FİZÂNİ

By safiye-20

10.7K 850 199

Akan kanı hissedebiliyordum. O akan kanın bütün bedenime bir hastalık gibi yayıldığını. O kadar zorla gülüms... More

TANITIM
SON DURAK -1
SON DURAK -2
ANSIZIN
ÇARESİZ
YAŞAMAK İÇİN UMUT
ÇELİŞKİ
MAHKUM
KARANLIK
YABANCI
KABUS
MECBURİYET
İLK ADIM
LİSA
ESARET
HiS
GERÇEK
GECE
HASRET
İHANETİN ATEŞİ
YARA
ŞÜPHE
KIRILAN GÜVEN
BEKLENMEDİK
İTİRAF
VEDA
KABULLENİŞ
HÜSRAN
UÇURUM
MAHRU
KARGAŞA
Duyuru
KIRGIN
ZİFİRİ AŞK
KIŞ ÇİÇEĞİ
HUZUR
MÂZİ
ZARAH
İÇİMDEKİ CENNET

YANILGI

195 25 0
By safiye-20


Tabağım da ki yemekle bakışmak hiç adetim değildi. Ne yazık ki son zamanlarda benim için bir ritüel olmuştu. Karşımda oturmuş dikkatle yemeğini yiyen o adamla sayısız yemek yediğimiz anlardan birini yaşıyordum.

"Kanını akıtırım" diyen adam ile karşılıklı yemek yiyordum. Biri bana bunları yaşayacağımı söyleseydi.
"Ne güzel senaryo yazıyorsun"derdim.
İnanılır gibi değildi.

Yemek yemesinde bile bir düzen ve vakarlılık vardı.

"Beni öldürmeye bile kalkışmadın?"

O yemek yerken konuşmazdı ki.

Sanki başka biri daha varmış gibi "Ben mi?" diye bir soru yöneltmiştim.

Sırf beni suçlu yerine koyduğu için onu öldürmeye kalkışacağımı mi düşünmüştü. Birini öldürmek mi?
Bu düşünce aklımın ucundan bile geçmemişti. Hem Allah'ın verdiği canı  ondan başka kim alabilirdi ki?
Durgun çehresi inanmıyormuşcasına beni süzüyordu.
Sanki güzel bir fikirmiş gibi konuştum.

"Birini öldürme fikri hiç aklıma gelmemişti. Hem sizi neden öldürmeye kalkışayım ki?"

Tek kaşı havalandığında çatalını masaya koymuştu.

"Fazla mı masumsun yoksa çok iyi rol mü yapıyorsun Ahu gözlü kız?

Ne!
Ahu gözlü kız mı?
Biran yutkunamadım, masada su da yok, bir yudum alsam çok iyi gelirdi.
Sakin ol Nur!

Beni öldürmeye kalkıştığı ve suçlu olduğumu düşündüğü için doğal olarak benimde onu öldürmem için bir teşebbüste bulunmam gerekiyordu.
Bunu düşünmesi çok normaldi.

"Suçsuzum, o yüzden de masumum gerçekler er ya da geç ortaya çıkar."

Tabağında ki bakışlarım tekrar karanlık girdaplarını bulmuştu.

"Gerçek, belki de senin sonun olacak."

"Kimse kimsenin sonunu bilemez. Sizde benimkini."

"Doğru tespit, ama benimki sadece bir varsayım."

Varsayımmış!

Bakışlarını hâlâ üzerimden çekmemişti. Bu durumun beni fazlasıyla rahatsız etmesine rağmen bitirmeye çalıştığım tabağımdan bir çatal aldım.

"Benden korkuyorsun Nur Barlas."

"Ne kadar korkutucu olduğunuzu bilmeniz ne güzel."

Sanki söylediklerim hoşuna gitmiş gibi sert yüzüne yumuşak bir ifade yayıldı.
Ayağa kalktığında tabağını tezgaha koyup tekrar bana döndü.

"Gerçek ortaya çıkana kadar korkmaya devam et!"

Sanırım bu bir uyarıydı. Umursamadım.

"Gerçek ortaya çıksında geriye sadece benim korkmam kalsın."

Tabağını yıkayıp mutfağın penceresinden dışarı bakmaya başlamıştı. Düşünceli duruyordu.

"Yemeğini bitirmelisin, gerçi sen bitirine kadar bayatlarlar."

Bu adamda gerçekten başka bir şey vardı. Her zaman "Yemeğini ye!"derdi ve yemek boyunca kurduğu cümle sadece bundan ibaret olurdu.
Dayanamayarak konuştum.

"İyi misiniz?"

Gözünü bile kırpmadan dışarı bakmaya devam ediyordu. Yavaşça sırtını pencereye döndü.

"Resmiyetten hoşlanmam demiştim."

Bunu kaçıncı söyleyişiydi. Sürekli dile getirdiğine göre gerçekten sevmiyordu.

"Size başka ne türlü hitap etmemi bekleyebilirsiniz ki?"

Beni öldürmeye çalıştın seninle konuştuğuma dua et. Sanki konuşmama ihtiyacı varmış gibi birde içten içe adama sitem ediyordum.

"Genellikle Zeyd derler veyahutta sen diye hitap ederler,esaretim altında olanlar bile."

Parantez açıp açıklamada da bulunmuştu Zeyd bey!

"Peki Zeyd bey."

Sözlerimle dudaklarında beliren hafif tebessümünü gizleme gereksimi duymamıştı.

"Daha çok Zeyd'i tercih ederim."

Duvardaki saate bakıp birşey söylememi beklemeden mutfaktan çıktığında ona söyleyecek pek de bir şeyim yoktu.

.....

Zeyd'in odasından gelen sesleri dikkatle dinlediğimde ne söylediğini anlayamasamda bağırdığı âşikardı.
Hemen ardından kırılma sesi duymamla ayağa kalkıp kapıya yönelmem bir olmuştu. Endişeli ve meraklı adımlarım kapısının önünde durduğunda kapıyı tıklamama rağmen onay verici bir ses duymamıştım. Bunun yanı sıra ise odada ki  bütün sesler kesilmişti.

Usulca kapıyı açıp odaya girdiğimde sırtı dönük bir şekilde camdan dışarı bakıyordu. Masanın üzerinde duran o güzelim antika vazo yerde paramparça olmuş bir vaziyetteydi.

Öfkeli olduğu omuzlarının duruşundan ve bedeninin gerginliğin den belli oluyordu. Kapıya vurduğumda cevap vermemesi beni duymadığı anlamına geliyordu. Çünkü hâlâ geldiğimi fark etmemişti. Bir başkasına olan öfkesinden nasibimi almamak için bir an önce kapıyı kapatıp çıkmam en iyisiydi.

"Behnan! Bana o iti hemen bul...... Kaçmış! güzel."

Öfkeli halde tek nefeslik bir gülüşle konuştuğu kişiye cevap verdi.

"Yaşama şansını sıfıra indirmiş..... Bir saate oradayım."

Gitmek için bir adım geri gittim. Şebeke olmamasına rağmen nasıl telefonda konuşabiliyordu. O benimi kandırmıştı.

Sert bir nefes aldı.
Parmakları saçlarını acıtmak istercesine çekiştirdi. Telefon cebinde ki yerini çoktan almıştı.

"O iti zevkle öldüreceğim."

Nefret ve kararsızmış gibi sarf ettiği sözler kanımı dondurmuştu. Sanki artık hiç nefes almıyor gibiydi. Şimdi ben kapı mı dinlemiş oluyordum, hayır tabi ki de o zaman neydi? Onun için mi endişelenmiştim? Elbette hayır, beni burada tutan tek şey uslanmaz merakımdı. Sakinleşmiş olduğunu ümit ederek "Zeyd"dedim.

Sessiz odayı kaplayan sesimle bedeninin daha da gerildiğini bâriz görebiliyordum. Gerildiğini görmesem beni duymamış olduğunu düşüneceğim kadar öylece durdu sonra ise yavaşça olduğum tarafa döndü. Göz hapsine aldığı ağaç dalları sanki pencereye sırtını dönmesinden hoşlanmamış gibi şiddetli esen rüzgarda sallanmaya başlamıştı. Sakinleşmiş olduğunu ümit etmem merakımın ağır basmasından değil miydi. Her ne kadar ona bakmaya çekinsem bile en nihayetinde bakışlarım kahve harelerini bulmuştu.
Gözlerinde gördüğüm şey öfke ve kırgınlıktı. İlk defa duygularını şeffaf bir şekilde görmeme müsade etmişti.
Bu öfkesinin ve kırgınlığının sebebi ben miydim? Eğer bana öfkeli olsaydı
sertçe kolumu kavrayıp kükrer gibi konuşmaz mıydı. Kırgınlık duyacağı kadar da aramızda bir hukuk olmamıştı.

"Zeyd iyi misin?"

Endişem sesime de yansımıştı.
Dudaklarını hafifçe aralamasına rağmen tekrar kapadı. Yoksa öfkesi de kırgınlığı da bana mıydı?

"Zeyd."dedim.

İsmini ezberler gibi söylemem bile konuşmasına vesile olmamıştı.
Adımları hemen önümde durduğunda bir adım geriledim. Bu adamın sessiz hâli ayrı bir ürkütücüydü. Gözlerine bakacak tâkati gittikçe kaybediyordum.

"Nur Barlas."

Sesi soru sormaktan uzaktı.
Yumuşak bir tonla ismimi telaffuz edişinde takılı kalırken belimi sarmalayan güçlü kollarla bedenim sert bedenine tutunmuştu. Ferahlatıcı kokusu ciğerlerime işlerken gözlerim irice açılmıştı. İlk kez yabancı bir adamın kollarındaydım. Evli olmamız hiçbir şeyi değiştirmezdi. Bu sarılışı beklemiyordum.
Kalbimin firar etmesinden korkmalı mıydım? Peki, başımın göğsünü sanki yuvasıymış gibi sahiplenmesinden.
Hangisinden daha çok korkmalıydım.
Şaşkınlığımı ve bütün duygu yüklü korkularımı bir kenara bırakırken içimi kaplayan öfkeyle kollarımı göğsünde birleştirmeyi başarmıştım.

"Zeyd!"

Bu adam beni duymuyor muydu?
Göğsünü kuvvetli bir baskıyla geri ittiğimde usulca geri çekildi. Kızgın bakışlarım hedefine kilitlenmişti.

"Sakın bir daha bana sarılmayın!"

Az önceki halinden eser yoktu.
Durgundu. Bu haline daha önce hiç şahit olmamıştım. Sesimi yükselttiğim için kızmalıydı ama onun yerine susmayı tercih etmişti. Belli ki o da suçlu olduğunun farkındaydı.

"Hangi hakla bana sarılabilirsin! Sakın bana senin eşinim deme bu saçmalığı kabullenemem!"

Kahve hareleri yüzümün her zerresini talan ederken dudağı yukarı kıvrıldığında öfkeli gözlerimin ateş saçtığına emindim. Dudakları eski haline büründü.

"Ne yapmaya çalışıyorsun? Her şeye cevabı olan adamın bir anda suspus olması da neyin nesi? Onu geçtim beni öldürmek isterken sarılmak da ne!"

Derin derin gözlerime bakarken sakin bir ses tonu odayı kapladı.

"Sarılmak istedim."dediğinde gözlerim irice açılmıştı.
Onun gibi bir adamın sebepsiz yere sarılmayacağı büyük bir gerçekti.

"Öldürmek istediğin kıza ne tuhaf, bir daha isteme!"

Dolaba doğru ilerlediğinde beni duymazdan gelmesi daha öfkelenmeme sebep olmuştu. Dolaptan aldığı sırt çantasıyla kapıya yöneldiğinde hafifçe bana döndü. Çatık kaşlarım sahtelik barındıran durgun bakışlarını bulduğunda beni daha da çileden çıkaracak sözleri sarf etmişti.

"Bunun için söz veremem."

Hızlı adımlarla odadan çıktığında şaşkınlığımdan yeni kurtulmuştum.
Bu adamın amacı neydi?

Yüksek sesle "Zeyd!"diyerek odadan çıktığımda ona yetişmemim imkansız olduğunu bilmenin verdiği yenilgiyle öfkemle başbaşa kalakalmıştım.

Kesinlikle sıradan biri değildi onu gayet anlamıştım. Haftalardır beraber yaşamamıza rağmen nasıl bir karaktere sahip olduğunu az da olsa  çözememiştim. Sadece normal insanlar gibi olmadığına kanaat getirebiliyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

140K 5.1K 27
(Yazım hataları veya karışıklıklar olabilir. Bölümler ilerledikçe beraber kurtulacağız karmaşadan.) Duygular tükenirdi. İnsanlar duyguları yemek gibi...
2.1K 158 7
Meryem ailesinin göz bebeği, herkes tarafından sevilen, herkesin isteyeceği biridir. Herkes onu isterken, o sadece gördüğü ilk andan beri unutamadığı...
1.3M 92.7K 51
0526******: Hocam inşAllah bu evde kalma sorunsalım biterse nikahımı kıyar mısınız? Hoca Efendi: Ne? 0526******: Nikah diyorum hocam, kıyar mısınız? ...
5.5K 278 6
Ben bu hikâyenin yanan kişiyim... Bacakları tutmayan bir kızı kim gelini olarak isteyebilir ki? Berdele kurban giden iki can ve burada ölen tek bir...