ellerimi çektim ve kollarımı boynuna sardım, birisi sudan korktuğu için yüzme öğrenmeye hiç çalışmamış doğal olarak yüzmeyi bilmiyorken kumsaldan bu kadar uzaklaşmışken her an suya düşme ihtimali aklındayken ne kadar sakin olabilirse o kadar sakindim. yani, sakin değildim. ama konuştuğumda kendimden hiç beklemediğim kadar sakin çıkmıştı sesim. "sevgimden emin değilken bunu yapamam."

bacakları tamamen ıslanmışken dediğim şey ile olduğu yerde durup biraz öyle bekledi, yüzünü göremiyordum ama bacaklarımı karnına sarmamı sağlayıp beni belimden saran kollarını hissettiğimde bütün inadımı unutup sesini duyduğumda yumuşacık olmuştum. "yani sen de..." iç çekti, "emin olmak zorunda değilsin, sadece bize bir şans ver ve neler olacağını beraber görelim."

denizin ortasında sarılıyorduk, ayaklarıma deniz suyu dokunuyordu. bir an şu saniyede tıkılı kalmamızı, bu an hiç bitmesin istedim ama su soğuktu ve bedeninin yarısı suyun içinde olan birisini hasta edeceği kesindi ki içimdekileri duymuş gibi kulağıma yaklaşıp konuşmaya devam etti. "sevgilim olur musun, jeongin?"

uzatmanın bir anlamı kalmamıştı. "evet hyunjin," gülümsedim, omzuna koyduğum başımı boyun girintisine soktum ve burnumun ucunu sürttüğüm yere hissetmesi zor, minicik bir öpücük kondurdum.

bacaklarımın üst kısmından tutarak bedenine yaslı olan beni zıplatıp deniz suyundan uzaklaştırdı, "artık geri dönebilir miyiz?" dediğimde yavaşça kafasını sallayarak beni onayladıktan sonra kumsal tarafına dönüp bacaklarını suyun içinde hareket ettirmeye başladı.

kuru kumlara ayakları değdiğinde beni de indirip karşımda durdu, kıyafetlerimde dolaşan elleri üstümü düzeltmiş ve durup belime sarılmıştı. yumuşacık, kokulu saçları boynumu değerken kollarımı tereddüt etmeden omuzlarının yanından sıkıca bedenine sardım. hava kararmaya yüz tutarken telefonumu elime alıp bizimkileri aradım, buraya gelmelerini ve gelirken hyunjin'in bir eşofmanını yanlarında getirmelerini söyledim. doğal olarak sebebini sordular ama sonra anlatırım diyip geçiştirerek telefonu yüzlerine kapattım.

ARKADAŞLAR SONUNDA MANİT OLDULARpUAHHAUQHAHHSHAHS 😳👨‍❤️‍👨👨‍❤️‍💋‍👨🤙🏻🥂💞🤡💘💕🚀💕🤙🏻🥂🤡💘🥂👨‍❤️‍💋‍👨🤙🏻💕💘🙋‍♀️🥂💕😳🚀👨‍❤️‍💋‍👨💕🤙🏻🥂😳💘💕🚀😻🤡🥂💕💘

-sevgilm olr msn
+tm hadi öpüselm
gibi bir sey oldu sanki son kısım

Continue Reading

You'll Also Like

286K 11.2K 76
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
679 165 10
Lee Felix ve Hwang Hyunjin 1980'li yıllarda birbirine mektup gönderen iki aşıktı Fakat Lee Felix bir süre sonra mektuplara yanıt vermeyi bırakmıştı. ...
254K 26K 42
"Bu hale nasıl geldin? Yoksa annen küçükken çizdiğin resimlerine iltifat etmedi mi? Ya baban futbol maçlarını izlemeye bir kere bile olsa gelmedi mi...
37.4K 4K 22
Felix eski sevgilisine tekrar açılmak istiyordur ama bunun için farklı bir yöntem bulmuştur. -Angst gibi ama değil, hüzün var -Texting (İkinci kitap...