THE ESC: PLANLANILAN

kitap_doktoru tarafından

1.3K 481 2K

Nerede olduğumu bilmiyordum. Etrafta deli gibi koşuşturan insanlar vardı. Omzuma dokunan bir el hissedince k... Daha Fazla

BİR
İKİ
ÜÇ
DÖRT
BEŞ
ALTI
YEDİ
SEKİZ
DOKUZ
ON
ON BİR
ON İKİ
ON ÜÇ

ON DÖRT

17 7 6
kitap_doktoru tarafından

                                             EĞİTİMİN 4.GÜNÜ  

Daha alarm çalmadan gözlerimi açtım. Uykum yoktu ama derste yorgun olmamam için uyumam gerekiyordu. Battaniyemi üzerime çektim ve özlerimi sımsıkı kapattım. Yatağın sıcaklığıyla mayışır sonra uyurum diye düşünüyordum. Ama öyle olmadı. Battaniyeyi hızla üzerimden attım ve kalkıp duşa girdim. 

Kafamdan hızla bir plan yaptım. Erkenden gidip biraz çalışabilirdim. Sıcak suyu açınca vücudumdaki çürüklere bir göz attım. Acımıyorlardı ama renklerini görünce yüzüm düştü. Daha iyi olmalıydım. Dayak yiyen taraf ben olmamalıydım. Olmayacaktım! Hemen duştan çıktım ve eğitim kıyafetlerimi giydim. Yatağın üzerinde duran telsizi aldım. Bir süre öylece durdum. 

''Peki, bana bir şeyler söylemeyeceksen sen bilirsin!'' dedim ve kapatma tuşuna basıp yerine geri koydum. Teknik olarak az önce bir telsize kızmıştım. Ama ne yapayım? Ordu binasına gidip Jason'ın yakasına yapışıp '' Neden telsizden bir şeyler demiyorsun?'' diyemezdim ki. Evde sessizce hareket etmeye çalışıyordum. Kapıdan çıkınca saatime baktım ve ord binasına doğru hızlı bir koşu tutturdum. Koşarken bile düşüncelerim durmuyordu. Bir dişli çark gibi sürekli dönüyor ve ne kadar arkaya itip düşünmek istemesem de önüme gelip duruyordu. Ben de onları arkaya itmekten vazgeçtim. Hepsini tek tek önüme alıp çözmeye başladım. Fakat sadece bir tanesini çözememiştim. Çünkü benimle bir alakası yoktu. Jonathan bana açıklamazsa bu düşünceler beynimi yiyip bitirecekti. Binanın önüne gelince askerleri gördüm ve adımları yavaşlattım. Birinin yanına yaklaştım.

'' Eğitim daha başlamadı ama biraz çalışmamda bir sakınca var mı?'' diye sordum. 

'' Bilmem yani... Şey...'' 

'' Bırak geçsin. Zaten içeride Komutan Derek var.'' diye müdahele etti diğer asker. Kafamı sallayıp saatimin ekranını okuttum. İçeri girince bir takım sesler duydum ve sesin olduğu tarafa yürümeye başladım. Salonda bir şeyin devrilme sesi geliyordu. Kapıyı yavaşça araladım. Derek bir şeyleri kalıdırıp fırlatıyordu. İçeri girdim.

'' Günaydın efendim.'' dedim. Derek hızla arkasına döndü.

'' Ah, sen miydin? Günaydın Roseline.'' dedi ve bana doğru yürümeye başladı. Arkasında bıraktığı dağınık yere doğru baktım.

'' Bir şey değil. Sadece biraz temizlik yapıyordum.'' dedi mahcup bir ifadeyle. Kafamı salladım.

'' Senin burada ne işin var?'' Saatine bir göz attı. '' Bu saatte?'' 

'' Aslında uyuyamadım. Ben de gelip erkenden çalışmak istedim. Malum adım listede.'' dedim duvardaki listeyi işaret ederek. 

'' Evet, evet iyi düşünmüşsün.'' dedi. Minderlere geçtim ve ısınma hareketlerini yapmaya başladım. Derek'in gözlerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. 

'' Roseline bundan daha iyi olduğunu biliyorsun değil mi?'' dedi duvardaki listeyi işaret ederek. Girmiş olduğum pozisyondan çıkıp doğruldum ve dinleöeye başladım. 

'' Yani demek istiyorum ki, dövüşte iyi olmayabilirsin. Ama pekala diğer şeylerde iyi oduğuna eminim. Zeka ilerletmek diye bir şey yok. Ama fiziksel olarak daha iyi olmak çok kolay. Sadece bilen birinde yardım alman gerekiyor.'' Yanıma yaklaştı. '' Yani adı listede olmayanlar sadece fiziksel açıdan iyi. Demek istediğimi anladın mı? Ama bu onların adının listeye girmeyeceği anlamına gelmez.'' 

'' Evet, anladım.'' 

''  Sana yardımcı olacağım. Ben olmadığımda da Allison ile çalış.'' Aslında bir eğitmenden bire bir eğitim almak iyi olurdu.

'' Teşekkür ederim efendim.'' Yanıma gelip bana önceki derslerde yaptığımız şeyleri tekrardan gösterdi. Hareketlerimi düzeltti ve ekstradan tenikler öğretti. Şimdiden daha iyi olduğumu hissedebiliyordum. Jason'ın istediği gibi yapacaktım. Ama kendi yöntemimle. Savaşacaktım!

                                            *********

                                            (Jonathan'dan)

Saatime baktım. Dersin başlamasına daha 10 dakika vardı. Aklımdaki binlerce sorudan kurtulmaya çalışıyordum. Hepsini hallettim halletmesine de geriye bir tane soru kalıyordu. Ama onu da çözemiyordum. Sorunun cevabından ziyade nedenini bilmiyordum. Yanımda antrenman yapan Allison'a baktım. Jason kadar ben de onunla gurur duyuyordum. 

'' Ne o Roseline daha gelmedi mi?'' diye sordu terini silerken. İstemsizce ofladım.

'' Onu beklediğimi de nereden çıkardın?'' Onu bekliyordum. Sadece yüzünü bile görsem yeterdi.. Ama... Ama... Gözlerimi kapadım.

 ''Kendine gel! Kendine gel! Sonunda kaybedeceksin! Roseline'yi zaten hiç kazanamadın ki!'' İçimdeki ses ne kadar haklı olsa da onu dinlemek istemiyordum. ''Gerçeği kabullenmek hep zordur, diyor babam.'' Ben de sanırım Roseline gerçeğini kabullenemiyorum.

Alarmı beklemeden binaya yürüdüm. Salona girince de onu... Az önceki ruh halim tamamen kaybolmuştu. Yerini heyecan almıştı. Koşarak yanına gittim. Boks torbaslarına olan hedefi bana kaymasın diye biraz geri durdum.

'' Neye bu kadar kızdın?'' diye sorum gülerek. Kafasını şaşkınlıkla kaldırdı. Yüzündeki o bakışı daha önce hiç görmemiştim. 

'' Beni gördüğüne sevinmedim galiba.'' dedim yere bakarak. Bir süre konuşmadı.

'' Hayır. Yok öyle bir şey.'' dedi ve elindeki bandajları çıkarmaya başladı. Yüzüme bakmıyordu. 

'' Tamam. Bana öyle gelmiş o zaman.'' dedim ve salonun diğer ucuna yürüdüm. Bu kız nasıl bir anda heyecanlandırıp aynı zamanda o heyecanı yerle bir edebiliyor? Aklım almıyordu. Bu aralar kendime  sık sık bu soruyu soruyordum. Tekrardan Roseline'ye baktım. 

'' Ne kadar da anlaşılması zor bir kız.'' diye hayıflandım kendi kendime.

'' Öyledir. Gizli kutu gibi.'' Yanıma gelen Roseline'nin bir arkadaşıydı. Kız elini uzattu.

'' Merhaba. Daha tanışmadık. Ya da tanıştırılmadık. Ben Emma.'' Kafamı salladım ve elimi uzattım.

'' Merhaba ben...''

'' Jonathan Stewart.'' Elimi çekince, yanıma yaklaştı.

'' Roseline'ye olan ilgin...Geçici mi?'' diye sordu kulağıma eğilerek. Bu kadar yakın olması tüylerimi diken diken yapmıştı. Karşımda sırıtan kıza baktım. 

'' Bunu nereden çıkardın?'' Merakımı gizlemeye çalışıyordum. Aynı zamanda da kendimi ele vermemeye.

'' Şey yani... Bu bakışları nerede görsem tanırım.'' Emma'nın yüzü düşmüştü. '' Çok uzunca bir süre o bakışları gördüm ama bana değildi o bakışlar.'' Roseline'ye baktı. Sesinde belli bir öfke vardı. '' Roseline ilgi odağı olmayı sever. Tüm herkesi, hatta Edward'ı bile kandırdı.O ...''

'' Yeter. Pis düşüncelerini kendine sakla!'' Verdiğim tepki onu şaşırtmış olmalı ki kendini geriye çekti ve sustu. Sonra da sesizce yanımdan ayrıldı. Giderken hala mırıldandığını duyabiliyordum. 

Roseline öyle biri değildi. O iyi, düşünceli, sevecen ve güzeldi... Çok güzeldi... Onu izlemeyi bırakıp yerime geçtim. Eğitimin başlama alarmı çoktan çalmıştı. Öğrenciler salona gruplar halinde girdi ve ardından eğitmenlerimiz geldi. Allison yanımdaki yerini alırken Roseline daha arkada bir yerlerde durmuştu. O günden sonra hiç konuşmamıştık. 

Jason kendi grubunun önüne geldi. Ona baktım. Beni görmezden gelmesine alışmıştım. Gülerek önüme baktım. 

'' İlk derste silah ve malzeme odasında olacağız. Heerkes beni takip etsin.'' dedi ve arkasını döndü. Sırayla onu takip ettik. Salondan çıkıncasağdan ikinci kapını önünde durdu Jason. Yanındaki asker ona selam verip kapıyı açtı. Malzeme odası küçüktü. Odada cephaneye fazla yer ayrıldığı için içeri pek fazla insan giremezdi.

'' Sıkışın.'' diye emir verdi Jason. Masanın üzerinde bizim için hazırlandığını tahmin ettiğim birkaç silah vardı. Jason masanın arka tarafına geçti. 

'' Şimdi size her bir silahın adını ve nasıl kullanıldığını, ne için kullanıldığını anlatacağım. Sonra da anlattıklarımı size tek tek anlattıracağım.'' dedi ve bir silah seçti.

'' Bu bir G18. Kısa mesafelerde işe yarar. İstediğiniz noktayı tam vurabilmek için profesyonellik gerekir. Genelde bacak veya kol gibi yerlere isabet eder.'' dedi ve başka bir silah aldı eline. 

'' Bunun adı da USP45. Kısa ama seri atışlarda işe yarar.'' Elindeki silaha şöyle bir baktı. '' Çok iyi değil ama idare eder işte.''

'' Bunun adı da...'' 

İlk ders böyle geçip gitmişti. Silahların adını ve özelliklerini saydıktan sonra herkese birkaç soru sordu. Bana kolay soru gelmişti. Dersin bittiğini söyleyince malzeme odasından çıktık ve salona geri döndük. İkinci derste burada olacaktık. 

Herkes salonda olunca Derek kürsüye çıktı. Sesli bir şekilde öksürdü. Açıkçası bunu kimsenin duyduğundan emin değildim. Derek boş boş salona bakıyordu. Ofladım ve iki adım öne çıkacakken bir ses duydum.

'' Dikkat!'' Salon bir anda sessizliğe bürünmüştü. Jason kızgın bakışlarıyla kürsüye çıktı.

'' Yarından itibaren öğle yemeklerinizi ordunun yemekhanesinde yiyeceksiniz.'' dedi ve göz ucuyla Derek'e baktı. Derek'in bozulacağını düşünmüştüm ama aksine o gülerek Jason'a teşekkür etti. Bu teşekkür ve alaycı gülümseme Jason'ı bozmuştu. Arkasını dönerek hızla salonda çıktı. Derek'te çevresinde toplanan birkaç öğrenciyle beraber sohbet etmeye koyuldu.

'' Jonathan, Jason beni çağırmış. Ben gidiyorm.'' dedi Allison ve koşarak çıktı. Arkasından seslendiysem de beni duymadı. Oflayarak bir ileri bir geri sallandım. Açıkçası salonda öylece dikilmek kötüydü. Sap gibi... 

'' Hey Jonathan!'' diye seslendi James. James diğer arkadaşlarıma göre -en yakın arkadaşım olmasa da- daha iyiydi.

'' Efendim?'' Koşarak yanıma geldi.

'' Biraz dağıtıcaz. Gelsene.'' dedi ve omzuma vurdu. Arkama baktım. Roseline Edward'la bir köşede sohbet ediyordu. Yüzümdeki buruk gülümsemeyi sildim.

'' Ne yapıyoruz?''

                                               **********

Eve gitmeyi düşünmüyordum. Şu son birkaç günde hiçbir olaya denk gelmemiştim. En azından ben... Diğerleri görmüşse öğrenmeliydim. 

'' Edward son günlerde hiç şey gördün mü? Yani şey... Bilirsin.'' Öldürme demeye dilim varmıyordu.

'' Anladım, tamam. Hayır hiçbir şey görmedim ve açıkçası bu güzel bir his.''

'' Nasıl yani?''

'' Nasıl desem... Kafana takmamak, ya daher gece pencerede endişeyle beklememek güzel diyelim.'' Küçük bir kahkaha attım.

'' Güzel mi? 2 gündür senin bir şey görmemen o şeyin olmadığı anlamına gelmez!'' Farkında olmadan bağırmıştım.

'' Hey, hey. Tamam. Sakin ol.'' dedi ve başımı ellerinin arasına aldı. Gözlerimin içine baktı. 

'' Sakinim.'' dedim ve ellerini başımdan uzaklaştırdım. '' Hadi kalk. Bizimkileri bulalım, bakalım onlarda bir şey var mı?''Elimi ona uzattım ve kaldırdım. Salondan çıktık ve toplanma alanına doğru yürüdük. Emma'yı bulamamıştık ama Chris ve Lisa'yı bulmak çok da zor olmamıştı. 

'' Nereye gidiyoruz?'' diye sordu Lisa. Gülümsedim.

'' Ofisimize.'' Herkes anladığını belirtir bir şekilde gülümsedi. Gülümsemek güzel şeydi. Her ne kadar buranın bir hapishaneden farkı olmasa bile. Arkadaşlarım ve sevdiklerim olmasa burası çekilir miydi -daha doğrusu yaşanılır mıydı- bilmiyorum...

Herkes ağacın altındaki yerini aldı. 

'' Bana neden haber vermediniz?'' Hepimiz arkamıza dönüp baktık. Emma arkamda durmuş, dikiliyordu. 

'' Gel yanıma otur Emma. '' dedi Lisa. Emma oturunca ona döndüm.

'' Seni göremedik...'' Elini havaya kaldırdı. 

'' Tamam, gerek yok.'' Şaşkınlıkla ona döndüm. Bu ani çıkış neydi böyle? Son zamanlarda zaten bir tuhaf davranıyordu ama neyse...

'' Emma! Biz de zaten yeni gelmiştik. Yani bir şey kaçırmış sayılmazsın.'' dedi Edward sert bir sesle.

'' Sayılmam?'' Neden bu kadar uzatıyordu ki?

'' Tamam. Hiçbir şey kaçırmadın. Uzatma artık!'' Edward'ın ses tonu uyarıcı bir hal aldı. Bundan sonra Emma sussa iyi olacaktı. Emma sırayla hepimize baktı. Hepimiz de kafamızı öne eğdik. 

''Uzatmıyorum, tamam.'' Edward derin bir nefes aldı. 

'' 2 gündür hiçbir olay olmuyor. En azından bizim cephede.'' Bana baktı. Kafamı salladım. '' Bu lanet şey yani sistem nasıl işliyor bilmiyorum. Bir plana göre mi oluyor yoksa rastgele mi bilmiyorum.'' Kollarını Chris ve Lisa'ya doğru uzattı. '' Ee sizde bir şey var mı?''

'' Hayır, ben hiçbir şey görmedim.'' dedi Chris.

'' Ben de.'' Lisa kafasını öne eğdi. Neredeyse ağlayacak gibiydi. Yanına doğru emekledim ve elimi dizine koydum  usulca.

'' Lisa neyin var? Pek iyi görünmüyorsun.'' 

'' Ne? Hayır, iyiyim ben.''

'' Lisa bir problemin varsa bizimle paylaşman gerekir.'' dedi Edward araya girerek. Lisa içli bir nefes verdi.

'' Tamam. Belki bunu söylediğim için bana kızacak ya da ne bileyim yargılayacaksınız.'' Sözünü kestim.

'' Seni asla yargılamayız!'' Edward ve Chris'ten de onaylama mırıltıları yükseldi. 

'' Çocuklar ben bu işe karışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bir şeyler oluyor evet, ama bunu sadece biz biliyoruz. Eğer bu bir sırsa ya da gizli bir şeyse ve bunu bizim gibi birkaç kişi biliyorsa, bunun ortaya çıkmamasını sağlayacaklardır. Yanlış mı düşünüyorum?'' Kafamı salladım. Çok doğru düşünüyordu. Bu gece bizim öldürülmeyeceğimizi kim bilebilirdi?

'' Hayır, hiç te yanlış düşünmüyorsun. Evet yarın bir gün o ölenler biz olabiliriz. Ama bu şeyin de son bulması gerek. Beni anlıyor musun? ''

Chris Lisa'yı kendine çekti.

''İstemezsen bunu yapmak, bunları dinlemek zorunda değilsin. BU işin bir parçası olmak istemiyorsan seni zorlayamayız.''

'' Chris çok haklı. Kendi kararını kendin ver. Biraz düşün.'' dedim son cümleyi fısıltıyla. Lisa kafasını salldı. Ayağa kalkıp yerime geçecekken birkaç metre ötede Allison'ı gördüm. Hemen bizimkilere döndüm.

'' Hey, hallettiğimize göre ben gitsem olur mu?'' dedim aceleyle. Edward arkama doğru eğildi.

'' Tabi, tabi git. Acelen vardır.'' dedi gözlerime bakarak.

'' Evet.'' 

                                      ********

                                           (Allison'dan)

Tam bir saattir John'u bekliyordum. Nereye gittiğini bilmiyorum ama bana haber vermeliydi. Geldiği zaman ona bunu hatırlatacaktım. Az sonra bana bakan bir çift suçlu göz gördüm. Dudaklarım kıvrıldı. Jonathan yanıma gelip kafamı kollarının arasına aldı ve dirseğiyle ezmeye başladı. Bunu yapmasından nefret ediyordum. Onu sertçe ittim ve ellerinden kurtuldum.

'' Bırak John! Hangi cehennemdeydin? Seni ne kadar beklediğim konusunda bir fikrin var mı?''

'' Özür dilerim Elli. '' 

'' En azından hatanı biliyorsun. Hadi gidelim. Daha fazla ayakta duramayacağım galiba.'' Beraber yürümeye başladık. 3 yaşındaki çocuk gibi etrafta gördüğü her şeye bakıyordu. Neyi aradığını biliyordum. Ya da kimi... Ama benim şahin gibi gözlerim Roseline'i ondan önce buldu.

'' Ağacın altına bak. Orada.'' dedim umursamaz bir tavırla. John gülümseyerek onu izlemeye başladı. Roseline ağacın altında arkadaşlarıyla oturuyordu.

'' İstersen bekleyelim. Gelir belki.'' dedim ve ufak bir kahkaha attım. Bana döndü ve muzırca gülümsedi.

'' Beklesek mi? Ama geçiyormuş gibi yapalım.'' 

'' Tamam.'' Aptal çocuk! Roseline ona her ne yaptıysa Jonathan'a yaramamıştı. 

Bir süre bekledik. Roseline sonunda ayağa kalktı ve bizim olduğumuz tarafa döndü. Sonra kafasını hemen döndü. 

'' Galiba beni görmezden geldi.'' dedi John sıkıntıyla ve arkasını döndü.

'' Bir daha bak istersen.'' Hızla döndü ve bize doğru gelmekte olan Roseline'ye baktı.

'' Konuştuğumuz gibi... Geçiyorduk.'' dedi telaşla.

'' Tamam, tamam. Anladık. Sadece geçiyorduk.''

'' Merhaba Allison. Seni gördüğüm iyi oldu.'' dedi gülümseyerek.

'' Neden?'' 

'' Eğer vaktin varsa senden beni biraz çalıştırmanı isteyecektim.'' dedi sıkıntıyla. Göz ucuyla Jonathan'a baktım. Onu görmek için beklemişti o kadar. 'Hadi yine iyisin John...'

'' Tabi. Ama yarım saat olsa olur mu?'' Yarım saat yeterdi herhalde. Eve gidip biraz kestirsem iyi olacaktı. Bu vücudunda dinlenmeye ihtiyacı vardı. Sonuçta kimse benim kadar iyi değildi.

'' Olur. Teşekkür ederim.'' 

'' Tamam o zaman... Ben gidiyorum. Bu arada John bir şey değil.'' dedim ve arkamı döndüm. Jonathan ellerini cebine sokmuş etrafa bakınıyordu. Roseline ona kaçamak bir bakış attı. Ne yani konuşmayacaklar mıydı? Sinirle Jonathan'a baktım. Beni görünce '' Ne var?'' gibisinden kafasını salladı. 

''Konuş!'' dedim ağız hareketiyle. Kafasını hayır anlamında salladı. Dediğim gibi bu kız Jonatha'a iyi gelmiyordu. Onları takmayarak yoluma devam ettim. Meraktan içim içimi yiyordu. Son defa arkama hızla bir bakış attığımda Roseline'nin onun yanından ayrılışını gördüm. 

(2237 Kelime)

                             /14.BÖLÜM SONU/

!!!!!!!! Lütfen kitapla ilgili yorumlarınızı ve fikirlerinizi benimle paylaşın. Ne düşündüğünüzü ve ne öneriniz olduğunu merak ediyorum. !!!!!!!!!!!

VE SİZDEN RİCAM; KİTABIMA BİR ŞANS VERİN... EMİNİM Kİ SEVECEKSİNİZ ;)

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

2K 561 4
Ruhsuzca sırıttı ve dilini damağına vurarak cıkladı. "Sen bugünden sonra Akrep'in zehrini taşıyan bir Zehre'sin." Beni düzeltirken, elanın mahkûmu ol...
33.4K 3.4K 21
Alexis, tesadüfen eline geçen bir saat sayesinde zamandan çok ama çok uzun yıllar öncesine, bir orta çağ kontunun evine gittiğinde kendini bir anda b...
135K 6.3K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
31.6K 2.4K 29
TEXTİNG ASKER KURGUSU