FİZÂNİ

By safiye-20

10.7K 849 199

Hücrelerime kadar kıyıldığımı hissettim, paramparça olup toz taneleri kadar görünmez oldum. Ben oldum, hisset... More

TANITIM
SON DURAK -1
SON DURAK -2
ANSIZIN
ÇARESİZ
YAŞAMAK İÇİN UMUT
ÇELİŞKİ
MAHKUM
KARANLIK
YABANCI
KABUS
MECBURİYET
İLK ADIM
LİSA
ESARET
HiS
YANILGI
GERÇEK
HASRET
İHANETİN ATEŞİ
YARA
ŞÜPHE
KIRILAN GÜVEN
BEKLENMEDİK
İTİRAF
VEDA
KABULLENİŞ
HÜSRAN
UÇURUM
MAHRU
KARGAŞA
Duyuru
KIRGIN
ZİFİRİ AŞK
KIŞ ÇİÇEĞİ
HUZUR
MÂZİ
ZARAH

GECE

222 25 1
By safiye-20


Rüzgarın etkisiyle feracemin etekleri savrulurken gözlerim tozlu yolu sahiplenmiş olan küçük taşlardaydı.
Hemen yanımda yürüyen heybetli beden bu kasvetli havaya meydan okurcasına ilerliyordu. Kendisinin isteği üzerine Ahsa'ya gidiyorduk. Uzun zamandır gitmemiş olmam fazla şüphe uyandırdığı için bir an önce gitmemiz gerektiğini söylemişti.

Düşüncelerimin dönüp dolaşıp bu adam da son bulması canımı sıkıyordu.
Hakkında hiç bir bilgiye sahip olmadığım bu yabancı adamın yanında kendimi her şeye rağmen güvende hissetmem ne kadar normaldi.
Tüm bunlar kafa karıştırıcıydı. Burada  kalmaya devam edersem kafamın daha da karışacağını biliyordum. Hissettiğim çoğu duyguları zincire vurmalıydım fakat bu konuda kendime güvenim çok kırılgandı.

Küçük mahalleye girmiştik. Evden çıktığımız andan beri sessizliğimizi itinayla koruyorduk.
Aslında konuşmamız gereken çok şey vardı. Açıkçası benim sorup onun cevaplaması gereken. Nasıl cevaplar vereceğini bilemememden dolayı soru sormaktan çekiniyordum. Bu sebeple bütün sorularımı burada kaldığım zaman zarfina yayacaktım.

Ferida teyzenin evini geride bırakırken bize doğru gülümseyerek gelen Dua'yı gördüm. Üstün körü başına örtmüş olduğu başörtüden saçları özgürlüğünü ilan etmişti. Dua'yı gördüğüm an içimi kaplayan rahatsız edici hissi yok etmeye çalıştım ama tüm bu hisse sahip olmama sebep olan bakışları altında bu imkansız gibi duruyordu.

"Selamün aleyküm."dediğinde Zeyd Sessiz bir şekilde selamını alırken ben onun aksine sesli bir şekilde "Aleyküm selam." demiştim.

"Nasılsın Zeyd?"

Yöneltmiş olduğu soruyla birlikte bakışlarım onu bulduğunda gözleri Kalender amcanın evine bakıyordu.

"Elhamdülillah iyiyim kardeşim, sen nasılsın."

"Bende iyiyim."diyen Dua kardeşim kelimesinden mi yoksa başka bir şeyden mi haz etmediği için isteksizce cevap vermişti.

Onun beni ne ara bulduğundan haberim olmadığı bakışlarını çekmesiyle Dua bana bakarak konuştu.

"Uzun zamandır seni görmüyordum, Zeyd'i her gün görüyordum da."

İçimde kabaran alışık olmadığım duyguyla birlikte derin bir nefes aldım. Bana nasılsın diye bir soru yöneltmeyen bu kızın sözlerine karşılık vermeyecektim. Onu duymazdan gelen bir tavırla konuştum.

"Elhamdülillah bende iyiyim Dua."dediğimde yüzünde ki ifade görülmeye değerdi.
Bir şey söylemesine fırsat vermeden biraz uzağımızda olan adamın peşinden ağır adımlarla yürümeye başladım.

Dua, onu seviyor gibi değildi ama sanki öyleymiş gibi davranıyordu veyahutta ben yanlış anlıyordum.
Değişik bir denklemdi. Çözmem oldukça zamanımı alacağa benziyordu.

Ona yetişmek için fazlaca çaba sarf etmeme rağmen sonunda yetişmeyi başarmıştım. En başta sormam gereken soruyu evin bahçesine geldiğimizde sordum.

"Ahsa geleceğimizi biliyor değil mi?"

"Hayır."

Adımlarım durduğunda benimle beraber o da durmuştu.

"Nasıl yani şimdi biz habersiz mi geldik."

"Onlar benim habersiz gelmeme alışkınlar."

Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda kaşlarımı çattım.

"Senin gelmeme alışık olabilirler ama artık bende varım."

Böyle çat kapı gelmek ayıp olurdu. Geri dönmemiz gerekiyordu sonra tekrar haber verip gelebilirdik.

Dudağının sağ tarafı ahenkle yukarı kıvrıldığında "Doğru." dedi." Artık sende varsın."

Kalbim çırpınmaya başladı. Ciddi haline çoktan bürümüş olduğu halde kapıyı çalmaya başladığında sonra gelmemiz gerektiğini söylemem için artık çok geçti.

Gülümseyerek bizi karşılayan Ahsa'nın mutlu haline şaşkınlık da eklenmişti. Bizi beklemediği belliydi.

"Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk."dediğimde o çoktan içeri girmişti. Sıkıca birbirimize sarıldıktan sonra bizde içeri geçmiştik.

O yine baş köşe de yerini almıştı. Hemen yanında Zayn Ali karşısında ise Amir abi oturuyordu. Amir abiyi görmemle beni öldürmek istediği günü bir kez daha hatırlamıştım.

"Dayııı."

Şems sesiyle oturma odasına neşe katmıştı. Koşarak dayısına ilerlediğinde benim varlığımı hâlâ fark etmemişti. Şems'in küçük kalbinde taht kuran bu adamın acımasız biri olduğuna inanmak zordu. Belki de sadece bana karşı bu kadar acımasızdı. Beni fark etmesiyle Zeyd'in kucağından hızla inip bana doğru geldiğinde bacaklarıma sarıldı.

"Yenge seni çoook özledim."

Yutkunduğum da gözlerim ister istemez köşe de oturan adamı bulduğunda bakışlarımız kesişmişti.
Gözlemi hızla çekerken Şems'in duyacağı bir sesle "Bende seni Şemscigim."dedim.

Bu samimiyeti özlemiştim. Beş yaşında ki yeğenimi hatırlamamla gözlerim dolmuştu çabucak kendimi toparlamayı başardığım da elimi kavrayan küçük parmaklarla mutfağa doğru ilerlemiştik.

Sıcak aile ortamını Ahsa'nın yanındayken daha çok hissederken özlemim daha çok artıyordu. Aile ilerleyen zamanlarda yazacağımız şeyleri daha güçlü karşılaya bilmek için bizi eğiten en güzel öğretim yeriydi. Umudumuzu kaybettiğimiz de bize en samimi umudu ailemizin varlığı verirdi.

"Ne güzel sürpriz yaptınız."diyen Ahsa oldukça neşeliydi.
"Kardeşimle evlendiğinde bizi unuttuğunu düşünmedim değil."

İçtiğim çaydan bir yudum aldığımda o an aklıma gelebilecek en mantıklı ama en saçma cümleyi söyledim.

"Gelmeyi çok istedim ama günler çok yoğun geçti. Eve alışmam da zaman aldı."

Kardeşim suçlu olduğumu düşündüğü için beni tutsak etti diyemezdim. Acaba böyle bir şey söylesem Zeyd tarafından başıma neler gelirdi.

Ahsa yüzüne yayılan gülümsemeyle sevimli bir kadın haline bürünmüştü.

"Zeyd sağlıklı beslenmeye de çok düşkündür bu yüzden sana yemek konusunda çok yükleniyor olabilir ama eminim ki her konu da yardımcı oluyordur."

Normal bir evlilik yapmış olsaydık belki. Sanırım bu özellik diğer Zeyd'e ait olmalıydı. Her ikisinde de hiç bir fikrim olmayan Zeyd'e. Onu tanımak gibi bir amacım yoktu ama eğer böyle bir isteğim olsa eminim bu mümkün olmazdı.

"Zeyd senin gibi eşe sahip olduğu için çok nasibli."

Buna nasıl karar vermişti. Durgun bakışlarım gülümseyen çehresini buldu.

"O sevdiklerine karşı bile mesafeli biri, onun bu hallerine sabretmek zor oluyor o yüzden söyledim."

Sevdiklerine bile mesafeli olan adamın bana karşı olan tavırlarına hiç saşırmamalıydım.

"Eşim olmasına rağmen onu senin kadar tanımıyorum."

Geldiğim andan beri yüzünde ki gülümsemeyi koruyordu.

"Bu çok normal, Bende Amir abini tanıyana kadar oldukça zaman geçmişti. Ama sana kötü bir haberim var."

Son cümlesiyle kötü haber senaryoları
aklımı istila ederken "Kötü haberin ne?"dedim.

"Zeyd, Amir abinden daha zor bir adam. Rabbim yardımcın olsun."

Kötü haberle rahatlayacağımı hiç düşünmezdim. Bu evlilik devamlı olmadığından benim için köyü bir haber değildi. Bunu gerçek eşi düşünecekti.

"Siz Amir abiyle nasıl tanıştınız?"

Gülümseyen dudakları solduğunda tekrar acı bir tebessüm yayılmıştı.

"Annemle babamı kaybettiğim gün ilk kez karşılaşmıştık. O gün sevdiğim iki insanı kaybetmiştim ama Rabbim karşıma bir ömür yoldaş olacağım birini çıkarmıştı. Kardeşlerimle yapayalnız kalmıştık."

Benim yaşamış olduklarım onun yaşadıklarının yanında hiç kalıyordu.

"O vakitler Zeyd'in süt kardeşim olduğunu öğrenmemiştim. Genç bir kızken omuzlarım da ki yük ağırdı. Amir abin ise deli dolu bir adamdı. Ama savaş onu o kadar olgunlaştırdı  ki bazı zamanlar onu tanımakta güçlük çekerdim bunun tek sebebi ise savaşın varlığına alışamamaktandı."

Yeşil gözleri beni bulduğunda kirpiklerimi kırpıştırdı.

"Savaş benim minik yavrularımı bile olgunlaştırdı kimi zaman oyun oynamayı bile unuttuklarını düşünüyorum."

Yutkundu. Gözleri dolduğunda onun ruh hali bana da sirayet etmişti.

"Buna üzülmemelisin Ahsa yaşadığımız çağ da çocukluklarını zor da olsa yaşayanlar savaşın içinde ki çocuklar, onlar zamanın, oyun oynamanın, aileleriyle vakit geçirmenin,anne babaya saygı ve bağlılığın kıymetini bilen en iyi çocuklar."

Çünkü korkuyu en iyi savaşın insanları bilirdi. Korku ise kaybetme duygusu hissettikçe şiddetlenirdi.

Acıyla tebessüm etti. Onun yaşında ki kadınlar doyumsuz lüks hayat yaşayanları örnek alacaklarına Ahsa'yı örnek olmalıydı. Çünkü o gerçekten hayatı bütün zor şartlarıyla yaşayan
kadınlardan sadece bir tanesiydi.
O savaşın kadınıydı.
Kaybettikleriyle hayata tutunan insanlar gibi olmak isteseydik acaba hâlâ olduğumuz yerde durur muyduk?

"Savaş insanı kaybettikleriyle öğretir ve eğitir. Aslında her şey böyledir. Kimileri herşeyini savaşla kaybeder, kimileri ise şükürsüzlükle."

Acı tebessümü yüzünden silinmedi. Nemli gözleri sevgiyle bana bakıyordu.

"Kardeşim hayatının en güzel seçimini seninle evlenmekle yapmış."

Cevap veremedim.
Sırf güvenliğimi sağlayıp ülkeme dönebilmem karşılığında kendi çıkarları için benimle evdiğini bilseydi acaba ne yapardı? Onu düşüncelerimden uzaklaştırdım. Şimdiden bile bu insanlardan ayrılmanın nasıl zor olacağını düşünmek ağır geliyordu.
Öylece ardıma bile bakmadan nasıl gidebilirdim ki? Nasıl rahat bir hayat yaşayanilirdim, vicdanım buna el vermezdi ki. Sanki buraya gelene kadar boş bir masalsı bir hayat yaşamıştım. Bazı şeyler insanın hayatının dönüm noktasıydı. Sanırım benim dönüm noktam da Akadistan topraklarıydı.

Sohbetimiz daha eğlenceli bir hâl almıştı. Bu sohbeti bölen ise Zeyd'in tok sesiydi.

"Oldukça geç oldu kalkalım mı?"

Bu sorunun muhatabı ben oluyordum.
Kapının hemen girişinde ki bedenle göz yemesi kurmadan " Olur " dediğimde Ahsa'nın bakışları başörtümü düzeltmemde kalmıştı. Zeyd gözden kaybolduğunda soru sorarcasına bana baktı.

"O senin eşin Nur?"

"Amir abinin de geldiğini sanmıştım."

Kuşkulu bakışları kaybolurken gülümsedi.

"Bu konuda rahat olabilirsin onu çağırmadığım sürece hanımların bulunduğu ortama girmez."

Bu evde kaldığım zamandan bunu biliyordum. Ahsa'nın açıklama yapmış olmasıyla konu kapanmıştı. Bir açıklık vermek en son istediğim şeydi. Tek bir hatam da Zeyd'in neler yapabileceğini düşünmek bile ürpermeme sebebiyet veriyordu.

.....

"Sizde Allah'a emanet olun."dediğinde Ahsa yüzünde hiç solmayan gülümsemeyle kapıyı kapamıştı. Soğuk havayla temas eden bedenim üşümeye başladığında kollarımı göğsümde kavuşturdum. Feracemin altına hırka giymeyi nasıl unutabilmiştim. Uzun ve kalın kabanıyla uygun adımlarla yanımda yürüyen adamın bir incelik yapıp kabanını omuzlarıma örtmesini için için istemiştim. Ama bu isteğimin abartılmış aşk romanlarına mahsus olduğunu çok iyi biliyordum. Çok küçükken okumuş olduğum kitaplarda ve izlemiş olduğum filmlerde. Genellikle baş karakter olan erkek kızdan nefret etse bile hep onu düşünürdü. Kanlı bıçaklı olmasına rağmen bir insanın böyle olmasına hiç ihtimal veremezdim. Şimdi bu düşüncem de ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anlamıştım. Düşüncelerim bir kabandan nerelere gelmişti.

Yürümek üşüyen bedenimi ısıtmıştı.
Onun kabanına ihtiyacım kalmasa bile omuzlarıma örtülse memnuniyetle karşılardım.

"Ablamla çok iyi anlaşıyorsun."

Konuşacağı hiç aklıma gelmezdi. Bir an benimle konuşup konuşmadığın dan emin olamayıp başımı kaldırarak yüzüne bakmıştım. Zifiri gözlerine gecenin karanlığının çökmesiyle karanlık gece bakışlarında parlıyordu.

"Evet, Ahsa mükemmel biri."

"Bu mükemmellik ablama has bir özelliktir."

Ahsa'ya olan sevgisinin ve saygısının ne denli olduğunu bir kez daha görmüştüm. Ablam da benim için  öyleydi belki de bundan daha fazlasıydı. Annem her zaman  birbirimizi tamamladığımızı söylerdi.
Yüreğimin göğüne çöken hasret bulutları gittikçe çoğalıyordu.

"Sanırım Dua ile anlaşamadın?"

Bu kızla anlaşıp anlaşamamak sorusu da nereden çıkmıştı. Konumuz Ahsa idi ve neredeyse beş on dakika önce son bulmuştu.

"Anlaşamamak kendisinin sorunu."

Geceye sessiz bir gülüş sundu. Gecenin karanlığından gülüşüne sığınmak istedim.
Kesinlikle istemedim bu sadece içimden, bilmediğim bir yerlerden gelen ve bana ait olmayan bir ses.

"Ablam kadar olmasa da iyi biridir."

Hızlı adımlarım aniden durakladı. Sözlerini duymamış gibi yaparak adımlarım eski halini alırken onu arkamda bırakmıştım. İyi biri olduğunu açıklamasına ne gerek vardı. Hem ne kadar iyi biri olsa da bana olan soğuk bakışları bende iyi biri olduğu izlenimi uyandırmıyordu.

"Hey! biraz daha yavaş olur musun?"

Yumuşak bir o kadar da tok sesiyle durduğumda epeyce uzaklaştığımı fark etmiştim.

"Yetişemiyor musun?"

Yapmacık bir soru sormuştum. Benim bir adımım onun iki adımıydı. Yani bana yetişmemesi imkansızdı. Ellerinin kabanını cebine koyup düz bir ifadeyle baktı.

"Yetişememek değil, düşüp bir yerini incite bilirsin. Gidene kadar seni iyi muhafaza etmeliyim Nur Barlas."

Ben eşya mıydım da beni muhafaza edecekti. Hem soyadımla hitap etmekte neydi! Resmi bir dairede miydik? Bu adam mı tuhaftı yoksa ben hiç yabancı bir adamla bu kadar yakın olmadığımdan bana  mı değişik geliyordu.

"Anlıyorum beni süzmeyi seviyorsun ama gecenin karanlığında nasıl başarıyorsun."

"Ne?"dememle kaşlarım yerinden oynamıştı.

"Bu defa seni süzmüyordum h-"

Sözlerimi yarıda kestim. İnsanın ayarları bazen patavazsızlık üzerine kuruluyordu ve benim patavazsızlığımın ayarları hep bu adam için kuruyor gibiydi.
Hafif bir tınıyla ilk defa gülümsediğinde başını aşağı yukarı hareket ettirmesiyle yanaklarımda ki kızarıklığı gizleyen geceye şükrettim.

"Aslında amacım seni süzmek filan değil."dedim. Sanki hayatımda ilk kez yakışıklı bir erkek görüyorum. Yani senden iyisini görmemiş olabilirim ama.

"Yabancı olduğum adamı tanımaya çalışmak ama sen bunu başka bir şekilde yorumluyorsun."

Tek kaşının havalanıp tekrar yerini bulmasını yan bakışlarımla izlemiştim.

"Birşeye yormuyorum."

Cevabı da hazırda bekliyordu. Sert bir nefes aldım. Ortamda ki tuhaf havayı de dağıtmak yine ban düşmüştü. O an aklıma gelen ilk soruyu cevap vereceğini ummasam da gelişi güzel sordum.

"Karın yağmasını sever misin?" dedim.

Küçük tepeye ulaşıp evin kapısına geleli biraz olmuştu.

"Severim, çok küçükken kar yağması için hep dua ederdim."

"Dua edecek kadar mı?"

"Dua edecek kadar"

Sesinde duyduğu özlemi sezmiştim.
Ne olduğunu merak etsem de soramadım.

Evden içeri girdiğimizde merdivenlere yöneldiğimde elinde tuttuğu gaz lambasını bana uzattı.

"Hayırlı geceler."

Şaşkınlığımı gizlemeyi yarım yamalak başarırken "Sana da." dedim.

Yine ilk defa hayırlı geceler derken gaz lambasını nazikçe bana uzatmıştı. Önceden masanın üzerine koyup oradan almamı söylemişti. Ve o günden sonra hep öyle yapmıştım.

Odaya girdiğimde gaz lambasını sehpanın üzerine koydum. Açık olan pencereyi kapayıp perdeyi açık bırakarak odanın ay ışığıyla aydınlanmasına izin verdikten sonra gaz lambasını söndürmüştüm.

Continue Reading

You'll Also Like

28.1K 807 10
Kısa ve öz bir hikaye çıkarmaya çalıştım. Aşkla kalın. romantik 200 10.04.22 Hikaye 223 24.12.2023 Türkü 1 30.12.2023 Tamamlandı 9 12.04.2023
605K 43.9K 34
"Cehennemine hoşgeldin, katilin kızı!" İtalyan ve Katolik bir adam... Türk ve Müslüman bir kız... İslâmî bir aşk romanı...🦋 →Tıp fakültesinden yeni...
5.4K 278 6
Ben bu hikâyenin yanan kişiyim... Bacakları tutmayan bir kızı kim gelini olarak isteyebilir ki? Berdele kurban giden iki can ve burada ölen tek bir...
32.1K 1.5K 21
"Bakışların değişmiş." Dedi. Sinirle yumduğum gözlerimi geri açtım. " Eserini beğenmeni beklerdim." Dedim. Kahverengi gözleri mavilerime baktı ve...