KOKUNUN İZİ

By ldream1928

19.8K 2.1K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği

1.8K 112 129
By ldream1928

Yeni bir başlangıç...

Başladığınız tarihi buraya bırakabilir misiniz?

Şarkıyı açıp sözleri dikkatle dinleyin lütfen.O zaman iyi okumalarr :))

Evren, Uzay, Dünya ve o Dünyanın içindeki kavramlar;

Aşk, sevgi, heyecan, korku...

Küçük bir bebeğe ilk doğduğunda elmayı gösterip "Bu bir armut bebeğim." deseydik ne olurdu?

O bebek elmayı armut zannedip, onun armut olduğunu sonuna kadar savunurdu. İşte bende o gün, dünyamın başıma yıkıldığı gün, bir gerçekle karşılaşmıştım bana yanlış öğretilen bir gerçekle.

Hayatım daha ne kadar berbat olabilir dediğim noktadayım. Aşk kavramı, sizce aşk nasıl bir şeydir? İki insanın birbirine beslediği duygular mı? Hayır.

Önceki hayatımda öyle olsa da, artık değildi. Bugün tam bu noktada karşımdaki  görüntüyle birlikte aşk benim için sadece bir anlama geliyordu, intikam.

Merak etme kalbim intikamını alacağım. Şimdiye kadar seni üzen herkese yaptığım gibi bununda intikamını alacağım.

Aşk yalnızca ne istediğinle ilgilidir. Kimileri sevilmeyi sever. Kimileri parası yüzünden birlikte olur o pis kalpleriyle.
Ama benim için aşk acizlikti. Sevgiden, paradan, cinsellikten ibaret olan bir şey. Aşk tek kişilik yaşanmaz mıydı? İşte şimdi kendime söz veriyorum korkma kalbim intikamını alacağım.

Korkma kalbim seni bir daha asla o  pis ellerin arasına bırakmayacağım, korkma kalbim bir daha asla aşık olmayacağım.

Annemin bir sözü vardı:

"Asla, asla deme güzel kızım. Asla dediğin ne varsa gelip seni bulur."

Ama  ben bu söze inat bugün asla diyorum. Çünkü benim kalbim bugün buz tutmuştu, karşımdaki iğrençlikle kalbim kan pompalamayı bırakmış, o kanları kusmuştum. Kalbim bile kaldıramamıştı bunu.

İşte şimdi asla gerçekleşmeyeceğini bildiğim için asla diyordum. İyiki de demişim. Kim bilir adım gibi bir masalın ortasındayımdır belki ama bu masalın sonu benim istediğim gibi mi bitecek emin değilim.

-Anne aşk ne demek?

-Bunun cevabını ben vermemem küçüğüm, büyüdüğün zaman anlaycaksın...

Anlamıştım anne ya da ben öyle sanıyordum. Kalbim bir katil tarafından paramparça edilmeden önce biliyordum aşk ne demek.

Toz pembe, bu kavram bana hep çok uzak gelirdi ama onu ilk gördüğümde o ilk saniyede anlamıştım toz pembe ne demek.

Korkmuştum acaba kalbimin sesini duyuyor mu diye.

Hayatımın en büyük hatasını yapmadan önce. Keşke, keşke ilk başta söyleseydin nasıl bir şerefsiz olduğunu. Şeref kavramını nasıl kirlettiğini aşkı yanlızca cinsellik olarak gördüğünü. O zaman belki kalbime söz geçirebilirdim.

Hayatımın anlamı diye tanımladığım insanın, çok pardon insan olmayan yaratığın, hayatımı mahvedeceğini bilsem bu denli koyar mıydım onu hayatımın merkezine.

İşte şimdi anlıyorum anne, babama olan bu denli nefretini. Şimdi anlıyorum bana aşkı açıklayamayışını. Şimdi anlıyorum anne aşka nasıl bu denli küstüğünü. Şimdi biliyorum tüm erkeklerin böyle olduğunu. Sahiden hiç mi sevmediniz bizi, hiç mi duygularınız olmadı?

Siz annenizin karnından bu denli nefretle mi doğdunuz kadınlara. Ama artık biliyorum aşkın, sevginin yalan olduğunu, bu dünyada kimsenin kendinden fazla sevmediğini başka birini.

Ben sevdim, ne kadar mutlu olduysamda o kadar dibe çekildim. Gerçekten de öyleymiş. Kendinden başkasını kendinden çok sevmemeliymişsin. İşte şimdi bilmem kaçıncı sözümü daha veriyorum kendime.

Kendinden başkasını kendinden çok sevme, unutma bu dünyada en değerli kişi kendinsin.

Şimdi bir bebek gibi yeniden doğdum ben.
Önceki hayatımdan tek farkı benim. Ben, ben değilim artık.Daha güçlüyüm dışarıya karşı ördüğüm soğuk duvarlarım var artık ve o duvarlarımı indirmeye asla niyetim yok.

Ben buyum, binlerce kez yıkılmış, bulduğu her parçayla yeniden kendini yeşertmiş bir kızım ben ama bir daha tek bir dalımın daha kırılmasına izin vermeyeceğim çünkü benim artık dikenlerim var.

Şimdi kaç insan yatağında ağlıyordur başka bir insan için. Kim kimin içini yakarken öteki başkalarına gülümsüyordur.
Bir gülümsemesine ömrünü bile verebilicek insanlar varken o insan bir başkasına gülümsüyor belki şu an.

Şimdi yalan geliyor, Romeo'yla Juliet'in aşkı, iki savaş arasında kalan bir aşk. O zehir ikisinin dudaklarındayken de seviyorlar mıydı birbirlerini sahiden? Bu denli kendini ölüme sürükleyecek kadar aşıklar mıydı birbirlerine?

Yoksa sadece kitaplarda mıydı bu aşk? Kız hayatının aşkını bulur, erkekte ona aşık olur ve mutlu son. Peki ya gerçek hayat, gerçek hayatta bunlar var mı sahiden?

Var sandım, onunla ilk tanıştığım zaman, onu sevmeye başladığım zaman, dilimden dökülemeyen kelimeler içimde beni yemişti.

"Lütfen bakmayın öyle, kalbimin sesini duyarsınız. Size ait olanı..."

Şimdi ne aptalmışım diyorum, kızmak istiyorum ona ama kızamıyorum. Çünkü biliyorum benim suçum bu olanlar. Hâlâ yaşamama neden olan kalbim, niye hâlâ tüm gücünle kan pompalıyorsun bu ölü bedenime.

Ben yalnızca bir bedenden ibaretim bundan sorna. Her genç kızın hayallerini süsleyen bir erkek vardır ya, işte bazı şeyler yalnızca hayal olarak kalmalıymış.

Sonra bir gün o hayallerinizi süsleyen erkek düğününüzden tam 2 ay önce bir katil olabiliyormuş. Kalp katili, özür dilerim kalbim sana bu acıyı yaşattığım için. Korkma artık hayal kurmuyorum, artık plan yapıyorum. Artık emekliye ayrılabilirsin sıra beynimde, damarlarımda, kanımda. Her hücremle intikam dolu bir kızım ben artık.

Bu yaşına kadar ezik büyümüş, dayak yerken sesini çıkarmamış bir kızım ben. Ama artık çığlıklarımı siz duyacaksınız. Her bir canımın yanışı için yakacağım canınızı, belkide yenik düşeceğim bu savaşta ama artık susmayacağım, deneyeceğim.
Kimse için değil kendim için. Artık ezdirmeyeceğim seni merak etme, bir daha aşka yenik düşürmeyeceğim seni. Ben yaralı bir kızım ama artık o yaraları onarma zamanı.

Emin olduğum tek bir şey var o da bu savaşın tek bir kazananı olacak ve o yalnızca benim. Çünkü kırılan kalpler bir daha kırılmaz...

                                ☆

"Ne yapıyorsun canım?"

"İyiyim hayatım, toplantım var biliyorsun oteldeyim."

"Ya! hangi otel eve giderken yanına uğrayayım."

"***** oteldeyim ama sen hiç gelme canım gerek yok eve geç yorulmuşsundur."

"Yok ya daha çalışmaya başlamadım biliyorsun."

"Olsun olsun sen eve git kızlar merak etmesin."

"Tamam peki canım dikkat et kendine yorulma çok."

"Tamam birtanem öptüm."

Yiğit'le 3 senedir birlikteydik okulum 1 sene önce bittiği için 2 ay sorna düğünümüz vardı ve ben aşırı heycanlıydım. Etrafımdaki herkes daha çok gençsin dese de onlara aldırmıyordum.
Bu zamana kadar o kadar şey yaşamıştım ki artık ne istersem onu yapmaya özen gösteriyordum. Kimsenin hayatıma karışmasına ve kararlarımı sorgulamasina izin vermiyordum, vermeyecektim.

Ben hep insan sevmem derdim ama Yiğiti gördüğüm ilk an, çok değişikti bir sahilde tanışmıştık.
Benim oturduğum banka oturmuştu o gün benim moralim bozuktu biraz ama o beni sürekli güldürmüştü.
Ondan sorna da konuşmaya başlamıştık. İnsanlara güvenmedim hiçbir zaman, annemden ve bizim kızlardan başka kimseyle konuşmazdım, hayata küsmüştüm bir nevi.

Ama o benim tüm algılarımı yıkmıştı. Benim acılarımı hiç konuşmamıştık. Üstünü kapatıp beni mutlu etmeye çabalamıştı ve öyleydi de 3 senedir hiç olmadığım kadar mutluydum. Yiğit elektrik elektronik mühendisiydi ve bir şirketle iş görüşmesi olduğu için şu an oteldeydi, işe  alınması için ne kadar bildiğim dua varsa ediyordum.

Karşımda gördüğüm kitapçıyla birlikte gülümsedim. Kitaplar benim için özeldi, ne zaman keyfim yerinde olsa ya da bir şeye üzülsem kitaplar beni başka dünyalara götürüp kafamı dağıtıyordu.

İçeri girdiğimde kitapların kokusuyla sarhoş oldum. Benim yaşımdan bile yaşlıydı burası. Hani böyle eskiden anneannelerimizin ya da babaannelerimizin kokusu olurdu ya, o kokudaki huzuru ben burada buluyordum. Halbuki hiç olmamıştı, onlar ben doğmadan önce ölmüşlerdi. Ama yinede o tarif edilemez kokuyu burada buluyordum ben.

Rafların arasında ilerlerken birden duraksamama neden olan bir şey oldu. Kitapların arasından üst raflarda olanı daha önce babamın elinde görmüştüm. Hafızamda kalan sadece birkaç parça anıdan birisi geldi gözlerimin önüne. Sekiz, dokuz yaşlarımdaydım. Yine içip içip bana vuruyordu, annemin çığlıkları ve beni babamın elinden alışı, sornada bir daha babamın yüzünü görmeyişim. O evde masanın üstünde duran kitap işte buydu. Ayık olduğu zamanlarda okuduğu kitap. Hafızamın nasıl bu kadar eski bir anıyı hatırladığını bilmiyordum. Gözlerimi açtığımda rafın önünde birinin durduğunu gördüm o kitabı almalıydım. Adamı çokta incelemeden elimi uzatıp kitabı alıp kasaya doğru ilerledim.

Kasadan parasını ödeyip çıktığımda biraz dalgındım bu kitap beni niye bu kadar etkilemişti bilemiyordum.
Dışarıya çıktığımda arkamdan 'pardon' diye seslenen adamı duyduğumda duraksayıp arkamı döndüm. Bu kitaplığın önünde gördüğüm müşteriydi. Elindeki parayı bana uzattığında anlamadığım için kaşlarımı kaldırıp şaşkınlıkla adama baktım. Ne parasıydı bu?

"Bu ne?"

"Kasada para üstünüzü unuttunuz da."

Anladım der gibi kafamı salladım. Çok fazla bir para değildi ama adam iyi niyetli biri gibiydi ve sadece yardım amaçlı yaklaştığı belli oluyordu.

"Kusura bakmayın, biraz dalgınımda teşekkürler."

"Rica ederim."

Kafamla selam verip yolda ilerlemeye başladım. Adam çok ciddi birisi gibi durmasına rağmen yinede nezaket göstermişti, iyi insanların hâlâ olduğunu bilmek beni mutlu etti.

Düğün hazırlıklarıyla bu aralar çok yoğundum ama yinede tatlı bir telaştı. Annem İzmir de oturuyordu. Biz kızlarla birlikte okumak için İstanbula gelmiştik ilk yıl yurtta kalsakta yurda dayanamayıp birlikte bir eve çıkmıştık. Annemi aşırı özlüyordum, düğün için buraya gelecekti.

Aklıma Yiğit'in işi geldi. Büyük ihtimalle işi bitmiş olmalıydı ama bugün otelde kalacaktı onun nedenini de anlamamıştım ama sanırım önemli bir iş yemeği falan olmalıydı. Aklıma gelen fikirle adımlarımı otele döndürdüm. Beni görürse belki keyfi yerine gelirdi onu çok özlemiştim. Onu görüp eve öyle geçecektim.

Otele geldiğimde lobiden kaldığı odayı öğrenmiş ve sevgilime sürpriz yapacağımı söyleyip oda kartını zor da olsa almış yukarıya çıkmıştım. 242 numaralı odaydı. Odanın önünde durup büyük bir heycanla kapıyı açtım. Kartın çıkardığı o minik ses bile heyecanımı arttırıyordu. Yüzümde büyük bir gülümsemeyle içeri girdim. Bunun son gülümsemem olduğunu bilseydim işler daha kolay olabilirdi...

Aşk, sevgi, duygular ve o duyguları hiçe sayan bir adam. Güvendiğim tek erkek. Gerçekten böyle olmak zorunda mıydı? Hayatımdaki en güzel zamanlar böyle mi sonuçlanmalıydı?

Sahi bir insan neden aldatırdı ki kolay yoldan ayrılmak varken? Kendine de saygısızlık değil miydi bu? Yıkıntıyla baktım ona, belki de son defa baktım gözlerine böyle. Gözlerinde korkmuşluk vardı ama üzüntü yoktu. Cidden sevmemiş miydi beni peki neden böylesine güzel bakmıştı, neden seviyorum demişti?

O ikisinin yataktaki görüntüsüyle birlikte gözlerimi kapadım. Görmek istemiyordum. Duymak istemiyordum artık. O iğrenç görüntüyü aklımdan silip hayatıma devam etmek istiyordum. Bu ikisi yatakta ağıza alınmayacak şeyler yaparken ben yalnızca gitmek istiyordum. Arkamda Yiğit dışında birinin sesini duyduğumda yinede başımı karşımdaki iğrençlikten kaldıramamıştım.

"Ceyda bu kim ne oluyor burda!"

Bir bilsem burda ne olduğunu ...

                               ♥                                

Teşekkür ederim, her şey için
Güven bırakmadın, tebrik ederim
Yoksa unutamazdım, aylarca yıllarca
Girmeseydi bu aşka, üçüncü bir kişi

(Yukarıda medyaya bıraktığım parçadan bir kısım ):


Müziği dinleyemeyenler için her bölümün sonuna bir kısım bırakacağım...

Oylarınızı ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin hoşçakalın...

Continue Reading

You'll Also Like

Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

107K 8.6K 16
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...
1.5K 889 14
Her Pazartesi yeni bölüm atılmaktadır. 🥰 Başa, en başa dönmek mümkün olsaydı; tekrarlanırmıydı tüm hatalar? Yoksa, yinelenirmiydi bile isteye? Her s...
955K 56.7K 73
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
251K 11.7K 17
Van'da ailesi ile beraber yaşayan Üsteğmen Kartal Kara... Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun olan, Muğlada ailesi ile birlikte yaşayan Yağmur Yaman. İ...